Anı türünde eserler, yaşamlarına şahit olamadığımız kişilerin hayatlarına açılmış bir kapıdır. Bazı yazarlarımızın çocukluk yıllarından gençlik ve yaşlılık yıllarına kadar süren yolculuğuna çıkmanız için Türk Edebiyatında anı türündeki kitapları sizin için derledik. Gelin bu kitaplara beraber bakalım.
1. Bir Dinozorun Anıları – Mine Urgan
İngiliz edebiyatının en önemli eserlerini Türkçeye kazandıran Mine Urgan, ölümünden üç yıl önce 1997 yılında Bir Dinozorun Anıları adlı eserini kaleme alır. Bu eserde hayatını ve anılarını okuyucularına yalın ve naif bir dille aktarır. Bir Dinozorun Anıları kitabı basılır basılmaz çok satanlar listesine girer. Mustafa Kemal ile vals yaptığını, Nazım Hikmet’i gördüğünü, üniversitede Halide Edip Adıvar’ın asistanlığını yaptığını hatta Yahya Kemal’ i sevmediğini okumak bütün okuyucularına zevk verir. Kitabı okumak Mine Urgan’ın yaşantısına şahit olmak demektir.
“Ben tarafsız değilim. Açık seçik taraf tutuyorum. Yobazlığa karşıyım, ırkçılığa karşıyım, gericiliğe karşıyım. İnsanların sömürülmesine ve savaşa karşıyım. Eşitlikten, sevgiden, kardeşlikten ve aydınlıktan yanayım.”
2. Bir Sürgünün Anıları – Aziz Nesin
Aziz Nesin‘in Bursa’da yaşadığı sürgünü anlattığı eseridir. 1957 yılında yayımlanan eserde Aziz Nesin; ailesinden ayrı kalmayı, memleketinden ayrılmayı, haksız yere ceza çekmeyi, verdiği mücadeleyi ve yaşadığı zorlukları alaycı bir dille kaleme alır.
“Eşe dosta akıl vermek bize özgüdür. Akıl vermeye bayılırız. Karşımıza biri çıksın da aman şuna iyi bir akıl vereyim diye, yolları gözleriz. Akıl vermekten yana bizim kadar cömert insanlar var mıdır?”
3. Gölgede Kalan Yıllar – Memet Fuat
Memet Fuat, bu kitabı annesi Piraye‘nin öldüğü gecenin ertesi günü yazmaya başlar. 1997 yılında yayımlanan eser, annesi Piraye ve üvey babası olan Nazım Hikmet‘in aşkına, Memet Fuat’ın çevresindeki birçok kişiye ve olaya, Erenköy’e, Çamlıca’ya ve orada yaşayan insanlara tanık olur. Altmış dokuz yaşında yazmaya başladığı kitabı yetmiş bir yaşında tamamlar fakat okuyucuları o satırları okurken sanki Memet Fuat’ın çocukluğundan beri günü gününe yazılmış hissine kapılır. Aşktan, çocukluktan, yaşamdan birer parça bulabileceğiniz bu kıymetli eseri kesinlikle okumanızı tavsiye ederiz.
“Piraye öldü. Dün gece. Kaçta bilmiyorum.”
4. Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek – Ayfer Tunç
Çağdaş Türk Edebiyatı yazarı Ayfer Tunç‘un 2001 yılında kaleme aldığı anı kitabıdır. Ayfer Tunç, çocukluk yıllarına denk gelen 1970’li yıllarda Türkiye’deki gündelik yaşamı anılarıyla birlikte okuyucusuna aktarır. Eser, Türkiye’de ilgi görmekle kalmayıp 2003 yılında Balkan ülkeleri arasında düzenlenen Balkanika ödülünü kazanır. Birçok yabancı dile çevrilir. İnsanların mutsuz olduğu dönemde yüzlerini güldürebilmek amacıyla çocukluk yıllarında duyulan tarifsiz huzuru canlandırmak için yazılan bu kitabı okumak, herkese iyi gelecektir.
“Hayata giren fotoğraf miktarı çoğalınca, değeri düştü. Oysa eskiden fotoğrafların arkasına yazılar yazılır, albümlerin yapraklarının arasında çiçek kurutulurdu.”
