Arabesk Müzik Nedir?
Arabesk müzik, ülkemizde geniş kitleye sahip, birçok kişinin benimsediği, dinlemeyi sevdiği ve hem melodisiyle hem sözleriyle hem de sanatçılarla kendini özleştirdiği bir müzik türüdür. Bu müzik türü, Türk Dil Kurumu sözlüğünde “Arap Müziğini andıran, genellikle karamsarlığı konu edinen bir müzik türü” olarak karşımıza çıkmasına rağmen arabesk müzik bu tanımdan daha fazlasını ifade etmektedir. Arabesk müzik, her zaman duygusal olan sözleriyle, dinleyicilerine kavuşamayan aşkları anlatması, mutsuzluk, karamsarlık ve hayatın her türlü sıkıntılarını konu almasıyla bir sesleniştir. Arabesk müzik, Türk müzik kültürüne çok önemli katkılar sağlamış, müzikten daha da öte sosyolojik, felsefi ve psikolojik birçok terimin içinde de kendini bulmuştur.
1938-1944 yılları arası Mısır filmleri Türk sinemasında yoğun ilgi görmeye başlamıştı. Bu filmlerin müzikleri bazen Türkçe sözlerle aynı şekilde alınarak, bazen de yeni şarkılar için esinlenme yoluyla müzik piyasasına sunulmuştur. Ülkemizde Mısır filmlerinin etkisi katlanarak devam etmiş ve bu dönemlerde Türk sinemasında yeni Türk filmleri yapılmaya başlanmıştır.
1948 yılında Arapça şarkılar yasaklanmasına rağmen, bu tür müzikleri çalan Radio Cairo “Kahire Radyosu” ülkemizde sevilerek dinlenmeye devam ettiği için bu yasak çok da başarılı olamadı. 1960’lı yıllarda Ahmet Sezgin, Orhan Akdeniz, Abdullah Yüce gibi sanatçılar Araplardan aldıkları raks müzikleri, Türkçe şarkılarda kullanarak Türk Arabesk müziğin ortaya çıkmasına öncülük etmişlerdir.
O dönemde Arap esintilerini bünyesinde barındıran Arabesk müzik, zamanla farklı çeşitlerde kendisini göstermiş; Orhan Gencebay, Müslüm Gürses, Gökhan Güney, Bergen ve Ferdi Tayfur gibi sanatçıların içinde bulunduğu zamanı başarıyla yakalamıştır. Günümüzde ise sürekli değişen ve yeni çıkan müzik kültürleri Arabesk müzikle harmanlamış ve farklı tarzlarda kendilerini göstermeye başlamışlardır. Bu yenilikler, Arabesk müziğin yeni müzik türlerinin de etkisiyle bir takım alt başlıklarının oluşmasına sebep olmuştur. Bu başlıklara; Arabesk-Rock, Arabesk-Rap, Elektro-Arabesk ve Arabesk-Pop başlıklarını örnek olarak verebiliriz.
Türk Arabesk Sanatçılar
Orhan Gencebay
Orhan Gencebay, 1944 yılında Samsun’da doğmuştur. Müziğe altı yaşlarında mandolin ve keman çalarak başlamıştır. Gencebay’ın müzik ile olan ilgisi notaları kısa zamanda öğrenmesiyle kendini göstermiştir. Yedi yaşında bağlama ve Türk Halk Müziği dersleri almaya başlamıştır. İlk bestesini on yaşında bestelemiştir. 13 yaşına geldiğinde Türk Sanat Müziği ve tambur eğitimi almaya başlamıştır. Ortaokul ve lise eğitimi sırasında musiki cemiyetlerinde yaylı tambur, THM cemiyetlerinde de bağlama çalmıştır. “Ruhumda Titreyen Sonsuz Bir Alevsin” adlı ilk profesyonel bestesini 14 yaşında bestelemiştir.
Daha sonraki yıllarda İstanbul’da Konservatuar sınavlarını kazandı. 20 yaşında TRT Ankara, 22 yaşında da TRT İstanbul sınavlarına girdi ve bu sınavları da kazandı. Fakat dönemin müzikleri onu tatmin etmediği ve daha iyisini yapacağına inandığı için bu yerlerden ayrıldı. Şarkılarıyla ünlenmeden önce “Koca Dünya” ,“Sevemedim Kara Gözlüm” ve “Sabır Taşı” adlı besteleri sayesinde besteci kimliğiyle tanındı. 1966 yılında ulusal çapta düzenlenen bağlama çalma yarışmasında Çinuçen Tanrıkorur ve Arif Sağ ile dereceye girdi.
