Toplumsal ve Biyolojik İkilem: ‘Cinsiyet Belası’

spot_img

Judith Butler, feminist felsefenin öncülerinden biri olan ve ‘queer’ kuramının savunucusu olan ABD’li filozof ve felsefe profesörüdür. Özellikle 90’lı yıllarda, toplumsal cinsiyet üzerine yazmış olduğu kitaplar büyük ses getirmiş ve Butler farkındalık yaratan önemli isimlerden biri olmuştur. Butler, şu anda Berkeley Üniversitesinde çalışmalarına devam ediyor.

Queer-feminist ve filozof Butler’in ‘Cinsiyet Belası: Feminizm ve Kimliğin Altüst Edilmesi’ isimli kitabı, 1990 senesinde yayımladığı, toplumsal cinsiyete yeni bir bakış açısı getirdiği, feminist eleştiriyi farklı boyutla ele aldığı kitabıdır. Öyle ki Butler, bu kitabını feminizmin içinden, feminizmi eleştirel bir şekilde ele alarak yazdığını belirtmiştir.

Butler, kitabı yazma amacını, “Asıl derdim, toplumsal cinsiyet sınırları içinde dayatılan bir takım basmakalıp fikirlerle, toplumsal cinsiyetin eril ve dişiliğine dair var olan görüşlere itiraz getirmeye çalışmak” ifadesi ile açıklıyor.

Postyapısalcı felsefeyi benimseyen Butler, bu görüş bağlamında ABD’de tanık olduğu feminizmin siyasi zorluklarını da ele alıyor. Yine bu yazısı için “Metin sadece akademinin içinden gelmiyor, birbiriyle kesişen, parçası olduğum kimi toplumsal hareketlerden ve bu kitabı yazmadan önce on dört yıl boyunca ikamet ettiğim Amerika Birleşik Devletleri’nin doğu kıyısındaki lezbiyen ve gey cemaat bağlamından geliyor.” ifadesinde bulunuyor. Butler aynı zamanda Fransız feminizminde var olan heteroseksist söylemlere de eleştiriler getirerek bu eleştirileri bir kuramsal çerçeve etrafında ele alıyor. Öyle ki; feminizm, kimlik, cinsiyet ve toplumsal cinsiyet, ataerki, kimlik ve arzu kavramlarını sorgulayarak feminizme yeni, kavramsal bir bakış sunar.

Judith Butler kitapta, cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramlarını yeniden ele alarak bu iki kavramın ayırımını eleştirir. Toplumsal cinsiyet, kültürel bir inşadır ve toplumdan topluma göre cinsiyet algısına dayatılan roller değişiklik gösterebilir. Cinsiyet ise biyolojiktir ve doğuştandır. Feminist teorinin kabul ettiği cinsiyet ve toplumsal cinsiyet ayırımına karşı, aslında cinsiyetin de zaten toplumsal cinsiyet olduğu ve bu ayırıma gerek olmayabileceğini vurgular. ‘Toplumsal cinsiyet verili midir? Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet aynı kavramlar değil midir?’ gibi sorular ile bu iki kavramı yeniden sorgular;

“Eğer cinsiyetin değişmezliğine itiraz edilirse belki de ‘cinsiyet’ denen bu inşanın da toplumsal cinsiyet denli kültürel bir inşa olduğu; hatta belki de ‘cinsiyet’in aslında zaten başından beri toplumsal cinsiyet olduğu, yani cinsiyet ile toplumsal cinsiyet arasındaki ayrımın aslında ayrım falan olmadığı ortaya çıkar.” 

Butler’in kitapta vurguladığı bir diğer konu ise heteroseksüelliğin ve erilliğin toplumsal hegemonyasıdır. Toplumda biseksüellik ve homoseksüelliğin bastırılmasına yönelik eleştirilerini dile getirir. Ayrıca ona göre kadınlara duyulan arzu, eril olmak zorunda değildir temelinde bir görüş ile, çoğulcu heteroseksizmin bu dayatmasını reddeder. Arzu, yalnızca karşı cinse duyulan bir haz değildir ve öyle olmayacaktır. Aynı zamanda ataerkil kesimin feminizmi ‘erkek düşmanlığı’ olarak lanse edip halka yanlış bir şekilde empoze etmesini ve bu şekilde egemenliğini sürdürmeye çalışmasını eleştirir.

