The Old Oak Film İncelemesi: Geçmişin Gölgesi Geleceğin Umutları Arasında

Editör:
Asiye Tuna Deniz
spot_img

The Old Oak (Umudunu Kaybetme) filmi, İngiltere’nin kuzeydoğusundaki bir maden kasabasında maden ocağının kapanmasıyla kasabada kalanlar ile iç savaştan kaçan bir grup Suriyeli göçmenlerin kasabaya sığınması etrafında gelişen olayları ele alır. İnsanlık dersinin verildiği bu filmde birlik ve dayanışma, umut ile inşa edilen bir dünyaya konuk olur.

The Old Oak filmi, 76.Cannes Film Festivali’nde ilk gösterimini yapmış ve emekliliğini ilan eden Ken Loach’a üçüncü kez Altın Palmiye Ödülü’nü kazandırmak için yarışmıştı. Filmlerinde bireysel sorunlardan toplumsal sorunlara doğru yol izlemeyi seven yönetmen Ken Loach, senaryosunu Paul Laverty’in yazdığı The Old Oak filminde hikâyeleriyle ön plana çıkan TJ Bannatyne (Dave Turner), Tania (Debbie Honeywood), Yara (Elba Mari) adlı karakterlerin aracılıyla kasabadaki yerli halk ve Suriyeli göçmenlerin hayatlarına tanık oluruz. Loach, sıradan insanları, gelir adaletsizliğini, işçi haklarını, emek sömürüsünü, göçmen sorunlarını, sınıf çatışması, cinsiyet eşitsizliği, zorbalık gibi sorunları anlatılması gerektiği gibi bu filminde de yer veriyor.

Değişen coğrafyalarda ve yeniden çizilen haritaarda, farklı din ve ırklardan insanlar bir araya gelirken, Ken Loach izleyiciye filmin başında bir soru yöneltir: “Bu iki topluluk beraber yaşamanın bir yolunu bulabilir mi?”

Yazının bundan sonraki kısmı spoiler içermektedir.

Yolculuğa Çıkan Hayatlar

Filmin açılış sahnesi,  siyah beyaz fotoğraflar ve konuşmalar eşliğinde bizi 2016 yılında, İngiltere’nin kuzey bölgesinde bir kasabaya götürüyor. Otobüsten inen Suriyeli göçmenlerin kasabaya yerleşmek için geldiği sırada, bir grup kasabalının öfke dolu sözlerine maruz kaldıkları ve istenilmedikleri görülür. Öfke dolu sözler, tacizler devam ettikçe siyah beyaz fotoğrafları çeken kişinin otobüsün içindeki Suriyeli göçmen Yara (Elba Mari), olduğunu anlıyoruz. Newcastle üniformalı genç bir kasabalı, fotoğrafların çekilmesinden rahatsız olur ve Yara’nın çantasından fotoğraf makinesini izinsiz alır. Tartışmanın sonunda fotoğraf makinesinin yere düşüp kırılmasına sebep olur.

Filmin açılış sekansında sinematografisiyle umutsuz ve kasvetli bir atmosferi başarıyla yansıtan Ken Loach, bu filminde de daha önceki filmlerinde çalıştığı görüntü yönetmeni Robbie Ryan ile çalışmış. Ken Loach, kamera kullanımında; doğal ışık kullanımı ve el kamerasıyla yaklaştığı sahnelerde gerçekçi yaklaşımları ön plana çıkararak, izleyiciyi filmin en başından sonuna doğru karakterlerin yaşadıkları zorlukları içsel bir yolculuk şeklinde yansıtarak, merak uyandırıyor.

Fotoğraf Makinesinin Ardında: Umut Ve Gücü Görmek

“Eğer İşçiler sahip oldukları gücün farkına varırlarsa ve onu kullanma özgüvenine sahip olurlarsa dünyayı değiştirebilirler. Ama asla yapamadık.”

