The Son Film İncelemesi: Parçalanmış Bir Baba-Oğul İlişkisi

Editör:
Aleyna Kavak
spot_img

2020’de vizyona giren Father filmiyle  En İyi Uyarlama Senaryo Oscarını kazanan Florian Zeller’ın devam filmi niteliğinde olan The Son filmi; başarılı bir aile dramının örneği olarak karşımıza çıkıyor. 2022 yılında 79. Venedik Film Festivali’nde prömiyerini yapan film, yönetmenin 2018’de sergilenen aynı adlı tiyatro oyunundan uyarlanmıştır. Senaryosunu Zeller ve Cristopher Hampton’ın kaleme aldığı 123 dakikalık hiikayenin müziklerini başarılı film müziği bestecisi Hans Zimmer yaparken filmin başarılı prodüksiyonu ile izleyicinin beğenisini toplamıştır.

angkea.store

Başarılı Film Kadrosuyla The Son 

Parçalanmış bir ailenin sorunları etrafında şekillenen filmin sağlam bir oyuncu kadrosu olduğunu söyleyebiliriz. Filmde ebeveynlerinin boşanmasından etkilenerek psikolojik sorunlar yaşayan Nicholas karakterine Zen McGrath hayat verirken, sorunlu oğluyla yeniden bir bağ kurma çabasına giren baba karakteri Peter’a Hugh Jackman hayat vermiştir. Peter’ın eski eşi Kate’i Laura Dern, boşanmadan önce tanışıp aşk yaşadığı yeni eşi Beth’i Vanessa Kirby canlandırmıştır. The Father filminden hatırladığımız derns hastası baba karakteri olan Anthony Hopkins, bu filmde Peter’ın sorunlar yaşadığı babası rolündedir. Başarılı oyunculuklarıyla filmin sürükleyici kurgusunu taçlandırmış olan oyuncular; nesilden nesile akratıran aile travmalarını, baba-oğul ilişkilerini ve ailenin çözülmesi meselesini izleyiciye en iyi şekilde aktarırlar.  

angkea.store

Film Ne Anlatıyor?

Peter’in yeni eşi Beth’in yeni doğmuş olan bebeklerine söylediği ninni ile açılışını yapan film, mutlu bir tasviri yaparak başlamaktadır. İlerleyen dakikalarda zilin çalması ile Peter’in boşandığı eşinden olan oğlu Nicholas’ın eve gelir. Bir aydır okula gitmeyen ve yaşamında psikolojik olarak zorluklar yaşayan Nicholas karakterinin sahneye girişi ile kurgu hareketlenir. Yoğun bir iş hayatına sahip olan Peter; işi, yeni kurduğu hayat düzeni ve Nicholas’ın problemleri arasında sıkışıp kalmış olan bir karakterdir. Annesi ile birlikte yaşayan ve bu durumdan hoşnut olmayan Nicholas, babasının evine gelmek ister. Peter’ın yeni eşi Beth bu isteği başta hoş karşılamasa da Peter’ı sevdiği için kabul etmek zorunda kalır. Nicholas’ın eve gelmesiyle beraber artarak devam eden sorunlar, Peter karakterinin oğluyla geçirdiği bir tatil anısını hatırlama ile beraber gösterilmiştir. Okula gitmesi ve hayatına çeki düzen vermesi beklenen oğul karakteri; yaşadığı bunalımdan, anne ve babasının  ayrılığından dolayı gitgide daha kötü bir hale gelir. Yatağının altında sakladığı bir bıçakla kendine zarar veren Nicholas, bu durumun öğrenilmesi sonucunda babası ile kavga etmeye başlar. Olaylar bu noktada iyice hareketlenmeye başlar ve Nicholas bileklerini keserek hastaneye kaldırılır. Hastanede psikolojik tedavi görmesi gereken Nicholas, Peter ve Kate’i ikna ederek eve döner. Mutlu bir aile profilinin çizildiği çözülme sahnesinde; Nicholas anne ve babasına veda cümlelerini söyleyerek Peter’ın babasından kalan silah ile kendini vurur. Film Peter’ın Nicholas’ın iyileştiğini düşünerek kurduğu bir hayalle son bulur. 

