Vecihi Hürkuş: Göklerdeki Başarı Hikayesi

spot_img

Vecihi Hürkuş, 1895 senesinde İstanbul’da dünyaya geldi. Üç kardeşin ortancası olan Vecihi, her zaman hareketli bir çocuktu. Öğrenim hayatını başarı ile tamamladı ve Füyuzati Osmaniye Rüştiyesi, Üsküdar Paşakapısı İdadisi, Tophane Sanat Okulu’nu bitirdi.

Yeşilköy’deki Tayyare Mektebi’ne giren Hürkuş, 21 Mayıs 1916 yılında pilot olarak ilk uçuşunu gerçekleştirdi. Aynı yılın kasım ayında da tahsilini bitirerek pilot diplomasını almaya hak kazandı.

I. Dünya Savaşı Yılları

I. Dünya Savaşı sırasında Kafkasya Cephesi’nde, 7. Tayyare Bölüğü‘nde görev yaparken bir Rus uçağı düşüren ilk tayyareci olarak adını tarihe yazdırdı.

Hürkuş, 8 Ekim 1917 de bir hava savaşı sırasında yaralanarak gazi oldu. Ruslara teslim olması gerekiyordu fakat uçağını vermemek için yaktı. Daha sonra Vecihi Hürkuş esir olarak Nargin Adası’na gönderildi. Azeri Türklerinden aldığı yardımla adadan yüzerek kaçmayı başaran Vecihi, Rus işgali altında olan Bakü’ye gidemediğinden, savaşa katılmamış olan İran’a gitti. Birlikte kaçan İstihkam Teğmeni Salih Bey ile yaya olarak Musul’a yürümek zorunda kaldılar ve bu yolculuk iki buçuk ay sürdü.

İstanbul’a vardıklarında artık I. Dünya Savaşı’nın sonlarıydı ve Başkent İstanbul Hava Müdafaa Bölüğü‘ne tayin oldu. İstanbul işgal edilince de zor imkanlar altında Kurtuluş Savaşı’na katılmak üzere yola çıkmıştı.

İstiklal Savaşı’nda Vecihi Hürkuş

İstiklal Savaşı’nda üstün mücadele gösteren Vecihi Hürkuş, TBMM tarafından üç defa takdirname alarak kırmızı şeritli “İstiklal Madalyası” almaya layık görüldü. Kurtuluş Savaşı’nın ilk ve son uçuşunu yapan, İzmir/Seydiköy Hava Meydanı’nı işgal eden tayyareci olarak tarihe geçmiştir.

1919 yılından beri uçak projeleri yapan Hürkuş, Yunanlılardan ellerine geçen pek çok motordan faydalanarak projesini hazırladı ve ilk Türk uçağı olan “Vecihi K VI” yı imal etti. “Uçabilirlik Sertifikası” alabilmek için oluşturulan teknik heyetin içerisinde uçağı kontrol edebilecek personel bulunamamıştı.

İlk yerli uçağımız: Vecihi K VI
“Vecihi, biz sana bu lisansı veremeyiz, uçağına güveniyorsan atla. Uç, bizi de kurtar.”

cümlelerini duyan Vecihi Hürkuş, 28 Ocak 1925 tarihinde Vecihi K VI ile uçuşunu yaptı. Fakat izin almadan uçuş yaptığı için cezalandırılınca, hava kuvvetlerinden istifa ederek ayrıldı ve Ankara’ya giderek Türk Tayyare Cemiyeti‘ne katıldı.

Havacı bir kuşak yetiştirmek için Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından kurulan Türk Tayyare Cemiyeti’nin amacı milli bir hava sanayi kurmaktı. Bir heyetle birlikte Avrupa havacılığını incelemek için Avrupa’ya gitti ve orada havacılık ile ilgili çeşitli faaliyetlerde bulundu.

“…Vecihi’den faydalanın.”

1935 senesinde Türk Hava Kurumu Başkanı Fuat Bulca, Rusya’ya çağrıldı ve orada sivil havacılık hakkında gözlemler yaptı. Dönüşünde ise bu deneyimlerini ve gözlemlerini Atatürk’e anlattı. Atatürk, Vecihi Hürkuş’un başarılarını takdir ediyor ve gurur duyuyordu. Bu yüzden, Fuat Bulca’dan, Hürkuş hakkında da bilgi istedi. Fuat Bey’den aldığı olumlu yanıt üzerine Gazi Mustafa Kemal Atatürk:

“Ya, öyle mi? O halde Türkkuşu namı ile yeni bir çalışma yolu açın ve Vecihi’den faydalanın.” emrini verdi. Bu duruma çok sevinen ve gururlanan Hürkuş, vakit kaybetmeden Ankara’ya geldi.

Göklere Adanmış Bir Yaşam

1954 yıllarına gelindiğinde, Hürkuş artık yaşlandı ve varını yoğunu uçak hurdalarından yeni uçaklar üretmeye harcadı. İşlerinin sürekli aksi gitmeye başlamasıyla maddi, manevi büyük sıkıntılar çekti. Vecihi Hürkuş hayatın her zorluğuna göğüs gererek yaşamı boyunca büyük başarılar elde etti. Elde ettiği başarılar ile milletini onurlandıran Hürkuş’un gözleri ve kulakları son anına kadar göklerdeydi.

16 Temmuz 1969 senesinde Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesi‘nde aramızdan ayrıldı. Ankara, Cebeci Asri Mezalığı‘na defnedilen Türk pilot, mühendis, girişimci, Türkiye’nin ilk uçak tasarımcısı ve üreticisi Vecihi Hürkuş’u sevgi ve saygı ile anıyoruz.

Kaynakça:
  • Gürer, Turgut, Atatürk’ün Yaveri Cevat Abbas Gürer, Yapım C, İstanbul 2006
  • Hürkuş, Vecihi, Bir Tayyarecinin Anıları, Haz. Gönül Hürkuş Şarmani Sevim Hürkuş Maxon, Yapıkredi Yayınları, İstanbul 2000
  • Hürkuş, Vecihi, Havalarda, Kanaat Kitabevi, İstanbul 1942
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Rose Adası’nın İnanılmaz Hikâyesi Film İncelemesi: Bir Mühendisin Ütopyası

68 kuşağının rüzgârını arkasına alarak kendi bağımsız ada devletini kuran İtalyan mühendis Giorgio Rosa'nın gerçek hayat hikâyesini işleyen, eğlenceli, ilham ve umut dolu bir film.

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.