The White Lotus: Çağın Vebası | Yalnızlık-Mutsuzluk

spot_img

2021 yapımı HBO‘nun dizisi The White Lotus, bir çok ödül komitesinden adaylıklar alarak yıla adını yazdıran dizilerden oldu. Son olarak Emmy‘de yüksek sayıda adaylık kazanarak, hakkında konuşulmayı da sürdürdü. Bu dizide bir ya da iki kişiyi başrol olarak söylemek haksızlık olur, çünkü dizide yer alan her oyuncu neredeyse eşit şekilde dizinin gelişimine katkı sağlıyor. Bir mini dizi niteliği taşıyan ve toplamda 6 bölümden oluşan dizinin ikinci sezonunun da geleceği konuşuluyor. Farklı bir yerde, farklı bir otelde, farklı kişilerle ve farklı bir hikayeyle ikinci sezonunun çekilmesi planlanıyor.

Dizide yer alan oyuncuları şu şekilde sıralayabiliriz: Sydney Sweeney, Jennifer Coolidge, Alexandra Daddario, Murray Bartlett, Jake Lacy, Steve Zahn, Connie Britton, Brittany O’Grady, Natasha Rothwell ve dahası.

Dizide, tropik bir yerde otele konaklamaya giden bir grup insanın ve onlara hizmet eden çalışanların yaşadıkları anlatılıyor. Balayına gelen genç ve dikkat çekici bir çift, annesini kaybeden yalnız bir kadın ve bir ailenin otele geldikleri zaman aralığında yaşananlar seyirciye aktarılıyor.

Dizi adını otelin isminden alıyor. White Lotus Hotel…

Okyanusa sıfır konumda, düş gibi bir alana inşa edilmiş otelin üst düzey hizmeti sayesinde gelen herkes memnundur ve memnun ayrılmaktadır. Dolayısıyla otelin yorumları olumlu olduğu için kolaylıkla müşteri çekebilmektedir. Otel müdürünün çalışanlara ve misafirlere karşı tutumunun dikkat çeken detaylardan biri olduğunu söyleyebiliriz.

Eşcinsel olan otel müdürü, ilk bakışta bunu yansıtmıyor; ama dizi ilerledikçe eşcinselliğiyle ilgili yaşadığı deneyimler işini tehlikeye sokuyor.  Zengin insanların konakladığı, ama orta sınıf ya da fakir insanların çalıştığı bir otel The White Lotus. Öyle ki; hamile bir kadının iş ihtiyacı yüzünden hamileliğini saklaması ve daha işe başladığı ilk gün erken doğum yapması sonucunda yalanının ortaya çıkması olayıyla da insanların maddi farklılıkları anlatılmaya başlanıyor.

İnsanın Mutluluk Arayışı

Dizinin özünde anlattıkları; ırkçılık, cinsiyet ayrımcılığı, sınıfsal farklılık diyebiliriz. Hem de bunu izleyicinin gözüne sokmadan, büyük bir zarafetle yapıyor. Çağın bütün hastalıklarının ilmek ilmek işlenişini, dünyanın içindekileri bir oteldeki üç beş insanla dışarı kusmasını; izleyicide tahribat yaratmadan ustalıkla inşa edilen bir anlatı olarak izleme şansını yakalıyoruz.

Mutsuzluk için; insanı yakalayan ve yaralamadan bırakmayan derinlerdeki bir ruh değişimi diyebiliriz. Mutluluğun gelir dengesiyle, çok fazla imkana sahip olmakla ya da kağıt üstünde kusursuz giden bir hayatla ilgisi yok. Bir başkasına çok küçük görünen bir nedenle bile ağır bir mutsuzluğu garanti edebilir insan.

Ancak mutluluk için de biraz çabalamak gerekmiyor mu?

Sahip olunanların kıymetini bilmek, azla yetinmek, olayları büyütmemek, her şeyin mükemmel olmasını beklememek…

Mutluluk temelde yakalanması çok zor bir durum değilken, mutsuzluk için daha çok çabalamak diye de bir şey var. Tüm bu etkenler birleşip çağın hastalıklarını ortaya çıkarıyorlar.

