Mütekabiliyet, karşılıklı olma hali anlamına gelen bir terimdir. Buna ‘quid pro quo’ (kısasa kısas) ilkesi de diyebiliriz. Devletler arası ilişkilerde ise mütekabiliyet, maruz kalınan davranışa yönelik olarak aynı biçimde karşılık verme prensibi olarak tanımlanmaktadır. Mütekabiliyetin ayrıca misilleme olarak yapılan tanımları da bulunmaktadır. Ancak yine de misillemeden farklı olarak algılanması gerekmektedir. Misilleme olumsuz bir karşı faaliyeti anlatırken, mütekabiliyette iyi niyet çerçevesiyle birlikte diğer ülkelerin tutumlarına yönelik olarak karşılık vermek söz konusudur.
Mütekabiliyet Nedir?

Ülkeler arası ilişkilerin oldukça önemli kavramlarından olan mütekabiliyet, milletler arası hukukun da temel prensiplerinden biridir. İlkenin önemi ise devletlerin özellikleri bağlamında hiçbir fark göz etmeksizin eşit egemenlik haklarına sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Örneğin, bir ülkenin bir diğer ülkeyle yaptığı ticari faaliyetinde gümrük vergilerini düşürmesine karşılık diğer ülkenin de aynısını yapması ya da bir ülkenin diğerine ticari anlamda boykot etmesi diğer ülkenin de bu davranışa aynı tepkiyle karşılık vermesidir.
Mütekabiliyet Ne Zaman Ortaya Çıktı?

Milletlerarası hukuktaki mütekabiliyet ilkesi iki veya çok taraflı milletlerarası antlaşmalarda yer almakla birlikte milletlerarası teamül hukuku olarak da yerini korumaktadır. Bu bakımdan mütekabiliyet ilkesi milletlerarası hukukun asli kaynaklarında yerini bulan ve milletlerarası hukuk süjelerinin genellikle başvurduğu önemli bir ilke olarak ortaya çıkmaktadır. Mütekabiliyet ilkesinin milletlerarası antlaşmalarda yer almasıyla birlikte şekli anlamda, bu ilkenin milletlerarası hukuk ile bağlantısı oluşmuştur (Dost, 2015: 3).
Uluslararası ilişkilerde barışçıl bir tutum sergilenebilmesini amaçlayan bu karşılıklılık ilkesi ilk defa somut olarak hukuk alanında ortaya çıkmıştır. İki ülkenin de barışçıl bir tavır sergileyebilmesini amaçlamaktadır. Adalet ile mütekabiliyet arasında sıkı bir ilişki mevcuttur. Örneğin, 1533 tarihli İstanbul Antlaşması ile elde edilen protokol ve hukuksal alandaki üstünlük durumu Osmanlı İmparatorluğu açısından sona ermiştir, bu iki devlet ve yöneticileri hukuk ve protokol anlamında birbirlerine eşit sayılmışlardır.
Mütekabiliyet Neden Uygulanır?

Ülkelerin savaşın ardından da uygulayabileceği bir ilke olan mütekabiliyet, genelde hukuk ve politikada yoğun olarak kullanılmaktadır. Çift taraflı uygulanan mütekabiliyette iki tarafında kendine göre kazanç sağladığı durumlar vardır. İlkeyi benimseyen ve kullanan ülkeler gelişmişlik düzeyi, politika düzeyi ve tarihi anlamında değerlendirilebilirler.
Mütekabiliyet, uluslararası ilişkilerde üç bağlamda kullanılabilmektedir. Uluslararası hukukun temel bir öncülü olarak, ticari ilişkilerde ve uluslararası rejimlerde çok taraflılık söz konusu olduğunda olarak açıklanabilir. Güvenlilik alanları da dahil uluslararası rejimlerin yaratılması konusunda ve sürdürülmesi noktasında temel bir yapı oluşturur.
Ayrıca mütekabiliyet; karşılıklı ticari imtiyazların, özellikle gümrük vergilerinin müzakere edilmesine zemin oluşturduğu belirtilmektedir. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde 1934 Karşılıklı Ticaret Antlaşmaları Senedi, artan iktisadi milliyetçiliği ve korumacılığın hızını en çok gözetilen ulus (MFN) ilkesini kullanarak serbest ticaret lehine kesmek için başlatılmış bir girişimdir.
Mütekabiliyet ve Misilleme Arasındaki Fark Nedir?

Karşılıklılık ilkesini, karşılık verme, misilleme ile karıştırmamak gerekmektedir. Her ikisi de uluslararası hukukça kabul edilmiştir ancak misilleme verilmiş olan bir zarara karşı bir zararla karşılık vermeyi ifade etmektedir. Her ikisinde de bir devletin diğer bir devlete olan hukuka aykırı zarar verici fiiline karşılık diğer devletin uluslararası hukuka uygun benzer nitelikte işlemleri bulunmaktadır. Misilleme karşı uygulamaların niteliği gereği yürütme işlemini anlatır fakat karşılıklılık mahkemelerce dikkate alınıp uygulanan bir kural olarak bilinir.
Süreç içerisinde değerlendirildiğinde ise, temel insan hakları gibi belirli bazı alanlarda mütekabiliyetin katı bir şekilde uygulanmasından vazgeçildiği bilinmektedir. Bu bağlamda geleneksel olarak kullanılan mütekabiliyet kavramı yerine pasif veya negatif mütekabiliyet olarak ifade edilen kavram önerilmiştir ve bu kavramın milletlerarası hukuka daha fazla olumlu anlamda katkı sağlayacağı ileri sürülmüştür. Aslında geleneksel mütekabiliyet kavramı anlayışı, egemenlerin milletlerarası hukuk sistemini hem yansıtmakta hem de güçlendirmektedir. Negatif mütekabiliyet kavramının ise devletlerin kendine yardım etme ve doğru ve yararlı olanı takip etme ölçüsü olacağı iddia edilmiştir (Dost, 2015: 29).
Sonuç olarak; Hukukun ideali olan adalet kavramı ile mütekabiliyet arasında sıkı bir ilişki bulunduğu söylenebilir. Özellikle insan hakları hukuku, milletlerarası silahlı çatışmalar hukuku ve mülteci hukukunda mütekabiliyet ilkesinin tam olarak uygulanması ciddi ve telafi edilemez adaletsizliklere yol açacağı yadsınamaz bir gerçektir. Fakat milletlerarası hukukun temel süjesi olan devletlerin ise bazı hallerde, egemenliklerinin devamını ve kendi vatandaşlarının hak ve menfaatlerini korumak görevi açısından mütekabiliyet ilkesini uygulamak zorunda kalacakları da bilinmektedir. Birbiriyle çatışan bu iki ilkenin birbiriyle uyumlaştırılması da devletlerin adaletin sağlanması yolunda atacakları adımlara bağlı olduğu da görülmektedir. Bu bağlamda mütekabiliyet ilkesi ile ilgili milletlerarası hukukta yeni gelişmeler yaşanmış ve yaşanmaya devam etmektedir (Dost,2015: 33).
Kaynakça
Dost, S. (2015). “Milletlerarası Hukukta Mütekabiliyet İlkesi”, S.D.Ü Hukuk Fakültesi Dergisi C.5, S.2.
Meriç, M. (2021) Mütekabiliyet Nedir? “Hukuk ve Uluslararası İlişkiler Boyutuyla Diplomasi Kavramları Sözlüğü.” Stratejik Düşünce Enstitüsü Yayınları.
Kapak görseli: entrepreneur.com