The Chestnut Man Dizi İncelemesi

Yönetmenliğini Kasper Barfoed ve Mikkel Serup‘un ,yaratıcılığını ise Dorte Warnøe Hagh, Mikkel Serup ve David Sandreuter‘ın üstlendiği Danimarka yapımı dizi Søren Sveistrup‘un aynı isimli romanından uyarlanmıştır. Gerilim, suç ve gizem türündeki bu yapım sürükleyiciliği ile seyirciyi ekrana kilitlemeyi başarmıştır. 1 sezon ve 6 bölümden oluşan mini dizi toplam 330 dakikadır.

DİKKAT BU YAZIMIZ SPOİLER İÇERMEKTEDİR!

 

DİZİNİN KONUSU

Dedektif Naia Thulin (Danica Curcic) tek başına küçük kızını büyütmeye çalışırken mesleğinde daha sakin bir departmana geçmek için direktöründen kendisine referans yazmasını ister. Fakat isteği göz ardı edilir ve Kopenhag’da işlenen cinayet dosyasına,  başka bölgeden tabiri caizse yanına zorla gönderilen dedektif Mark Hess (Mikkel Boe Følsgaard) ile bakması istenir. Olay mahalline giden ikili çevrede yaşanan cinayetlerle bu cinayetin birçok bir ortak noktası olduğunu fark eder. Bunlar; olay mahalline bırakılan Kestane adam, maktulün kadın olması ve iyi bir anne olmamasıdır. Aslında burada ipucu izleyiciye verilmiştir.

Bu sırada öldürülen kadının elinin kesilip alınmış olduğunu fark ederler. Buldukları kestane adamı ise incelemeye gönderirler. Kestane adam üzerinde bulunan parmak izi kime aitse cinayet şüphelisi de o olacaktır fakat çıkan sonuçlara göre parmak izi ölmüş olarak bilinen başka birine, Kristine Hartung’a aittir. Politikacı Rosa Hartung’un (Iben Dorner) cesedi bulunamayan ve ölmüş kabul edilen kızına ait olan parmak izinin ardından iki dedektif vakaların bağlantılı olabileceğini düşünür.

Cinayeti çözmeye çalışan ikili arasındaki gerilim, Mark Hess’in işe olan ilgisizliği ve Dedektif Naia’nın onunla iş yapmak istememesi üzerine artmaya devam eder.

ZİNCİRLEME OLAYLARIN BİRBİRİNİ AYDINLATMASI

Dedektifler parmak izi gizemini çözmek için Sosyal Hizmetler Bakanı Rosa Hartung ve eşi Steen Hartung’ın (Esben Dalgaard Andersen) evine giderler. Steen bu duruma sinirlense de anne olan Rosa, kızı için bir umut ışığı doğduğundan dedektiflere yardımcı olmaya karar verir. Bu durum aile içi ilişkileri etkiler. Rosa’nın kızı Kristine’nin küçükken kestane adamlar yapıp satmasının ortaya çıkmasıyla da olaylar daha karmaşık hale gelir.

Dizi, merkezinde Kestane Adam gizemini bulundursa da bu gizemi araştıran dedektiflerin özel hayatlarına da bir parantez açıyor. Naika ve Mark’ın karışık aile hayatlarına konuk olduğumuz dakikalarda Naika’nın tek başına büyütmeye çalıştığı kızını çok fazla görememesi sebebiyle kızı ile arasındaki diyaloğun zayıflamasına, Mark’ın da eşi ve bebeğinin yangında nasıl öldüklerine ve bu kaybın Mark üzerinde nasıl bir etki bıraktığına şahit oluyoruz.

Atkestaneleri ve çubuklarla kestane adama dönüşen ve cinayetlerin tam ortasında delil oluşturan bu detayların adli tıp kurumunda çalışan Simon tarafından bilerek kullanıldığını gördüğümüz bir kırılma noktası yaşıyoruz. Uzun süre laboratuvarda çalışmasıyla kendisini gizlemeyi başaran Simon’ın küçükken evlatlık verilerek ikizinden ayrıldığını ve evlatlık verildiği ailede kötü bir anneye sahip olduğu için kendince diğer kötü olan anneleri öldürme isteği ile Kestane Adam cinayetlerine başladığını öğreniyoruz.

