Visages Villages İncelemesi: Mekânlar ve İnsanlar Arasındaki Güven Bağı

Editör:
Eyüp Can Gürer, Zeynep Alara Karagöz

2017 yılında çıkış yapan ve Fransız Yeni Dalgası‘nın büyükannesi Agnes Varda’nın ömrünün son işi olan Visages Villages, hem konusuyla içimize işliyor hem de Varda’ya bir saygı duruşunda bulunuyor. 90 dakikalık belgesel boyunca Fransız kırsallarında huzurla örülmüş bir gezintiye çıkıyor, yepyeni insanlar tanıyarak hayata hiç bakmadığımız bir pencereden bakıyoruz. Visages Villages, bizlere yalnızca iki farklı jenerasyondan iki yetenekli insanı izletmekle kalmıyor aynı zamanda toplumdaki sorunlara değinerek, bizi görmekten kaçtığımız şeylerle yüzleştiriyor.

Hikâyenin Başlangıcı

Agnes Varda ve JR kaynak slantmagazinecom

Belgeselin ilk bölümünde Fransız sokak fotoğrafçısı JR ve Agnes Varda’nın tanışma öyküsünün detaylarını öğreniyoruz. İkilinin arasındaki yaş farkı 55 olunca, hâliyle büyük bir jenerasyon farkından söz edebiliyoruz. İkili daha önce şahsi olarak tanışmadıklarını belirtiyor fakat ikisi de yıllar içinde birbirlerinin çalışmalarını takip ederek, işleri üzerinden birbirleri hakkında belli bir çıkarım yapmış. Agnes Varda trenle yaptığı yolculuklar sırasında JR’ın murallarını gözlemliyor. Murallarda yer alan kocaman gözlere bakarak, uçsuz bucaksız göz bebeklerinin içerisinde derin ifadeler arıyor. JR ise büyük yönetmenin tüm filmlerini izleyerek onun sinemasının içerisinde kayboluyor.

Tanışmak için ilk adımı JR’ın attığını öğreniyoruz. Varda ile gerçekleştirmek istediği projenin detaylarını kendisine aktarınca, heyecan ve tutkuyu kendisine pusula yapmış usta yönetmenimiz projeyi hızlıca kabul ediyor. Plan çok basit: İkili Fransız kırsallarına doğru uzun bir yolculuğa çıkarak her kesimden insanla tanışacak ve onların fotoğraflarını çekerek bu fotoğrafları binaların cephesine aktaracak. Ortaya çıkan bu murallar, mekânlar ve insanları tek bir özde buluşturacak ve derin bir güven bağı tesis edilecek. Kendisi de bir fotoğraf sanatçısı olan Agnes Varda, bu genç ve yetenekli fotoğraf sanatçısıyla çıktığı uzun yolculukta hem ömrünün son film projesine imza atıyor hem de geride bıraktığı yıllarını yad ederek hepimizin yüzünde sıcak bir tebessüm oluşturuyor.

İlk Durağımız: Fedakarlığın Yuvası Madenci Evleri

Jeaninein evi kaynak francetodaycom

Varda ve JR çıktıkları uzun yolculukta ilk olarak madenci evlerine yöneliyor. Yolculukları esnasında mola vererek çalışmalarının açılışını yapıyorlar. Durdukları yerde çeşitli insanlara projeden bahsedip, onları çalışmalarına dahil etmek istediklerini belirtiyorlar. Bu durumdan oldukça memnun olan insanlar büyük bir heyecanla çalışmaya ortak oluyorlar. İkili, çeşitli insanlara bir Fransız bageti vererek onları karavandaki fotoğraf kabinine sokuyor. Ortaya çıkan görüntüleri duvara asarak sıralıyorlar ve ortaya çok pozitif bir kompozisyon çıkıyor.

Bu kısa moladan sonra ikili madenci evlerine ulaşıyor. Belgeselden öğrendiğimiz kadarıyla evlerin bulunduğu sokakta yalnızca Jeanine isimli yaşlı bir kadın kalmış durumda. Yetkililere “buradan çıkan en son kişi olacağım” diye söz veren Jeanine, gerçekten de sözünü tutarak yaşam alanını terk etmeden senelerce evine sahip çıkmış. JR ve Varda kendisinden ve dirayetinden oldukça etkileniyor.

