Ünlü Gotik Eserler ve Yazarları

Editör:
Guşef Alhas
spot_img

Her akım, kendisiyle birlikte yenilikler ve farklılıklar getirir. Gotik, önce fikirde sonra mimaride ve en sonunda da sanatta var olarak edebiyatta yeni bir tür ile konulara kapı açmıştır. Gotik tür, edebiyatta varlığını sürdürebilmek birçok eser sunmuştur. Önemli eserleri derlediğimiz bu yazının okuyucularımızı aydınlatmasını diliyoruz. Keyifli okumalar.

Gotik Edebiyat Nedir?

Gotik Edebiyat Nedir? | deftech.co.ke

Gotik edebiyat, 18. yüzyılda kültürel değişimlerle birlikte ortaya çıkmıştır. Bu yüzyıl Aydınlanma Çağı‘dır ve kurucu ilkesi olarak “aklı” benimsemiştir. Temel görüş; doğru bilgiyi akıl aracılığıyla ulaştırma, insan doğası ve toplumsal yaşamın bu bilgiyle düzenlenebilme fikri olmuştur. Deney ve gözlemle bilgiyi almak dinî inanca olan güveni sarsmış, Rönesans ve Reform ile birlikte zayıflayan dinsel düşünce Aydınlanma Çağı’nda toplumsal hayatta etkisini yitirmeye başlamıştır.

Bu dönemde akılcılıkla birlikte insana, toplumsal yaşama ve düşünceye önem verilmiştir. Gotik akımı benimseyenler ise batıl inançlar, doğaüstü unsurlar, barbarlık, düzensizlik, kaos, korku ve dehşet çağrışımlarından beslenmiş ve buna önem vermişlerdir. Gotik akım, Aydınlanma ve klasisizm hareketinin kurallara uygun, dengeli ve ölçülü yapısına tepki olarak doğmuştur. Dönemin felsefecileri, batıl inancı ve korkuları akılcı kuramlarla aşma fikrini benimsemişlerdir. Bu fikir, korkunun ve acının bir haz duygusu oluşturacağına inananlara berbat ve iç karartıcı görünmüştür. Korku, insan zihnini çarpıcı imgelerle sarsan ve sanatçının üretmesini arttıran bir duygu olmuştur. Gotik edebiyatın ilk kuramsal metni olan Edmund Burke‘nin A Philosophical Inquiry into the Origin of Our Ideas of the Sublime and Beautiful (1757) çalışması, bu görüşü destekleyerek hayal gücünün bu imgelerle canlandırılması gerektiğini öne sürmüştür.

thebelfry.rip

Gotik edebiyat, yazıldığı dönemin hâkim kültürel değerlerine yabancılaşan, otoriteye karşı çıkan veya çakışan bir tür olmuştur. Anlattıklarıyla okuyucuyu dehşete düşüren yazarlar, tavrın belirgin ve etkileyici olmasını ilke edinmişlerdir. Dehşet için korkutucu olanı seçmiş, olayların gelişimini ele alışı ve yorumlayışıyla; güç, karşı koyma, ölüm ve yıkım içgüdüsü, egemenliğin kötüye kullanımı, bozulmuş görkem, çaresizlik, her türlü çöküntü ve insanın bilinmeyene, doğaüstüne beslediği ilgi ve hazzı, her türlü duyguyu abartarak ortaya çıkarma arzusunu okuyucuya sunmuştur. Gotik, bu duyguları uyandırmak için gerekli olan atmosferi kurgulamaya yardımcı olmuştur.

Gotik edebiyatın en büyük unsurlarından biri de mekân olmuştur. Eserlerin geçtiği mekânın ürkütücü olması, okurun düşünce dünyasını harekete geçirmiş ve beklentiye girmesine sebep olmuştur. Büyük şatolar, ıssız dehlizler, yeraltı geçitleri, hayaletli odalar, eski ve ıssız malikâneler, gizli geçitler eserlerin daha gizemli olmasına ve korkutucu ögelerin ön plana çıkmasına yardımcı olmuştur.

