Toplumlarda sivil toplum hareketleri, her toplumun değerleri, amaçları ve örgütlenme yapılarına göre farklı zamanlarda ve şekillerde ortaya çıkabiliyor. Tarihsel bağlamda bakıldığında, birçok toplumda eski ve yeni toplumsal hareketlerin bir süreklilik içinde olduğunu ve birinin diğerine yol açtığını gözlemlemek mümkündür. Bunun sebebi, geçmişe baktığımızda her toplumun bir mücadele içinde oluşu ve her mücadelenin ya bir değişim için ya da değişimin getirdiği bir duruma adapte olmak için ortaya çıkmasıdır.
Sivil Toplum Hareketleri Nedir?

Sivil toplum hareketleri, sivil toplum örgütleri tarafından uygulanan, kâr amacı gütmeyen ve devlet organlarından bağımsız olarak ilerleyen hareketlerdir. Birleşmiş Milletler’in tanımına göre; bu hareketler kolektif efor gerektirir ve grupların ve bireylerin, çevresel, toplumsal, politik veya insani meselelerde beraber çalışmasını amaçlar. Sivil toplum hareketlerinin bir başka önemli özelliğiyse gerçekleştirildiği ortamda bir değişim yaratmayı amaçlamasıdır. Bu değişimi yaratmak için farklı sivil toplum kuruluşları bir araya gelebildiği gibi, hükümet organlarıyla da iş birliği yapılabilir. Dünya çapında eskiden yeniye bakacak olursak; kölelik karşıtı hareketler, kadınların oy hakkı hareketleri, Arap Baharı ve Gezi direnişi gibi toplumsal hareketler, her zaman değişime yönelik bir amacı olan isabetli örneklerden sayılabilir.
Tarihsel Bağlamda Sivil Toplum Hareketleri
Sivil Toplum Hareketlerinin Temeli: Din

Bilinen ilk sivil toplum hareketini tanımlamak, “örgütlü hareket” kavramını nasıl tanımladığımıza ve tarihte ne kadar geriye dayanmak istediğimize bağlıdır. Bu bağlamda, sivil toplum hareketlerinin tarihçesinin dini ve hayır kurumlarına dayandığını söyleyebiliriz. M.Ö. 5. yüzyılda, Hindistan’daki Budist Sanga topluluklarının manastırlarda düzenlediği eğitim ve hayır işleri, Orta Çağ Avrupa’sında Hristiyan manastırlarının fakirlere ve sağlığı kötü durumda olanlar için bulundukları hayırsever hareketler, organize ve örgütlü hareketin ilk örneklerinden sayılabilir. Gönüllülük esasına dayanan ve bir işletme gibi çalışmayan sivil toplum hareketlerine zemin oluşturan bu örnekler, örgütlü hareketin kapsamını ve toplumun tabanından gelen kolektif oluşumların ne kadar etkili olabileceğini göstermektedir.
Sivil Toplum Hareketleri ve Toplumsal Dönüm Noktaları

Toplumun tabanından kaynaklanan (grassroots) hareketler; gerek küçük çaplı protestolar hâlinde, gerekse ileri seviyede kurumsallaşmış yapılar olarak, hak arayışlarının daha yüksek bir sesle var olmasına ve bir sosyal reform niteliğine ulaşmasına yol açmıştır. Çarpıcı bir örnek olarak; 1787 yılında İngiltere’de başlayan kölelik karşıtı hareketler (Abolitionist Movements), 1807 yılında geçirilen Köle Ticaretini Yasaklama Yasası üzerinde büyük etki yaratmıştır.

Uluslararası Kızıl Haç Komitesi; savaş bölgelerinde insani yardım için kurulan ve 1864 Cenevre Sözleşmeleri’nin oluşumunda, çeşitli sivil toplum örgütlenmeleriyle önemli rol oynayan kuruluşlardandır.
Küreselleşen Dünyada Sivil Toplum Hareketleri

Özellikle 1970’lerden günümüze sivil toplum hareketleri, küreselleşmeyle birlikte daha dünya çapında boyutlara ulaşırken, kapsadığı konular da şekil değiştirmiştir. Çevre ve insan hakları sorunlarının yanı sıra, teknoloji ve internet aktivizmi toplumsal hareketlerin birçok mecrada uygulanmasında büyük rol oynamıştır. Greenpeace’in nükleer silahsızlanmaya ve doğal yaşamın korunmasına yönelik doğrudan eylem ve medya kampanyaları yoluyla yarattığı etkiler, Black Lives Matter (BLM) Hareketi’nin ABD’deki bazı eyaletlerde polis faaliyetlerinin değiştirilmesi ve Me Too Hareketi’nin (#MeToo) sosyal medya kampanyalarıyla kadına yönelik şiddet ve cinsel tacizin hukuki boyutlara taşınması, modern çağdaki toplumsal problemlerin ele alınış şeklini ve başarısını sergilemektedir.
Sonuç olarak, sivil toplum hareketlerinin kapsamı ve amacı doğrultusunda yarattığı ve yaratabileceği toplumsal değişimler gün geçtikçe artan bir yapıya sahiptir. Bu hareketler tarihte ortaya çıkıp kaybolan geçici ayaklanmalar değil, aksine toplumda kalıcı ve sürekli bir dönüşüm etkisi bırakan, toplumsal bilinci yenileyen oluşumlardır. Giderek bireyselleşen bir dünyada etki yaratmaya devam etmek istiyorsak günümüzdeki toplumsal varoluşa çelişkili de olsa, kolektif bilincimizi kaybetmememiz ve her alanda ilerleme kaydetmenin en güçlü yolunun mücadele olduğunu unutmamamız gerekir.
Kaynakça
Coşkun, Mustafa Kemal. Eski ve Yeni Toplumsal Hareketler: Türkiye’de Demokratik Açılımlar. 2004. Ankara University, PhD Dissertation.
Drescher, S. (2009). Abolition: A History of Slavery and Antislavery. Cambridge University Press.
Hunter, R. (1979). Warriors of the Rainbow: A Chronicle of the Greenpeace Movement. Henry Holt & Co.