Bir filmde mekân, yalnızca hikâyenin nerede geçtiğini anlatmaktan öte filmin duygusal etkisini, görsel gücünü ve anlatısal derinliğini artıran önemli bir unsurdur. Doğru seçilmiş bir mekân izleyiciye karakterlerin duygu durumlarını ve hikâyenin duygusunu çok daha etkili yansıtarak anlatıyı güçlendirir. Eğer bu mekân bir tren yolculuğu olursa kimi zaman dar vagonların içindeki kapana kısılmışlık duygusu seyirciye iliklerine kadar gerilimi hissettirirken kimi zaman da ucu bucağı belirsiz rayların üzerinde ilerleyen hikâye trende bir koltuk da seyirciye ayırarak yol boyunca adeta bir görsel şölen sunar. İşte bu şekilde bizleri unutulmaz tren yolculuklarına davet eden filmleri sizler için derledik. Herkes binsin, başlıyoruz!
1. Murder on the Orient Express (2017)

Tren yolculuğu deyince belki de ilk aklımıza gelen filmlerdendir Doğu Ekspresinde Cinayet. 1930’larda karlı dağların arasında ilerleyen Şark Ekspresi’nde bir cinayet işlenir. Aristokratların ve soyluların yanı sıra sıradan insanların da yolculuk ettiği bu trende ünlü dedektif Hercule Poirot da vardır. Kendisine düşen görev ise dikkatli gözlemleri ve kıvrak zekâsı ile bu davayı çözmektir. Agatha Christie’nin ünlü romanının ikinci uyarlaması olan film hem yönetmen olan hem de Dedektif Poirot’yu şahane bir şekilde canlandıran Kenneth Branagh‘ın yorumuyla klasik hikâyeye yepyeni bir soluk getirmiş.
2. Transsiberian (2008)

Transsiberian tren yolculuğunu bir görsel şölen ve psikolojik bir gerilime çeviren etkileyici bir film. Pekin’den Moskova’ya evlerine dönmekte olan Amerikalı bir çift, Roy ve Jessie, kendileriyle yolculuk eden bir başka çift olan Carlos ve Abby ile tanışırlar. Bu tuhaf çiftin gizemlerini çözmeye çalışırken kendilerini bir aldatmacalı bir oyunun içinde bulurlar. Başlangıçta basit bir tren yolculuğu gibi gözüken gezi macerası, giderek çeşitli suçlarla dolu korkutucu bir kovalamacaya dönüşecektir. Gizem ve gerilimi olabilecek en güzel şekilde yansıtan filmlerden biri bence, karakterlerin duygu durumları ve davranışları da güzel işlenmiş. Ayrıca dedektiflik sahneleri ve Rusya’daki bazı olaylara dikkat çekilmesi çok beğendiğim unsurlardı.
3. The Darjeeling Limited (2007)

Sıradaki film ise tren yolculuklarının sinemadaki en renkli örneklerinden biri olan The Darjeeling Limited. Uzun süredir görüşmeyen ve birbirlerinden pek hazzetmeyen üç kardeş babalarının ölümünden sonra bağlarını kuvvetlendirmek için Himalayalar’dan Hindistan’a uzanan ruhani bir yolculuğa çıkarlar. Yolculuk boyunca başlarına gelen absürt olaylar kardeşleri hem birbirleriyle hem de kendileriyle yüzleştirirken bizlere de eğlenceli bir yol hikayesi sunuyor. Filmdeki tren yolculuğu aynı zamanda kardeşlerin kendi iç dünyalarına yaptıkları bir yolculuk gibiydi benim için. Özenle yerleştirilmiş sembolik detaylar, özellikle Hindistan’ın rengarenk manzaraları filmi çok canlı kılıyor.
4. Source Code (2011)

Bu filmde oldukça enteresan bir bilim kurgu hikâyesi ile karşı karşıyayız. Savaş pilotu olan Colter Stevens; uyandığında kendini başka bir bedenin içinde, banliyö treninde seyahat ederken bulur. Hiç tanımadığı bir kadınla sohbet ederken, buraya nasıl geldiğini ve neler olduğunu anlamaya çalışan Stevens, bir trenin bombalanmasını önlemek için devlet destekli gerçekleştirilen “Yaşam Şifresi” isimli bir programa dahil olduğunu öğrenir. Bu program kapsamında Stevens, tren yolculuğunun son sekiz dakikasını tekrar tekrar deneyimleyerek saldırıyı ve bombacıyı bulmalıdır. Source Code, zekice kurgulanmış sıra dışı hikâyesiyle izleyiciye gerilim ve aksiyon dolu unutulmaz bir yolculuk deneyimi sunuyor. Ayrıca oldukça karmaşık fakat bir o kadar da başarılı işlenen paralel evrenler teması da film bittikten sonra bile beni düşündürmeye devam etti.
5. The Lady Vanishes (1938)

