2011 yılında müzik dünyasına Trilogy Mixtape dönemi albümleriyle hızlı bir giriş yapan Abel Makkonen Tesfaye ya da sahne adıyla The Weeknd, bugüne kadar ikonikleşen şarkıları ve sinematik bir görsel şölen sunan müzik videoları ile birçok rekora imza attı. 4 Grammy ödüllü The Weeknd, farklı dönemlerde kendini yeniden keşfetmesiyle dikkat çekerken, birçok eleştirmen ve hayranları tarafından günümüzün Michael Jackson’ı olarak değerlendiriliyor.

Her yeni albüm öncesi Instagram’daki paylaşımlarını silerek yeni bir era başlangıcının mesajını veren The Weeknd, en yeni paylaşımlarıyla “After Hours” (2020) albümü ile başlayan ve “Dawn FM” (2022) albümüyle devam ettirdiği üçlemenin sonuna geldiğini bizlere müjdeliyor. Üçlemenin son ve üçüncü ayağı “Hurry Up Tomorrow” albümü 31 Ocak 2025’te tüm dünyayla buluşacak. Yeni albümden yayınlanan şarkılar “Dancing in the Flames”, “São Paulo” ve “Timeless” ile The Weeknd, pozitif, eğlenceli ve hatta romantik bir dönemin sinyallerini veriyor. Triology’nin tamamlanmasıyla beraber The Weeknd sahne adını kaldırıp müzik kariyerine Abel olarak devam edeceğini sık sık dile getiren şarkıcı, bir röportajında şu sözlerle bu hayalinden bahsediyor;
“Şu anda üzerinde çalıştığım albüm, The Weeknd olarak yaptığım son albüm olacak. Bunu yapmak zorundayım. The Weeknd olarak söyleyebileceğim her şeyi söyledim. Hala müzik yapacağım, belki Abel olarak, belki de The Weeknd olarak. Ama yine de The Weeknd’i bitirmek istiyorum. Ve sonunda bunu yapacağım. Kesinlikle o kimliği geride bırakıp yeniden doğmak istiyorum.”¹
Belki de The Weeknd olarak son kez dinleyeceğimiz üçlemenin, genel karanlık ve bizi varoluşsal sancılarla baş başa bırakan ilk iki albümünü hızlıca incelersek aslında üçüncü albüm Hurry Up Tomorrow’un yeni bir başlangıca duyulan sabırsızlığı anlattığını albümün adından da anlayabiliriz. Bir an önce sahne isminden kurtulup, Abel Tesfaye olarak kendini tekrar yaratmak isteyen şarkıcı için “Tomorrow” (Yarın), bu geçişin gerçekleşeceği gelecekteki anı simgelerken, bu değişimi sabırsızlıkla bekleyen The Weeknd, aslında Hurry Up Tomorrow derken “yarının” bir an önce gelmesini diliyor.

The Trilogy
Herkesin, duygusal olarak erişilemez ve ilişkideki toksik kişi olduğunu kendisinin de fark ettiği dönemleri olmuştur. “After Hours”, temasal olarak kalp kırıklığı, şehir yalnızlığı ve ruhsal yetersizliği, kadınlar, parlak ışıklar ve popülerlik ile iyileştirme arayışı olarak yansıtsa da “Dawn FM” daha çok varoluşsal bir krizin içinden bizlere sesleniyor. Eylül ayında, “Hurry Up Tomorrow” albümünün adı ve teması, Brezilya’nın São Paulo kentinde düzenlenen bir geceyle duyurulurken, albüm, After Hours ve Dawn FM’in oluşturduğu hikayeyi tematik olarak tamamlayacak bir kapanış sunuyor.
Spotify’da yaklaşık 118 milyon aylık dinleyiciye ulaşan The Weeknd, “Starboy”, “Blinding Lights” ve “The Hills” gibi hit şarkılarıyla tanınsa da şarkıcının daha az bilinen ve popülerlik kazanamamış gizli cevher eserleri olabilir mi? Milyonlarca kez dinlenen eserlerinin gölgesinde kalan bu şarkılar da özel bir keşfi hak ediyor.

After Hours
The Weeknd’in kariyerinin zirvesi olarak kabul edilen After Hours, yalnızca müzik dünyasında değil, sinematik estetiğiyle de büyük yankı uyandırdı. Abel’ın yarattığı sinematik evren, atmosferik yapısıyla Martin Scorsese’nin dramatik anlatımlarından ve David Lynch’in sürrealist tarzından izlerle karşımıza çıkıyor.² Karanlık ve gerilim dolu kısa filmleri ve müzik videolarıyla The Weeknd, hayranlarına sadece işitsel değil, görsellikle de etkileyen bir deneyim sunuyor. Bu benzersiz yaklaşım, Abel’ın sanatsal vizyonunun bir yansıması olarak öne çıkıyor. Ayrıca albümün ismi, Martin Scorsese’nin 1985 yapımı “After Hours” filminden geliyor. Super Bowl devre arası performansıyla taçlanan bu dönem, The Weeknd’in en görkemli projelerinden biri olarak kabul ediliyor.

