Benim Umay Umay’la tanışmam çoğumuz gibi şarkılarıyla oldu. Düşmedim Daha şarkısı için ne söylesem yetmez. “Ey talih sen de dön döneceksen” sabırsızlığından “ey kıyamet sen de kop kopacaksan” sözlerine geçişle bir isyan, başkaldırı örneği. Mete Özgencil’in de söz yazarlığına hayranlığımdan bahsetmeden edemeyeceğim. Yazmaya daha ilgili müzisyenlere sevgim hep daha bir başka oldu. Kendisine şarkı söylemek mi, yazmak mı diye sorulduğunda yazmanın her zaman öncelik taşıdığını belirttiğini görünce asıl mahzenine girmek istedim ve kitaplarına daldım. Rüya Duvarları, Umay Umay’ın okuduğum ilk kitabıydı ve tabii ki son olmadı. Deneme şiir karışımı bu kitapta duyguların yoğunluğunu öyle hissediyorsunuz ki…
Mardin’in ruhunu kendi sokaklarından çok Umay Umay’ın bu dizelerinde buldum desem yeridir. Coğrafi isimler sadece yer adı olarak değil, içsel hâllerin metaforu olarak da çok şey ifade edebilir ve kitapta Mardin ile yapılan hafıza metaforu buna çok iyi bir örnektir. Hem şairane hem de isyankâr ruhunu taşıyan, melankoliyle asi bir dili bir araya getirdiği özel kitaplarından biri.

1. “Hikâyen bir şehre gidememek değil, bir şehirden dönememek olacak.” (s.5)
2. “Bundan sonra anlamı olacak korkusuz karanlıkların. Kalbine aldıklarını uzaklara taşıyacaksın.” (s.9)
3. “Yaşadığın çalıntı saatleri, geç kalan tarifeleri, soğuk çorbayı, yakası kürklü paltonu havaalanında bırak. Unutamayacağın aşkı arkandaki duvara as. Güneş gözlüğünü yeniden tak. Nasılsa aşkın gözleri, nereye gidersen git seni görecek.” (s.11)
4. “Bütün fısıltılar yankılanacak bedeninde, çırılçıplak kalıp öğreneceksin yeniden sevmeyi. Öğreneceksin veda ettiğin yerden başlamayı.” (s.12)
5. “Her adım er geç gerçekleşecek bir duadır bu şehirde. Umut verecek olan her yalana yatkınım. Git ve gör yazılanı, Mardin kâğıda yazılmıyor sevgilim.” (s.13)
6. “Zamanın binlerce yıllık taşları kırmasını diliyorum. Mardin sağanak taş altında olsun. Beni ruhunun odalarında konuk bıraksın. O zaman dile dökemediğim sözcüklerden yeni bir hazine gibi doğrulurum.” (s.21)
7. “Artık beni bırakabileceğin bir şehir buldum. Artık beni sevmesen de olur.” (s.25)
8. “Üstümden Arapça, Kürtçe, Süryanice, Ermenice ve Türkçe konuşan saçlar dökülüyordu. İlan ettim, hiçbiri ve hiç kimse değilim. Dilsizim!” (s.28)
9. Dilimdeki iniltiyi düşürdüm sert yüzlü kayalara. Ayaklarımı kamçılayan hikayeler buldum. Iyi ki geldim. Meğer bütün elbiselerim küldenmiş. (s.30)
10. “Belki de Mardin kağıdı elle işlenmiş bir mektup sayfası. Cesaretinizin onu yazmaya yetemeyeceği birkaç dize.” (s.31)
11. “Artık beni hiçbir şey şaşırtamaz dediğim oldu. Artık beni hiçbir şey üzemez dediğim de oldu. Çok büyük konuşmuşum. Hayat, sözümü ve yalnızlığımı kucaklayan kocaman kollarıyla hâlâ tek şaşkınlığım.” (s.33)
12. “O şiirin yanına gittim. O şiire korkacak kadar çok yaklaştım. O şiiri yakışıklı oğlum gibi sevdim.” (s.33)
13. “Bazı insanlara, bazı kitaplara, bazı şiirlere, bazı rastlantılara ve bazı kaderlere inanmasanız bile borçlusunuzdur.” (s.34)
14. “Hiçbir karşılaşma nedensiz değil. Hep yeniden anlamak.., hep yeniden başa dönmek, hep yeniden cesaretle olup biten arasında kalmak. Ama olacak olan her neyse o oluyor. Maalesef, olacak olan her neyse o olacak.” (s.35)
15. “Ellerimi suyun yakan yüzüyle yıkıyorum. Sana kimsenin okumaya cesaret edemediği bir şiire rastladığımı anlatmaya çalışıyorum. Anlayabiliyor musun?” (s.37)
16. “Hissedenlerin çaresiz acıları var. Avuçlarında ısıtıyorlar harfleri.” (s.42)
17. “Dünyanın artık yeterince ruhani bir yer olmadığını öğreneli çok olmuştu.” (s.43)
18. “Taşıdığım bavulları kaybettim, yetimim ayrılırken şehirlerden.” (s.46)
19. “Sahilini kaybetmiş bir kadın için en zorudur yazmak. Geri dönmeyecek olanı bilirim, kahretsin senin vedan bu, o yüzden bu kadar kanlı. Benimkisi sadece bir söz; hoşça kal…” (s.53)
20. “Vücudumun bir yarısı o şarkıda hıçkırdı. diğer yarısı büyük şehirlerin, büyük siyah asfaltlarında.” (s.57)
Bu alıntıya bir şarkı, hatta şu şarkıyı eklemesem çok eksik olurdu bu yazı. Ne demek istediğimi şarkıyı dinleyip, hikâyesini öğrendiğinizde anlayacaksınız. Bu şarkı Umay Umay’ın yolda duyup büyülendiği ve bunun üzerine Kazım Koyuncu’ya ulaşıp nihayet o şefkatle örülmüş dostluklarını başlatan şarkıdır. Öyle ki kaybından sonra yıllarca yas tutup evden çıkamamıştır Umay Umay. Kazım Koyuncu’nun ruhuna en yakışan tanım “Şair Ceketli Çocuk”u ona ilk Umay Umay söyledi. Dostuna şiirden bir ad verdi, ondan da bu beklenirdi. Asıl adı Gyuli Çkimi olan bu şarkıyı Sonraları “Kalbim Acıdı” hâliyle şarkının Türkçe kısımlarını okuyacakken ağlamaktan şarkıyı okuyamayıp, şarkının güzelliğini bozmaktan korkup vazgeçip, o esnada ağlarken alınan ses kayıtları montajlanarak şarkıya yerleştirilerek kaydedilmiştir Kalbim Acıdı hâli. Kaybettiğin dostunun şarkısını ağlamaktan söyleyemeyişinle ne çok şeyi söyleyişin… Sen şarkıyı söylemesen de olur Umay Umay, hıçkırığının verdiği hissiyatı kaç enstrüman bir araya gelse veremez.
“Bir gün yolda yürüyordum
Bir şarkı duydum
Kalbim acıdı
Bu kadar”

21. “Sonuna kadar mutsuz olamayacağımı anladım. Mutsuzluğu da mutluluk gibi beceremiyordum nasılsa.” (s.58)
22. “Bütün kötülüğün aşktandı diyorsun, anlıyorum kaybını.” (s.63)
Kaynakça:
Umay Umay, 2003 Rüya Duvarları ithaki, 2021.
Evrim Kuran ile 3+3, Umay Umay.
Sedef Kabaş ile Portreler.