Tiyatroya dair “İnsanı insana insanla insanca anlatma sanatı” tanımını mutlaka duymuşsunuzdur. Peki, insanı bu denli merkezine alan bir sanat olan tiyatro, neden ruhumuza iyi gelir? Hem oyuncu hem de seyirci gözünden, tiyatronun ruha nasıl dokunduğunu, çift perspektiften bakarak inceleyebiliriz.
Parlak Işıkların Altında: Oyuncu Gözünden Tiyatroya Bakış

Bir oyuncu için sahne, ışıkların altında mesleğini layıkıyla icra edebilmesine imkân tanımasının haricinde kendini ifade etme ve potansiyelini gerçekleştirebilme hazzına kavuşabilmesinin somut kesişimidir. Sahneye atılan her adımda, her prova sabahında, her oyun finalinde oyuncunun hisleri sanki hep ilk günkü gibidir. Aşkı taze, heyecanı yüksek ve tutkusu kuvvetli olan oyuncu için sahne maddi getirilerden çok daha fazlasıdır. Her provada, okunan her yeni oyunda, karakterini özümsemeye çalıştığı her anda oyuncu kendisini yeniden doğurur, büyütür ve gerçekleştirir. Bu sebeple tiyatro, oyuncunun yaşamla ilgili olup perde arkasında kalan anlar ile cesurca yüzleşmesine olanak tanır.
Oyuncunun sahnede hissettiği tüm duygular ve yüzleşme hali yani ışıkların altındaki her anı, seyircinin yüreğinde de hissedilir; böylece tiyatro, sahne ve salon arasında görünmez bir bağ kurar.
Gölgeden Duyulan Yüksek Alkışlar: Seyirci Gözünden Tiyatroya Bakış

Seyirci için tiyatro, sadece bir kafa dağıtma alanı değildir. Tıpkı oyuncular gibi seyirciler için de tiyatro; hisleriyle yüzleşme ve duyguları ile derin bir bağ kurma aracıdır. İzleyicinin attığı her bir kahkaha farkında olmasa da aslında onun hayatına dokunan bir çağrışımdır; duraksadığı her an kendisi ile yüzleşmesi için sunulan bir fırsattır.
Bir deneyim olarak tiyatro, seyircisine aynı zamanda kolektif bir an sunar. Birbirini hiç tanımayan bir grup insan, sadece sahnenin öteki tarafında oldukları için kolektif birlik hissedip beraber ağlayıp beraber gülmeyi tadarlar. Tiyatronun seyirci üzerinde bıraktığı büyü ise tam olarak bu anlardadır. Birleştiricilik ve deneyimin kolektif paylaşımı.
Empati

Empati terimi, ilk olarak 1890’ların sonunda kullanılmış ve “bir insanın kendisini karşısındaki bir nesneye yansıtması, kendini onun içinde hissetmesi ve bu yolla o nesneyi içine alarak/özümseyerek anlaması süreci” şeklinde tanımlanmıştır. Kişinin, kendisini başkasının yerine koyabilmesi ve onun duygularını anlayıp içselleştirebilmesi süreci, yani empati dediğimiz kavram aslında tiyatro sanatının insan ruhuna neden iyi geldiğini açıklar niteliktedir. Çünkü tiyatro, diğer sanatlara nazaran empatiyi en çıplak hissedebileceğimiz sanattır.
İzleyen, oynayan, yöneten ve bu sanata bir şekilde temas eden her kimsenin, empati yeteneğinin geliştiği ve gelişmekte olduğu görülmektedir. Oyuncu, karakteri ile ne kadar derin bir empati kurar ve onu içselleştirirse yöneten o denli çıkardığı işten keyif duyar. Bu zincir, empatinin seyirciye de yansıması ile sonuçlanır. İzlediği trajediyi veya komediyi içselleştirip, kendisini sahnedeki karakterin yerine koyan seyirci, işte tam o anda yaşadığı deneyimin en haz dolu noktasına ulaşmış, görünmez bağ oluşmuş ve kalpler birleşmiştir.
Kolektif Deneyim ve Evrensellik

Doğrudan insanla ve insanı anlamakla ilgili oluşu sebebiyle tiyatro, evrensel bir sanattır. Yüzlerce dilde çevirisi yapılıp dünyada defalarca kez oynanan oyunlar olduğu gibi sözsüz biçimde sahnelenen örnekler de mevcuttur. Evrenselliğin büyüsü ise işte bu noktada daha görünür hâle gelir. Diyalogsuz oyunlarda dahi, farklı kültürlerden gelen ve farklı dilleri konuşan seyircilerin benzer hisleri paylaşması kolektif deneyimi beraberinde getirir. Salon sanki tek bir yürek halinde atar, güler, ağlar… Bu ortak paylaşım, dokunduğu her ruhu tiyatroya daha sıkı bağlar.

Ülkemizden güncel bir örnekle devam edersek, yeni sezonda sahnelenmeye devam edecek olan YOLO production yapımı “Ahretlik” oyunu, hem sözsüz oluşu hem de oyuncuların maske kullanımı sebebi ile deneysel bir tiyatro deneyimini seyircisine sunuyor. Oyun, hayatlarının ileri evresinde olan iki kadın arkadaşın beraber yaşadığı evlerine konuk ediyor izleyicisini. Bazen çay kahve içtikleri anları, bazen televizyon karşısında uyuyakalmalarını bazense ansızın kapı çalınca kimin açacağı yarışına girmelerini izliyoruz bu iki tatlı kadının. Fakat hatırlayalım, tüm bunları oyuncuların yüzlerini görmeden ve seslerini duymadan deneyimliyoruz.
Oyunculardan biri olan Hazal Şahin “Oyun sözsüz bir oyun olduğu için seyircinin zihninde tamamlanıyor cümleler” diyor verdiği bir röportajda. Şahin, tek cümle ile derdimizi anlatıyor aslında, seyircinin zihninde tamamlanan ve evrensel yargılara dayanan bu deneyim kolektiflikle birleşip o harika sanat dalı hâline geliyor: tiyatro.
Kaynakça
Ersoy, Elif Gökçe, ve Ferdi Köşger. “Empati: Tanımı ve Önemi.” Osmangazi Tıp Dergisi, cilt. 38, sayı. 2, Mayıs 2016, ss. 9–17. DOI: 10.20515/otd.33993. 28.08.2025
Özkarar, Günsu. “Tiyatronun Yaşlı Ahretlikleri: İki Maskenin Hikayesi.” Mimesis Sahne Sanatları Portalı, 19 Nisan 2023, Web. 28.08.2025
Ahretlik | tiyatrolar.com.tr. tiyatrolar.com.tr/arsiv/ahretlik. 28.08.2025


