Emily Bronte‘nin yazdığı tek roman olan Uğultulu Tepeler, İngiliz edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir. Klasik bir aşk ve intikam hikâyesi olmanın ötesine geçerek Viktorya dönemi İngiltere’sinde farklı sosyal sınıflar arasındaki ilişkiyi, dönemin toplumsal yapısını da yansıtmaktadır. Roman, Earnshaw ailesinin yetim bir çocuk olan Heathcliff‘i evlat edinmesiyle başlar. Heathcliff ve ailenin kızı Catherine arasında yıkıcı bir aşk gelişir. Ancak Catherine, bu aşka rağmen zengin komşuları Edgar Linton ile evlenir. Bu durum Heathcliff’i derin bir öfke ve intikam arayışına sürükler. Aşk, nefret ve intikam dolu bu hikâye, nesiller boyu devam eder. Uğultulu Tepeler’deki karakterlerin ruh hâli, duyguları ve düşüncelerini analiz ederek onların dünyasına en uygun müzik albümüyle eşleştirdik.
Linton’a olan sevgim ormanlardaki yapraklar gibidir. İyice biliyorum ki, kış ağaçları nasıl değiştirirse, zaman da benim sevgimi değiştirecektir. Heathcliff’e olan sevgim ise toprak altındaki değişmez kayalar gibidir. Görünüşte pek hoşa gidecek yanı yoktur ama onsuz da olmaz.
1. Into My Arms
Albümün açılış şarkısı, Heathcliff‘in Catherine‘e olan derin ve saplantılı aşkını mükemmel bir şekilde yansıtır ve albümde en çok dinlenen şarkıdır.
“I don’t believe in an interventionist God, but I know, darling, that you do”
Kitapta birçok kez belirtildiği gibi Heathcliff pek dindar bir karakter değildir. Hatta Catherine‘in mezarını kazarak çoğu din için yasak görülen bir eylemde bulunur. Bu durum, Catherine karakterinde kendine özgü bir cennet bulmasından kaynaklanır. Yani Heathcliff, şarkı sözlerine benzer olarak müdahaleci bir tanrının varlığını ve melekleri inkar eder. Onun için sadece Catherine vardır.
2. Lime Tree Arbour
Catherine‘in Heathcliff ile yaşadığı karmaşık duygusal durumla beraber ilişkilerinin başındaki aitlik ve huzur hislerini anlatır. Her ilişkide olduğu gibi onların da ilişkisinin başı en keyifli ve onlar için en değerli anlardır.
“And every place I go, there is a hand that protects me”
Sınıf çatışması onu bu aşktan uzaklaştırıp Edgar Linton ile evlenmesine sebep olsa da Heathcliff gibi o da hiçbir zaman hislerini yitirmez. Şarkının sakin melodisi geçirdikleri o eski ve güzel zamanların bir yansımasıdır. Küçükken kırlarda atıldıkları maceralar sanki hiç bitmeyecekmiş gibidir adeta.
3. People Ain’t No Good
Bu şarkı, Heathcliff‘in insanlara karşı beslediği öfke ve güvensizliği yansıtır. Catherine‘in onu terk edip Edgar Linton ile evlenmesi Heathcliff’in içsel çatışmalarını ve insanlara duyduğu nefreti arttırır, tüm dünyasıyla beraber kendisi de değişir. Bu ayrılıktan sonra bir daha eskisi gibi olamaz. Heathcliff’in kin dolu ve yalnızlık içinde geçen günlerini şarkı sözlerinde hissedebiliriz. Evin hizmetçisinden cahil bekçisi Joseph‘e kadar ondan nefret eder ve adeta tiksinir. Joseph başta ona karşı cephe almasa bile onun dinsiz tavırlarına şahit oldukça görüşü değişir.
Duyduğum şiddetli özlemle öylesine kıvranıyor, onu bir an olsun görebilmek için öylesine kendimden geçerek yalvarıyordum ki, bedenimden ter yerine kan çıkmış olsa gerek.
4. Brompton Oratory
“Forlorn and exhausted, baby, by the absence of you”
Albümdeki diğer pek çok şarkı gibi bu şarkı da Heathcliff‘in sonu gelmeyen sevgisini anlatır. Her ne kadar kaba, kindar ve kötü bir adama dönüşmüş olsa ve herkesten nefret etse de Catherine için beslediği bütün duygular şiddetini asla azaltmaz. Dünyası o eve alındığı andan itibaren Catherine etrafında döner.
Heathcliff işlenmemiş bir elmas parçası, içinde inci saklı bir istiridye değildir; acıma nedir bilmez, yabanıl bir adam, bir kurttur o.
5. There Is a Kingdom
Heathcliff‘in Catherine‘in ölümünden sonraki yalnızlık ve umutsuzluk duygularını ifade eder. Catherine’in ölümünden sonra Heathcliff’in hayatı anlamsızlaşır ve onun yokluğu, Heathcliff’in dünyasında büyük bir boşluk yaratır. O boşluğu da nefretle doldurur. Edgar Linton‘ın kız kardeşi Isabella ile evlenir ve abisi yerine ona işkence etmeye başlar. Edgar’dan intikam almak için böyle zalimce bir yönteme başvurur. Ama bu ilişki, kitaptaki diğer ilişkilerin aksine o kadar hüzünlü bitmez. Isabella bir gün evi terk eder ve Heathcliff’in ona yaşattıklarını ardında bırakır. Bütün bu zorluklardan ve kin dolu oyunlardan kendini kurtarabilmiş tek karakter de kendisidir.
Catherine’le alakalı olmayan ne var ki zaten? Onu anımsatmayan ne var ki zaten? Başımı eğip şu zemine baksam, taşların üstünde yüzünü görüyorum! Her bir bulutta, her bir ağaçta onu görüyorum… Geceleri havayı o dolduruyor, nefesim oluyor. Gündüzleri baktığım her şeyde gözümde o görünüyor. Onun hayali her yanı sarmış halde!
Nick Cave and the Bad Seeds‘in The Boatman’s Call albümü Uğultulu Tepeler romanının karmaşık karakterleriyle uyum içindedir. Bu karakterler insanların kafasının içinde geçen bütün çatışmaların yansıması gibidir. Albümdeki şarkılar, bu çatışmaları ve Heathcliff ile Catherine aşkını baştan sona yansıtır. Bu şarkılar, romana hâkim olan gotik temayı yakalayan, dinleyiciyi Heathcliff ve Catherine’in dünyasına sürükleyen bir yolculuk sunar.
Kaynakça
- Holmes, E. R. (2019). Losing Faith: Emily Brontë’s Revolutionized Religion. Graduate Theses and Dissertations
- “Uğultulu Tepeler Kitap Özeti ve Konusu”. İstanbul Boğaziçi Enstitüsü. Web 06.07.2024
