Vizyona girdiği andan itibaren sinema dünyasına damgasını vuran ve uzun bir süre film severler arasında isminden söz ettirmeye devam edecek olan The Substance, özgün senaryosu ve başarılı oyunculuklar sayesinde akıllara kazınan bir eser oldu. Çarpıcı, orijinal bir yapım olan The Substance filmini sevenlerin keyifle seyredebileceği benzer filmleri sizin için listeledik!
Perfect Blue (1997)

Satoshi Kon tarafından yönetmenliği üstlenilen eser, korku/gizem türünde psikolojik gerilim unsurlarını ustalıkla işleyen bir anime olarak sinema arşivlerinde yerini alıyor. Eski bir pop star, yeni bir oyuncu olan Mima ve ona korkutucu derecede takıntılı bir hayranının ana karakterlerini oluşturduğu bir anime olan Perfect Blue, psikolojik sınırları zorlayan ve rahatsız edici unsurları bünyesinde barındıran bir film.
Gerçek ve hayal ürünü olan arasındaki ince çizgiyi, manipülasyonun ürkütücülüğünü ve kişilikler arası karmaşayı kusursuz detaylarla izleyiciye sunan eser, Japon film endüstrisinde vazgeçilmez yapıtlar arasında bulunuyor. Perfect Blue; şov dünyasının baskısı, kadın bedeni üzerinden hakimiyet, kimlik krizi gibi ögeler aracılığıyla The Substance ile paralellik gösteren ve The Substance’ın seyirci kitlesini tatmin edecek filmlerden biri.
X (2022)

Ti West‘in sevilen ve yavaş yavaş kültleşmeye başlayan X serisinin ilki olan yapım; bir yetişkin filmi çekim ekibinin 70’lerde, şehirden uzakta, Texas’ın kırsal bir yerleşkesine yaptığı kısa süreli bir seyahati irdeliyor. Bu seyahatin barındırdığı korkunç sırlardan habersiz olan ekip, yaşlı bir çiftin vahşet dolu cinayetlerinin baş kahramanı olarak buluyor kendilerini. Kadın bedeninin nesneleştirmesi, geraskofobi (yaşlılık korkusu), intikam gibi faktörleri bünyesinde bulunduran X, slasher türünde bir korku filmi olarak arşivlerde yerini alıyor.
Filmde yaşlı kadın karakter olan Pearl, ardında bıraktığı seneler içerisinde gençliğini yitirmesi sonucu keder ve haset içerisinde boğuluyor. Hissettiği öfke ve yetersizlik duygusu, başta Maxine Minx (Mia Goth) olmak üzere genç kadınları yok ederek onlardan kendince intikam alma isteğini körükleyerek tatmin duygusunu besliyor. Toplumun gençliği yüceltmesi, yaşlıların yetersizlik ve ‘son tüketim tarihi’ geçmiş yaftası yapıştırılarak hor görülmesi Pearl’ün bedeninde barınan öfkeyi daha da harlıyor. Türlü paraleller aracılığıyla izleyiciye The Substance’ı anımsatan eser, seyircinin Elisabeth Sparkle‘ın gençlik tutkusunu Pearl karakteri sayesinde de görebilmesini mümkün kılıyor.
Alien (1979)

Bilim kurgu filmi denince akıllara ilk gelen eserlerden biri olan Alien (1979), beş devam filmi çekilen ve seyirci kitlesini kırk seneden fazladır koruyan başarılı Alien bir serisinin ilki olarak isminden hala söz ettiriyor. Body horror türünde bir film olan Alien, bedenin istilaya uğramasını ve vücudun grotesk biçimde evrilmesini ustalıkla işleyen yapımlardan biri.
Filmde Xenemorph isimli uzaylı, insan bedenini konak olarak kullanarak bir tehdit oluşturuyor. Facehugger evresiyle canlı bir organizmanın yüzüne yapışarak yumurtalarını bırakan Xenemorph, Chestbuster evresinde kuluçka dönemini sonlandırarak kullandığı canlının göğsünü parçalayarak çıkıyor ve bu görüntü adeta doğumu simgeliyor. İrade dışı, bilinçsizce gerçekleşen bu dönüşüm ise yabancı bir varlık tarafından ele geçirilmekle noktalanıyor. The Substance’ta ise gençleşme süreci kontrolsüz ilerleyerek Elisabeth’i tüketiyor ve sonu sadizmin pençesine teslim olmakla çözümleniyor.
Alien filminde bu yaratık fiziksel bir tehditken, The Substance’ta güzellik ve gençlik takıntısının sebep olduğu bir metamorfoz. Her iki filmde de beden, kendine has özelliklere sahip bir tür yeniden doğumun aracı olarak kullanılıyor.
The Neon Demon (2016)

