The Lumineers’ın Cleopatra’sında Geçen Karakterler Arasındaki İlişki

Editör:
Damla Satıroğlu
spot_img

Amerikalı indie-folk grubu The Lumineers‘ın ikinci albümü Cleopatra, gerek şarkı sözleri gerekse video klipleriyle oldukça etkileyici bir albüm. Sözler, çekilen kliplerle görselliğe taşınıyor ve aktarılmak istenen mesajın daha belirgin olmasını sağlıyor. Belirli bir sırada izlediğimiz zaman albümde yer alan şarkıların müzik videolarında, yer alan her kişinin bir hikâyesi olduğunu ve o klibin o kişiye adandığını fark edebiliriz. Elbette klipleri incelemeden önce kısaca albümün detaylarına değinmemiz gerekiyor.

Kısaca “Cleopatra” Albümü

Review: The Lumineers - Cleopatra — Under The Rockies
Cleopatra albüm kapağı. Görsel – Under The Rockies

2016’da piyasaya sürülen ve oldukça olumlu yönde dönütler alan albüm, aslında The Lumineers ekibinin bütün olarak kaydettiği son albüm (Neyla Pekarek 2018’de ayrılarak kariyere bireysel devam etme kararı almıştı). Ayrıca albüm kapağında da Amerikalı ünlü sessiz film oyuncularından Theda Bara yer alıyor.

2012’de yayımladıkları “Ho Hey” ile çıkış yakalayan, adını geniş kitlelere duyuran grup, eğlenceli ruh hâlini Cleopatra ile geride bırakıyor. Arayış -bir şeyi veya kimseyi, tamamen ne aradığınıza göre değişir-, ait olduğun yere duyulan özlem, mesafeler ve ölüm gibi temalara değinen albüm aslında uzun soluklu dinlenebilecek bir albüm değil. Fakat albümü ayakta tutan unsurlardan birisi de albümde yer alan ve bir yandan albüme hayat veren kadın karakterler.

Wesley Schultz‘un gitarı, Neyla Pekarek‘in çellosu ve Jeramiah Fraites‘in piyano ve davullarda yapmış oldukları ince işçilik albüm boyunca kendisini hissettiriyor. Yoğun betimlemeye dayalı sözler, grubun enstrümanlar üzerindeki etkisiyle dinamik kazanıyor ve karakterlerde hayat bularak beğenimize sunuluyor.

Ophelia

Ophelia ile açılış yapıyoruz. Ophelia, The Lumineers ekibinin net bir şekilde yer aldığı tek müzik videosu diyebiliriz. Ruhu ve bedeni ayrılan Wesley Schultz, müziğin ritmi eşliğinde sokaklarda hareket hâlinde ilerliyor. Bu ilerleyiş, Schultz’un taksiye binmesine kadar devam eder ve aslında hikâyemiz de tam olarak burada başlar. Bir sonraki müzik videomuzda taksici ile karşılaşıyoruz.

Cleopatra

Birbiri ardına geçen günlerin içerisinde hapsolmuşken durup da geriye baktığınızda, içinizden bir miktar “iyi ki”ler bir miktar da “keşke”ler geçer çoğu zaman. Cleopatra müzik videosunda bize eşlik eden karakterimizde de bu durumu izliyoruz. Video boyunca birbiri ardına gördüğümüz müşteriler, aslında hikâyenin geri kalanı için bizlere birer mesaj. Birbirlerine yabancı ve hayatlarının sadece kısacık bir zaman diliminde denk gelseler de uzun süreli etkiler bırakan hayatları izliyoruz. Cleopatra’da karakterimiz, dolu dizgin yaşanan -veya yaşayamadıklarının ağırlığı altında ezilen- gençliğin bir temsili.

And the only gifts from my Lord were a birth and a divorce
(Ve Tanrı’dan bana tek hediye bir doğum ve boşanmaydı)

But I’ve read this script and the costume fits, so I’ll play my part
(Senaryoyu okudum, kostümüm de uyuyor; o yüzden rolümü oynayacağım)”

Sleep On The Floor

Sleep On The Floor, hikâyenin en genç kahramanlarına adanıyor. Cenaze evinde başlayan, izlerken içinizin kıpırdanmasına ve yüzünüzde minik bir tebessümün oluşmasını sağlayacak serüvene dahil oluyoruz. Erkek kahramanımızın “If you don’t leave now, you may never make it out (Eğer şimdi gitmezsen, asla başaramayabilirsin)” sözlerinin ardından şarkımız ve hikâyemiz başlıyor.

