? Bu yazı Selene Cabalar tarafından editör seçimleri arasına alındı. ?
Herkes tarafından bilinen o ölümsüz cümle.
‘Mutlu aileler birbirine benzerler, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.’
Kısa, sade bir o kadar da anlamlı bir giriş cümlesi. Yıllar geçse de popülerliğini kaybetmeyen bir başyapıt. Time Dergisi‘nin 2007 yılında çağdaş 125 yazar arasında yaptığı bir ankette Tolstoy’un Anna Karenina isimli romanı “Bütün zamanların en iyi on kitabı” listesinde birinci sırayı almıştı.
Tolstoy’un derin duygularıyla kaleme alınan eseri; her dönem herkes tarafından büyük ilgi duyulan; Anna Karenina’yı sizler için inceledik.
Kimdir bu Anna Karenina?
Anna; genç, güzel, zeki, kültürlü, yaşam dolu, cesaretli bir kadındır. 19.YY Rusya kadın kalıbını reddeden bir kişiliği vardır. Kendinden 20 yaş büyük olan Aleksey Aleksandroviç Karenin ile evli ve bir çocuk sahibi olan Anna’nın sevgisiz ve monoton bir evlilik hayatı vardır. Anna’nın ağabeyi Prens Stepan Arkadyaviç’in (Stiva) eşini aldattığı ortaya çıkar ve Anna Moskova’daki ağabeyinin evine, karı-kocayı barıştırmak üzere gider. Orada Vronsky adında genç bir kont ile tanışır. Tanışmalarıyla birlikte herkesin hayatı değişir. Anna ve Vronsky arasında tutkulu aşk denilen ‘sözde aşk’ olan bir duygu paylaşımı olur. Anna o kadar cesaretlidir ki gerçek aşkı Vronsky’de bulduğunu düşünür. Birlikte müthiş güzel zamanlar geçirirler. Vronsky Anna’nın boşanmasını sonraki hayatlarını hep birlikte geçirmeyi teklif eder. Ama Anna’nın çocuğu vardır ve o dönemde Rusya’da aldatan taraf boşanma davasını açamaz. Anna’nın kocası boşanmak için başvurabilir ama Anna kurallar gereği bir daha evlenemez ve toplumda saygınlığı kalmaz. Bunun yanında Aleksey çocuğunu Anna’ya vermek istemez. Aslında romanda Anna gibi başka kadınlar da vardır fakat Anna kadar hiçbiri dürüst ve cesaretli değildir.
Peki, Tolstoy Anna Karenina’yı nasıl yazdı?
Tolstoy, 1873’te Anna Karenina’yı yazmaya başladığında aslında bir yandan da ‘Peter the Great’ üzerine bir tiyatro eseri yazmak istiyordu. konusu, Tolstoy için zorlu bir destana dönüşmüştü. Hatta bir arkadaşına yazdığı mektupta, “Çok kötü durumdayım. İlerleme kaydedemiyorum. Seçtiğim proje çok zor. Araştırmanın sonu gelmiyor” demişti. Ona daha rahat yazabileceği bir konu lazımdı. Sonra fazla abartılmamış ve tarihsel olmayan tam aksine gayet kişisel, içten ve bir o kadar da üzücü bir konu buldu. Henri Troyat’ın kaleme aldığı Tolstoy biyografisinde bu durum şöyle anlatılıyor:
“Bir yıl önce onu derinden etkileyen bir olayı anımsadı. Komşusu ve aynı zamanda da arkadaşı olan Bibikov, Anna Stepanovna Pirogova adlı bir kadınla yaşıyordu. Uzun boylu, geniş yüzlü bu kadın, onun metresiydi. Adam, onu pek umursamıyordu. Hatta başka biriyle evlenme planları yapıyordu. Onun bu ihanetini öğrenen Anna, sadece birkaç eşyasını alıp kaçtı. Ve ardından kendini trenlerin altına attığı haberi geldi. Ölmeden önce Bibikov’a bir de mesaj göndermişti. Özetle ‘katilim sensin’ diyordu.”
1872’de yaşanan bu olayı Tolstoy yakından takip etmişti. İntihar edilen tren istasyonunda polisle birlikte incelemeler yapıp cesedi gördüğünde bu zavallı kadının yaşadıklarını hayal etmişti.
Anna Karenina’dan kimler etkilendi?
Belki de Tolstoy’un en büyük rakibi sayılan Dostoyevski bakın kitap için ne demişti:
“Anna Karenina, çağımızın Avrupa edebiyatındaki benzerlerinden hiçbirisinin, kendisiyle boy ölçüşemeyeceği kadar kusursuz, mükemmel ve ölümsüz bir sanat eseridir.”
Orhan Pamuk Anna Karenina kitabı için şunları söylemişti:
“Okuduğum en mükemmel, en kusursuz, en derin ve en zengin roman. Tolstoy’un her şeyi gören, herkesin hakkını veren, hiçbir ışığı, hareketi, ruhsal dalgalanmayı, şüpheyi, gölgeyi kaçırmayan, inanılmayacak kadar dikkatli, açık, kesin ve zekice bakışı, bu romanın sayfalarını çevirdikçe okura, ‘evet, hayat böyle bir şey!’ dedirten kitap.”