The Old Oak Barı’nın sahibi TJ, kırılan fotoğraf makinesinin yerine Yara’ya, amcasının kullanmadığı fotoğraf makinelerinden birisini hediye etmek ister. Ancak Yara, fotoğraf makinesinin kendisi için özel ve kıymetli olduğunu belirtir, TJ’in teklifini kabul etmez. Bunun üzerine TJ, Yara’nın fotoğraf makinesini tamir ettir. Fotoğraf makinesini babasının satın aldığını, rejim karşıtı babasının, kardeşini ararken Suriye’de izini kaybettiklerinden bahseder. TJ’de, amcasının çektiği fotoğraflarda maden ocağının açık kaldığı zamanlarda insanların nasıl birlik ve dayanışma içinde olduğunu, maden ocağının grev zamanlarını Yara’ya anlatır. Geçmişin bıraktığı izlerin eşliğinde dostlukları başlar. Yara karakterinin iç yolculuğu; savaşın bıraktığı izler, yıkımlar, ayrılıklar, görmek ve yaşamak istemediği parçalarıdır. Doğduğu topraklarda nasıl yaşamak istediğini seçemese de fotoğraf makinesiyle nasıl fotoğraf çekeceğini ve yaşayacağını seçer. Kelimeleriyle anlatamadıklarını, çektiği fotoğraflarla anlatır, umut ve güç bulur.

Senaryo karakterlerin derinliklerine indikçe, yaşadıkları içsel yolculuğun devamıyla o içsel derinliği ve karmaşıklığı sunuyor. Loach, bireysel bir yolculuktan, toplumsal bir yolculuğa doğru ilerleyen o beklentiyi bu filmde de karşılıyor. Tek bir kişiyi, bir aileyi, dar bir alanda mercek altına aldığı hikâyelerden çıkardığı genel sonuçları kendi tarzında eleştirisini yapıyor. Her bir oyuncu, karakterlerinin derinliğini ve yaşadıkları toplumsal sorunların bireysel etkilerini ustalıkla sergiliyor. Dave Turner’ın, (TJ) özellikle kasabanın kapanan maden ocağından sonra yaşadığı zorlukları ve yeni hayata adaptasyon çabalarını canlandırdığı sahneleri oldukça dokunaklıdır.

The Old Oak Müdavimleri ve Kasaba

Eğer İşçiler sahip oldukları gücün farkına varırlarsa ve onu kullanma özgüvenine sahip olurlarsa dünyayı değiştirebilirler. Ama asla yapamadık.”

Filmin adını taşıyan The Old Oak Bar”, kasaba sakinlerinin sosyal ilişkilerini sürdürebildikleri, sıradan insanların uğradığı ve sohbet ettiği, sosyalleştiği kasabanın tek mekânı, buluşma noktasıdır. Kazanç saylayamasa da TJ, müdavimler ve yerli halk için barı ayakta tutmaya çabalar. 30 yıl önce faaliyet gösteren maden ocağının kapanmasıyla işsizlik artmış ve kasaba dışarıya göç vermiştir. İş gücü, nüfusun kalabalık olduğu zamanlar da evlerin değerini artırırken, dışarıya göçün etkisiyle yabancı şirketler açık artırma yöntemiyle evleri sahiplerinden daha ucuza satın almışlardır. Bu nedenle, göçmenler için uygun ve yaşanılabilir bir bölge, kasaba haline gelmiştir. İş gücünün zayıflaması ve ekonomik kriz nedeniyle yerli halk yoksullaşmıştır. Kasabadaki gençler, iş bulma imkânlarının zayıf olması nedeniyle vakitlerini aylaklık ve zorbalık yaparak geçirirler. Film sıklıkla hem bireysel trajedilere hem de daha geniş toplumsal yapılara eleştirileri içeren sahnelere yer verir.

Onlar ve Biz Ayrımı

“Bunca şeyi nasıl alıyorlar?”
“Tamamı yerel halk tarafından paylaşıldı. Bunların hepsi ikinci el eşyalar.”
“Biliyorum, ama son zamanlarda her şeyi alıyor.”
“Evet, ama her şeyini kaybettiler. Bu ülkeye geldiklerinde sırtlarındaki elbiselerden başka hiçbir şeyleri yoktu.”
“Keşke benim de bir bisikletim olsaydı.”

