Başrollerini Filippo Scotti, Luisa Ranieri, Toni Servillo, Teresa Saponangelo gibi oyuncuların paylaştığı 2021 yapımı bu dram filmi Paolo Sorrentino imzalı. 2 saat 10 dakika sürüyor.
Young Pope, Muhteşem Güzellik (La grande bellezza), Olmak İstediğim Yer (This Must Be the Place) gibi iddialı yapımların yaratıcısının yeni filmi The Hand of God bu yılın en başarılı filmlerinden biri olarak öne çıkan bir yapım. Yönetmenin Muhteşem Güzellik filmiyle Oscar kazandığını da hatırlatalım.
Film son zamanların tartışmalı ödülü Golden Globe‘da ”Uluslararası En İyi Film” dalında aday. Golden Globe yani Altın Küre Ödüllerinin, geçtiğimiz yıllardan da bilindiği üzere Oscar’ın habercisi olduğu söylenir. Nitekim de öyledir. Genellikle aynı filmler ödül için yarışır, çoğunlukla da aynı filmler kazanır. Bu tören Oscar öncesi prova yemeği gibidir de diyebiliriz.
The Hand of God yani Tanrı’nın Eli filmi, adını Maradona‘nın attığı dünyanın en ünlü golünden alır. Sorrentino’nun hem yazıp hem yönettiği film gerçek bir hikayeye dayanıyor.
En iyi filmler gerçek hikayelerden çıkar.
Fabietto Schisa (Filippo Scotti ) henüz ergenlik çağında olan genç bir delikanlıdır. Küçük, ama mutlu bir hayatı olan Fabietto pek çok kişi gibi Maradona hayranıdır. O dönemde Maradona’nın onun desteklediği takım ve yaşadığı şehir olan Napoli’ye transferi konuşulmaktadır ve bu transfer sonunda gerçekleşir. Abisiyle Maradona’yı izlemeye gittiği bir gün annesi ve babası evde ölü olarak bulunurlar. Gaz sızıntısı olmuştur ve annesi olay yerinde, babası da hastanede ölmüştür. Ailesinin yüzünü son bir kez görmek istemesine rağmen göstermezler. Bu olaydan sonra Fabietto için her şey değişmeye başlar.
İnsanoğlu yaşı ilerledikçe büyüdüğünü sanan bir canlıdır. Oysaki insanlar yaşları ilerledikçe sadece gelişirler, bir insan ancak ailesini kaybettiğinde gerçekten büyür; çünkü büyümek zorundadır.
Fabietto için hayatındaki pek çok şeyden daha çekici olan Maradona hayranlığının ailesinin ölümüyle bağdaşması sonucunda, yaşadığı hayal kırıklığını da Napoli’nin Maradona sayesinde şampiyon olduğu haberlerini, heyecanla izlemek yerine televizyonu kapatmasıyla net şekilde anlıyoruz.
Tanrının Eli benzetmesi filmde Maradona dışında da pek çok yerde karşımıza çıkıyor. Hatta Fabietto için ”Tanrının Eli” yakıştırması yapılıyor. Onun bulunduğu yerlerde sanki insanların istedikleri oluyormuş gibi… Hatta ailesi evde ölürken onun orada olmaması bile ”Tanrının Eli” fikrine bağlanmış. Bu izleyici için hoş bir detay.
Bu genç adamın sinemaya olan tutkusuna da tanıklık ediyoruz. İleride yönetmen olmak istediğini söylüyor. (Neyse ki bunu başarmış)
Bir de teyze Patrizia var ki… Epey özgür ruhlu, insanların ne düşündüğünü çok umursamayan bir kadın. Çıplak şekilde herkesin içinde güneşlenebilen, seksi kıyafetler tercih eden, hatta yeğenini baştan çıkaran biri Patrizia. Sorrentino’nun gerçekten böyle bir teyzesi var mıydı acaba diye merak etmiyor değiliz. Ancak filmin baş karakteri Fabietto’yu fazlasıyla etkileyen ve ilham veren biri Patrizia. Sonra bir de Fabietto’ya ilk cinsel deneyimini yaşatan Barones var. Babasının yıllardır yasak ilişki yaşadığı, hatta bir de çocuk yaptığı iş arkadaşı… Hikaye bir gerçeklikten yola çıkılarak yazılmış ve çekilmiş, ama yönetmen hayatının bu seviyede özelini anlatır mı bilinmez.
Film Sorrentino’nun doğduğu yer Napoli’de geçiyor. Yıllarını geçirdiği şehre bir geri dönüş, bir saygı duruşu…
Sorrentino için, İtalyan sinemasının en sevilen yönetmenlerinden biridir diyebiliriz. Filmlerinde tuhaflıklara şahit oluruz, ama filmde bu o kadar doğal akış şeklindedir ki, seyirci olarak o tuhaflığı kabullenip sorgulamayız. Film yönetmenin diğer filmlerine göre bir başyapıt sayılmaz, ancak keyifle izleyeceğinizden eminiz.
Venedik’te Jüri Büyük Ödülünü ve En İyi Genç Oyuncu Ödülünü kazandı. İlk filminden 20 yıl sonra tekrar Napoli’de film çekiyor olması yönetmen için de heyecan verici. Bir açıklamasında ”Evime dönüyorum. Film kariyerimde ilk kez bu kadar kişisel bir hikayeyi çekeceğim.” demişti.
Aralarda arka planda çalmaya başlayan müziğin tınısıyla buluşan görüntüler, her şeyi daha anlamlı kılan bir yalnızlık hissiyle yüzleştiriyor sanki. İnsan türü, çevresinde büyük bir kalabalık olsa bile, günün sonunda kendi kafasının içindeki düşünceleriyle yalnız kalır. Filmde hissedilen hüzünlü bir yalnızlık değil, durgun denizlerde sakin kalmak gibi bir yalnızlık bu. Bilgelikle dolu, anı yaşamak, deneyimlemekle ilgili. Filmin müzikleri İtalyan müzisyen Lele Marchitelli‘ye emanet.
Özetle; ödül sezonunun zevkle izlenilecek filmlerinden biri The Hand of God.
Filme Netflix‘ten ulaşabilirsiniz.
Son söz:
Herkes içinde Tanrının Eli’ne ihtiyaç duyar. Bu bir gerçek ya da yanılsama olsa bile…