Moda dünyasında hüküm süren ayrımcılığı, genç ve güzel görünmeye olan takıntının kadınlar arasında neden olduğu kıskançlığın gelebileceği tehlikeli boyutları seyirciye sunan eser, tıpkı The Substance filminde olduğu gibi dış görünüşün çekiciliğinin bir güç kaynağı olarak görüldüğü ve bu gücün kimlik kaybına yol açabileceği gerçeğini inceliyor.
Nicolas Winding Refn‘in yönetmenliğini yaptığı The Neon Demon, genç ve oldukça alımlı olan Jesse‘nin (Elle Fanning) model olma arzusuyla sektöre hevesle adım atması ancak attığı bu adımın tahayyül edemeyeceği korkunç sonuçlar doğurmasını konu alıyor. Görsellik ve renklerin etkileyici kullanımı yönünden bir şölen oluşturan eser, koyu kontrastların baskın geldiği rüyamsı sahneleriyle de izleyicinin beğenisini kazanma konusunda fazlasıyla başarılı. Body horror (Beden korkusu) türünde bir film olan The Neon Demon, bedenin metalaştırması ve güzelliğe dair eleştirilerle sinemaseverleri düşünmeye iten yapımlardan biri.
Possession (1981)

Zihinsel ve fiziksel başkalaşımın sınırlarını zorlayan bir eser olan Possession (1981), Isabella Adjani‘nin müthiş oyunculuğu sayesinde sinemaseverlere bambaşka bir seyir deneyimi sunan filmler arasındaki sarsılmaz tahtını koruyor. Psikolojik bir korku, dram filmi olan yapımda beden ve ruhun kontrol edilemeyen dönüşümü bir kadın, bir anne ve bir eş olan Anna üzerinden anlatılıyor. The Substance filminde olduğu gibi bedenin değişimine eşlik eden ruhsal bir çöküş, hapsolma hissiyle aktarılıyor.
Kadın vücudu üzerindeki toplumsal baskıların eleştirildiği Possession, psikolojik bir savaşın dışavurumu niteliğinde. Anna karakterinin zihnindeki imgeleri, hafızasının bulanıklığını artan gerilim ve rahatsız edici atmosfer eşliğinde seyrediyoruz ardımızda bıraktığımız her sahnede. Çift benlik, bölünme, ayrılma temasını düşündürücü unsurlar eşliğinde aktaran eser; toplumsal dinamikler ve beklentilere uyma dayatmasının yıpratıcılığını ilmek ilmek işleyen unutulmaz sahnelere sahiplik eden bir film olarak zihinlerde yer ediniyor.
Death Becomes Her (1992)

Kara komedi ve fantezi temalarının baskın geldiği Death Becomes Her (1992), sonsuz gençlik ve güzelliğe ulaşma arzusuyla büyülü bir iksir içen Madeline Ashton (Meryl Streep) ve Helen Sharp (Goldie Hawn) isimli iki arkadaşın ağır bedeller ve fedakarlıklar ödemek zorunda kaldıkları bir süreci inceliyor. Gençlik uğruna dönüşümün absürd ve komik ögelerle göz önüne alındığı yapım, toplumun genç görünme özelinde kadınlara yaptığı baskıyı mizahi bir üslupla işliyor.
Dinç ve çekici kalmanın yıkıcı etkilere neden olduğu film, estetik algılarının zorunlu kılındığı ve kadınların birbirleriyle hudutsuzca rekabet etmek zorunda bırakıldığı bir dünyaya itilmesinden bahsediyor. Sue ve Elisabeth karakterlerinin bitmeyen çekişmesini anımsatıyor bu benzerlik bizlere. Bedenin deforme olması ve kurtuluşu olmayan bir yola girilmesi, güzellik sektörü ve kitlelerin senelerdir kadınların belleklerine işlediği genç ve arzulanan olma beklentisi; kadınların yaşamlarını mücadele içerisinde sürdürmesine yol açıyor.
–
Kaynakça
Brenker Abby, ”Horror Review: Possession (1981)”, lunaticsproject.com, 2022, web. Erişim tarihi: 1.04.2025
Ebert Roger, ”Alien”, rogerebert.com, 2003, web. Erişim tarihi: 1.04.2025
Kapak Görseli: luxtimes.lu
Önerilen filmlerin yapım tarihlerinin genişliği arasında çok güzel ortak noktalar yakalamışsın Substance ile. Özellikle Possession’ı izlerken hisettiğim hislerle Substance’ı izlerken hissettiğim hisler neredeyse aynıydı. İncelemeni çok beğendim.