The Innocents İncelemesi: Çocukluğun Masumiyetini Sorgulatan Ürpertici Bir Masal

spot_img

İskandinav sinemasının önde gelen yönetmenlerinden Joachim Trier’in Oslo, August 31st, The Worst Person in the World gibi önemli filmlerinin senaryosunda adı geçen Norveçli yönetmen Eskil Vogt’un, The Blind (2014) sonrası ikinci uzun metrajlı filmi The Innocents (De Uskyldige / Masumlar), 2021’de Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış bölümünde gösterilerek izleyici karşısına çıktı. Ülkemizde 41. İstanbul Film Festivali kapsamında gösterime giren film, Uluslararası Yarışmada Altın Lale ödülü için yarıştı. Aydınlık bir yaz mevsiminde, Norveç’in küçük bir kasabasında geçen The Innocents, büyüklerin bakmadığı, görmediği anlarda dört çocuğun oyun oynarken doğaüstü güçlerini keşfedip ürkütücü ve gizemli olaylara yol açmalarını konu alıyor. İki saatlik süresi boyunca “çocuklar gerçekten de masum mu?” sorusunu sorduran film, doğaüstü ögeleri çocukların iç dünyalarındaki acımasızlığı ve masumiyeti irdelemenin bir aracı olarak kullanıyor adeta. Bu yönüyle The Innocents, süper güçlere sahip dört çocuğun yaşadığı maceraları toplumsal gerçekçi bir zeminde anlatarak izleyicileri doğaüstü hikayesine kolayca inandırıyor.

Yazının bundan sonraki kısmı spoiler içermektedir!

The Innocents, arabanın arka koltuğunda uyuyan küçük bir kızın, filmin ana karakterlerinden biri olan Ida’nın masum yüzüyle açılıyor. Ida ve otizimli ablası Anna, Norveç’in sakin bölgelerinden birinde yeni dairelerine taşınmak üzere yola çıkan bir ailenin iki küçük çocuğudur. Taşındıkları yeni muhitte Aisha ve Benjamin ile arkadaşlık kuran ana karakterlerimiz, hep beraber oynadıkları oyunlar esnasında birbirlerinin doğa üstü güçlerinin ortaya çıkmasını sağlıyorlar. Başlarda oldukça eğlenceli gelen bu güçler zamanla karanlık dürtülere dönüşerek çocukların -özellikle de Benjamin karakterinin- hayvanlara ve insanlara zarar vermesine neden oluyor. Bu sayede yönetmen olay akışında işleri sarpa sardırarak zihinlerimizdeki çocukluğun saflığına dair kalıplaşmış algıları paramparça hale getiriyor.

Ida karakteri harici diğer üç karakter; Anna, Aisha ve Benjamin engelli veya toplum dışına itilmiş çocuklar. Harika bir oyunculuk performansı sergileyen Alva Brynsmo Ramstad tarafından canlandırılan Anna karakteri bahsettiğimiz gibi otizmli. Konuşamıyor, canının acıdığını dahi ifade edemeden kendi iç dünyasında yaşıyor. Aisha, yüzünde ve vücudunda beyaz lekelere sebep olan bir hastalıktan muzdarip Afrika kökenli küçük bir kız. Benjamin gibi onun da annesi ve babası ayrı. Benjamin ise ilgisiz bir anneyle yaşayan içine kapanık bir çocuk. Bu üç çocuğun da kendilerine has özel yetenekleri var. Benjamin’in bu yeteneklerini zamanla başkalarına zarar vermek için kullanmaya başlaması ise filmde kırılma noktası yaratıyor. Bu gelişmeden sonra filmin sonuna dek diğer çocukların Benjamin ile mücadelesini izliyoruz.

The Innocents süper güçlere sahip çocukların hikayesi olmaktan öte, pek çok yönüyle yalnızlaşmış ve kırılmış çocukların öyküsü aslında. Pek çok sahnede ailenin davranışlarının çocuğun karakterini inşa eden en temel unsur olduğunun altı çiziliyor. Benjamin, filmin kötüsü olmasına rağmen aslında bir aile içi şiddet mağduru. Bunu vücudundaki morluklardan, annesinin ona karşı olan sert ve kayıtsız tavrından anlamak mümkün. Tüm saldırganlığının ve film boyunca işlediği cinayetlerin nedeni de bu. Benzer şekilde Ida’nın, ablası Anna’nın ayakkabısına cam parçaları koyması ya da Benjamin’in kediyi öldürüşüne şahit olup hiçbir şey yapmaması ilk bakışta büyük bir acımasızlık olarak görünse de ilerleyen sahnelerde anlıyoruz ki Ida da tıpkı diğer karakterler gibi çeşitli şekillerde ihmal edilen bir çocuk. Ida’yı görünürde ilgi ve sevgiyle büyüten ailesinin, zaman zaman ablasının sorumluluğunu ona yüklemesi, Ida’nın da sorunlar yaşamasına neden oluyor.

Filmde üç kız çocuğunun bir nevi güçlerini birleştirerek Benjamin’in verdiği zararların karşısında durmaları, üçünün de ne olursa olsun aileleri tarafından sevildiğini hissetmesiyle yakından ilişkili. Sevildiklerini bildikleri için Benjamin’e oranla vicdanları hala çalışır durumda. Bu bakımdan Benjamin’in annesini öldürmeye kadar varan suçlar işlemesinin arka planında yoğun şekilde hissettiği sevgisizliğin ve onun getirdiği öfkenin olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Ebeveynlerin tutum ve davranışlarının çocukların karakterindeki belirleyici etkisi filmin final sahnesindeki tabula rasa metaforuyla tekrar vurgulanıyor. Son sahnede Anna’nın elinde tuttuğu boş yazı tahtası, filozof John Locke tarafından ortaya atılan tabula rasa yani boş levha önermesini akıllara getiriyor. Yönetmen bu metaforla izleyicilere çocukların doğuştan gelen ahlaki değerlere ve empati yeteneğine sahip olmadığını anlatmaya çalışıyor. Birer boş levha gibi olan çocuklara iyiyi ve kötüyü öğretme görevi ise ebeveynlere düşüyor.

Fantastik ögelere sırtını yaslayarak çocukların duygu değişimlerindeki keskinliği, içlerindeki zorbalık dürtüsünü ve masumiyetlerinin sınırlarını özgün bir senaryoyla ele alan film gerilim unsurlarını kendine has bir sadelikle aktarıyor, aynı zamanda Kuzey Avrupa’nın soğuk atmosferini de başarıyla yansıtıyor. Dingin anlatısı, estetik sinematografisi ve çocukların iç dünyasını başarılı şekilde aktaran kurgusuyla The Innocents, bizce 2021’in en başarılı filmlerinden biri.

Unutmadan söyleyelim. The Innocents, önümüzdeki haziran ayında Türkiye’deki farklı sinema salonlarında gösterime girecek. Orijinal fikirli gerilim sineması severlerin kaçırmamasını öneririz! 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.