Madencilerin hikâyesini duyduğumuz kısım ise gerçekten yüreklerimize dokunuyor. Madenciler bölgesinde karşımıza çıkan yüzler, hem kendi deneyimlerini hem de atalarının ve babalarının gösterdiği büyük fedakârlıkları anlatıyor. Her biri ciddi acılar çekerek ailelerini geçindirmeye çalışmış. Şimdinin yaşlıları, geçmişin çocukları ise madenci babalarının kömürle kaplanmış sırtlarını yıkadıkları günleri anlatırken duygusal anlar yaşıyor. Agnes Varda’nın da anlatılan bu hikâyeye ait bir kartpostalının olduğunu öğreniyoruz hatta bu kartpostalın tıpatıp aynısını madenciler bölgesinde görmesi çok naif diyalogların yaşanmasına sebep oluyor.

JR ve Varda ikilisi planladıkları gibi mural çalışmalarını yapmaya başlıyor ve bölgedeki evlerin cephesine fedakar madencilerin fotoğraflarını aktarıyorlar. Bu bölgede yaptıkları en çarpıcı çalışma ise şüphesiz Jeanine’in evinin cephesine kendisinin büyükçe bir fotoğrafının aktarılması oluyor. Bu sürprizi gören yaşlı kadın gözyaşlarına hakim olamayarak büyük bir şükranla ikilimizi kucaklıyor. Çalışma, çelik gibi bir dirayete sahip olan Jeanine’i onore etmek için özel olarak yapılıyor.

İkinci Durağımız: Yalnız Çiftçinin Büyük Dünyası

Bahsi geçen çiftçi kaynak shespoileditcom

İkinci durakta Varda ve JR ikilisinin yolu tesadüfen bir çiftçiyle kesişiyor. Çiftçimiz adeta bulunduğu köyün yıldızı. Kendisinin sorumlu olduğu 500 hektarlık bir çiftlik alanı var, hatta çalıştığı alanın sınırları 800 hektarı buluyor ve tüm işleri tek başına yürütüyor. Bu geniş alanda tek başına çalışması onda derin bir yalnızlık hissi yaratsa da disiplininden ve çalışma tutkusundan asla vazgeçmiyor.

İkilimiz, bu çiftçiyi onurlandırmak için çiftlik sınırları içerisinde bulunan büyük ahırın cephesine kendisinin fotoğrafını aktarıyor. Yapılan bu çalışmayla emeklerinin takdir edildiğini gören çiftçimiz, aldığı onay ve hissettiği başarı duygusuyla oldukça mutlu oluyor. Belgeselin bu kısmında Agnes Varda’nın çiftçiye sorduğu: “Yalnız olmayı seviyor musunuz?” sorusunun: “Yalnız olmayı seviyorum ama akşamları evime ve aileme dönebilmeyi de seviyorum” şeklinde cevaplanması izleyenlerin kalbinde hiç de yabancı olmadıkları yalnızlık korkusunun ufak da olsa hissedilmesine neden oluyor. Aslında her birimizin bu çiftçi gibi işlerimiz uğrunda ve hayat savaşımızda yalnız olduğumuzu fark ettiğimiz o an, bu an oluyor. Her ne kadar yalnızlıktan korkmadığımızı öne sürsek de işimizin bittiği andan itibaren evlerimize, ailelerimize ve sevdiklerimize koşma dürtüsü her bir zerremizi ele geçiriyor.

Yalnız kaldıkları bir anda JR ve Varda arasında geçen diyalogda, çiftçinin ne kadar yalnız olduğu üzerine konuşuluyor ve JR bir ekiple çalıştığı için çiftçinin aksine eve tek dönmeyi sevdiğini ifade ediyor. Varda ise kendisine evinde biri olup olmadığını söylemediğini belirtince, JR sonra söylerim şeklinde bir cevap verse de bu sorunun cevabını öğrenemeden belgeseli tamamlıyoruz.

Üçüncü Durağımız: Büyük Aşıkların Yuvası

Agnes Varda ve JR kafede çalışan kızın fotoğrafını çekiyor kaynak maifeminismcom

İkilimizin bir sonraki durağı büyük aşıklar Emilie ile Emile’in köklerinin bağlı olduğu topraklar oluyor. Burada efsaneleşmiş olan bu âşıkların hikâyesini torunundan dinliyoruz. Birbirlerine isimleriyle bile uyumlu olan bu âşıkların fotoğrafını kullanan ikilimiz, torunlarının evlerinin cephesine atalarının madalyon içerisindeki bu fotoğrafını aktarıyor. Böylece bu aşkın ölümsüzlüğü herkes tarafından onurlandırılmış oluyor.