Yıllar geçtikçe sevenleri tarafından “Orhan Baba” olarak anılan Gencebay, 90’a yakın filmde müzik direktörlüğü yapmıştır. Orhan Gencebay’a göre Türk müziğinin daha da zenginleşebilmesi için müziğimizin tüm geçmiş ve çeşitleriyle yeniden ele alınıp, analiz edilmesi gerekmekteydi. Orhan Gencebay işte bu düşüncesi ile müzikte yaptığı araştırmalar Arabesk ismiyle anılmıştır. 1999 yılında Devlet Sanatçısı unvanına layık görülen Gencebay’ın ayrıca dokuz üniversite tarafından verilen “Uluslararası Montu Doktorası” vardır. Bestelerinin her biri plak ve satış rekorları kırmış, aynı zamanda müzik piyasasından farklı olarak sinema filmleriyle de başarılarına başarı katmıştır. Orhan Gencebay hakkında yirmiye yakın kitap yazılmış, araştırmalarda, ansiklopedilerde yer verilmiş ve tezler hazırlanmıştır.
Ferdi Tayfur
15 Kasım 1945 yılında Adana’da doğan Ferdi Tayfur’un adı, ünlü tiyatro ve dublaj sanatçısı Ferdi Tayfur’a hayranlığından dolayı babası tarafından konmuştur. Hayatının zorlukları ise küçük yaşlarda babasının öldürülmesiyle başlamış, okulu bırakıp ailesinin geçimini sağlamak zorunda kalmıştır. 1951 yılında en büyük hayalini gerçekleştirmek için İstanbul’a gitmiştir. Fakat yeteneğini gösterememiş ve çalışmak için yeniden Adana’ya dönmüştür.
Tayfur, 1968 yılında şansını tekrar denemek için İstanbul’a gelmiş ve bu sefer Seda Plak ile iki plaklık anlaşma yapmıştır. Fakat yaptığı 45’likler tutmamış, bu yüzden tekrar Adana’ya dönmek zorunda kalmıştır. Üç yıl geçmesine rağmen “Huzurum Kalmadı” adlı plakları da satılmayan Ferdi Tayfur, müziğe olan aşkından hiçbir zaman vazgeçmemiş ve çalışmalarına devam etmiştir. 1973 yılında çıkardığı “Kır Çiçekleri” adlı 45’lik ile yeni bir başlangıç yapan Tayfur, 1974’te “Bana Gerçekleri Söyle” adlı 45’likle adını arabesk müzik sektöründe altın harflerle kazımaya başlamıştır.
1975 yılında Elenor Plak’a transfer olmuş ve “Bırak Şu Gurbeti” ve “Çeşme” adlı şarkılarıyla arabesk dünyasını sallamıştır. Çeşme şarkısından sonra 1976 yılında aynı adla oynadığı film ile sinema sektörüne de giriş yapmıştır. 1976, Ferdi Tayfur’un asıl şöhrete kavuştuğu ulaştığı yıldır. 1982 yılında “Ferdifon Plakçılık” şirketini kuran Ferdi Tayfur, 50 kaset ve 34’ten fazla filmde oynamış, dokuz kez “Altın Plak” ödülünü almıştır. Ayrıca 2013 yılında “Bir Zamanlar Ağaçtım” isimli kitabı yayımlanmıştır.
Müslüm Gürses
5 Temmuz 1953’te Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesinde dünyaya gelen Müslüm Gürses, Türk Halk Müziği ve Türk Arabesk Sanatçısı olarak gönüllerde taht kurmuştur.
Çocukluğunun ilk yılları Şanlıurfa’da geçen Müslüm Gürses, ekonomik nedenlerden dolayı ailesiyle hem Adana’ya göç etmek hem de eve destek olabilmek için okulu bırakmak zorunda kalmıştır. Sanata olan sevgisi küçük yaşlardan beri kendini gösteren Gürses’in 1968 yılında Adana’da düzenlenen ses yarışmasında birinci olması onun hayatında ilk dönüm noktası iken, aynı dönemlerde babasının annesi ve iki yaşındaki kız kardeşini öldürmesi hayatı boyunca travmasıyla yaşayacağı ikinci dönüm noktasına sebep olmuştur.
Bu olaydan sonra, babasının hapse girmesiyle kardeşi Ahmet ile İstanbul’a giden Gürses, Emmioğlu/Ovada Taşa Basma plağını yaparak üç yüz bin satmış ve büyük bir başarı sağlamıştır.
Müslüm Gürses şöhret basamaklarını tırmanırken, acılarla dolu olaylar peşini bırakmamış, ailesinden kalan biricik varlığı kardeşinin askerdeyken firar edip, çatışmada ölmesi ve kendisinin Anadolu turnesi sırasında ölümcül bir kaza atlatıp, müzik kariyeri için hayati önem taşıyan işitme duyusunun yüzde ellisini kaybetmiş olması onu derinden sarsmıştır.