Bir Alfred Hitchcock klasiği var sırada. 1938 yapımı The Lady Vanishes, Avrupa’da seyahat eden genç Iris Henderson’ı merkezine alıyor. Iris, yolculuk sırasında tanıştığı yaşlı bir kadının bir anda ortadan kaybolduğunu fark eder. Ancak diğer yolcular böyle birinin hiç var olmadığını iddia eder. Olayların farkında olan bir tek kişi vardır, müzisyen Gilbert. Böylece Iris, kendisine destek olan Gilbert ile birlikte bu işin peşine düşer. Hitchcock bu filminde usta yönetmenliğiyle trenin dar ve klostrofobik atmosferini kullanarak izleyiciyi esrar dolu bir maceraya davet ediyor. Filmin oldukça eski olmasına rağmen bu gizemli havasıyla izleyiciyi devamlı merakta bırakıyor ve heyecan hiç düşmüyor.
6. Train to Busan (2016)

Zombili aksiyon filmleri sevenler buraya! Kore sinemasının en etkileyici yapımlarında biri olan Train to Busan, Türkçe adıyla Zombi Ekspresi, zombi gerilimini tren yolculuğuna taşıyor. Güney Kore’de bir zombi salgının patlak verdiğinde bu sırada bir tren yolculuğunda olan Seok-woo ve kızı trenin içinde mahsur kalır. Her bir vagon savaş alanına dönüşürken yolcuların fedakârlıkları ve insanların kurdukları ilişkilerin bizleri hikâyeye bağlıyor. Böylece tren, kaosun ortasında bir dram sahnesi haline gelirken gerilim ve tempo hiç düşmüyor.
7. Snowpiercer (2013)

Sırada heyecanla dolu ilginç bir distopik aksiyon filmi var. Dünyanın buzla kaplandığı bir dönemde hayatta kalabilmeyi başaran çok az insan, Snowpiercer (kar küreyici) adında devasa bir trende yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. Arka vagonlarında yoksul ve ezilenlerin, ön vagonlarında ise zengin ve ayrıcalıklı yolcuların yaşadığı Snowpiercer yeni bir sınıf sistemi ortaya çıkarmıştır. Film boyunca tren sınıf farkları ve adaletsizliklerin bir alegorisi olarak ilerledikçe aksiyon ve gerilim de tavan yapıyor. Film oldukça dramatik ve derin anlamlar taşıyan bir hikâyeye sahip ve bana kalırsa bir aksiyon filmi için oldukça güzel işlenmiş. En arka vagondan başlayıp ön vagonlara ilerlemek, çok farklı bir boyut kazanmış bu bağlamda.
8. Runaway Train (1985)

Bir başka heyecan dolu aksiyon gerilim filmi ise 1985 yapımı Runaway Train. Alaska’da kışın ortasında hapisaneden kaçan iki mahkûm kendilerini kontrolden çıkmış bir trenin içinde bulurlar. İkilimiz, trendeki kaçak bir kız ile birlikte bir yandan peşlerindeki güvenliklerden kurtulup bir yandan da frenleri tutmayan ve gittikçe hızlanan bu trenden kurtulmak zorundadır. Gerek başrollerinde usta oyuncular Jon Voight ve Eric Roberts’ın etkileyici performansları, gerekse tüm filme hakim olan kar ve kış atmosferinin ekran başında izleyen bizlere bile soğuğu hissettirmesi, karakterlerin çaresizliğini ve trendeki tutsaklık havasını iliklerimize kadar hissettiriyor.
9. Before Sunrise (1995)

Sıradaki filmde ise tren ne bir sığınak ne de bir kaçış mekânı; bunun yerine küçük bir rastlantının sahnesi. Budapeşte’den yola çıkan bir trende tesadüfen tanışan Amerikalı Jesse ile Fransız Céline, Viyana’da trenden inerek ani bir kararla sabaha kadar şehri dolaşıp birlikte vakit geçirmeye karar verirler. Viyana sokaklarında durmaksızın dolaşıp kafelerinde bir şeyler içmek için konaklayan ikili, birbirlerine her an daha da yakınlaşırlar. Ama her ikisi de, bunun birlikte geçirecekleri ilk ve tek gece olduğunu bilmektedir.
10. Train de Vie (1998)

Son filmimiz ise müzikal tadında mizahi bir Fransız filmi. 1941 yılının karanlık bir gecesinde köyün delisi Shlomo, Nazilerin köyü basıp bütün Yahudileri öldüreceği haberini getirir. Evlerini terk etmek zorunda kalan köy sakinleri akıllıca bir oyuna başvurur. Halk, Nazilerin kontrolünde gibi görünen ancak tamamı köy halkından oluşan bir tren yolculuğu ile bu soykırımdan kaçmayı planlar. Train de Vie, tren yolculuğunu hem mizahi hem de dokunaklı bir hikâyeye dönüştüren benzersiz bir film. Her ne kadar bir komedi filmi olsa da bu komedinin çıkış noktasının aslında oldukça hüzünlü, kimi zaman derinden yaralayan noktalar olmasıyla inanılmaz etkileyici ve derin bir film kanımca.
Kaynakça:
Öne çıkan görsel: Akıl Fikir Müessesi
Pulver, Andrew. “Snowpiercer: First Look Review – Something of Absurdist Theatre, Terry Gilliam Meets Samuel Beckett.” The Guardian, 20 Haziran 2014, Web, 14 Eylül 2025
eroth. “Train of Life (1998) Review.” Widerstand von Juden gegen den Holocaust, 22 Mayıs 2020, revised 31 Temmuz 2020, Web, 14 Eylül 2025
Ebert, Roger. “Runaway Train Movie Review & Film Summary (1986).” RogerEbert.com, 17 Ocak 1986, Web, 14 Eylül 2025