İlerleyen dakikalarda Varda’nın JR ile tanıştırdığı ve kafede çalışan bir kadın görüyoruz. Varda’nın isteğiyle bu kadının fotoğrafları çekilerek, bölgenin en büyük binalarından birinin cephesine aktarılıyor. Herkes tarafından büyük bir ilgiyle karşılanan bu mural çalışması, modelimizi biraz huzursuz ediyor. Başta büyük bir ilgiyle katılım gösteren kadın, resminin herkes tarafından görülerek fotoğraflanmasından tedirginlik duyuyor. Bu utangaçlıktan şunu anlıyoruz ki; insanların gösterdiği sevgiyi ve ilgiyi kabul etmekte zorlanan bir toplum hâline gelmişiz. Duyulan bu tedirginlik hissi artık insanlar arasındaki güven bağının ne kadar zayıfladığını bizlere kanıtlıyor. Yapılan bu çalışmayla birlikte bir nebze de olsa insanların hâlâ birbirini takdir edebildiğini ve beğendiğini görmek, hepimizin kalbinde umut filizleri yeşermesine neden oluyor.

Dördüncü Durağımız: Emeklerin Somutlaştığı Fabrika

Agnes Varda ve JR işçi fotoğraflarının önünde kaynak hollywoodreportercom

Dördüncü durağımızda kendimizi bir fabrika alanında buluyoruz. JR ve Varda fabrika alanını gezerken, işleyişi detaylarıyla öğreniyor. Hikâyenin bu kısmında bir fabrika işçisinin günlük aktivitelerine, aldığı risklere ve zor şartlarda nasıl sosyalleştiğine tanıklık ediyoruz. İşçilerin emeklerinin oluşum sürecinin onları ne kadar sınadığını ve ufacık bir moral kırıntısının bile onlarda yarattığı büyük mutluluğu izliyoruz.

İkilimiz iki farklı vardiyadan, iki farklı işçi grubunu fotoğraflayarak onlara neşeli anlar yaşatıyor. Bu çalışmayla ortaya çıkıyor ki, işçi grupları belki de o zamana kadar birbirlerine ne kadar ihtiyaç duyduğunun bilincinde değil. Birbirleriyle sorunsuz bir şekilde anlaşabildiklerini görmek, içlerindeki bir bütün olma dürtüsünü ateşliyor.

Bu bölümün sonunda, fabrika alanı içerisinde yer alan su kulesinin üzerinde yapılmış çalışmayı görüyoruz. Su kulesinin üzerine balık fotoğraflarının aktarılmasının Agnes Varda’nın objektifi sayesinde geliştiğini öğreniyoruz. Varda’nın çektiği balık fotoğrafları su kulesinde hayat buluyor ve kendisinin ağzından çıkan şu cümleler hepimizde oldukça sempatik hisler uyandırıyor: “Balıklar şimdi mutlular, yukarıda yaşıyorlar.”

Beşinci Durağımız: Kaderine Terk Edilmiş Köy

Terk edilmiş köy kaynak appiapolisit

Bu bölümde karşımıza hayalet bir kasaba çıkıyor. Terk edilmiş bu alanda, yarım kalan evlerin üzerinde her renkten grafiti olduğunu gözlemliyoruz ve ortam oldukça huzur verici görünüyor. İlerleyen dakikalarda köye akın eden insanları izliyoruz, bu sayede yalnızlıkla sınanan bu köy ihtiyaç duyduğu insanlarına kavuşuyor.

İkilimizin yürüttüğü çalışmada, her kesimden ve her yaştan gelen insanların yüzleri yıkık dökük bu binaların üzerinde hayat buluyor. Belki bir gün yıkılıp gidecek olan bu binalar son kez insan gücüyle sarmalanıyor.

Bölümün sonunda postacılar ve köylerin arasında bulunan güçlü ilişkilere değinilmesi pek de beklemediğimiz bir konu olsa da ilerleyen dakikalarda bu ilişkinin dinamikleriyle tanışmak bizleri mutlu hissettiriyor. Röportaj veren postacı ve Agnes Varda arasında yıllara dayanan bir dostluk olduğunu öğreniyoruz. Postacımız zamanında Varda’ya kendi yaptığı resmi hediye etmiş ve Varda bu resmi saklamış. Bu güzel bağ ve dostluk ilişkisi izleyenlerde oldukça olumlu hislere neden oluyor. Son kısımda postacımızın fotoğrafının yine bir bina cephesine aktarıldığını ve onurlandırıldığını görüyoruz.

