Amerikan edebiyatının en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilen ve 1993 yılında Nobel Edebiyat Ödülü‘ne layık görülen ilk siyahi kadın yazar olan Toni Morrison, hem edebiyatıyla hem de akademik çalışmalarıyla özellikle Afro-Amerikan kadınların yaşadığı sistematik baskıları, kimlik arayışlarını ve özgürlük mücadelelerini; tarihsel, toplumsal ve kültürel olarak ele almıştır. Toni Morrison’un kadınlara yönelik baskıyı ve mücadelelerini eserlerinde nasıl işlediğini gelin birlikte keşfedelim!
Toni Morrison’un Hayat Öyküsü

Toni Morrison, 18 Şubat 1931 yılında Ohio eyaletinin Lorain kentinde Chloe Anthony Wofford adıyla dünyaya gelmiştir. İşçi sınıfı ve dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olan Morrison, 12 yaşındayken Katolikliğe geçti ve Anthony ismiyle vaftiz edilerek ”Toni” lakabını aldı. Ailesinin Güney’deki ırkçı şiddetten kaçıp Ohio’ya yerleşmesi, onun kimlik ve adalet kavramlarına olan ilgisini biçimlendirdi.
Howard Üniversitesi‘nde İngiliz Dili ve Edebiyatı eğitimi alan Morrison, üniversite yıllarında Howard Üniversitesi tiyatro grubuna katıldı ve oyun turları için sık sık Güney’e gitti. Böylelikle ırkçılığı yeniden deneyimledi. Howard Üniversitesi’nde eğitim aldıktan sonra Cornell Üniversitesi’nde yüksek lisansını tamamladı. Howard Üniversitesi’nde akademik kariyerine başladığında eşi mimar Harold Morrison ile tanıştı. Harold ve Slade isminde iki çocuğu oldu.
Akademik kariyerine başladıktan yedi yıl sonra New York’ta Random House Yayınevi’nde editör olarak çalıştı ve Afro-Amerikan yazarların eserlerinin yayınlanmasına öncülük etti. Yayın dünyasında, Afro-Amerikan yazarların seslerinin duyulmasını destekleyen ilk siyahi kadın editörlerden birisi oldu. Yayımlanan ilk romanı; En Mavi Göz‘de küçük bir siyahi kızın beyaz güzellik algısı uğruna yaşadığı trajik sonuçları işlemiştir. Bunu izleyen eserlerinde de Afro-Amerikan topluluğunu tarihsel, toplumsal ve kültürel olarak edebî bir dille anlattı. Köleliğin bireyler ve aileler üzerindeki kalıcı etkisini, siyahi kadınların hem ırkçı hem de cinsiyete dayalı mücadelesini çarpıcı bir şekilde ortaya koydu. 1987 yılında yayımlanan Sevilen isimli trajik romanı, Afro-Amerikan bir köle kadının gerçek hikayesine dayanır. Bu roman 25 Hafta boyunca En Çok Satanlar listesinde kaldı ve Morrison’a Pulitzer Ödülü kazandırdı. 1993 yılında ise Morrison, Edebiyat dalında Nobel Ödülü kazanan ilk siyahi kadın oldu. Ardından Ulusal Beşeri Bilimler Vakfı tarafından Jefferson Konferansı için seçildi ve 1996 yılında Ulusal Kitap Vakfı’nın Amerikan Edebiyatına Seçkin Katkı Madalyası ile onurlandırıldı. Ayrıca 1999 yılından itibaren oğlu Slade Morrison ile çocuk kitapları yazmaya başladı. Morrison, çok değerli eserler bırakarak 5 Ağustos 2019 günü zatürre komplikasyonları nedeniyle vefat etti.
Toni Morrison Eserlerinde Kadın

Toni Morrison, eserlerinde özellikle siyah kadınların maruz kaldığı baskıları ve eziyeti etkili biçimde ele alır. Kadına yönelik baskılar, ataerkil toplum yapısı, sınıf ayrımları ve ırksal hiyerarşiler bağlamındadır. Morrison’ın edebî dünyasında kadına, yalnızca cinsiyet temelli değil aynı zamanda ırk, sınıf ve tarihsel temellerle de değinilir.
En Mavi Göz romanında siyah kadın ve kız çocukların beyaz hegemonya ve ataerkillik üzerinden nasıl ezildiğini güçlü ve trajik bir anlatımla sunar. Roman, siyahi yoksul bir kız çocuğu olan Pecola‘nın mavi gözlere sahip olma isteğini ve böylelikle daha çok sevileceğini düşünmesini anlatır. Pecola’nın bu isteği toplumun beyazlık ekseninde şekillenen yaşam şekli ve güzellik algılarından dolayıdır. Morrison bu romanında güzellik ideallerini, ataerkil şiddeti ve ırkçılığı iç içe geçirerek, kadına yönelik baskının çok katmanlı yapısını ortaya çıkarır.
