İlk kez The Conjuring 2 (Korku Seansı 2) evreninde karşımıza çıkan ve 2018 yılında kendi yolculuğuna başlayan kötü rahibe kılığındaki şeytani varlığı konu alan The Nun, ikinci filmiyle tekrar korku severlerin karşısına çıkıyor. Yönetmenliğini daha önce The Curse of La Llorona (Lanetli Gözyaşları 2019) ve The Conjuring: The Devil Made Me Do It (Korku Seansı 3: Katil Şeytan 2021) filmlerinden tanıdığımız Michael Chavez üstleniyor. James Wan ve Gary Dauberman tarafından yaratılan karakteri Akela Cooper, Ian Goldberg ve Richard Naing senaryoya aktarıyor. Görüntü yönetmenliğini Tristan Nyby yaparken müziklerini ise Marco Beltrami üstlenmiş bulunuyor. Oyuncu kadrosunda Taissa Farmiga, Bonnie Aarons ve Jonas Bloquet tekrar karşımıza çıkarken Storm Reid, Anna Popplewell ve Katelyn Rose Downey gibi isimlerde yeni karakterlerle eşlik ediyorlar.
Filmin Konusu
Filmin konusu genel olarak rahibe Irene’in şeytani varlık Valak’la tekrar karşılaşması üzerine kurulu. İkinci film, ilk filmdeki olaylardan dört yıl sonrasında geçiyor. Garip olaylar, esrarengiz ölümler gibi açıklanamayan şeyler olmaya başlıyor. Bunların artması üzerine kilisenin isteğiyle rahibe Irene tekrardan çağrılıyor. Olayları araştırması istenilen Irene, Valak’ın tekrar döndüğünü ve daha da güçlü olduğunu keşfeder. Rahibe Irene, Valak’la tekrar yüzleşmek zorunda kalıyor.
Anna Popplewell ve son zamanların yükselen ismi Storm Reid ilk duyulduğunda korku severleri heyecanlandırsa da vasatın altındaki oyunculuklarıyla sevenlerini biraz üzüyor.
İlk Filmi Kısaca Hatırlayalım:
1950’lerde Romanya’da şehrin dışında olan bir manastırda intihar eden bir rahibenin bulunmasıyla başlamıştı. Geçmişinde öngörüleri olan ve henüz yeminini dahi etmemiş genç bir rahibe adayı olan Irene, Vatikan’ın istediği üzerine görevlendirilmişti. Araştırmalar sonucu şeytani varlık olan Valak’a ulaşmışlardı ve savaşmışlardı.
Tekrar Valak’a Gelecek Olursak…
Kendisi ilk kez The Conjuring 2’de karşımıza çıktı. Daha sonra o evrene dahil olan Annabelle serilerinde de gördük. Kendi solo filmine 2018 yılında kavuştu. Zaten The Conjuring serisinde gördüğümüz karakterler kendi spin-off filmlerine kavuşmaya başlamıştı. E Valak karakteri o kadar çok gözümüze sokuldu ki kendi solo filmine kavuşmaması beklenemezdi. Aslında bu kadar gözümüzün içine sokulması artık o karakterin gizemli havasını elinden alıp ve daha az meraklı bir karaktere dönüşmesine sebebiyet verdi.
Yazının bundan sonrası filme dair sürprizbozan detaylar (spoiler) içermektedir !
Artık korku filmlerinde ışık ve gölge oyunları çok daha iyi yapılıyor. Jump scareler, CGI’lar ve müzik kısımları da öyle. Korku ögelerinin dozajı yerinde olmuş. İlk filmde bir kapana sıkışmışlık, çaresizlik vardı. Fakat bu filmde daha özgür mekanlar var. Evet bütün olayların sonunda tekrar kiliseye dönüş var kabul ama bu kadar özgürlük korku filmlerinde pek kabul görmüyor. Bununla ilgili çok popüler korku oyunu olan Outlast’ı örnek verebiliriz. İlk oyun akıl hastanesinde delilerle kapana kısılmışlık vardı. Ama ikinci oyun bir köyde geçiyordu ve bu kadar özgürlük korku severlerden onay alamadı ve ilk oyunun hatırına oynandı.
Filmlerdeki Korku Ögeleri
Özellikle yabancı filmlerde karşımıza çıkan rahibe karakterlerini görüyoruz. Hem gizemli karakterlerdir hem de ruhanilerdir. Saflık yemini etmeleri ve inançlarının yüksek olması dolayısıyla çok fazla şeytan ve musallat vakalarıyla karşı karşıya kalabiliyorlar. Yerli filmlerimizdeki korku ögeleri de çok farklı değil. Genelde saf ve inançlı kişilerin başına bu tarz olaylar gelirken bazen de kovana çomak sokanların başına gelenleri de görebiliyoruz. Bazense çaresizliğin yaptırdığı ritüeller…
Çok Önemli Mantık Hatası
Birinci filmin sonu The Conjuring’in ilk filmine bağlanıyordu. Olaylardan çok uzun süre sonrasına. Ed Warren’ın exorcism olayında Jonas Bloquet’in hayat verdiği Maurice karakterini kendisi tarafından kurtarılmasıyla bitmişti. Fakat ikinci filmin sonun Maurice karakteri o şekilde kurtarılmıyor. Rahibe Irene tarafından kurtarılıyor.
Filmin tabii ki güzel yanları da vardı. Dergi sayfalarının değişerek sonunda Valak’ın şekline dönüşmesi inanılmaz bir sahneydi. Korku ögelerinin dozajında kullanılması gerilimi hep canlı tutarken aynı zamanda izleyiciyi bıktıracak seviyede kullanılmaması da izleyicinin yorulmamasını sağlıyor. Ancak klişelerden de o kadar fazla faydalanılmış ki işte filmi sıkıcı yapan taraf bu. Çünkü film 110 dakika ve süresini doldurmak için doldurma sahnelere sık sık başvurulmuş. İlk filmin başarısı ve getirisinden dolayı ikinci bir filmin yapılması kaçınılmaz sondu. Fazla beklentiye kapılmadan izlerseniz keyif alabilirsiniz. Yüksek bütçeli bir film olmasına karşın bakalım gişede istediğini elde edebilecek mi?
Fragman için: