The Skin I Live In: Esir Alınmış Kimlik

Arşiv
Arşiv
Söylenti Dergi'de geçmiş zamanda yazar olan dostlarımızın eserleri bu hesapta arşivlenmektedir. Yazar onayı olduğu sürece kaynak göstererek kullanmak serbesttir.
spot_img
spot_img

Pedro Almodovar bu filmiyle yine yapmış yapacağını. Bizi Antonio Banderas‘la buluşturan, Queer sinemanın önemli temsilcilerinden olan ünlü İspanyol yönetmenin bu filmi dudağınızı uçuklatacak bir kilitli kalma hikayesi… Bir bedende kilitli kalma, bir aşkta , bir odada, bir suçta kilitli kalma.. 2011 yılı yapımı olan film, Almodovar hayranları için alışıldık olsa da ilk defa izleyenlenler için şaşırtıcı bir kurgu ve senaryoya sahip. Yazımızın buradan sonraki kısmının sürprizbozan  içerdiğini söyleyerek film incelememize geçelim.

Festivallerden birçok ödülle dönen filmimiz belli bir zamanda geçmiyor, yönetmen zaman örgüsünü geri dönüşlerle seyirciye gösterme gereği duyarsa bize yazılı olarak bildiriyor.

Film , kıyafetleri parçalayıp kendi derisine benzer kıyafetler dikmeye çalışan toplum normlarında kusursuz bir kadının çıplak olmayan çıplaklığıyla başlıyor. Almodovar cinsiyet ve kimliğin üzerindeki etkileri üzerine adeta kışkırtıcı bir ders veriyor. Kadın karakterimiz Vera’ya Almodovar filmlerinden alışkın olduğumuz İspanyol güzellerden Elena Anaya can veriyor. İşini öylesine güzel yapıyor ki filmin sonunda meseleyi anladığımızda karakterle ne kadar güçlü bir şekilde bütünleştiğini  bir kez daha anlıyoruz. Ve erkek karakterimiz, Antonio Banderas… Gençlik yıllarından Almodovar sinemasıyla tanışan ve hayranı olan Banderas, Dr. Robert karakteriyle filmimizin başrolünü Anaya ile paylaşıyor.

Vera, herkese tanıdık gelen bir odaya hapsedilmiş ve üstünde sadece derisinin aynısından bir deri kostüm giyen kusursuz güzellikte ve durumu şaşırtıcı derecede kanıksamış bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Diğer karakterlere tanıdık gelmesi seyirciyle özdeşleştirilmiş ve bedende hapis olan cinsiyet ve kimlik algısına dikkat çekilmiş. Bu kadın neden bu odada hapsedilmiş? Neden bu kadar sakin? Neler oluyor derken film izleyiciyi içine çekmeye başlıyor. Evdeki hizmetçi Marilia’nın yıllardır görmediği oğlu Zecca hırsızlık suçundan aranan kötü karakter olarak tasvir ediliyor ve  karnaval sayesinde giydiği kostümüyle gizlenerek gelebildiğini söylüyor. İlginç olan şu ki seçtiği kostüm kaplan kostümü. Almodovar burada eril gücün ilkel dürtülerin arkasına gizlenişini simgelerken  Vera’nın izlediği bir belgeselde bir kaplanın  ceylana saldırışını izletiyor bizlere . Bu istenmeyen misafirin gelmesiyle de hikaye derinleşiyor, Vera’yı tanıdık bulan bir karakterle daha karşılaşıyoruz ve yavaş yavaş ipuçları toplamaya başlıyoruz. Peki  bu ipuçları ne kadar doğru tarafa çekiyor izleyiciyi? İşte tam burada Almadovar zekasına toslayacağınızı belirtmek isteriz.