Sula romanında, ataerkil, ırkçı ve sınıf temelli bir toplumda kadınların yaşadığı çok boyutlu baskıları ve bu baskıların mücadelesini anlatır. Nel Wright ve Sula Peace‘in dostlukları üzerinden şekillenen roman, kadına yönelik farklı baskıları ele alır. Sula, evlenmeyen, çocuk doğurmayan, cinsel özgürlüğünü ifade eden ve toplumun ”iyi kadın” tanımına uymayan bir kadındır. Bu yüzden tehlikeli ve ahlaksız olarak damgalanır. Bu damgalama, kadının kendi bedenini ve yaşamını kontrol etme hakkını tanımayan ataerkilliğin nedenidir. Nel ise toplumun normlarına uygun, evli çocuklu ve saygın görülen bir kadındır. Fakat roman ilerledikçe Nel’in bu rollerinin içinde sıkışmış olduğunu ve kendisinden uzaklaştığını görülür. Morrison, bu iki karakteri birleştirici ve tamamlayıcı unsurlar olarak ele alır ve kadınların tek bir kimlikle açıklanamayacağını gösterir.
Katran Bebek romanı, hem siyah hem de beyaz kadınların ataerkil toplumda yaşadığı sıkıntıları gözler önüne serilir. Romanda, sadece kadınların erkekler tarafından aşağılanması ve kontrol altına alınmasını değil; aynı zamanda kadınlar arası ırksal, sınıfsal ve kültürel ayrışmaları da belirtir. Jadine, Margaret, Ondine gibi kadın karakterler aracılığıyla kadının özgürlük mücadelesini; ırk, sınıf ve toplumsal cinsiyet eksenlerinde ele alır. Morrison bu romanında kadınların özgürlüğünü, içselleştirilmiş kadın düşmanlığı ve kültürel ayrımcılığın olmadığı çok yönlü bir mücadeleyle olabileceğini belirtir.
Sevilen romanı kadın bedeninin sömürüsünü ve siyahi kadınların köleleştirilmesiyle anneliğe bile haklarının olmadığını anlatan Pulitzer ödüllü çarpıcı bir romandır. Sethe, kölelikten kaçmayı başarmasına rağmen geçmişin fiziksel ve ruhsal izleri onu terk etmez. Kölelik sistemi, siyahi kadınların bedenini yalnızca işgücü değil, aynı zamanda doğurganlık ve cinsel sömürü haline getirmiştir. Sethe, bu sistemin en ağır sonuçlarını taşımıştır. Bu roman siyah kadının yaşamını; bedenini, travmalarını, baskılanışı tarihsel ve ırksal hiyerarşi düzeyinde sorgular. Morrison, köleliğin şiddetini açıklarken annelik, kadınlık ve özgürlük kavramlarını yeniden tanımlar.
Caz romanı Harlem Rönesansı’nın merkezindeki 1920’lerin Amerika’sında geçer ve modern şehrin yarattığı özgürlüğe rağmen, kadınların hala erkek şiddetine maruz kalabildiğini gösterir. Romanın başkarakteri Violet Trace üzerinden toplumun dayattığı kadın rolünü ve ”rakibe karşı kadın” çatışmasını yansıtır. Violet’in duygusal çöküşlerine yer veren Morrison, kadınlara yönelik şiddetin yalnızca fiziksel olmadığı duygusal ve psikolojik olabileceğini ifade eder. Caz, kadınların bastırılmış seslerine edebi bir ezgi kazandırır.
Cennet romanı, siyah Amerikalıların beyaz baskısından kaçmak için kurulan ve tamamen siyahların yaşadığı bir topluluk olarak inşa edilen Ruby Kasabasında geçmektedir. Bu topluluk, dışlayıcılık, cinsiyetçilik ve geçmişe saplanma üzerinden kendi içsel baskı rejimini oluşturmuştur. Erkekler kasabanın düzenini ”koruma” içgüdüsüyle kadınları kontrol etme ve sınırlama hakkını kendilerinde görürler. Ruby Kasabası ”kendi cennetini” inşa ederken kadını dışlaması ve baskının toplumsal meşruiyetle nasıl içselleştiğini gösterir. Irksal ayrışmadan dolayı kurulan bu cennet, sadece belirli bir cins için cennet olarak görülür.