Dizinin son bölümlerine doğru Naia bir ipucu bulur ve Simon ile birlikte, Simon’ın evlatlık alındığı eve giderler. Bakan Rosa da kızının orda olabileceği ihtimaline karşı Naia ve Simon’ı takip eder. Tüm gerçeklerin açığa çıktığı mekan burasıdır. Yemek odasında Naia ile karşılaşınca şok olan ve gittikçe korkmaya başlayan Rosa, Simon’ın suyuna gitmeye çalışır fakat Simon elindeki tornavida ile Rosa’yı yaralar ve evin deposunda bir ameliyat masasına bağlayarak elini keser. Bu sırada ortağını arayan Mark, bu üçlüyü evin deposunda bulsa bile Simon, Mark’tan önce davranarak onu yaralar ve evi ateşe verir. Naia’yı arabayla kaçırır. Aralarında yaşanan arbede sebebiyle arabayla kaza yaparlar. Simon ağacın kalın bir dalına saplanarak kaza yerinde ölür. Telefonuna gelen arama sayesinde de Naia, Simon’ın kız kardeşinin Kristine Hartung’un kaçırılmasında payının olduğunu ve uzun süredir bir yerde tuttuğunu öğrenir.

PEKİ, DİZİ NASILDI?

Bizce dizinin manzara ve detay çekimleri Danimarka’nın doğasıyla çok güzel harmanlanmış ve izleyiciye görsellik anlamında tam bir tablo sunulmuş. Karakterler arası iletişim, fon hikayeleri, karakterlerin gelişimi ve dönüşümü iyi uyarlanıp işlenmiş.  

Dizi izleyici bakımından ikiye ayrılıyor. İzleyenlerin bir kısmı diziyi beğenmezken çoğunluk dizinin güzel olduğu yorumunda bulunuyor. Dizide en çok eleştiri alan konu ise Kristine ve Rosa’nın birbirlerini uzun zaman sonra ilk defa gördüklerindeki tavırları. Birçok izleyici buluşmayı mesafeli buluyor fakat soğuk ülkelerin insanları da soğuk oluyor. İzleyicinin sınıfta bıraktığı kısım katilin eksik motivasyonu olurken tam puan alan kısmı ise muhtemel sonuçla kadınların verdiği savaş, karakterlerin dışa vurmadığı içsel kargaşası ve insanların önyargıları. Dizinin bizden tam puan aldığı bölüm ise katilin kim olduğunu öğrendiğimiz, izleyiciyi adeta ekrana kilitleyen ve gerilimi ayak parmaklarımızda hissettiğimiz o sahne oldu. Sürükleyiciliği ile dikkat çeken dizinin başarısı ortada.

Fatma Keskin
Fatma Keskin
İyi bir yazar ve senarist olmak en büyük hedefim. İnsanlara bir şeyler anlatmak, onlara mesajlar verip aydınlatmak tek gayem.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Patriarkanın “İdeal” Kadınları: Gone Girl Tadında Filmler

Patriarkanın şekillendirdiği “ideal kadın” kavramına karşı çıkan ve kadın karakterlerin deliliğe sürüklendiği 6 filmi inceleyeceğiz.

Sanat Herkes İçin Mi?

Sanat herkes için mi, yoksa sanat alanında bir hegemonya mı var? Bourdieu'nun ışığıyla, sanatın gün görmeyen kuytularına, perde arkasına uzanıyoruz.

İngiliz Edebiyatında Modern Kadın Yazarlar

20. yüzyıldan günümüze İngiliz kadın yazarlar, Woolf'tan Evaristo'ya uzanan yolculukta kadınlık, kimlik ve toplumsal eşitsizlikleri edebiyatla duyurmuştur.

Grinin Tonlarına Bürünmüş 5 Yabancı Albüm Kapağı

Kapağındaki gri tonlarıyla albümün temalarını yansıtan 5 yabancı albüm kapağı.

2025’e Damga Vuran Coachella Performansları

Her yıl muhteşem konserlerin verildiği Coachella'da sizler için 2025'in en iyi performanslarını derledik!

Parallel Mothers (Paralel Anneler) Film İncelemesi: Anneliğin Sınırında

İki kadının kesişen hayatları üzerinden annelik, hafıza ve geçmişle yüzleşen Paralel Anneler film incelemesi.

Midsommar: Nerede bu Hårga?

Gün ışığında geçen, rengarenk çiçeklerle bezeli ama derinlemesine rahatsız edici bir kabus... Peki gerçekten böyle bir yer var mı?

Billboard Global 200 | Mayıs Ayının Öne Çıkan 10 Şarkısı

Mayıs ayında Billboard Global 200 listesinde hangi şarkılar vardı?

Automatic Albüm İncelemesi: The Lumineers’ın Akustik Gün Batımı

The Lumineers'ın Automatic albümü, dijital çağın karmaşasında duygusal bir sığınağa davet ediyor; nostaljik tınılarla modern yalnızlığı işliyor.

İstanbul’da Mutlaka Uğramanız Gereken 7 Kitap Kafe

İstanbul’da kitap okurken bir yandan keyifle kahvenizi yudumlayabileceğiniz 7 güzel kitap kafeyi derledik!

Editor Picks