Tomris Uyar, edebiyat hayatı boyunca kısa öykülerden oluşan on, uzun öyküden oluşan bir olmak üzere on bir öykü kitabı yazmıştır. Uyar, ilk dönem öykülerinde şiirsel, akıcı bir dil kullanırken 1980’den sonraki öykülerinde dönemin toplumsal ve siyasal değişimleri öykülerinin arka planını oluşturmaya başlamıştır. Yazarın öykülerinde yer alan siyasi baskılar ile karşı karşıya kalmış kimliksizleşen insan, ekonomik sıkıntılarla birlikte köşeye sıkışmış ve bunalmıştır.
Uyar, Gecegezen Kızlar eserinde bahsettiği masalların karakterlerinden, olay örgüsünden ve üslubundan yararlanarak yepyeni öyküler oluşturmuştur. Bu öyküleri meydana getirirken Uyar, metinlerarasılık bağlamında yararlandığı masalları alaya alır. Bir bakıma masalı deforme ederek başka bir forma dönüştürür.
Tomris Uyar’ın Öykülerinde İroni
Tomris Uyar toplumsal ve gündelik eleştirilerini ironi aracılığıyla, ince bir alayla gerçekleştirir kimi zaman direkt eleştirdiği de olur. Öykülerindeki mizahı ironiyle sağlar. Gecegezen Kızlar kitabındaki “Sue Ellen ile Recep’in Kaçınılmaz Karşılaşması” adlı öyküde bir film artisti olan Sue Ellen ile buluşma hakkı kazanan Recep’in ayrılık sahnesinde, Sue Allen’ın filmdeki bebeği için Recep’in karısının ördüğü patikleri, Recep vermeyi unutur, öykünün sonunda yazarın mizah üslubuyla karşı karşıya kalırız: “Sue Ellen! Sue Ellen! Patiklerini unuttun!” diye haykırır karanlıkta.
Tomris Uyar, yeni öykü tekniklerini denerken radyo oyunlarına benzer öyküler ortaya çıkarır. Uyar’ın Aramızdaki Şey adlı kitabındaki “Tahin Pekmez Günleri”, “Yavruağzı”, “Lal”, “Gül Kızılı” öykülerinde sadece sese dayalı radyo oyunlarına benzeyen öyküler yer alır. Yazar, “Lal” adlı öyküsünde bir radyo DJ’ine yazılan mektupları, faks mesajları ile yarı mizah ögesini yeniden biçimlendirerek kullanır.
Bunalım ve Hüzün
Tomris Uyar’ın öyküleri sosyolojik bir yelpazeye benzer. Bu yelpazede sosyal alandaki pek çok sorun ve bunların bireye yansıma biçimlerinin yanı sıra bu sorunlardan dolayı ortaya çıkan bunalım yer alır. Uyar’ın öykülerinde fark edilen ve zaman içinde değişkenlik göstermiş tavrı dikkat çeker. İlk yıllarda gayet umutlu bir bakış açısına sahip olan yazar, zamanla daha eleştirel bir tavra bürünmüştür. Değişen toplumsal ve siyasi ortamda bireyin kıstırılmışlığını gören Uyar, 70’lerde yazdığı öykülerinde bu sorunlara ironik, mizahi, şiirsel bir söylemle yaklaşır. Daha sonra ironi ile mizaha, soyutlama ve eleştiri yöntemlerini de ekleyerek dönemin tablosunu çizer.
Tomris Uyar’ın öykülerinde kişiler bazen bir mekana, bazen rüyaya ve hayallere sığınır. Geçmişe duyulan özlem, ekonomik sıkıntılar, bunalım bireyin kendine kaçmasına neden olur. Uyar’ın öykü kişilerinin son çareleri ise bu sınırlandırılmış dünyadan intihar ederek tüm bağlarını koparmak olur. Yazarın öykülerinde intihar eden kişilerin bu yenilgiyi yaşayarak ve uzun süren direnişlerinin boşa çıkmasından sonra intihar ederek bu direnişi sonlandırdıkları görülür.
Mizah ve Hüzün Dengesi
Tomris Uyar, Sekizinci Günah adlı eserinde yer alan “Kişisel Sorgulamalar” öyküsünde hayatın monotonluğuna ve bunun getirdiği hüzne acı bir ironi ile yaklaşır: “Hazır reçeller de fena değilmiş diyorlar ama bütün evi tutan, vişne ya da çilek kokusu hazır alınamıyor ki, değil mi?”
Yazar “Kelepir” adlı öyküsünde, yaşlı evli bir kadının içinde bulunduğu ruh halini ve etkisinde kaldığı karabasanı anlatır. Yaşlı ve karabasanlar gören bir kadın, yıllardır ayrı odalarda yatan kocası ve emektar hizmetçileri öyküde yer alan kişilerdir. Kadının anlattığı karabasanlar yüzünden kocası sıkılır ve evden çıkıp gider. Yaşlı kadının, evliliğinin başından beri iletişim kuramadığı bir erkekle aynı evin içinde hiçbir şey paylaşmadan yaşamış olduğu anlaşılır. Tomris Uyar, kocası tarafından anlaşılamayan yaşlı kadının karabasanlarla boğuşurken hayata tutunamayışını bize gösterir.
Öykülerde, hüznün içinde alayı barındıran konuşmalar dikkat çeker. Yazarın Gecegezen Kızlar eserinde “Sue Ellen ile Recep’in Kaçınılmaz Karşılaşması” adlı öyküde Sue Ellen ile Recep’in ayrılık sahnesinde Recep’in karısının ördüğü patikleri vermeyi unutup “Sue Ellen! Sue Ellen! Patiklerini unuttun!” diye karanlığa haykırması bunun en iyi örneğidir. Ayrılık anının hüznü karşısında mizahın yumuşatıcı etkisi hissedilir.
Uyar, Gecegezen Kızlar kitabında yer alan “Düşkırıcı” adlı öyküyü Pinokyo masalını deforme ederek yazmıştır. Öyküde yer alan “Babasının doğru dürüst yontamadığı ayaklarına Efendisi’nin bu halis kösele, kırmızı çizmelerini geçirişini.” cümlesi alayla birlikte içinde bir hüzün taşır. Aynı durum “Geleneksel yara almaz bacaklarıyla hızla yol aldı, yalnız arasıra, ağacın dişil damarlarından geçen soğuk işleyebiliyor ahşap yüreğine.” cümlesinde de geçerli. Bu cümle hem masala yapılan alaycı bir eleştiriyi hem de Pinokyo’nun hüznünü anlatır.
Kaynakça
Almalı, V., & Akçam, H. (2023). Tomris Uyar’ın Gecegezen Kızlar öykülerine masallar bağlamında metinlerarası bir bakış. RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, s. 500-511.
Gönül, G. E. (2017, Haziran). Tomris Uyar’ın “Düşkırıcı” İsimli Öyküsü Üzerine Anlatı Bilimsel Bir İnceleme. Söylem Filoloji Dergisi, s. 7-20.
Kadızade, E. (2011). Tomris Uyar’ın Öykücülüğü. Adana: Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Uyar, T. (2023). Gecegezen Kızlar. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.