Merhamet romanı, 17. yüzyılın sonlarında köleliğin daha olmadığı dönemde geçer. Romanın merkezinde annesi tarafından ”daha iyi bir hayat” umuduyla beyaz bir çiftçiye verilen küçük Afrikalı kız Florens yer alır. Romanda farklı etnik kökenlerden gelen kadın karakterler aracılığıyla kadına yönelik baskının cinsiyet temelli değil; aynı zamanda ırk, sınıf, din ve sömürgecilik eksenlerinde çok katmanlı işlendiğini gösterir. Ataerkil mülkiyet sisteminin kadın bedenini nasıl denetim altına aldığını ve ”merhamet” adı altında eylemlerin bile kadınları özne olmaktan uzaklaştırdıklarını belirtir.
Tanrı Çocuğu Korusun romanında çok koyu tenli olduğu için annesi tarafından sürekli küçümsenen bir çocuk olan Bride‘ın travmalarını ve bastırılmış çocukluğunu ele alır. Fiziksel görünüşün -özellikle ten renginin- kadına biçtiği toplumsal değerin bireyi içten içten çürüttüğünü ele alır. Bu roman, kadınlara yönelik baskıyı ve şiddeti sadece fiziksel düzeyde değil; duygusal olarak ırkçılık, cinsellik üzerinden değer görme ve annelik gibi baskılar yoluyla kimlikleri ele alır. Toni Morrison, bu kitapla kadınların sadece korunmaya değil, kendini koruyabilecek güçte olduklarını fark etmeye ihtiyaç duyduğunu söyler.
Siyah Kadının Kadın Özgürlüğü Hakkındaki Düşünceleri

Üçüncü dalga feminizm, beyaz orta sınıf kadın deneyimini ”evrensel” kadın deneyimi olarak sunan anlayışı eleştirir. Toni Morrison 1971 yılında yayınladığı What the Black Women Thinks About Women’s Lib (Siyah Kadının Kadın Özgürlüğü Hakkında Düşünceleri) isimli makalesinde kadınların özgürlük mücadelesinin beyaz kadınların bakış açısına indirgenmesini reddeder. Siyahi kadınların özgün ve tarihsel ve toplumsal olarak farklı bağlamlara sahip olduğunu savunur. Siyah kadınların hem ırkçılıkla hem de cinsiyetçilikle mücadele ettiğini, dolayısıyla deneyimlerinin beyaz kadınlarınkinden farklı olduğunu belirtir. Bu makalenin yayımlandığı tarihlerde kadın hareketleri çoğu zaman beyaz ve zengin kadınların yaşadığı baskılara odaklanırdı. Toni Morrison da bu nedenle kadın hareketinin çoğu zaman sadece cinsiyet temelli baskılara odaklandığını ve bu nedenle siyah kadınların yaşadığı özgül sorunları göz ardı ettiğini belirtir. Toni Morrison, siyah kadınların özgürlük mücadelesinin hem ırksal hem de toplumsal cinsiyet temelli baskıları aynı anda hesaba katması gerektiğini savunur. Dolayısıyla bu makale, kesişimsellik düşüncesine öncülük eden erken bir metin olarak değerlendirebilir.
Feminizmin tek tip olmadığını ileri süren üçüncü kuşak feminizm kuramlarını döneminden daha önce Toni Morrison’un eserlerinde sıkça gözlemleriz. Morrison’un eserleri siyah kadınların hem ırksal hem de cinsiyet temelli baskılarla nasıl mücadele ettiğini ve bu baskılara karşı nasıl direndiklerini derinlemesine inceler. Onun yazıları, siyahi kadınların özgürlük mücadelesini ve bu mücadelenin feminist hareket içindeki önemini anlamak için önemli bir kaynaktır.
Kaynakça
Alexander, Kerri Lee. “Toni Morrison.” Ulusal Kadın Tarihi Müzesi, (2019).
Depci, Aytemis, Tanrıtanır, Bülent. ”TONİ MORRİSON’IN KATRAN BEBEK VE EN MAVİ GÖZ ROMANLARINDA KADINLARIN ÜZERİNDEKİ ÜÇLÜ BASKI”. The Journal of Academic Social Science Studies (2013)
Kara, Gökçen. ” Toni Morrison’ın Merhamet Adlı Eserine Yeni Tarihselci Bir Yaklaşım”. KARE- Uluslararası Karşılaştırmalı Edebiyat, Tarih ve Düşünce Dergisi 1. 10 (2020) : 1-32.
Kaya, Onur. ”Toni Morrison’un Paradise Eserinde Siyah Kadın Olmak ve Dinin
Önemi”. Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 9. 27/3 (2016) : 62-81.
Öztürk, Ahu, Bağcı, Asude. ” Azınlık Bir Grupta Değer Aktarımı: Toni Morrison’un En Mavi Göz Romanı Üzerinden Tematik Bir İnceleme”. Yaşam Becerileri Psikoloji Dergisi 4. 8(2020): 139-158.