Çocukluk dönemi beraberinde uçsuz bucaksız hayal gücünü, sınır tanımaz olmayı getirir. Hepimiz içimizde saf bir güçle doğarız ancak çevrenin bizi olumsuz şekillendirmesi bu gücü kimi zaman zedeler. Çocukluk dönemi her ne kadar bilimsel olarak aynı süreçleri kapsıyor olsa da kültürel faktörleri göz önünde bulundurmak gerekir. Türkiye’de çocuk olmak elalemin gölgesini hep üzerinde hissetmekle paraleldir.
Çocukların Dünyasına Yolculuk

Çocuklar doğdukları andan itibaren çeşitli süreçlerden geçerler. 0-1,5 yaş aralığında bebek henüz sınır kavramıyla tanışmaz. Bakımverene bağımlı bir konumdadır. Bu süreçte bakımverenin sık sık değiştirilmesi hatalı bir tutum olacaktır. Ailenin düzenli ve sürekli varlığı önem taşır. 1,5-3 yaş aralığında çocuk artık yavaş yavaş bağımsızlığını ilan eder. Özerkliğini keşfetmeye başlayan çocuk ikilik yaşamaya ve bakımverenle çatışmaya müsait bir konumdadır.
3-6 yaş aralığında çocukta merak isteği pekişmeye başlar. Sık sık sorular sormaya ve konuşmaya heveslidir. Bu dönemde aileye düşen sorumluluk çocuğun merakını kırmamaya özen göstermektir. Girişim duygusu engellenen çocukta suçluluk duygusu pekişmesi muhtemeldir.
7-10 yaş aralığı Piaget’e göre çocuklarda somut işlemler evresidir. Piaget bu dönemi zihinsel gelişimin son evresi olarak tanımlar. Çocuk artık somut şeyleri kavramaya başlar ancak soyut işlemler evresine geçmemiştir.
11 yaşından ergenliğe kadar olan süreçte ise çocuk artık yetişkinlerin düşünce yapılarına aşina olmaya başlar. Problem çözme becerisinin geliştiği dönemdir. Ergenlikle beraber daha soyut düşüncelere ağırlık verilir.
Tüm bu süreçlerle çocuklar dönüşüm yaşarlar. Bu da ailelerine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymalarına sebep olur. Ailelerin yalnızca çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılaması yetmez. Çocuklara her açıdan yeterli özgürlüğün sağlanması gerekir. Hayal ettiği hayatı yaşamak her küçük çocuğun hakkıdır. Çevre baskısının, sistemin getirdiği zorlukların onların eşsiz hayallerine engel olmasına izin veremeyiz.
Türkiye’de Uslu Çocuk İdeali

Her çocuğun doğuştan getirdiği bir mizacı vardır. Mizacı üç başlık altında değerlendirebiliriz: Kolay, zor ve yavaş ısınan çocuklar. Zor mizaca sahip çocukların çatışmalar karşısında, kolay mizaca sahip çocuklara göre kırılganlık düzeyleri fazladır. Mizacı, yalnızca biyolojik faktörlerle sınırlı tutamayız. Çevrenin etkisi de bu aşamada oldukça önemlidir.
Ufacık bir çocukken birçoğumuz; “uslu dur, ses çıkarma, sessiz çocuk iyi çocuktur” kalıplarına maruz kaldık. Hatta pek çoğumuz okullarımızda, “filanca çocuk çok yaramaz, hiç yerinde durmuyor.” şeklinde yorumları da işitmişizdir. Bitmek bilmeyen bu algının hala birçok çocuğu etkisi altına aldığını görmek ise gerçekten üzücü. Asıl iyi çocuklar; özgürce düşünebilen, kendi varlığından utanmayan, kalbinin saflığıyla dünyaya ışık saçmaya cesaret edebilen minik yüreklerdir.
El Âlem Korkusunun Çocuk Zihinlerindeki Yankısı

İnsanın toplumla iç içe oluşu yüzyıllardır değişmeyen bir gerçektir. Başkalarıyla olan etkileşimimiz sağlıklı sınırlarda kaldığı müddetçe bizi olumlu şekilde besler. Peki bu süreç her zaman bizim lehimize mi işler?
Türk toplumunda yetişen her birey el âlem ne der baskısına ömründe bir defa dahi olsa maruz kalmıştır. Toplum bu kalıpla üzerimizde görünmez bir otorite yaratır. Hayatımızda atacağımız adımların zihnimizde usulca yankılanan bir sesidir aslında. Bu sesle yetişen ebeveynlerin ise başvurdukları ilk yol, çocuklarının zihinlerine aynı tohumları ekmek olur.
Onaylanma ihtiyacı hisseden çocuklar el âlem baskısına karşı koyamazlar. Onların önceliği ebeveynlerinin beklentilerini karşılamak ve sonucunda sevilmeye layık olabilmektir. Bu ihtiyaç aileden topluma yayılmaya müsait bir konumdadır. Bir zamanlar ebeveynlerinin onayı için yaşayan çocuk, zamanla toplumun istediği hayat için koşturmaktan kendini alıkoyamaz.
Kendimizi başka insanların zihinlerinde olumlu yaşatma çabası sonsuz bir döngüden ibarettir. Bize biçilen bu kısacık ömürde istediğimiz hayatı yaşama şansına sahibiz. Şans diyorum çünkü hepimizin biricik kalpleri var. Hayatımızda yer edinmeye layık olmayan insanların kısaca el âlem düşünceleri bizim sorumluluğumuzda değil. Henüz ufacık, dünya hakkında pek de bir fikri olmayan masum çocukların zihinlerinde; başka insanların sesleri değil, merakın, oyunların, hayallerin yankılanması gerekir.
Kaynakça
Bayazıt, Ferda. “Onay Arayıcılık Şeması: Kendi Değerimizi Elalemin Gözünde Aramak”. Oda Psikoloji. Web. Erişim Tarihi: 29.09.2025
Arabacı Nalan, Kahraman Gözün Özlem, Özyürek Arzu. “Okul Öncesi Çocuklarının Mizaç Özellikleri ve Baba Çocuk İletişimi Arasındaki İlişkinin İncelenmesi”. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Haziran 2022: 656-675.
Doç. Dr. Cirhinlioğlu, Fatma Gül. Çocuk Gelişimi ve Ruh Sağlığı. 3. Basım. Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık, Mart 2015
Özcan Mustafa Kemal. “Piaget Bilişsel Gelişim Dönemleri”. Mustafa Kemal Özcan. Web. Erişim Tarihi: 29.09.2025
Öne Çıkarılan Görsel: pexels.com


