Tüm bireylerin potansiyellerini açığa çıkarma ve tam anlamıyla gerçekleştirmenin önündeki en büyük engel toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği bireylerin cinsiyeti sebebiyle toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel alanlarda farklı muamele görmesi ve fırsat eşitliğinden mahrum kalmasıdır. Bu eşitsizliğin sebeplerinin temelinde küçük yaştan itibaren aile ve toplum tarafından bireye bilinçli ve ya bilinçsiz bir şekilde öğretilen ve daha sonra birey tarafından içselleştirilen kalıp yargılar vardır.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini dönüştürecek ve herkese eşit fırsatlar yaratacak en etkili toplumsal mekanizma eğitimdir. Bu yüzden her türlü eğitim ve öğretim faaliyetleri yürüten eğitim kurumlarının eşitlik ilkesini benimsemiş ve cinsiyet eşitliği politikalarının uygulandığı alanlar olması, bu yönde bireyler yetiştirmesi beklenilir. Ancak eğitim kurumları öğretmen davranışları, öğretim programları, eğitim materyalleri, sınıf düzenlemeleri, örtük programları, cinsiyetçi söylemleri, geleneksel rol dağılımları ve rol modelleri, cinsiyete dayalı beklenti ve mesleki yönlendirmeleri yoluyla toplumsal cinsiyet eşitsizliğini devam ettirmektedir.
Eğitime Erişime Bakış Açısı

T.C. Anayasası ile “Kimse eğitim-öğretim hakkından yoksun bırakılamaz.” hükmü ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile “genellik ve eşitlik” ve “fırsat ve imkân eşitliği” ilkeleri kabul edilmiştir. Bu bağlamda tüm öğrencilerin eğitim alanına ulaşma ve dahil olma sürecinde eşitlik beklenilirken toplumda var olan cinsiyete dayalı yargılar sebebiyle bu eşitlik tam olarak sağlanamamıştır. Geçmişten itibaren gelen ve ailelerde süregelen kadın okumaz düşüncesi veya kadının eğitimini belirli bir kademeyle sınırlandırma girişimleri devam etmektedir. Bu noktada sadece aileyi sebep göstermek de pek doğru değildir. Ailelerdeki cinsiyetçi tutumların devam etmesinde yine eğitim alanının eksikliği, yanlış eğitim metotları, yanlış rol modeller sebep olmaktadır.
Öğrenciler Arası Etkileşim

Öğrencilerin zihinlerinde de cinsiyete dayalı kalıplaşmış düşünce, beklenti ve önyargı bulunmaktadır. Bu sebeple öğrenciler, karşı cinsteki öğrencilerin davranışlarını ve düşüncelerini farklı yorumlayabilir, engelleyebilir veya karşı cinsteki öğrencileri kendi zihinlerindeki ideal kadın/erkek profilinde olabilmeleri için baskı kurabilir. Her iki cinsiyetin ortak kullanım alanı olan eğitim ortamında öğrencilerin birbirinden etkilenmesinin kaçınılmaz olduğunu düşünürsek birbirlerinden cinsiyetçi kalıp yargıların öğrenilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sürdürülmesi olağandır.
Öğretmen Tutumlarının Etkisi

Türk Dil Kurumu sözlüğünde öğretmen, ”Mesleği bilgi öğretmek olan kimse.” olarak tanımlanmıştır. Öğretmenler mesleklerini yaparken kendi zihinlerindeki değer, inanç, düşünce sistemi etkisinde bilgi aktarımı yapabilmektedir. Zihninden cinsiyetçi kalıp yargıları atamamış veya bu kalıp yargıları içselleştirdiğinin farkında olmayan bir öğretmen öğrencilerine cinsiyetçi kodlar aktarabilmektedir.
Kadınlar uzun saçlı erkeler kısa saçlı olur, kadınlar narindir, erkekler ağlamaz, temizliği kızlar yapar gibi kodlamalara sahip biri kadın öğrencilerden daha sakin, itaatkar, tertipli, çalışkan bir tavır beklerken erkek öğrencilerden daha atılgan, korkusuz, özgür, haylaz tavır bekler. Bu beklenti doğrultusunda ideal öğrenci denilince genellikle kadın öğrencilerin düşünülmesi de kadın öğrencilerin edilgen hallerini pekiştirmeye ve erkek öğrencilerin yanlış etiketlenmesine sebep olabilir.
Sınıf Düzeni ve Ders Materyallerinin Etkisi

Okula adımını atar atmaz sınıf ortamı ve eğitim materyalleriyle karşılaşan öğrenciler için sınıf düzeni ve ders kitapları cinsiyetçi kalıpların kendilerine aktarıldığı önemli kanallardır. Sınıf oturma düzeni ile okul ve öğretmenler değerler eğitimine ilişkin tutumlarını açığa vurabilir ve öğrencilere örtük bir şekilde cinsiyetler arasında olması gereken ideal tutumun ne olduğunu öğretebilir.
Eğitim materyallerinin içeriğinde açık olmayan gizil (örtük) yollarla toplumsal cinsiyetçi kodlar yer alabilmektedir. Eğitim materyallerinde kadınlara daha çok ev içi alanda ya da bu rollerine uygun olan meslekler tavsiye edilmektedir. Kadınlara daha çok ev hanımlığı, öğretmenlik, doktorluk, hemşirelik gibi meslekler önerilirken okul müdürleri erkek olarak gösterilmektedir. Bu tarz toplumsal cinsiyetçi rol beklentisi öğrencilerin potansiyellerini keşfetmelerine engel olup mevcut yeteneklerini açığa çıkarmalarında çekimser davranmalarına ve yeni beceriler kazanmalarında kaçıngan olmalarına sebep olabilmektedir.
Kaynakça
Yeşil, Ayşe ve Balcı Karaboğa. “Ortaokul Öğrencilerinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Farkındalığı” Journal of Qualitative Research in Education, 28, 51-78.
Temiz, Zeynep ve Cin, Firdevs Melis. “Okul Öncesi Eğitimde Cinsiyet Eşitliği Üzerine Betimsel Bir Çalışma” Journal Of Education Faculty, 2017; 14(1) Web
Gümüşoğlu, Firdevs. “Ders Kitaplarında Toplumsal Cinsiyet”. Toplum Ve Demokrasi Dergisi, 2(4), 39-50 Web
Kapak görseli: Pexels


