* “Her yolculuk kendi çizgileri içinde bir başka yolculuk gizler: sapılmayan dönemeç, unutulan açı.” (Sayfa 12)
* “İnsanların ağzından çıkan sözler yükselerek kentin üstünde kalın bir bulut oluşturuyorlar, bunların belirli aralıklarla süpürülmesi gerekiyor ki kent aşırı dilden tamamen temizlensin.” (Sayfa 21)
* “Dikkat ettim, kadınların kendilerine özgü bir dili var. Erkeklerin yapılandırdığı dile bağımlı olmayan, birtakım işaretler ve yüz ifadeleri üstüne kurulu bir dil bu, ve sıradan kelimeleri şifre gibi kullanıp onlara başka anlamlar yüklüyor.” (Sayfa 39)
* “Erkekler hep yumuşak kadın ararlar, ama başlarında güçlü bir kadın bulunmadıkça hayatları perişan olur.” (Sayfa 40)
* “Bir kere âşık oldum – aşk dedikleri şey bizi doğruca cennetin kapılarına götüren, aynı anda o kapıların sonsuza dek kapalı olduğunu gösteren zulümmüş meğer.” (Sayfa 43)
* “Bir zamanlar hepimiz göçebeydik, gözle görülmeyen ama bilenin bildiği izleri sürerek dağlar, çöller, denizler aştık. Ama bir yere yerleşip de ağaçlar gibi kök saldığımızdan bu yana, tohumlarımızı saçacak olan rüzgârı kullanamaz olduk ve yalnızca hastalık ile mutsuzluk bulduk.” (Sayfa 53)
* “Sahip olmadığı bir yaşam üstüne dile getiremeyeceği hayallere dalmış olan bir erkek ya da kadın, birden düz bir duvarda bir kapıyla karşı karşıya gelir. Bu kapıyı açar. Kapının ötesinde o hayat ve o hayatı doğal karşılayan bir erkek ya da kadın vardır.” (Sayfa 89)
* “Benim kalbim de bu vahşi belde gibi, hiç geleni gideni olmadı, canlı bir varlığı yaşatıp yaşatamayacağını bilmiyorum.” (Sayfa 95)
* “Şimdilerde, minik böcek gövdelerimizle dünyanın her yanına yayılarak, oraya buraya bayraklar, binalar dikerek, sanki tüm yolculukları tükettik.” (Sayfa 96)
* “Zaman hakkında düşünmek, yerküreyi durmadan döndürmek gibi bir şey – tüm yolculukların aynı anda sürdürüldüğünü, bir yerde olmakla başka yerlerin varlığını inkâr edemeyeceğimizi, o yeri görmesek, elle tutamasak (inanmak için kullandığımız ölçütler bunlar ya) bile kabullenmek.” (Sayfa 106)
* “Saf zamandan oluşan içsel yaşamımız ağır aksak da ilerleyebilir, hızla da akabilir. Bu bizim iletkenlik gücümüze bağlıdır.” (Sayfa 108)
* “Budistlerin dediğine göre Tanrı’yı bulmanın 149 yolu varmış. Ben Tanrı’yı değil, kendimi arıyorum ki bu çok daha karmaşık. Tanrı hakkında pek çok şey yazılıp çizilmiş, ama benim için bir tek satır yazılmamış.” (Sayfa 122)
* “Diyeceğim çok fazla şey vardır, onun için hiçbir şey demedim.” (Sayfa 130)
* “Dünyanın her yerini gezdik, gördük, şimdi de uzaya yöneldik.” (Sayfa 144)
* “İnsanlar her şeye inanır. Galiba doğru olandan başka her şeye.” (Sayfa 148)
* “İkinci bir benliğim vardı: dev boyutlu, çok güçlü, kendisinkinden başka ahlak tanımayan, pek az şeye ya da kişiye bağlılık duyan ama bu bağlılığa korkunç sıkı sarılan bir kadındı bu.” (Sayfa 150)
* “Zaman ve uzam içinde başka dünyalar var mı bilmiyorum. Belki tek dünya bu, gerisi bizim zengin imgelemimiz. Her ikisi de olabilir. Her iki olasılığı da korumak zorundayız. Birbirlerine karşılıklı bağımlı gibi görünüyorlar.”(Sayfa 153)
* “Simyacıların bir deyişi vardır, “Tertium non data”: yani, üçüncü veri yoktur. Yani, bir elementten başkasına, artık maddeden yirmi dört ayar altına dönüşüm, belgelenemeyecek bir süreçtir. Tümüyle esrarengizdir.” (Sayfa 158)
* “‘Bense şöyle düşünüyorum: Dünyada iki tür insan var: Bir şeyler yapanlar ve işe yaramayanlar.'” (Sayfa 165)
* “Gelecek, parıltılı bir kent gibi uzanır önümüzde, ama çöldeki kentler gibi, yaklaştığımızda gözden yok olur. Belirli bir ışıkta kuleleri, kubbeleri, hatta oraya buraya koşan insanları görmek kolaylaşır. Hep sevgiyle, özenle ederiz sözünü. Gelecek.” (Sayfa 174)
Sel Yayıncılık – 2016