Ahmet Ümit ise Anna Karenina için bakın ne demişti:
“Aşkı yüzlerce yazar anlatmıştır ama Anna Karenina gibi destansı olanı yoktur. 19. yüzyıldaki Rus aristokrasisinde yaşanan bir aşk hikâyesi. Tüm bu tarihsel atmosferi bir kenara bırakırsak, aslında hepimizin başına gelebilecek bir durum var ortada; ‘yasak aşk’. Aşkın doğasında vardır yasak kırmak, alışılmış olanı değiştirme dürtüsü. Ama çoğu zaman insanlar bu aşkları yaşarken bedel ödemezler, hayatlarına bir şekilde devam ederler. Ama burada Anna Karenina hayatına devam edemez ve son verir. Belki de o aşk, aslında toplumsal ilişkilerin yanlış olduğunun insan üzerinde gösterilmesidir. Evrensel bir mesele olan aşkı, Rusya’nın görkemli kültüründe sunduğu ve muhteşem ruhsal çözümlemeler yaptığı için ölümsüz bir eserdir Anna Karenina.”
Anna Karenina’nın Film Geçmişi:
Jacqueline Bisset ve Christopher Reeve‘in yönettiği ve ünlü Leo Tolstoy 1877 romanı Anna Karenina‘nın temel aldığı 1985 televizyon yapımı romantik bir drama filmidir. Film 26 Mart 1985’te CBS‘de yayınlandı.
- Anna Karenina, 1997 yapımı İngiliz dram filmi. Bernard Rose tarafından yazılmış ve yönetilmiştir. Filmin senaryosu Leo Tolstoy‘un 1887 yılında yayınlanan romanından uyarlanmıştır. Filmde Sophie Marceau, Sean Bean, Alfred Molina, Mia Kirshner ve James Fox oyuncu olarak yer almaktadır. Filmin tamamı Sankt-Peterburg ve Moskova‘da çekilmiştir.
- Anna Karenina 2012 yapımı İngiliz dram filmi. Joe Wright tarafından yönetilmiş ve Tolstoy’un 1877 yılında yayınlanan aynı adlı romanından Tom Stoppard tarafından sinemaya uyarlanmıştır. Başrolde Anna Karenina rolüyle Keira Knightley, Vronsky rolünde Aaron Taylor-Johnson ve Alexei Karenin rolünde Jude Law yer almaktadır. Film premiyerini 2012 Toronto Uluslararası Film Festivali‘nde yapmıştır.
Anna Karenina’nın herkes tarafından sevilen alıntıları gelin birlikte okuyalım:
- Adaletin ne olduğunu bilmeyen bir adam adalet hakkında ne yazabilir? (sf. 119)
- Hiç kimse durumundan hoşnut değil , ama herkes aklından hoşnut. (sf. 179)
- Sahip olduğum şeylere sevindiğim/ Sahip olmadıklarıma da üzülmediğim için mutluyum. (sf. 180)
- “… ne kadar baş varsa o kadar da akıl olduğuna göre, ne kadar kalp varsa bir o kadar da aşk türü vardır. ” (sf. 182)
- Gerçek aşkı tanımak için yanılmalı insan,sonra doğruyu bulmalı. (sf. 208)
- “İnsan yanılmalı, sonra da yanlışını düzeltmeli.” (sf. 209)
- Vakit vardır, bütün bir ayını bir meteliğe verirsin; vakit vardır, yarım saatine paha biçemezsin… (sf. 376)
- Ama ben evliyim ve inan ki, binlerce kadını tanımaktansa bir tek sevdiğin kadını, kendi karını tanıdığında bütün kadınları daha iyi tanımış olursun. (sf. 409)
- …seni özgürce ve korkusuzca sevebilmek için neler verebileceğimi bilseydin! (sf. 473)
- -“Sizden nefret edenleri sevin… Ama nefret ettiğiniz insanları sevemezsiniz.” (sf. 512)
- Kuşkular insanoğlunun zayıflığına özgüdür… (sf. 575)
- Özgürlük mü? Ne için özgürlük? Mutluluk yalnızca sevmek, onun istediklerini istemek, onun düşündüklerini düşünmektir, yani hiçbir şekilde özgür olmamaktır. İşte mutluluk budur! (sf. 580)
- “Yaşam tarzım, sizin hoşunuza gidebilir ya da gitmeyebilir, ama benim için hiç fark etmez, beni tanımak istiyorsanız saygı göstermek zorundasınız.” (sf. 600)
- Elinde sevgi anahtarı olmayan hiç kimsenin ruhuna girmesine izin vermiyordu. (sf. 686)
- “Beni tanıdığını sandı. Oysa beni tanıyan herhangi bir kimsenin tanıdığı kadar az tanıyor beni o da. Kendim bile tanıyamıyorum kendimi. ” (sf. 752)
- …birini seversen eğer, olmasını istediğin gibi değil, olduğu gibi, her şeyiyle seversin. (sf. 799)
- Ben hiçbir şey kanıtlamak istemiyorum, sadece yaşamak istiyorum; kendimden başka hiç kimseye kötülük etmeden yaşamak. (sf. 802)
- “Yaşayışım hoşunuza gider ya da gitmez, umursadığım yok bunu. Beni tanımak istiyorsanız bana saygı duymak zorundasınız.” (sf. 817)
- Mükemmellik ararsan hiçbir zaman memnun olmazsın. (sf. 887)
- Sırf birbirimizden nefret etmek, bu yüzden de kendimize ve başkalarına acı çektirmek için getirilmedik mi dünyaya? (sf. 993)
- Eğer iyiliğin bir nedeni varsa, o artık iyilik değildir… (sf. 1035)
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Çevirmen: Ayşe Hacıhasanoğlu
Bu kitabı orta okul yıllarımda okumuştum. O yıllarda klasikler okumaya bayılırdım. Seneler sonra okuduğumda ise bambaşka bir tat vardı kitapta… Tolstoy’u da severim zaten yüreğinize sağlık yazınızı okurken kitabı tekrar okumuş gibi oldum.
Şimdiye kadar okuduğum en iyi yorumdu diyebilirim. Çok sevdim her zaman yazılarınızı bekliyorum ??