Otranto Şatosu – Horace Walpole

“Eğer ruhlar acı içindeyse onları sorgulayarak acılarını azaltabiliriz.”

Olaylar 12.-13.yüzyılda geçen bir düşten kaynaklanmıştır. Walpole, rüyasında kendini bir Orta Çağ şatosunda görmüş, devasa zırhlı bir el ona esin kaynağı olmuştur. Roman, İtalya Otranto’da bulunan büyük bir şatoda geçmektedir. Orta Çağ atmosferi, doğaüstü ve gizemli olay örgüsüyle birçok gerçeğin ortaya çıkmasını konu edinir.

Romanı gotik edebiyat yapan unsurların başında mekânlar gelir. Otranto Şatosu, karanlık, büyük, kasvetli, terk edilmiş ve gizemli bir kaledir ve buradaki birçok olay ise bu kalenin içinde gerçekleşmiştir. Korku atmosferi bütün roman boyunca varlığını sürdürmüş, okura sürekli belirsizlik ve tehdit duygusu verilerek eseri gotik edebiyatın atmosferinin içine sürüklemiştir. Olay örgüsünü hayaletler, lanetler, ürkütücü görüntüler oluşturmuştur. Gotik edebiyatın temel unsurlarından yararlanan yazar böylelikle romana doğaüstü ve gizemli bir hava vermiştir. Geçmişin karanlık sırları ve aile lanetlerinin kahramanla yüzleşmesi, şatonun geçmişini daha çok derinleştirmiştir. Romanda, gotik mimariyle doğaüstü ögeleri bir arada kullanarak korku atmosferini oluşturan yazar, gotik edebiyatın önemli bir örneğini oluşturarak bu türde yerini almıştır.

Udolf Hisarı – Ann Radcliffe

“…Ben sizin gibi hayalperest değilim. Ne garip tesliye! Bense ahvalimi merhametli bir kimseye açayım da derdime ortak olsun diyordum. Amma dert ortağı ha! Meğer siz kendi derdinden başka dünyada dert olamaz itikadındaymışsınız…”

Roman, Fransa’da bir şatoda yaşayan genç kız Emily’nin kötülerin arasındaki korkularını ve kötülere karşı koyarak mutluluğa erişmesini konu edinmiştir.

Roman, mekân olarak hisarı seçmiştir. Hisarın karanlık koridorları, terk edilmiş odaları, dar geçitleri ve eski olması, onu gizemli ve korkutucu yapmıştır. Hisarın gizli geçitleri, duvarlardan gelen sesler ve karanlık odaları okuyucuyu gerilimli bir romana sürüklemiş böylelikle roman, korku duygusunu ortaya çıkarmıştır. Olaylarda doğaüstülük ve gizem sık sık yer almıştır. Yazar, okuyucuyu gerçeklik ile doğaüstü arasında belirsizlik içinde bırakarak gizeme sürüklemiştir. Gotik edebiyatın bir diğer unsuru ise; gizemli, kötü karakterler ve yasak aşk teması olmuştur. Aile sırları ve geçmişin laneti, roman boyunca varlığını sürdürerek çözülmeyi beklemiş, bu da gizemi arttırmıştır. Doğanın güzelliği ile gotik mimarinin verdiği korku, birbirlerinden farklı olsalar da karakterlerin ruh hâlleri, manzaralar, ormanlar ve dağları korkuyla kaplayarak okuyucuya sunulmuştur. Eser, gotik edebiyatın çoğu unsurunu içinde bulundurur. Yazar, bu önemli eseri edebiyata kazandırmış ve sonraki yazarlara da örnek bırakmıştır.