Butler, kitapta önemli olarak gördüğü diğer kavram olan kimliğin de toplumsal algısına değinir. Toplumsal cinsiyetin dayatıldığı roller bireylere bir kimlik bahşeder ve biyolojik cinsiyetten ‘beklenilenin’ dışında bir ‘kimliğe’ bürünenlerin, ataerkil toplumda anormal olarak karşılanır. Butler’a göre ataerkil ve eril dilin yok edilmesi bu baskın ve eşitsiz durumları da ortadan kaldıracaktır.

Kaynakça
Butler, J. (2008). Cinsiyet Belası: Feminizm ve Kimliğin Altüst Edilmesi. İstanbul: Metis Yayınları.

spot_img

1 Yorum

  1. Judith Butler hakkında yazılmış olan gayet güzel bir yazı olmuş. Butler, Foucault’yu gerçekten anlamış olan ve bu düşünce sistemine eklemeler yapan güzide bir insan.

    Yazıyı yazan kişiye teşekkür ediyorum. Umarım eserleri hakkında analizler de gelir.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

5 Maddede Cage the Elephant’ı Tanıyalım

Cage the Elephant, farklı türlerde birçok şarkı yaparak büyük beğeni toplamış başarılı bir grup.

İstanbul’un En Güzel Kafeleri: Kitap, Kahve ve Yağmur Keyfi

İstanbul’un sonbahar atmosferine eşlik eden, kitapla kahvenin buluştuğu en güzel kafeleri derledik.

Downtown Girl Estetiği: Şehrin Ruhunu Yansıtan Moda Akımı

Downtown Girl estetiği: Özgürlüğü takip edenlerin ve sonbaharın ruhuyla bağlananların temsilî.

Şirvanşahlar: Demir Kapı’nın Muhafızları

Şirvanşahlar Devleti, Azerbaycan ve Kafkasya’da yüzyıllar boyunca hüküm süren İranî ve Türk etkilerini harmanlayan köklü bir hanedanlık mirasıdır.

Enter the Void Film İncelemesi: Noé’nin Neon Tokyo’su

Tartışmalı yönetmen Gaspar Noé, Enter The Void ile izleyiciyi Tokyo’nun neon ışıkları ve dar sokakları arasında ruhsal bir yolculuğa çıkarır.

Aşk Zamanı Filmi: Hafızanın Yarattığı Geçmiş

Aşk Zamanı; hafızanın, deneyim ve arzular eşliğinde en baştan inşa ettiği geçmişin izini sürüyor. Toplumsal normların dayattığı yaşantının yeni özel alanlarını açığa çıkarıyor.

Ters Yüz Karakterleri Hangi Kitapları Önerirdi?

Riley'in duyguları, Ters Yüz ile ekranlara taşındı. İç dünyamıza rehberlik eden bu karakterlerin sizler için hazırladığı kitap listesini inceleyin!

KPop Demon Hunters Fırtınası: HUNTR/X ve Saja Boys

Müzik ve savaşı aynı hikâyede buluşturan Kpop Demon Hunters, 2025'e damgasını vururken izleyiciye hangi temel mesajı iletiyor?

“Cadılar Mutfağı” Tablo İncelemesi: Ötekileştirmenin Görsel Hafızası

Frans II Francken’in Cadılar Mutfağı tablosu, cadı avı döneminin toplumsal korkularını, kadınlık temsillerini ve şeytan imgelerini çarpıcı biçimde yansıtıyor.

Sonbahar Ruhunu İliklerimize Kadar İşleyen 13 Şarkı

Yazı geride bırakıp sonbaharın derinlerine inerken sonbahar havasını yansıtan 13 şarkıyı sizler için derledik!

Editor Picks