Kasaba, Suriyeli göçmenlerin gelişiyle ikiye bölünmüştür.  Kendi iç savaşlarından kaçan yardım alan Suriyeli göçmenler ve geçimlerini sağlamakta, beslenmekte zorlanan yerli halk olarak kasaba ikiye ayrılmıştır. Bu ayrıma ekonomik sıkıntılar, sınıf çatışması, cinsiyet eşitsizliği, din, ırk ayrımı da girmektedir. Yerli halk ve çocuklar, Suriyeli göçmenlerin ikinci el eşyalarla yardım almalarını, garipserler ve kıskanırlar. Loach, politik meselelere değinmeyi ihmal etmez. Dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan İngiltere’de küçük bir kasabada yaşamalarına rağmen, konforlu bir yaşamdan uzak ve her türlü imkâna sahip olmadıkları görülür. Yerli halkın da sağlıklı beslenmeye ve temel ihtiyaçlarını karşılayacak alım gücü yoktur. Ken Loach, dünyadaki gelir adaletsizliği, eşitsizlik mesajını doğrudan, bilinçli olarak seyirciye verir.

Birlik ve Dayanışma

“Umut etmeyi bırakırsam kalbim atmayı bırakır.”

TJ’in, The Old Oak Bar’ının 20 yıldır kilitli kalan salonunda müdavimler toplantı yapmak için kullanmak ister. Yerli halk ve Suriyeli göçmenleri kaynaştırmak isteyen Tania ve Yara’da bir yemek organize etmek için salonu kullanmak ister. Ayrımcılığa neden olmak istemeyen TJ, her iki tarafın isteklerine karşı çıkmak için kendince sebepleri vardır. Marra’nın kaybıyla yaşadığı dönüm noktası TJ’i, Yara ve Tania’nın desteğiyle,  30 yıl öncesinden gelen “Birlikte yemek, yemek insanları bütünleştirir.” fikriyle kilitli salonun insanları bir araya getirecek bir ortam olarak kullanabileceklerine inandırır.

Bu fikri destekleyen kasabalılar ve göçmenlerin desteğiyle salon tamir edilir, yiyecekler getirilir. Ekonomik olarak zor durumda olan, iyi beslenemeyen kasabalı çocuklar, zorbalığa uğramamak ve dışlanmamak için salonda gizlice yemek yemeyi tercih eder. Tamir edilen salon; 30 yıl önceki gibi kalabalığa, gülen yüzlere, doyan karınlara bir kez daha sahiplik yapar.  Kırık bir fotoğraf makinesinin tamiriyle başlayan dostluk, birlikte yenilen yemek ve sanatın paylaşımı, yardımlaşmayla insanları bütünleştirir ve kaynaştırır.

Umut Etmek Güç İster Ama Onu Yıkmak İsterler

“Umut etmeyi bırakırsam kalbim atmayı bırakır.”

Bu birlik ve dayanışma uzun sürmez. Salon, müdavimler tarafından sabote edilir, elektrik ve su tesisatı bozulur, kullanılamaz hâle gelir. Geçmişin gölgesinde, geleceğin umutları arasında birlik ve dayanışmanın son bulması üzerine Yara’nın babasının hapiste öldüğü haberi de gelir.

Filmin sonuna doğru Ken Loach’un filme başlarken sorduğu soru aklımıza gelir. “Bu iki topluluk beraber yaşamanın bir yolunu bulabilir mi?” Ayrımcılığa rağmen birlikte yenilen yemeklerin insanları bütünleştirdiği gibi cenaze ve ölümler; insanları din, dil, ırk ve acı gözetmeksizin ortak duygu da birleştirir, bütünleştirir. Ken Loach insanlara, yaşamın ve umut etmenin kıymetini, insanlığımızla yüzleşmemiz gerektiğini bir kez daha hatırlatır. Belki de beraber yaşamanın bir yolu, köklerini toprağa salmış bir meşe ağacı gibi birlik beraberlik içinde inşa edilen bir dünya ile mümkün olabilir.

Filmin fragmanına buradan ulaşabilirsiniz.

Kaynakça:

Ken Loach: Sosyalist Sinemaya İngiliz Bağımsız Sinemasından Bakış (soylentidergi.com)

The Old Oak Film Eleştirisi ve Yorumlar – OrtaKoltuk

Ken Loach’un ‘veda mesajı’: Umudunuz varsa özgüveniniz de vardır – Diken

The Old Oak (2023) – IMDb

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.

Yusuf Atılgan’ın Evreninde 5 Farklı Tema

Yusuf Atılgan’ın metinlerinde yalnızlık, yabancılaşma, aidiyetsizlik, bastırılmış arzular ve bitmeyen bir arayış birbirine karışır.