After Hours, Spotify üzerinden 13.5 milyar dinleyiciye ulaşmasına rağmen, albümün Deluxe versiyonunda aslında bir çok insanın gözden kaçırdığı 3 tane de bonus şarkı bulunuyor. “Final Lullaby”, “Missed You” ve “Nothing Compares” isimli şarkılar, albümün üzgün, buğulu ve kayıp havasını aslında en iyi yansıtan parçalar olmalarına rağmen, diğer The Weeknd şarkıları kadar popüler değil. Bir kez dinlendiğinde bile The Weeknd hayranlarının favorileri arasına giren, gerçekçi bir ayrılık ve özlem şarkısı olarak öne çıkan Nothing Compares’i inceleyelim.
Karanlıklardan Geçmişe Bir Yakarış: Nothing Compares
The Weeknd’in After Hours albümünün deluxe versiyonunda yer alan “Nothing Compares”, sanatçının kendine özgü melankolik tarzını ve duygusal derinliğini dinleyiciye güçlü bir şekilde aktaran bir parça. Abel, şarkılarında genellikle kaybettiği sevgilisine karşı duyduğu pişmanlık ve özlemleri dile getirirken, duygusal ve psikolojik çatışmalarını merkeze alır ve çoğunlukla kendini suçlar. After Hours şarkısında da kaybettiği kadına olan aşkını asla aşamayacağını en hakiki şekliyle yansıtan The Weeknd, aşkın ve ayrılığın karşılaştırılamaz ağırlığını bu şarkıda en gerçekçi haliyle anlatıyor. Abel şarkıda, romantik anlardan ziyade sevgilisiyle birlikte paylaştıkları boşluk hissini eşsiz buluyor.
Hikayenin kötüsü olmanın ağırlığını dinleyicinin iliklerine kadar hissettiren Nothing Compares, pişmanlığının itirafı olmasının yanı sıra, The Weeknd’in kendi içinde bu duyguyla nasıl başa çıkmaya çalıştığının da bir yansıması.
Prodüksiyon açısından şarkı, minimal ama etkileyici bir yapı sunarken, synth ağırlıklı altyapı, The Weeknd’in melankolik vokalleriyle uyum içinde ilerliyor. Şarkının atmosferi, hem soyut hem de samimi bir his yaratırken, dinleyiciyi Abel’ın çelişkilerle dolu iç dünyasına davet ediyor. Arka plandaki elektronik tonlar ve sade ritimler, şarkıya modern bir hava katarken, bir yandan da sanatçının 80’ler etkisini barındıran imza tarzına göz kırpıyor.
Keşfedilmeyi hak eden bu şarkı, The Weeknd’in sadece bir müzisyen değil, aynı zamanda bir hikâye anlatıcısı olarak yeteneğini de gözler önüne seriyor. Nothing Compares, romantizmin karanlık ve yıkıcı yanlarını cesurca ele alırken, dinleyiciyi derin düşüncelere sevk ederek empati ve özlem dolu bir sarmalın içine çekiyor. Bu şarkı, Abel’ın duygusal ve sanatsal evreninin en çarpıcı örneklerinden biri olmasına rağmen, yeteri kadar öne çıkarılmaması, bu gizli cevherin geniş kesimlere ulaşmasının önünü kesiyor. Hem sanatçı hem de dinleyicileri tarafından ihmal edilen Nothing Compares, ortaokul-lise zamanlarında emo olup, yetişkin hayatında bu melankoliyi daha popüler şekillerde yaşatmak isteyen herkes için harika bir ağlama şarkısı.

2020 yılında raflarda ve dijital mecralarda yerini alan After Hours, birçok hayranının en sevdiği albüm olarak günümüzde popülerliğini korumaya devam ediyor. 5 yıl öncesinden gelerek kalp kıran bir nostalji gibi hiç eskimeyen “Nothing Compares” ve kendisinin eşlikçisi “Missed You” taze ayrılıklar ve kalp kırıklıkları için hala en iyi alternatif şarkılar arasında. Yeni albümden daha pozitif ve romantik bir etkileşim alırken, kalbı kırılanlar ya da üzgün şarkılarla yaşayanlar “Nothing Compares”i Spotify veya diğer birçok dijital müzik kanalından mutlaka dinlemeli.

Kaynakça
“The Weeknd & Lily-Rose Depp Set the ‘Idol’ Record Straight”. W Magazine. Web. Erişim Tarihi: 21.01.2025
Movie References in The Weeknd’s After Hours You Never Noticed. Moviefone. Web. Erişim Tarihi: 21.01.2025