Edebiyatın toplumu etkilediği gibi, toplum da edebiyatı etkilemektedir. Bunun en iyi göstergelerinden biri Türk edebiyatının değişimidir. 1980’lere kadar toplumsal olayların süregelen etkisiyle edebiyatımızda toplumcu gerçekçi bakış, milliyetçilik, Anadolu gibi konular hakimdi. Daha sonrasında ise modernleşen toplumla birlikte edebiyatımıza yeni bir kavram girmiştir. Bu kavram kelime anlamı olarak modernizm sonrası anlamına gelen ‘postmodernizm’dir. Bu kavramı anlamak için önce modernizm kavramını incelememiz gerekir. Modernizm kısaca geleneksel olanı reddetme tavrıdır. Yerleşik ve alışılmış olanı yeni ortaya çıkana uydurma eğilimidir. Postmodernizm modernliğe ve ona dair olan her şeye karşı bir girişimi ifade eder. Buna karşılık postmodern eserlerde özellikle gerçek ve kurgu arasındaki çizgi belirsizleşir. Modernizmin objektif tutumu yerine, tarihe dine ve ideolojiye geri dönüş görülür. Bunun gibi daha birçok özelliği anlayabilmek adına sizler için sekiz tane birbirinden güzel edebiyatımızda bulunan Postmodern eserleri derledik.
1-) Özge Lena – Otopsi
Ülkemizdeki değerli yazarlardan Özge Lena, bu kitabında bir kadının içinde yaşadığı bunalımı postmodernist bir bakış açısıyla ele almıştır. Kitaptaki kadının iç karmaşası ile hayatta ona biçilmiş rolleri kusursuzca yapmaya çabalaması göze çarpar. Dikkat çeken bir diğer nokta ise olduğu dünyadan kendini soyutlamış olması ve kafasını sürekli felsefi düşüncelerle meşgul etmesidir. Toplumdaki “kadın“ rolünün altında ezilmiş olan bu kadının hikayesi okunulmalı ve okutturulmalıdır.
“Onu ait olmadığı kimliklere, oynamayı beceremediği rollere, üzerinde eğreti duran etiketlere ingirgeyen her şeyden kurtulmak istiyor.”
2-) Buket Uzuner- İki Yeşil Susamuru
Yazdığı postmodern romanlarla tanınan yazarın kitabında üstkurmaca bir zemin hakimdir. Yazar bu kitabında Nilsu adındaki karakteri adı altında karmaşık aile ilişkilerini, hayatına giren çıkan insanları anlatır. Eserde karakterlerin özgürlüğü, toplum normallerinin dışında oluşu ve kadın karakterlerinin onlara atfedilen roller dışında kendilerini var etme çabası içinde olmaları dikkat çeken noktalar arasındadır. Postmodernist romanlarda görülen ucu açık son burada da görülür.
“Kendini tanımadan, ne istediğini bilmeden ciddi ilişkilere girmek, bir insanın hem kendine, hem de karşısındakine yapabileceği en büyük haksızlıktır! Çünkü ne istemediğini bilmek çok kolay, fakat ne istediğini bilmek çok güçtür!”
3-) Tezer Özlü – Çocukluğun Soğuk Geceleri
Yazdıklarıyla yüreğimize dokunan bu sebeple edebiyatımızda “gamlı prenses” lakabıyla anılmaktadır. Yazarın bu eseri modernizmden kopuşu ve postmodernizme doğru yönelişi bakımından önem teşkil eder. Kitapta yazarın psikolojik buhranları, ölüme olan merak ve netliği, varoluş sancıları, yaşadığı acılar anlatılır. Kitapta bir diğer önemli kısım akıl hastanesinde tedavi olduğu zamanlar, cinsellik deneyimleri, dini inançları ve Tanrı konusunda yaşadığı çelişkileri bize aktarmasıdır. Kitapta süregelen kopukluk ise postmodernist romanın temel özelliklerinden biridir.
“Herkes herkessiz yaşayabilir.”
4-) Ferit Edgü- Eylülün Gölgesinde Bir Yazdı
Ünlü postmodernist yazarlardan olan Ferit Edgü, üç bölümden oluşan romansı bir hikayeyi okuyucularına sunmuştur. Kitapta en dikkat çeken hikayede Çakır adındaki karakterin hikayesi anlatılır. Çakır’ın ölümünden 40 yıl sonra onun hikayesini yazmak isteyen yazar, aslında hiç çekilmemiş olan Çakır’ın fotobiyografik öyküsünü yazar. Ferit Edgü, akıcı ve etkileyici öykü dilini ustaca kullandığı bir eserdir.
“Yaşamaktan yorulanları sev…”
5 -) Demir Özlü – Bir Yaz Mevsimi Romansı
Postmodernist niteliklerden bilinç akımı, izlenimcilik gibi teknikler içeren bir kitaptır. 12 Mart 1971 rejimini İstanbul’da deneyimleyen yazar, ardından kendini kuzey ülkelere sürgün eden bir aydının tanıklıkları ve modern bir yalnızlık çekmesini konu eder.
“Yaşam kendimizin yarattıklarıdır.”
6-) Nedim Gürsel – Boğazkesen
Nedim Gürsel’in bu eseri postmodern tarihi roman anlayışına paralel bir kitaptır. İç içe geçmiş iki romandan oluşan Boğazkesen bir boyutunda Fatih’i, İstanbul’un Fethi’ni; diğer boyutunda ise yazarın romanını yazma sürecini, kendisini bir yalının odasına kapatmasını anlatır. Bu ikili anlayış sayesinde hem postmodernist hem de tarihi bir roman özelliğine sahip olmuştur.
“ Belki bu vahşetten tat alanlar, insanları öldürmeyi erdem sayanlar da vardı. Savaş zorunluydu. Dövüşmek bir onur sorunu, hatta bir sanattı. Ama doğal değildi.”
7-) Ahmet Altan- Dört Mevsim Sonbahar
İlk kitabı olan yazarın farklı bir üslubu ve tarzı vardır. Roman içinde roman şeklinde yazılmıştır. Romanda ölüm teması hakimdir. Diğer kitaplarda olduğu gibi burada da kitapta taraf tutma söz konusudur. Yazar kitabın ana karakteridir ve karakterin ölüm temasının altında yaşadığı aşk üçgeni anlatılır.
“Hatırlamak için harcadığımızdan daha fazlasını unutmak için harcıyoruz. Ve bir şehirde unuttuklarımızı her şehirde hatırlıyoruz.”
😎 Selim İleri – Kafes
Edebiyatımızda bulunan ünlü postmodernist yazarlardan olan Selim İleri’nin bu eserinde Neveser Reşat isimli kahramanın başından geçenlere dayalı bir olay örgüsü vardır. Roman, metin kişisinin sabah evden çıkıp çalıştığı yayınevi olan Yıldız Eserler’e uğramasına ve oradan ayrılıp vapurla geri dönmesine dayanır. Bu süreçte sık sık bilinç akışı tekniğine başvurduğu görülür.
“Bir insanı kazanmak zaman meselesi kaybetmek ise an meselesidir.”
Kaynakça:
- Güzel, Ekrem. “ 1980-2000 Yılları Arasında Türk Romanında Postmodern Yansımalar.” Academia. Web. 28.04.23
- ”Postmodernizm Edebiyat Kuramı.” Turkedebiyati.org. Web. 28.04.23
- ”Kitap Alıntıları”. 1000kitap. Web. 28.04.23