The Unbearable Weight of Massive Talent: Nicolas Cage’in Aşk Mektubu

Berfin Sayarsoy
Berfin Sayarsoy
oradaydık ve şimdi buradayız
spot_img

 

Nicolas Cage, kendisini tanımayan birine anlatılması oldukça zor biri. Dram filmlerinde oyunculuğuyla oldukça başarılı bulunan ama aynı zamanda kalitesi oldukça şüpheli ucuz filmlerde de boy gösteren bir oyuncu olarak akıllara kazındı. The Unbearable Weight of Massive Talent, Cage’in kendisini oynadığı ve büyük oranda kendisiyle yüzleştiği iç ısıtan bir film olarak karşımıza çıkıyor.

Kendine Has Bir Oyuncu

Cage, internette kendisinden bolca söz ettiren ve şaka malzemesine dönen fakat aynı zamanda hatırı sayılır kişilerce ciddi bir oyuncu olarak da anılan bir aktör. O, saf enerjisi ve karizma gücüyle hem kitleleri eğlendirebilen hem de içinde bulunduğu tuhaf bağımsız filmlerde de yer almaya devam eden üretken bir aktör. On yıllarca, kendisinin film afişinde olması bile bilet satışlarının artmasına giden bir anahtar olarak görüldü. Nicholas Cage, her zaman internetin mizah unsuru olmaktan daha fazlasıydı. Kendi kuşağının en iyi oyuncusu olarak anılıyor fakat aynı zamanda, boş durduğu yıllarda bir dinozor kafatası satın alabilmek için kendisine verilen herhangi bir rolü üstlenecek bir oyuncu olarak da alay konusu oluyor.  Nicolas Cage ile ilgili bir başka şey, aynı zamanda halkın ne istediğini de tamamen anlamasıdır. Yalnızca refleks olarak bile, izleyicinin farkında olan ve her satırında ifadesiyle bile beklentileri karşılayabilen bir sanatçıdır.

Eleştirmenler ve izleyiciler, Cage’in, özellikle nevrotik bir tip oynarken, büyük bir yeteneğe sahip olduğunu bilse de, 2010’ların sonlarında, oyuncunun seçim çerçevesi statüsünün arkasında olduğu gibi göründüğü birkaç yıl oldu. Ancak Cage’in kariyeri bir sarkaç gibiydi. Bir yönde sallandığında, hayranlar diğer yöne dönüşü kucaklamaya hazır ve istekliydiler. Enerjik aktör, film yıldızı ve internet şakalarının ilham perisi, 2021 yılında Michael Sarnoski’nin Pig filmiyle kariyerinin en çok övülen performanslarından birini verdi. Yine de, en son ve en belirgin şekilde The Unbearable Weight of Massive Talent, bir tür orta nokta kariyer methiyesi olarak iş görüyor. Nicolas Cage’i şimdiye kadarki en cesur rolüne getiriyor: Kendisi. Ancak The Unbearable Weight of Massive Talent’in agresif eğlencesinin altına daldığınızda, yüzünüzde yürek burkan bir gülümseme bırakacak iç karartıcı bir kurtuluş eylemi bulacaksınız. Cage’in o duygulu tavşan gözleriyle, kadife gibi sesiyle hemen hemen her şeyi yapabileceğini zaten biliyoruz. Bu nedenle, pek de cüretkar olmayan bu kendi kendisiyle alay etme eylemine katılmaya istekli olması kimseyi şaşırtmamalıdır.

Kendini Oynamak

The Unbearable Weight of Massive Talent, Cage’i kendisinin kurgulanmış bir versiyonunu oynarken izlediğimiz bir aşk mektubu. Nick Cage, kariyerindeki düşüşe ve finansal strese daha fazla göğüs geremez ve milyon dolarlık bir çek için zengin bir süper hayranın doğum gününe katılır. Cage’in bilmediği şey, bu süper hayranının tehlikeli bir suç patronu olduğudur. Kısa süre sonra oyuncu, suçluyu alt etmek için bir CIA operasyonuna katılır ve bu durum onu en ünlü rollerinden bazılarının özelliklerini tekrar gün yüzüne çıkarmaya zorlar. Bu film, Cage’in gerçek hayatının ve ekrandaki kişiliklerinin bir internet simgesi haline gelmesine yol açan yönlerini kucakladığı bir meta komedi. The Unbearable Weight of Massive Talent’in büyük trajedisi, Nick Cage’in her istediği olurken, insanların çıldırmasıyla, hayatın kendisinden daha geniş bir kişilikle kötü filmleriyle ilgili şakalarla ve daha büyük filmlerinin yüceltilmesiyle yüzleşmesini görmektir.

Filmin çekiciliği, Nicolas Cage’in kendisi gibi davranmasını izlemek olsa da, The Unbearable Weight of Massive Talent’in hala bir hikayesi var: Hikaye, Cage’in aynı zamanda bir silah satıcısı olan ya da olmayan İspanyol milyarder Javi Gutierrez için bir partiye katılmayı kabul etmesini anlatıyor. CIA’in Cage’e onlar için casusluk yapması için yalvarmasına rağmen, sonunda Javi ile arkadaş oluyorlar. Sahip olduğı manik kişiliği, Nick Cage’in tamamı yerine, salıverilmek isteyen bir canavar olarak tasvir ediliyor. Bu kişilik, Cage’in işini kendilerinden üstün tutmasından bıkmıştır. Bunun sebebi Nic Cage’in muhtemelen elde etmek için yola çıktığı kariyerin, sahip olduğu kariyere kıyasla çok melankolik olmasıdır. Buradaki Wild at Heart yıllarında bir zamanlar sahip olduğu film yıldızı kişiliğini geri kazanma mücadelesi, bunun yerine sonsuz bir küçük bağımsız geçit töreni üzerinde çalışırken, hikayenin merkezi bir bölümünü oluşturuyor.

