Son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz, The Haunting of Hill House ve The Haunting of Bly Manor gibi ses getiren yapımların yaratıcısı Mike Flanagan, tekrar bir korku dizisiyle karşımızda. The Fall of the House of Usher, usta yazar ve şair Edgar Allan Poe‘nun kariyeri boyunca yazdığı eserlerden esinlenilerek uyarlanmış. Flanagan’ın korku sinemasındaki başarılı teknikleri ile Poe’nun karanlık hikayeleri birleşince ortaya sıra dışı, beklenilenin ötesinde bir yapım çıkmış.
Dizi, birçok korku unsuru barındırsa da, Flanagan’ın diğer işlerine göre daha farklı bir yapım diyebiliriz. Dizide, kimi zaman aniden karşımıza çıkımasına rağmen, o kadar da korkunç görünmeyen, seyirciyi yerinden zıplatmak yerine çoğunlukla “Ne oluyor?” düşüncesiyle baş başa bırakan figürler görüyoruz. Fakat bu figürlerin beklenilen korkunçlukta olmaması sizi yanıltmasın; Flanagan, bu figürleri Poe’nun karanlık anlatımlarıyla oldukça başarılı bir şekilde birleştirmiş. Bu sayede, alışageldiğimiz diğer tekniklerin aksine, dizideki gerilimi kendi tarzında vermeyi başarmış. Fakat Flanagan bazı yerlerde hikayenin özünden uzaklaşmayı seçtiğinden, Poe’nun hikayelerine tamamen sadık kalınmasını bekleyen seyircileri hayal kırıklığına uğratabilir.
Usher İmparatorluğu
Geleceğinizi garanti altına almak adına ne kadar ileri gidebilirsiniz? The Fall of the House of Usher‘da bu sorunun cevabını seyirciler fazlasıyla alıyor. Dizi, oldukça güçlü ve zengin Usher ailesinin etrafında dönüyor. O kadar güçlüler ki, kendilerine “imparatorluk” olarak hitap ediyorlar. Bizler de dizi boyunca bu imparatorluğun nasıl başladığını ve tam olarak nasıl çöktüğünü görüyoruz.
Usher ailesi, Roderick Usher ve Madeline Usher adlı iki kardeş ve Roderick’ın altı meşru ve gayrimeşru çocuğundan oluşur. Ana karakterler olan Roderick ve Madeline Usher sahip oldukları serveti masum olmayan yollarla kazanmış ve yıllar geçtikçe servetlerine servet katmışlardır. Fakat gençliklerinde yaptıkları ve sonrasında ciddiye almadıkları bir anlaşma seneler sonra tekrar kendini hatırlattığında, aile teker teker dağılmaya ve servetini kaybetmeye başlar. Her bölümde ayrı bir olayı izlediğimiz dizide, aslında tüm hikayeler ve ölümler birbiriyle bağlantılıdır. Bu açıdan dizi için kendini izlettiren, bir sonraki ölümü ve olayları merak ettiren bir olay örgüsüne sahip demek mümkün.
Hırs Sizi Ne Kadar İleri Götürebilir?
Roderick Usher, gençliğinde oldukça yoksul ve zar zor geçinen bir karakterdir. Kız kardeşi Madeline’e göre daha iyi niyetli ve saf bir karakter olan Roderick, Madeline tarafından sık sık daha girişken olması konusunda uyarılır ve doldurulur. Gelecekte başına geçeceği ilaç şirketi Fortunato’nun alt kademelerinde çalışan önemsiz bir eleman olan Roderick, Madeline’in de yardımıyla şirkette nasıl yükseleceğini, hatta bir süre sonra da nasıl başına geçeceğini planlar. Roderick, oldukça dürüst ve iyi niyetli olan kişiliğini bir kenara bırakıp, planını hayata geçirdiğinde, karısı Annabel Lee tarafından onaylanmaz ve terk edilir. İmparatorluğunu kurmaya bu şekilde başlayan Usher kardeşler, gelecekte onları neyin beklediğinden habersiz yıllar geçirir ve oldukça zengin olurlar. Hırs ve para uğruna karısını kaybeden Roderick ise aynı zamanda kişiliğini de kaybeder ve bambaşka birine dönüşür.
Masumiyeti Kaybetmek
Çocuklarını da parayla besleyen Roderick, servetiyle onların gözlerini boyayıp onları annelerinden tamamen koparır. Bir süre sonra hayatlarının merkezinde sadece para olan çocuklar, aynı Roderick gibi kişiliklerini kaybeder ve bu imparatorluğun bir parçası olurlar. Fortunato’nun ürettiği ilaçlarla yüzlerce kişinin ölümüne sebep olurken, Usher ailesi bunları kabullenmez ve örtbas etmeye çalışır.
Flanagan, ilaç sektörü gibi tehlikeli bir endüstriyi seyirciye çok iyi yansıtmış. Dizide, insanları iyileştirmek adına sözde iyi niyetle üretilen ve masum gözüken ilaçların, yanlış amaçlarla nasıl bir silaha dönüşebileceğini görüyoruz. Roderick ve Madeline ise bu sektörün amacının insanları iyileştirmek olduğunun arkasına sığınıp hatalarını kabul etmezken, tüm ailenin başına geleceklerden habersiz bir şekilde hayatlarına devam ediyorlar. Dizide, tüm karakterlerin tıpkı ilaç sektörü gibi yavaş yavaş masumiyetini kaybettiğine tanık oluyoruz demek mümkün.
“Senelerce senelerce evveldi
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı, bileceksiniz
İsmi; Annabel Lee
Hiç bir şey düşünmezdi sevilmekten
Ve sevmekten başka beni”
Özetle Flanagan, yine adından söz ettirecek bir uyarlama yapmış diyebiliriz. İçinde bolca Edgar Allan Poe şiiriyle karşılaştığımız, alışageldiğimiz korku dizilerinden uzak, farklı bir aile draması izlediğimiz bu dizi; korku ve gerilim türünü seven seyircilerin izlemesi gereken bir yapım. Kim bilir, belki de Roderick Usher ile birlikte siz de önemli bir yolculuğa çıkar, kendi içinizde küçük bir sorgulama ve vicdan yoklaması yaparsınız…