5. Bizim Köy – Mahmut Makal
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında köy edebiyatı akımının ilk ürünlerinden olan bu eser, 1950 yılında yayımlanır. Mahmut Makal; 1940’lı yıllarda atandığı yoksul iki Anadolu köyünde şahit olduğu zorlukları, gözlemlediği yaşamı ve insanları, bu insanların verdikleri mücadeleyi anılarıyla destekleyerek kaleme alır. Mahmut Makal, bir yandan acı gerçekleri olduğu gibi aktarırken bir yandan da umudu ve sevgiyi aşılar.
“Öyle ki, çok akşamlar, işimi gücümü bırakıp onlar için yazı bulup okuyorum. Çağırıp dört gözle bekliyorlar. Sesli okumaktan az çok dil damak yorulsa da onların beğendiklerini bir şeyler öğrendiklerini gördükçe yorgunluğumu unutuyorum.”
6. Gülünün Solduğu Akşam-Erdal Öz
Eser adını Turgut Uyar‘ın şu dizelerinden alır:
“Herkes ne zaman ölür
Elbet gülünün solduğu akşam”
1986 yılında yayımlanan eser Erdal Öz‘ün 1971’de tutuklu olduğu Mamak Cezaevi’nde geçirdiği bir haftayı konu alır. Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan gibi devrimcilerle bir arada bulanan Erdal Öz; onlarla ettiği sohbetleri, yazdığı günlükleri ve aldığı notları kaleme alır. Tanıştığı kişilerin hikayelerini dinler ve anlatır. O dönemi, yaşadıkları ve gördükleriyle harmanlayarak okuyucularına aktarır.
“Umut mu? Umut her zaman var. Umutsuzluk diye bir şey yok..”
7. Benim Küçük Dostlarım-Halide Nusret Zorlutuna
1948 yılında yayımlanan eser Halide Nusret Zorlutuna‘nın öğretmen olarak görev yaptığı köylerde yaşadıklarını anlatır. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Anadolu’nun birçok yerinde öğretmenlik yapar. Küçük dostlarım diye nitelendirdiği öğrencileriyle birlikte edindiği tecrübelerini bu eserinde kaleme alır. Bu mesleğe gönül vermiş kişilerin kendisinden bir parça bulabileceği bu eseri okumanızı tavsiye ediyoruz.
“Bana “öğretmenim!” diyen ses, beni “annem!” diye çağıran ses kadar sevgili ve kıymetlidir.”
8.Geçmiş Zaman Köşkleri – Abdülhak Şinasi Hisar
1956 yılında yayımlanan eserle Abdülhak Şinasi, eski zaman hayatlarından esintiler sunar. Çocukluk yıllarında duyduğu heyecanı, mutluluğu sanatkârane bir üslupla okuyucuya aktarır. Çocukluğunun geçtiği Boğaziçi’ni ve gençlik yıllarının İstanbul’unu bütün güzellikleriyle anlatır.
“Çocuklar isterler ki yanlarındaki büyükler her zaman bütün suallerine cevap verebilecek alimler olsun ve bilmezler ki malumatımız çoğaldıkça cehlimizin arttığını görmeye mahkumuz.”
9. İstanbul: Hatıralar ve Şehir – Orhan Pamuk
Kitap, 2003 yılında yayımlanır. Orhan Pamuk, çocukluğundan romancı olmaya karar verdiği yirmi ikinci yaşına kadar olan süreci kaleme alır. Orhan Pamuk, hem kendi hayatından kesitler sunarken hem de İstanbul hakkında yazar. Çocukluğu, gençliği, o dönemin İstanbul’u ve kendisiyle İstanbul arasındaki bağı okuyucularına aktarır.
10. Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu-Salah Birsel
Salah Birsel, 1976 yılında anılarından oluşan eseri deneme türünde yayımlar. En çok bilinen kitabıdır. Eser, sadece bir semtin tarihini yansıtmakla kalmaz bir dönemi yansıtır. Salah Birsel, özlem duygusuyla kaleme aldığı anılarıyla; Beyoğlu caddelerini, evlerini, kafelerini, sokaklarını okuyucuya sunar.
“Ah, o zaman bir kez daha gördüm ve inandım ki bu kirli Bizans yıkıntısı içinde her şey yapmacık ve herkes yalancıdır.”