Gerçeklikten ayrılarak yaşanılabilecek alternatif bir hayatı izlediğimiz kısacık süre, yapmaya cesaret edemediğimiz, eyleme dökmeye çekindiğimiz birçok kararın hayatımızda neleri değiştirebileceğinin minik bir kesiti. Video klibe baktığımızda çiftimizin belki de kendilerini garantiye alabilecekleri elle tutulur bir şeyleri yok. Fakat en önemli şeye sahipler: birbirlerine. Gerçekte asıl ihtiyaç duyulan şeye yani birbirlerine sahip olmanın zenginliğiyle dolaylı olarak bizlere de bir mesaj iletiyorlar.

“‘Cause if we don’t leave this town
(Çünkü eğer bu kasabayı terk etmezsek)
We might never make it out
(Bunu asla başaramayabiliriz)”

Angela

Angela, Cleopatra’da gördüğümüz ilk kadın karakterimiz aslında. Görece kurulu bir hayatı olmasına rağmen “olmak istediği kişi” olamadığı için benliğini arayan bir kadın izliyoruz. Özünü bastırsa da en sonunda önlenemez bir istekle açığa çıkan benliğini daha fazla göz ardı edemeyenler, vakit ne kadar geçmiş olursa olsun onları bekleyen yolculuğa çıkacaklardır.

The Ballad of Cleopatra

Sona yaklaşırken artık büyük resme bakma vakti geliyor. The Ballad of Cleopatra, tüm hikâyeyi bir bütün olarak ele alıyor. Sonuna doğru Cleopatra’yı alışık olduğumuz hâlinden daha yaşlı olarak buluyoruz. Arka planda, My Eyes şarkısı çalarken kahramanımız, ölmeden önce yapmak istediği son şeyi yapmak adına ufak bir gezintiye çıkıyor. Belki de sessizce veda ediyordur dünyaya, kim bilir?

Too young to know, too old to admit
(Bilmek için çok genç, kabul etmek için çok yaşlı)
That you couldn’t see how it ends
(Nasıl bittiğini göremedin)
What did you do to my eyes?
(Gözlerime ne yaptın?)”

Cleopatra’nın hikâyesi hakkında Wesley Schultz, eşinin arkadaşı aracılığıyla sert görünümlü bir kadın taksici hakkında hikâyeler duyduğunu söylüyor. Hayatın getirdikleri karşısında ayakta kalmayı öğrenen bu kadın taksici, hikâyelere göre genç yaşta aşık olur ve tam evlenmeye karar verdikleri dönemde babası beklenmedik biçimde vefat eder -size de albümden bir şarkıyı anımsatmadı mı?-. Esasen Cleopatra bir kişi ismi olarak değil, hepimizin hayatının bir döneminde başından geçenlerin temsili olarak hayat buluyor. Hepimiz, hayatımızın sadece doğup büyüdüğümüz şehir/ülke ile sınırlı kalmayacağını ve çok büyük işler başaracağımızı düşünmüşüzdür. Birçoğumuzun benzer düşüncelerle çıktığı bu yolculuklar, birbirinden çok farklı şekillerde sonlanır genelde. Hayat, her zaman plan dahilinde ilerlemez. Bu da aslında önemli olanın yolun sonu değil de o yolu ilerlerken gördüklerimiz, yaşadıklarımız olduğunu hatırlatıyor bizlere. Çünkü yolun sonu hepimiz için aynıdır.


Kaynakça:

The Story of Cleopatra. The Lumineers. YouTube. 28 Şubat 2017.

“REVİEW: THE LUMINEERS’ ‘THE BALLAD OF CLEOPATRA,’ A LIFE STORY FILLED WITH WISDOM”. Atwood Magazine. Web. 19.04.2024

“Review: The Lumineers Return, Weary and Disillusioned”. The New York Times. Web. 19.04.2024

Öne çıkan görsel: globalcitizen.org

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Amerikan Edebiyatında 4 Yalnız Kahraman

Amerikan edebiyat tarihinin en önemli temsilcileri haline gelmiş kahramanlarımızın ne kadar soyutlanmış bireyler olduğunu farketmiş miydiniz?

Tarihi Eser Rotası: Geçmişten Müzeye Serüven

Müzelerde sergilenen her bir eserin yolculuğu o kadar uzun ki... Gelin, sergilenme sürecine kadar rotaya bir göz atalım...

Bir Günde Geçen 5 Roman

Hızlı geçen yirmi dört saatimizi bir de romanlardan okuyup hissedelim. İyi okumalar.

Editor Picks