Dr. Robert ise tıp etiğine tezat çalışmaları olan , insan genomu üzerinde çalışmalar yapan başarılı bir plastik cerrah. Çalışmalarını hayvanlar üzerinde denediğini söyleyen fakat gizli bir şekilde gözlerden uzak ev-kliniğinde projelerini Vera üzerinde deneyen ve bu şekilde de hayvan haklarına ve günümüzde de farkındalık yaratılmaya çalışılan tıpta hayvan etiği üzerine de dikkat çekmek ister. Çünkü “hayvanlarda denedim” dediklerini bir insan üzerinde yapmış ve etkilerini gözle görülür şekilde karşımıza çıkarmıştır.  Vera’yı hikayede konumlandırabilmemiz için geçmişe dönük hikayeler anlatılıyor filmde . Dr. Robert’ın tüm vücudu yanan eski eşi ve eve gelen hizmetçinin istenmeyen oğlu ile bağlantıları oturtmaya başladığımız sırada kaplan Zecca, Vera’yı  doktorun eski eşi Gal zannediyor. Yıllar önce Zecca ve Gal birbirlerine aşık olmuş ve Robert’i aldatarak kaçarken araba kazası yapmışlar ve Gal bu kazadan ağır derecede yanıklar ile kurtulmuştur.

Zeca Vera’ya tecavüz ediyor. Bu rahatsız edici sahneyle birlikte film ilk tokadını atıyor oysaki o Gal değildir peki Vera kimdir? Vera’nın kendi varlığını sorgulamaya başlaması da bu sahneden sonra başlıyor. “Sanki beni tanıyormuş gibi konuşuyordu..” Evet, bu sırada ‘senaryoyu kafamda oturttum‘ demeye başlıyorsunuz. Olsa olsa Vera Dr. Robertin eski eşidir veya ona benzeyen birisidir. Peki bu kadın nasıl iyileşti derken bir yandan da plastik cerrahi detayları oldukça iyi işlenmiş, bilim kurgu filmi etkisi de veren birtakım çalışmalar görüyoruz. Kafamızdaki soru işaretleri çoğalırken tekrar bir geri dönüş yaşıyoruz 6 yıl öncesine.. Doktorun bir düğünde kızı Norma ile yaşadıklarını, kızının psikolojik sorunlarının nasıl başladığını, tıpkı Vera gibi bir tecavüze maruz kaldığını anlıyoruz. Norma’nın intihara sürüklenme kısmı anlatılırken tecavüzcüyle tanışıyoruz; Vincente… İşte ipler burada kopuyor. Dr. Robert kızının ölümünden onu suçlu bulmuş ve ona kendi gizemine ve saplantılarına uygun bir ceza vermek istemiştir. Vincente’yi kusursuz bir kadın haline getirmek.. Eve gelen meslektaşlarıyla vajinoplasti (vajen oluşturma) ameliyatı yaptıklarında aslında Vera’nın kim olduğunu, nasıl işkencelerden geçtiğini anlıyoruz.

Vera ‘nın İspanyolca da “gerçek” demek olduğunu belirtelim(1). Sahte bir bedende sahte bir cinsel kimlik..Bu noktada Almadovar sinemasına hayran olmamak mümkün değil. Bir tecavüze karşı verilen ceza tartışılır ancak “yaşa ve gör” cezası içimize su serperken doktorumuzun kendini başka bir boyuta taşıdığını izliyoruz. Tıpkı bir odada kilitli bırakılan Vera gibi bir saplantıda kilitli kalan bir doktor haline geliyor.

Filmin can alıcı kısımlarından birisi ve hatta filme adını da veren kısım, içinde yaşadığımız vücutların, hatta bulunduğumuz dünyanın asıl içimizde olanın ne kadar dışında olduğu. Bunu da kadrajların tüm film boyunca oldukça geniş kullanılırken Vera’nın tv izlediği kısımda karşımıza çıkan, küçük bir ekrana sığdırılmış yoga hocasının söylediklerinden çıkarabiliriz;

“İnsanın sığınabileceği tek bir yer vardır. Kendi içimizde bir yer. Kendimizden başka kimsenin ulaşamayacağı ve tahrip edemediği bir yer. Bu yere ulaşmanın tek yolu çok eski bir yöntem olan yogadır. O yerde huzur, sükûnet, özgürlük bulursunuz ama o yere ulaşmak ancak yoğun ve sürekli çalışmayla olur.”

Sınırlarımız ne olursa olsun içimizdeki o yerde sadece kendimizde sığındığımızda kaçış yolu bulabileceğimizi görüyoruz. Ne geçmiş ne de gelecek , hepsiyle bir bütün ama en çok da anda ve kendi içimizde buluşmak…

(1) https://filmloverss.com/la-piel-que-habito-icinde-yasadigim-deri/

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.