Toni Erdmann, yönetmenliğini ve senaristliğini Maren Ade’nin yaptığı ve başrollerinde Peter Simonischek ve Sandra Hüller’in olduğu 2016 yapımı filmdir. Temelde bir baba-kız hikâyesi olan Toni Erdmann, 2016 Cannes Film Festivali’nde FIPRESCI Ödülü’nü kazanmakla birlikte o yıl eleştirmenlerin favori filmleri arasına girmeyi de başarmıştır. Aynı yıl Avrupa Film Ödülleri’nde “En İyi Film”, “En İyi Yönetmen”, “En İyi Kadın Oyuncu” ve “En İyi Erkek Oyuncu” dahil olmak üzere beş büyük ödül kazanmıştır. Döneminde çok ses getirip beğenilse de günümüzde arka planında kalmış bu film, baba-kız ekseninde, kimlik, iş dünyası, kapitalizm eleştirisi ve mizahın kurtarıcı gücüne dair katmanlı bir anlatı sunmaktadır.
-Dikkat! Bu yazı spoiler içerebilir.-
Şakacı Baba ve Ciddi Kız

Film, Winfried’in evine kargocu gelmesi ve ilk saniyeden itibaren yalnızca kendisini güldüren şakalar yapmasıyla başlar. Evinde yaşlı köpeğiyle yalnız bir hayat süren Winfried, okulda piyano öğretmenidir. İçinde bulunduğu durumları espriye dönüştürür fakat çoğu zaman bu şakalara karşılık bulamaz. Tatsız bir şaka sonrası olan o garip sessizlikler film boyunca yaşanır ve izleyiciye başkası adına utanma hissini uyandırır.
Birbirlerini uzun süredir görmeyen baba ve kız bir doğum günü kutlamasında buluşur. Babasının aksine Ines, son derece ciddi, disiplinli ve iş dünyasının ona dayattığı soğukluk ve mesafeye sahiptir. Babasının ciddiyetten uzak, çocuksu davranışları Ines’te pasif-agresif bir öfke yaratır. Bu buluşmada Winfried’in dikkatini bir şey çeker ve hikâye asıl burada başlar. Bahçede sürekli telefon görüşmesi yapıyormuş gibi görünen Ines’in aslında kimseyle konuştuğu yoktur. Kızının bu “mış gibi” davranışını yakalayan Winfried’in kafasında, Ines’in hayatıyla ilgili soru işaretleri oluşmaya başlar. Asıl oyuncunun kızı olduğunu fark eder. Belki de kızının gerçek bir hayatı olmadığını, sadece her şey yolundaymış, mutluymuş gibi davrandığını düşünür. Hem aklındaki soru işaretlerini giderebilmek hem de kızının giydiği bu maskeyi düşürmek için yeni bir karakter yaratır ve birden Ines’in hayatına dahil olur. İşte karşımızda takma dişleri ve komik peruğuyla Toni Erdmann.
Ines’in Erkek Egemen İş Dünyasındaki Yeri

“Feminist olsaydım, yanınızda çalışıyor olmazdım.”
Ines, uluslararası bir şirkette çalışan iş kadınıdır. Dışarıdan soğukkanlı, profesyonel ve güçlü bir duruşu vardır. Çalıştığı insanlar, patronları, müşterilerinin çoğunluğu erkektir. Bu eril topluluğun içinde kendini var edebilmesi ve saygı görmesi için mesafeli ve soğukkanlı olmak zorundadır. İş toplantılarında erkek meslektaşlarının sözünü kesmesi ya da onun fikirlerini geri plana atması, Ines’in sürekli kendini kanıtlamak zorunda bırakıldığını gösterir. Bu sahneler, onun profesyonel tavrının aslında bir savunma mekanizması olduğunun kanıtı gibidir. Hayatını sadece işinden ibaret kılan Ines, sosyal çevresi bile iş arkadaşlarıyla yine iş eksenindedir. Bu durum Ines’i yalnızlığa da sürükler. Fakat bu duygusuz görünümün altında yatan kırılganlığı film bize zaman zaman gösterir. Film, bir yandan baba-kız hikâyesini anlatırken diğer yandan da kapitalist düzen ve erkek egemen iş dünyasında kadına dayatılan zorlukları doğallık ve gerçekçilik çerçevesinde gösterir.
Babasının yani Toni Erdmann’ın ve hayatına dahil oluşuyla Ines’in dengesi bozulmaya başlar. Olur olmadık yerlerde yapılan şakalar, ciddiyetsiz ve ortama uygunsuz kaçan tavırlar Ines’in iş dünyasında kurduğu bu savunma mekanizmasını zorlar. Babasının ne yapmaya çalıştığına anlam veremez. Bir süre sonra babasının kurduğu bu oyuna eşlik etmeye, kendi karakterini esnetmeye başlar. Bunu en iyi doğum günü sahnesinde görebiliriz.
Mizahın Özgürleştirici Gücü

Her ne kadar Ines’in hayatını izlesek de, onu daha çok babasının gözünden görürüz. Örneğin, asistanı için Ines başarılı, disiplinli ve iş bitirici bir yöneticidir. Fakat babasının gözünde yalnız, mutsuz ve hayatı sadece işten ibaret bir kadındır. Filmden Ines’in yaşadığı hayattan memnun ya da mutlu olup olmadığına dair net bir cevap alamayız. Bu noktada Maren Ade cevabı seyirciye bırakır. Baba-kızın bu hem kuşak hem kişilik hem de dünya görüşü çatışması film boyunca bir çözüme bağlanmıyor gibi dursa da, final sahnesinde doruk noktasına ulaşır. Ines’in evinde düzenlediği doğum günü partisi, ani bir kararla çıplaklık partisine dönüşür. Ines üzerine giydiği tüm bu sahte kalıplardan kurtulmak ister gibi tüm giysilerini fırlatıp atar ve davetlileri savunmasız bir şekilde karşılar. Ines’in hayatında belki de ilk kez kuralları ve beklentileri bir kenara bırakıp kendini özgürlüğün ve utancın kollarına bırakır. Üstelik bunu babası gibi en beklenmedik ve tuhaf bir yolla yapar. Bu sahneden sonra gelen baba-kız kucaklaşması, onları ilk kez birbirlerine duygusal bir bağla yaklaştıkları bir barış anıdır. Çatışmanın çözümü büyük bir değişim ya da dönüşüm değildir, aksine hayatın akışı içinde yaşanan küçük bir kırılma ve farkındalıktır. Toni Erdmann, hayatın büyük değişimlerle değil, küçük kırılmalarla devam ettiğini göstererek son bulur.
Filmin fragmanına buradan ulaşabilirsiniz:
Kaynakça
- Aytaç, Senem. “Toni Erdmann: Sahte Baba Sahte Kız.” Altyazı Sinema Dergisi, 14 Tem. 2021,Web Erişim tarihi: 6 Eyl. 2025.
- Brody, Richard. “A Stilted Vision of a Declining Europe in ‘Toni Erdmann’.” The New Yorker, 21 Dec. 2016, Web. Erişim tarihi: 6 Eylül 2025.
- Koçak, Can. “Susuzluğumuzun Yenilmez Şövalyesi: Toni Erdmann.” Vesaire, 7 Mar. 2017, Web Erişim tarihi: 6 Eyl. 2025.