Altıncı Durağımız: Vicdani Sorgulamalara Yol Açan Bir Grup Keçi

Agnes Varda ve JR kaynak carbonarcca

Bu durakta ikilimiz keçileri besleyen hayvan yetiştiricileri ile tanışıyorlar. Gittikleri ilk tarlada boynuzları kesilmiş olan keçileri görmek özellikle Varda’da ciddi bir şaşkınlık yaratıyor. Hayvan yetiştiricisi savunmasında: “Boynuzları kesiyoruz çünkü keçiler kavgacı hayvanlar ve birbirlerine zarar veriyor” ifadelerini kullanıyor. Ayrıca keçilerin süt sağma makinelerinde adeta bir kaynak olarak kullanıldığına şahit oluyoruz. Bu tecrübe Varda’da büyük soru işaretleri yaratıyor.

İkinci tarlada ise bu durumun tam tersi ile karşılaşıyorlar. Burada yaşayan hayvan yetiştiricisi bir kadın, keçilerin doğasına müdahale etmenin yanlışlığını savunarak onları bir kaynak olarak değil, can olarak görmemiz gerektiğini vurguluyor. Ayrıca süt sağma makinelerinin de olmaması ve kadının kediden ata her hayvana sevgiyle yaklaşması, Varda ve JR’da kendisine karşı büyük bir sempati oluşmasına neden oluyor. Bu iki hayvan yetiştiricisi arasındaki görüş farklılıklarını görmek, çalışmanın sadece insanları değil hayvanları da kapsadığını gösteriyor. Varda ve JR ikilisi tüm canlılara aynı hassasiyetle yaklaşıyor.

Bölüm sonunda ikilimiz bir binanın cephesine oldukça tatlı ve boynuzları olan bir keçinin fotoğrafını aktarıyor, finalde de önünde hatıra fotoğrafları çektiriyor. Bu çalışmayla birlikte gösterdikleri hassasiyeti somutlaştırarak, tüm dünyaya sunuyorlar.

Yedinci Durağımız: Uçurumdan Yuvarlanmış Bir Sığınak

Guy Bourdinın fotoğrafı kaynak polkamagazinecom

Bu durakta Agnes Varda’nın fotoğrafçılığının onurlandırıldığını görüyoruz. Üzerinde çalıştıkları mekân bir sığınak ve 1995 yılında altında bulunan sahile bilinçli bir şekilde düşürülmüş. Bu mekanın cephesine Agnes Varda’nın bir zamanlar ortaya koyduğu fotoğraf çalışmalarının aktarılmasına karar veriliyor.

Bu karar neticesinde Varda’nın, ünlü Fransız fotoğrafçı Guy Bourdin‘ın modellik yaptığı bir fotoğrafının kullanıldığını görüyoruz. Bourdin’ın onurlandırılacak olmasına sevinen Varda, hem bu önemli fotoğrafçıyı JR’a tanıtıyor hem de eserini bizlere anlatıyor.

Fotoğraf yüzeye büyük bir özenle aktarılıyor fakat ikilimiz daha sonra tekrardan çalışmalarını görmek için geldiğinde fotoğrafın yerinde olmadığını görüyor. Denize oldukça yakın olan sığınak dalgaların kurbanı oluyor ve fotoğraf siliniyor. Bölüm sonunda ikilinin arasında geçen diyalog ise izleyenleri düşündürüyor. Varda’nın ifadeleri oldukça dokunaklı: “Deniz hep son sözü söyler ve rüzgar ve kum. Fotoğraf kayboldu, biz de kaybolacağız.”

Sekizinci Durağımız: Bir Otorite; Le Havre Limanı

Liman çalışanlarının eşleri kaynak polkamagazinecom

Sondan bir önceki durağımız olan sekizinci durakta, Fransa’nın en büyük limanlarından olan Le Havre Limanı‘nı görüyoruz. Burada dikkat çekilmek istenen nokta, kadın nüfusunun bu iş sahasında hiçbir şekilde kendini gösterememesi. Varda üç liman çalışanına bu durumu sorarak bir cevap almaya çalışıyor ve çalışanların eşleriyle tanışma konusunda ısrarcı oluyor. Varda’nın bu isteğinin altında, geri planda kalmış kadınların aslında ne kadar büyük bir önem taşıdığını hassasiyetle izleyiciye aktarabilmek yatıyor.