Samimi Bir Yüzleşme

Gormican, Cage’in senaryosunu yedek bir planı olmadan yazdı. Tüm projenin, oyuncunun kendisiyle dalga geçmek isteyip istemediğine bağlı olduğunu yönetmen de kabul ediyor. Gerçek ve kurgusal Cage’in sette harmanlanması, Cage’in, “gerçek” Nicolas Cage’in belirli bir repliği söylemeyeceği konusunda ısrar ettiği, ardından Gormican’ın oyuncuya bir karakteri canlandırdığını hatırlattığı ilginç çatışmalara yol açmış. Gormican, filmdeki Nic’in en düşük noktası diye açıkladığı sahne için direktif verdiği vakit, Nicolas Cage’in zaten bunu kendi hayatında deneyimlediği cevabını almış. Gormican, nevrotik ve endişeli Cage’e takıntılı olduğunu vurguluyor. Kendisi için en iyi Cage versiyonunun, nevrotik olan olduğunu söylüyor.

The Unbearable Weight of Massive Talent, bir noktadan sonra Nicolas Cage’i internet mizahı haline getiren o filmlere dönüşüyor. İlk kısım, Nick Cage’in kamuya açık kişiliğine ve bunun hayatını ve kariyerini nasıl etkilediğine, daha ciddi şeyleri sıradan sinema izleyicilerine satmak için yalnızca büyük, abartılı aksiyonlu filmlerini nasıl yaptığına odaklandıktan sonra, kendisi de bu filmlerden birine dönüşüyor. Film, zaman zaman Nicolas Cage Sinematik Evreni tarzı hatırlatma mizahına biraz fazla kaçıyor. Ancak film, kendine ait oldukça orijinal büyük komedi taşlarını oturturken parlıyor. Cage ve Pascal’ın kimyası, filmi daha izlenilebilir kılıyor. İkisinin ilişkisi, filme farklı bir samimiyet katıyor. Filmin aksiyon kısmı, komedi tarafının gerisinde kalıyor. Araba kovalama sahneleri, mütevazi bir şekilde bütçelenmiş bir filmin sahip olduğu tek şey olsa da bu durum çoğunlukla şakaları yavaşlatmaya hizmet ediyor. Bu film, Nicolas Cage’in kendisiyle yüzleştiği ve kariyerine yazdığı bir aşk mektubu diyebiliriz. İzlerken de bittikten sonra da, izleyicide tadımlık bir haz bırakıyor. Daha dolu olabilecek bu film özellikle Cage’i seven izleyicide daha fazlasını görme isteği uyandırıyor. Yine de, Massive Talent’in saf sevgisine kapılmamak zor.

Kaynak

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

“Cadılar Mutfağı” Tablo İncelemesi: Ötekileştirmenin Görsel Hafızası

Frans II Francken’in Cadılar Mutfağı tablosu, cadı avı döneminin toplumsal korkularını, kadınlık temsillerini ve şeytan imgelerini çarpıcı biçimde yansıtıyor.

Sonbahar Ruhunu İliklerimize Kadar İşleyen 13 Şarkı

Yazı geride bırakıp sonbaharın derinlerine inerken sonbahar havasını yansıtan 13 şarkıyı sizler için derledik!

Three Kilometres to the End of the World Film İncelemesi: Utanç

Three Kilometers to the End of the World, kayırmacı ilişkilerin ve zehirli bir ataerkil kültürün hakim olduğu bir toplumun klinik bir resmini çiziyor.

Bouquet of Sunflowers Tablosunu Anımsatan Şarkılar

Bu yazımızda sizlere ünlü empresyonist ressam Monet'nin "Bouquet of Sunflowers" tablosunun anımsattığı şarkıları derledik.

5 Maddede William James: Deneyimin Felsefesi ve Pragmatizmin Doğuşu

William James, pragmatizmden bilinç akışına uzanan fikirleriyle modern felsefe ve psikolojinin yönünü değiştirdi; deneyimi, hakikatin ölçütü haline getirdi.

Camus’nün Yabancı’sı: İnsan Toplumdan Kopunca Ne Hisseder?

Camus'nün Yabancı'sı, toplumdan kopmanın duygusal ve psikolojik nedenlerini, yalnızlığın özgürlükle kesiştiği anlar ile gözler önüne serer.

Kodlarda Saklı Ayrımcılık: Yapay Zekâ Cinsiyetçi mi?

Yapay zeka, insanlığın önyargılarını dijital biçimde yeniden üreterek cinsiyetçi kalıpları pekiştiriyor; ancak adil veri ve çeşitlilikle daha eşit bir gelecek mümkün.

Pim’s Poffertjes & Pannekoekenhuis: Hollanda Usulü Krepler

1986’dan beri hizmet veren Pim’s Poffertjes & Pannekoekenhuis, Hollanda’da krep ve poffertjes keyfi için sıcak ve samimi bir durak!

One Battle After Another Film İncelemesi: Katmanlı Bir Savaş Hikâyesi

Paul Thomas Anderson'ın büyük sükse yaratan yeni filmi One Battle After Another, politik bir aksiyon olarak karşımıza çıkıyor.

The Rolling Stones – Paint It, Black ve Psikoloji Çerçevesinde İncelemesi

The Rolling Stones'un karanlık ruh halini müziğe gönüştürdüğü başyapıt; Paint It Black

Editor Picks