Frankenstein – Mary Shelley

“İnsanlardan köşe bucak kaçıyordum. Sevinç ve mutluluğa dair tüm sesler bana eziyet gibi geliyordu. Tek tesellim yalnızlıktı.”

Cenevre’de yaşayan genç bilim adamı Dr. Frankenstein’ın farklı cesetlerden kemikler ve organlar toplayarak yapay bir insan yapma teşebbüsü ve başarıya ulaştıktan sonra gelişen dehşet verici olayları konu edinir.

Canavarın bilimsel gelişmelerle insana benzer yapay bir üretim olması, burjuvaya korku ve endişe vermiştir. Bilime yaslanarak dehşet uyandıran gotik edebiyat eseri, burjuva toplumundaki işçi sınıfının karşısına güç olarak çıkması ve devrim yapma ihtimalinin uyandırdığı politik endişeler, Frankenstein canavarının özellikleri ile okuyucuya sunulmuştur.

Diğer eserlerden farklı olan bu eser karanlık, kasvetli ve tehdit atmosferiyle gotik edebiyatından yararlanmıştır. Frankenstein’in laboratuvarı ve dağ evi, gizemli ve korkutucu mekânlardır. Doğaüstü bir durumu bilimsel bir şekilde okuyucuya sunan yazar, ölü bir bedeni yeniden canlandırdığı bu canavar ile hem doğallıktan uzak hem de korkutucu bir varlık olmuş böylelikle doğaüstü varlık sıfatını almıştır. Korku ve dışlanmışlık duygusu barındıran canavar hem onu üretene hem de çevresine zarar veren bir felakete yol açmıştır. Felaket ve kaos ortamı, gotik edebiyatın yararlandığı unsurlardan biri olmuştur. İyi ve kötünün çatışması, dehşet verici olayları doğurmuştur. Canavarın sahibinden intikam alma arzusu Frankenstein’ın bilim tutkusu ile canavarının üzerindeki kontrolsüz davranışları, romanı ahlaki çöküşe götürmüştür. Bilimin karanlık tarafı keşfedilmiş ve doğa yasalarını çiğneyerek korkutucu bir durumu ortaya çıkarmıştır. Shelley, gotik edebiyatın birçok temasından beslenerek yazdığı bu eserle gotik edebiyatında önemli bir rol oynamıştır.

Usher Evi’nin Çöküşü – Edgar Allan Poe

“Olacaklardan korkuyorum; olacak olanlardan değil, sonuçlarından. Ruhuma bu dayanılmaz huzursuzluğu verebilecek en küçük olaydan bile korkuyorum. Nefret ettiğim şey tehlike değil, onun mutlak sonucu olan dehşet. Bu sinir bozukluğuyla, bu acınası halde, o amansız hayaletle, Korkuyla boğuşurken er geç hayatımı ya da aklımı kaybedeceğim.”

İsimsiz bir anlatıcının akıl sağlığından endişelendiği Roderick Usher’ı ziyaret etmesinin ardından malikanedeki korkunç ve gizemli olaylar yaşanır. Eserin devamında Usher ailesinin çöküşü anlatılmıştır.

Roman, gotik edebiyatın ana unsurlarından biri olan karanlık ve kasvetli atmosferden yararlanmıştır. Mekân olarak terkedilmiş malikâne kullanılması gerilimi; çürük ve yıkık dökük duvarlar, garip sesler kasveti beslemiştir. Psikolojik gerilim ve delilik hâli romana hâkim olmuştur. Roderick’in ruh hâli ve doğa arasında bir bağlantı oluşmuştur. Doğa, karakterlerle bağlantı kurarak onların psikolojik durumlarını yansıtmıştır. Usher ailesinin genetik bir hastalığı ve psikolojik bozukluğu vardır. Ailedeki bu hastalıklar ve ölümle ilgili sırlar, lanetler ile evin kaderine yön vermiştir. Doğaüstü ögelerden beslenen gotik edebiyat, bu romanda da kendini göstermiştir. Madeline’in ölümü, yeniden dirilirken mezarının yıkılması ve Roderick’i öldürmesi, yazarın doğaüstü ögeleri okuyucuya açıkça göstermesini sağlamıştır. Ölümün kaçınılmazlığı ve intikamın varlığı, romana karanlık bir atmosfer katmıştır. Edgar Allan Poe, gotik edebiyatın önemli yazarlarından biridir. Onun gotik edebiyatının unsurlarını mükemmel bir şekilde kullanması, bu türün önemli eserlerini üretmesine yol açmıştır.