Bölümün ilerleyen dakikalarında, Varda’nın üç liman çalışanının eşiyle buluştuğu görülüyor. Bu kadınlar yalnızca aileleri için büyük bir çaba göstermiyor, aynı zamanda ülke ekonomisine katkı sağlayacak kıymetli işlerde çalışıyorlar. Eşlerine gösterdikleri destekleri de her fırsatta dile getirmekten geri kalmıyorlar. Kadınlardan biri eşinin hep arkasında olduğunu ifade ettiğinde, Varda’nın: “Neden yanında değil de arkasında duruyorsun?” şeklinde yönelttiği soru oldukça çarpıcı. Bu soruyla biz kadınları, geride kalmış ve ikinci plana atılmış hissetme halinden kurtararak bir sorgulama içerisine dahil etmek istiyor.

JR ve Varda ikilisinin bu bölümde yürüttüğü çalışma oldukça sarsıcı. İşe üç kadının fotoğraflarını çekerek başlıyorlar ve çektikleri bu fotoğrafları büyük konteynerlerin yüzeylerine aktarıyorlar. Belli bir sırayla üst üste dizilen bu konteynerlerin görüntüsü, ortaya muazzam bir çalışmanın çıktığını bize kanıtlıyor. Bölüm sonunda fotoğrafların tam kalp seviyesine gelen kısımlarının açılarak, kadınların o konteynerlere oturtulduğu görülüyor. Bu durum bir yandan kadınların adeta kuş gibi özgür hissetmesine ve bu özgürlükle gelen kaygıyla savaşmasına yol açarken, bir yandan da eşlerinin kendileriyle gurur duymasına neden oluyor.

Dokuzuncu Durağımız: Sonu Olmayan Bir Yolculuğa Çıkan Trenler

Agnes Varda ve JR trenlerin önünde kaynak filmcommentcom

Çalışmaların yapıldığı son durağımız olan dokuzuncu durakta, duygusal anlar yaşamaktan kaçamıyoruz. Durağımıza gelmeden önce kendimizi JR’ın stüdyosunda buluyoruz. JR stüdyosunda Varda’nın fotoğraflarını çekerek işe başlıyor. Öncelikle gözlerinin yakın bir çekiminin alındığını görüyoruz, bunu daha sonra elleri ve küçük ayakları takip ediyor. Varda’nın gözlerindeki kırışıklık detayları adeta bir çınarın yaşadığı uzun ömrün izlerini temsil ediyor. Büyük yönetmenin ellerini gördüğümüzde ise bu ellerin bir zamanlar dünyayı etkisi altına alan harika filmlerin yönetmenliğini yaptığını düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Küçük ayaklar ise tüm dünyayı karış karış gezen bu maceraperest kadının yükünü senelerce taşımış.

JR, Varda’nın yukarıda belirttiğim uzuvlarını tren vagonlarının yüzeylerine aktararak çalışmasını gerçekleştiriyor. Bu sayede Agnes Varda’nın hiçbir zaman gitmediği ve gidemeyeceği yerlere onun neşeli ruhunu taşımayı amaçlıyor. Bu bölümde Varda ve bir tren çalışanının arasında oldukça önemli bir diyalog gerçekleşiyor. Çalışan, bu çalışmanın amacını sorgulayacak bir soru yönelttiğinde, Varda’nın cevabı dakikalardır izlediğimiz belgeselin neden ortaya çıktığını bizlere açıklıyor: “Amaç hayal gücünün gücü aslında, JR ve ben birbirimize hayal etme gücünü verdik”.

Hikâyenin Sonu ve Bir Dostluğun Sarsıldığı An

Agnes Varda Jean Luc Goddardın kapısına not yazıyor kaynak 24heuresch

Hikâye boyunca Varda tarafından Jean-Luc Godard‘a sıklıkla göndermeler yapılıyor, bu sayede geçmişte Godard ile sıkı bir dostluğu olduğunu öğreniyoruz. Varda, JR’ı usta yönetmen Godard ile kıyaslayıp duruyor çünkü JR da tıpkı Godard gibi güneş gözlüğünü bir an olsun yüzünden çıkarmıyor. Varda için gözler oldukça önemli zira kişinin bakışlarıyla buluşamadığı an, karşısındakiyle arasında büyük bir duvar olduğunu hissediyor. Bir kişi dudaklarıyla değil gözleriyle bile gülümsese, bu onun için büyük bir mutluluk ifade ediyor.