angkea.store

Kopmuş Aile Bağları

Film Nicholas’ın melankolik ruh halini başarılı bir şekilde izleyiciye yansıtırken; ebeveynleri boşanmış ergenlik çağındaki bir çocuğun nasıl tepkiler verebileceğine de eğilir. Kate ve Peter’ın boşanmasından dolayı etkilenen Nicholas; kendini depresif ve bunalımlı ruh halinden kurtaracak motivasyona sahip değildir. İçinde bulunduğu durumu kabullenemeyen Nicholas, ailesinin yeniden bir araya gelmesini içten içe istese de bu durumun imkansız olduğunu bilir. Parçalanmış aile tasvirinin ustaca gösterildiği filmde, Hugh Jackman’ın başarılı oyunculuğunun takdire şayan olduğunu söylememiz gerekir. Filmin bir sahnesinde Nicholas’ın durumunu konuşmak için Kate ile buluşan Peter; Kate’in bir yaz tatili anısını hatırlatması ile eski güzel günleri düşünür. Filmin devamında sekanslar halinde gösterilen yaz tatili anısı ile aslında karakterlerin, eskiden güçlü bir aileye sahip olduklarını görmekteyiz.  Yoğun bir iş hayatına sahip olan Peter ve Kate’in yaşadıkları sorunlar yüzünden ayrılmalarından kısa bir süre önce; Peter bir düğünde görerek aşık olduğu Beth ile ilişki yaşamaya başlar. Beth ile ilişkilerden bir bebekleri olması ile Peter’ın eski ailesi ile bağı biraz daha zayıflar. Nicholas’ın Filmin ilk dakikalarında Peter’ın evine gelişi ile zayıf olan aile bağları üzerinden izleyiciyi düşündürmeyi amaçlar ve bu amacı filmin sonuna kadar sürdürmeyi başarır. 

angkea.store

Döngüsel Bir Baba-Oğul İlişkisi 

Ailevi sorunlarından dolayı travmatik bir dönem geçiren Nicholas, Peter’ın yoğun ve yorucu hayatında aile dinamiklerini sorgulamasına sebep olur. Peter, oğlunun içinde bulunduğu karmaşık durumla beraber ve Kate ve Beth ile yüzleşmek zorunda kalır. Her iki ailenin de sorumluluklarını üstlenmek zorunda olan karakterimiz, geçirdiği zor dönem neticesinde uzun zamandır görüşmediği babasıyla görüşmek ister. Tıpkı Peter gibi yoğun bir iş hayatına sahip olan Anthony Hopkins’in canlandırdığı baba karakteri; mesafeli ve egoist bir karakter olarak karşımıza çıkar. Bu sahnelerde Peter ve babasının diyaloglarıyla, sağlıksız bir baba-oğul ilişkisinin örneği seyirciye gösterilir. Nicholas gibi babasıyla sorunlar yaşayan Peter, baba-oğul arasındaki kopukluğu kendi babasıyla olan travmatik geçmişinden bahsederek anlatır. Bu noktada babasının zamanında annesi ve kendisine yaptığı haksızlıkları hatırlayan Peter’ı babasından ayıracak olan şey ise Nicholas’a daha fazla ilgi göstermesi olacaktır. Fakat ne kadar ilgi ve alakasını oğlundan esirgememişse de, zayıf bir yaratılışa sahip olan Nicholas; yaşadığı acılara ve kendine zarar verme dürtüsüne karşı koyamaz. 

Florian Zeller‘ın yönetmenliğini yaptığı The Son, dağılan bir ailede kendi bunalımlarını bir kenara koyup oğullarının büyümenin zorluğu karşısında yaşadığı buhranlı hale yardım etmeye çalışan anne-babanın dramıyla son bulur. Görüntü yönetmenliğini Ben Smithard‘ın yaptığı film, koyu renk teması ile birlikte karakterlerin yaşadığı sıkıntılı hali izleyiciye hissettirmeyi başarmıştır. Başarılı oyuncu kadrosu ve Hans Zimmer‘ın bestelediği dokunaklı besteleri ile kendinden söz ettiren filmi, dram severlerin mutlaka izleme listelerine eklemeleri gerektiğini söyleyebiliriz. 

Yazımızın sonuna gelmişken sizleri filmin fragmanı ile baş başa bırakıyoruz, şimdiden iyi seyirler! 

 

Kaynakça

  • Görseller: Cine Serie, “The Son“, angkea.store. 
  • Wikipedia, “The Son (2022)“. 
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Amerikan Edebiyatında 4 Yalnız Kahraman

Amerikan edebiyat tarihinin en önemli temsilcileri haline gelmiş kahramanlarımızın ne kadar soyutlanmış bireyler olduğunu farketmiş miydiniz?

Editor Picks