Dracula – Bram Stoker

“Zaman zaman, hepimizin deli olması gerektiğini ve deli gömlekleri içinde akıl sağlığının farkına varacağımızı düşünüyorum.”

Kont Dracula’nın Londra’da bir ev satın almak istemesinin ardından Jonathan Harker ile tanışır. Dracula şatosundaki garip ve gizemli olayların yaşanması konu olarak işlenmiştir.

Roman, burjuva kültürünün korku ve endişelerini anlatmıştır. Dracula, burjuva kültürü için büyük tehdit oluşturmuş ve roman sonunda yok edilerek tehdit unsuru ortadan kaldırılmıştır.

Gotik edebiyatın en önemli unsurlarından biri olan karanlık ve kasvetli atmosfer, bu romanda belirgin bir şekilde hâkim olmuştur. Dracula’nın kalesi, kasvetli, tenha ve karanlık bir mekân olarak tasvir edilmiş bu da korku duygusunu ortaya çıkarmıştır. Vampir karakteri gizemli ve korkutucu özelliğiyle insanları tehdit eden bir unsurdur. Ölüm ve yaşam arasındaki belirsizliği işlemiş, doğaüstü ile korkutucu oluşu, gotik edebiyatın bir türü olarak okuyucuya gösterilmiştir. Mekân olarak da gotik edebiyatın ögelerinden yararlanan roman, mekânın korkutucu atmosferini okuyucuya iletmek için betimlemelerden yararlanmıştır. İnsan doğasının karanlık yönlerinden aşk ve ölümü, insanlık ve doğaüstü arasındaki çatışmayı bu temalarla işlemiştir. Yazar, vampirlerin kan emerek insanları etki altına almasını, ruhsal çürüme ve yozlaşmanın sembolü olarak yazmıştır. Hem fiziksel hem de ruhsal tehditlerin işlendiği bu roman, korku ve gizem dolu olay örgüsüyle gotik edebiyatın önemli eserleri arasında yer almıştır.

oggito.com

Gotik edebiyat, Aydınlanma Çağı’yla başlayıp günümüze kadar esintilerini devam ettiren bir akım olmuştur. Zaman içinde kendi devrinin karanlık unsurlarından beslenerek okuyucularına korku, dehşet hazzını vermeyi önemsemiştir. Her bir tür kendisiyle yenilik getirdiği gibi gotik edebiyatın da ışığının parlaklığı, ilk dönemlerde en üst seviyede olarak okuyucuya kendini sevdirmiş ve günümüze kadar gelen bu eserleri ilk günkü hazzını yeni okuyuculara sunmuştur.


Kaynakça:

Akmaz, Gökhan. “İngiliz ve Hint Edebiyatlarında Gotik: Otranto Şatosu ve Vetālapañçaviṃşati”. 2019. DEÜ Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 2, ss. 448-463.

Elkılıç, Nur Hilal. “Ann Radcliffe’in Udolf Hisarı (1790) ile Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Mezarından Kalkan Şehit (1929) Eserlerinin Gotik Unsurlar Açısından İncelenmesi”. 2021.

Batı Dilleri ve Edebiyatları Anabilim Dalı İngiliz Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi.

Yücesoy, V. Özge. “Korku Edebiyatı (Gotik Edebiyat) ve Türk Romanındaki Örnekleri”. 2007. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi.

spot_img

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.