Ne var ki JR, Varda’nın tüm isteklerine rağmen gözlüğünü çıkarmaktan kaçınıyor. Hikâyenin sonunda Varda, JR’ı da alarak eski dostu Godard ile yıllar süren hasreti bitirmek için uzun bir yolculuğa çıkmak istiyor. Dostuna, kendisine çok benzettiği JR’ı tanıtmak için büyük bir heyecan duyuyor.

Bu uzun yolculuğun sonucunda, görüşmek için sözleşmiş olduğu Godard’ın yaşadığı yere geliyor. Buluşma öncesinde büyük bir heyecan ve gerginlik durumu içerisinde olduğunu gözlemliyoruz, adeta eli ayağına dolanıyor fakat ilerleyen dakikalarda bu heyecanın yerini büyük bir hayal kırıklığı ve hüzün alıyor.

Belirtilen buluşma saatinde Godard’ın evinin önüne gelen ikili, kapının kilitli olduğunu görerek büyük bir şaşkınlık yaşıyor. Kapıyı defalarca kez çalmalarına rağmen cevap alamayan ikili, daha sonra kapının üstüne yazılmış bir not buluyor. Bu not Varda’yı derinden yaralıyor çünkü vefat eden eşi Jacques Demy‘e göndermede bulunan cümlelerle karşılaşıyor. Godard tarafından yazılan bu yazı, Varda’ya eşi vefat edince yazdığı yazının aynısı. Büyük bir hayal kırıklığı yaşayan Varda, ağlamamak için kendini zor tutuyor ve gitmeye karar veriyor. Gitmeden önce de Godard için fırından aldıklarını kapıya iliştiriyor ve ona cevaben bir not yazıyor: “Teşekkürler güzel hatıraların için ama kötü misafirperverliğin için değil”. Nota bir kalp çiziyor ve giderken onu her şeye rağmen sevdiğini söylemeyi de unutmuyor.

Agnes Varda ve Jacques Demy kaynak mubicom

Belgeselin son sahnesinde Varda hala Godard’ın amacını sorgulayarak olanlar üzerinde düşünüyor. Belgeselin çıkış tarihinden sadece iki sene sonra Varda’nın hayata gözlerini yumacak olduğunu bilmek, izleyiciyi Godard’a öfke duymaya yöneltiyor. Günümüzde Godard’ın neden bu davranışı sergilediğini hala bilemiyoruz ama şundan eminiz ki bu durumun Varda’da yarattığı hayal kırıklığı kapanış sahnesinin kalbini oluşturuyor.

Kapanış sahnesinde Varda’yı mutlu etmek isteyen JR, gözlüğünü çıkararak Varda’nın en büyük isteğini yerine getiriyor. Varda’nın yaşlılıktan hastalanmış gözleri ne yazık ki bu anı net bir şekilde göremiyor fakat bu puslu görüntü bile derin bir hüzün içerisinde olan Varda’yı gülümsetmeye yetiyor ve dudaklarından son kez şu cümleler dökülüyor: “Seni iyi görmüyorum ama seni görüyorum, göle bakalım mı?”

Visages Villages, biz izleyicilerin kalbinde hem bir huzur hem de derin bir hüzün yaratarak, büyük usta Agnes Varda’yı son kez yakından tanımamıza olanak sağlaması açısından, son on yılda çekilmiş en kıymetli belgesellerin arasında kendine bir yer edinmeyi başarıyor.

Sizler de bu güzel belgeseli deneyimlemek isterseniz, fragmanına buradan ulaşabilirsiniz:


Kaynakça

Visages Villages / Faces Places: Görme Biçimleri Üzerine Bir İnceleme, 01.09.2018. Web. Erişim Tarihi: 24.01.2025

Faces Places is a moving documentary about how people and buildings can share memories, 06.11.2017. Web. Erişim Tarihi: 24.01.2025

Kapak Görseli:”Mekanlar ve Yüzler (2017)” IMDB. Web. Erişim Tarihi: 25.01.2025

 

 

 

 

 

 

Zeynep Alara Karagöz
Zeynep Alara Karagöz
Tutkularım, yaşamımın ve sanatımın rengidir.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Editor Picks