Çağın Vebası: Yalnızlık – Mutsuzluk

Balayına gelen çift dışarıdan bakınca birbirine çok aşık gibi görünen iki kişiyken, hikaye ilerledikçe aslında birbirlerine o kadar da aşık olmadıklarını anlıyoruz. Paraya ve nüfuzuna verdiği önemle dikkat çeken ve her şeyi bu şekilde çözebileceğine inanan bir adam profiliyle; evliliğini mutlu olmak üzerine kurgulamış, çalışmaya devam etmek isteyen azimli bir kadın profilini izliyoruz. Balayı için ödedikleri suit yerine, aşağı yukarı aynı değerde farklı bir odaya yönlendirildiklerini fark edip, balayı boyunca bunun peşine düşen Shane karakterinin iticiliğine şahitlik ediyoruz. Aynı odayı farkında olmadan iki farklı çifte satıp, bunun üstünü bir şekilde kapatmaya çalışan otel müdürü Armond haklı demiyoruz; ama Shane’in eşi Rachel‘ın odadan memnun olmasına rağmen (oda gayet güzel) bunu böylesine takıntı haline getirip, tüm balayı tatili boyunca bununla uğraşması da Shane için şımarık bir insan portresi çiziyor. Haklı olmasına rağmen bu tavır seyirciyi rahatsız ediyor. Yaşadıkları bu talihsiz durum sayesinde birbirlerini daha iyi tanıyan bu çiftin, balayı tatilindeki iki insandan hiç beklenmeyecek bir karar almasını izliyoruz. Aslında kararı Rachel alıyor demek daha doğru olur. Mutlu bir balayı çifti olarak geldikleri otelden çok farklı bir şekilde ayrılıyorlar.

Yalnız başına otelde konaklamaya gelen orta yaşlı bir kadın olan Tanya‘nın, otele gelme amaçlarından ilki ölen annesinin küllerini, tıpkı annesinin istediği gibi okyanusa bırakmaktır. Bunu yapabilmek için epey desteğe ihtiyaç duyduğunu gözlemliyoruz. Yalnızlığın fazlasıyla etki ettiği Tanya karakteri, annesinin kaybıyla daha fazla yalnızlaşmış biri olarak karşımıza çıkıyor. Annesinin küllerini serpmek demek, bir bakıma annesinin onu bir kez daha terk etmesi anlamına geliyor. Yaşadığı psikolojik çöküntüye otel çalışanlarından Belinda destek olmaya çalışıyor. Aslında işe de yaramaya başlıyor. Bu arada Tanya; otele gelen bir adamla tanışıp, onunla romantik bir macera da yaşıyor. Son bir hafta boyunca yaşadıklarından sonra, arınmış ve içinde bulunduğu durumu idrak ederek otelden ayrılıyor.

Anne, baba, iki çocuk ve onlara eşlik eden bir arkadaş… Bir ailenin birlikte yaptıkları senelik tatilleri aracılığıyla, ailenin yapısal bütün özelliklerini öğrenme şansı yakalıyoruz. Başarılı ve etkin bir iş kadını olan anne rolündeki Nicole, bastırılmış bir baba olan Mark, uyuşturucu madde kullanan kızları Olivia ve asosyal sayılabilecek erkek çocukları Quinn… Bir de Olivia’nın en yakın arkadaşı olmasına rağmen, onlardan haz etmeyen Paula

Bu beş kişilik aile grubu aynı odayı paylaşıyorlar. Dışarıdan kusursuz görünen bu ailenin, aile içi dinamiklerindeki çatlaklara tanıklık ediyoruz. Çocukların anne-babaya karşı tutumları, anne ve babanın arasındaki soğukluk, aile olmanın getirdiği sorumluluklar ve tüm bunların nasıl olmaması gerektiğine dair ders verir nitelikte bir izlenim bırakıyor.

Otele yalnız başına gelen Tanya da yalnız, dört kişilik bir aileye sahip olan Nicole de yalnız. Balayı için otele gelen çift bile kendi içlerinde yalnızlar hatta. Çünkü iletişim kurmak sadece konuşmak değildir. Kurulan cümleler karşı tarafa geçmiyorsa konuşmanın ne anlamı var, diyebiliriz. Bazen de ortada hiç ses yoktur, ama iki insanın birbirlerini anlamaları daha kolaydır.

Yalnızlıksa çoğu zaman mutsuzluk getirir insanlara.

Diğer taraftan otelde çalışanların da hayatlarına dair detaylar izletiyor. Keyifli bir yaz dizisi gibi başlıyor, ama tüm o güzel manzaraların ve rahatlığın içinde; insanların asla tatmin olamamasını, hep daha fazlasını istemeleri, tüm zenginliklerine rağmen gerçek anlamda asla mutlu olamamalarına şahit oluyoruz.

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Söylenti Aylık Frekans

Söylenti Müzik Frekansı ile sonbaharın gizemli, esintili ve en sevilen zamanlarına, Ekim ayına hoş geldiniz! Önerilerimiz sizin için hazır.

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Editor Picks