Geçirdiği kazadan sonra işitme kaybına rağmen müzik tutkusunu bırakmamış ve sahnelere geri dönmüştür. Bu acılarla dolu hayatından ilham alarak yaptığı sanat eserleriyle, duygulara tercüman olmuş ve zamanla Müslüm Baba diye anılmaya başlamıştır. Arabesk müzikteki başarısını sinemada da 1979 yılında İsyankâr filmindeki ilk oyunculuk deneyimiyle göstermiş, daha sonra onlarca filmde rol almıştır. 1982 yılında Malatya Turnesinde Muhterem Nur’la başlayan ilişkisi, 1985’te ömürlük hayat arkadaşlığına dönüşmüştür.
80’lerde şöhreti iyice atmaya hayranları da bir o kadar çoğalmaya başlayan Gürses’in, 90’lı yıllara gelindiğinde ise arabeskin yavaş yavaş arka plana çekilmesiyle aynı orantıda Müslüm Gürses’te arka plana kaymasına sebep olmuştur. Yeni bir tarzın habercisi olan 90’larda Nilüfer’e ait İnkâr Etme, Böyle Ayrılık Olmaz ve Sezen Aksu’nun Belalım şarkısını ve kariyerinin en iyi yorumlamalarından biri olan Asya’nın Olmadı Yar isimli eseriyle değişim rüzgarlığının haberciliğini üstlenmiştir. Yorumlarıyla çok konuşulan Gürses 2010’da “Yalan Dünya” isimli bir albüm çıkartmıştır.
Çeşitli sağlık sorunlarıyla boğuşan Gürses, 3 Mart 2013’te henüz 60 yaşındayken hayatını kaybetmiştir.
Hakkı Bulut
Hakkı Bulut 3 Şubat 1945 yılında Tunceli’de doğmuştur. İlkokulu doğduğu köyde okuduktan sonra ortaokul 1. Sınıfı Tunceli’de 2.sınıfı Mazgirt’te okumuştur. Aynı yıl Adana Ceyhan’a taşınan Bulut, ortaokul 3. Sınıfı da orada okumuştur. Liseyi ise Adana Erkek Lisesi’nde okumuştur. 1964 yılında Adana Öğretmen okulunu bitirmiş, öğretmenlik hayatı ise 12 yıl boyunca sürmüştür.
Hakkı Bulut’un sanat hayatı küçük yaşlarda kendini göstermiştir. Babasının saz çalmasından etkilenen Bulut, küçük yaşlarından bu yana müzikle haşır neşir olmaya başlamıştır. İlk albümü Leyla’yı 1967 yılında çıkarmıştır. Leyla’yı çıkardığında Orhan Gencebay ve Arif Sağ onun arkasında saz çalmıştır. 1969 yılında Adana’da yapılan “Altın Plak” ses müsabakasında birinci olarak ilk plak çalışmasını yapmıştır. İlk bestesi ise “İkimiz Bir Fidanız” olmuştur. Müzik hayatında 59 albüm yapmış olan Hakkı Bulut, İkimiz Bir Fidanız ve Son Mektup şarkıları başta olmak üzere birçok ünlü ismin öne çıkmasını sağlayan şarkılarında bestekarıdır.
250’ye yakın eseri başka sanatçılar tarafından seslendirilen Bulut’un ayrıca 900 eserinin beste ve güftesi kendisine ait olan Altın CD, Ben Tövbemi Geri Aldım, Son Mektup isimli Long Play çalışması ile “Altın Long Play” ödülünü almış olup, arabesk müziğin güçlü isimlerinden biri olarak birçok kuruluş ve kurum tarafından daha nice ödüllere layık görülmüştür.
Kaynakça
Biyografi. “Hakkı Bulut Kimdir”. Web
Biyografistan. “Ferdi Tayfur Kimdir?”. Web
Dinçer, V. (2016, Temmuz 29). “18 Maddede Kendi Tarzını Yaratan Adam: Orhan Gencebay”. Web
Karaca, E. (2018, Kasım 19). “Müslüm Gürses Kimdir? Hayatı ve Eserleri”. Web
Kim, K. “Ferdi Tayfur Kimdir?”. Web
Özet, K. “Arabesk Müzik Hakkında Bilgi Verir Misiniz?”. Web
Sel, İ. (2015, Eylül 9). “Arabesk Müzik Nedir?”. Web
Sinemalar.com. Orhan Gencebay. Web
Temel, M. (2016, Şubat 11). “Arabesk Müziğin Ortaya Çıkışı”. Web
Görseller: Pinterest, Müzik Habercisi, Bölge Gündem, Gökçe Koleksiyon