That ’90s Show: Hello Wisconsin!

Editör:
Ayçe Cansu Yaşar
spot_img

That 70’s Show, 1998 yılında yayımlanmaya başlamış ve tam sekiz sezon sürmüştü. Wisconsin eyaletinin “Point Place” denilen bir kasabasında altı kişilik bir arkadaş grubunun başından geçen olayları izlemiştik. Eric Forman’ın bodrumu sadece bu arkadaş grubuna özel olmamış, hepimizi oradaymışız gibi hissettirmişti. İkonik sahneleriyle hafızamıza yer edinmiş ve geçmişe de imrenmemizi sağlamıştı. Çok uzun bir aranın ardından Netflix bir sürpriz yaparak That 90’s Show’un geldiğini duyurmuştu! Birkaç ay önce izleyicisiyle buluşan That 90’s Show, bu kez de bizleri Eric ve Donna’nın kızı Leia ve arkadaşlarıyla Forman’ların bodrumunda yeniden ağırlıyor.

Dizi, alıştığımız “Point Place, Wisconsin” yazısı ile başlıyor, 3 Temmuz 1995’teyiz. Ardından sahnenin açılmasıyla kendimizi çok sevdiğimiz Kitty Forman’ın mutfağında buluyoruz. Ufak değişiklikler olsa da, her şey yerinde aslında. Kitty ise her zamanki enerjisinden hiçbir şey kaybetmemiş. Red Forman sonunda evinden çocukları gönderebildiği için oldukça keyifli. Ancak bu keyif sona erecek çünkü Eric ve Donna’nın kızları Leia, yaz tatilini büyükanne ve büyükbabasının evinde geçirmeye karar verecek.

Leia, çok fazla arkadaşa sahip değildir ve okulda popüler olmayan bir kızdır. Ziyaret için geldiği Point Place’de tanıştığı arkadaşlarla oldukça keyifli zaman geçirir. Bu durum da onu geri dönmemeye iter. Yaşamış olduğu ergenlik problemlerinin yanında babasından uzaklaşmak istemesi de cabası.

Leia’nın tatilini büyükanne ve büyükbabasında geçirmeye karar vermesiyle Kitty yeniden abur cubur alışverişlerine başlar, babasının eski eşyaları dışarı çıkar ve bodrum yine gençlerle dolar.
Üstelik bodrumda takılan o eski arkadaş grubundan ebeveynleri olan tek çocuk Leia değildir. Kelso ve Jackie’nin oğlu Jay de tam bir Kelso olarak grupta yerini alır.

Leia ve Jay’e, yan komşu Gwen, abisi Nate, onun sevgilisi Nikki ve Ozzie eşlik ediyor. Bu altı kişilik arkadaş grubu, Forman’ların bodrumunu yıllar sonra yeniden canlandırıyor. Gwen’i ilk gördüğümüz sahnede odasında. Oda ise bize hiç yabancı gelmiyor. Çünkü önceden Donna’nın odasıydı. Yıllar sonra kızı, annesinin odasının camına tırmanıyor ve orada en yakın arkadaşını buluyor.

Topher Grace, Laura Prepon, Mila Kunis, Ashton Kutcher, Wilmer Valderrama, Tommy Chong ve Don Stark konuk oyuncu olarak aniden ekranda belirebiliyor ve sizleri öylesine duygulandırıyorlar ki! Bizden söylemesi. Üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen Debra Jo Rupp ve Kurtwood Smith başta olmak üzere oyuncuların sanki birkaç gün önce aynı karakterleri canlandırmış gibi role girmiş olmaları ise takdir edilesi.

Oyuncuların That 70’s Show’da canlandırdıkları karakterleri aynen yansıtmalarının yanında, sahnelerde rastlanan benzerlikler de oldukça keyif veriyor ve adeta izleyicisine bir konfor alanı yaratıyor. Leia aslında babasına ne kadar kızsa da, biz izlerken onun babasına ne kadar benzediğini fark ettik. Çekingen yapısının yanında kendini gizleyen biri değil. Bazen söylediklerinin tuhaf olduğunu bilse de konuşmaktan geri kalmıyor. Bu izleyiciye Eric Forman’ı hatırlatıyor. İki dizide de karakterlerin birbirleriyle ortak özellikleri mevcut ve bu durum aralarında bir köprü oluşturuyor. Bir karakteri izlerken That 70’s Show’dan başka bir karakteri görebiliyorsunuz ve sahnelerde göndermeler yakalayabiliyorsunuz. Yetmişlerde işlenen bölüm konuları küçük de olsa doksanlar versiyonunda bulunuyor.

That 70’s Show’da Eric’in ilk bölümde annesi ve babasıyla yapmış olduğu konuşmayı, That 90’s Show’da Leia büyükanne ve büyükbabasıyla gerçekleştiriyor. Yine dizinin ilk versiyonunda ikonikleşmiş olan bodrumda grubun masa etrafında oturma geleneği yeni versiyonda da devam ediyor. Ayrıca bunun yanında bir de masada Donna ve Fez’in de bir sahnesi bulunuyor. Grubun tamamı olmasa da yıllar sonra ikisini bodrumda görmek oldukça keyifliydi.

Bir sezon, on bölümden oluşan bu sitcom, ne kadar bağlantılı da olsa daha önce hiç That 70’s Show izlemeyenler için de oldukça keyifli olacaktır. That 90’s Show, hikayesiyle aklınızda farklı bir yer edinecek. Geçmişe özlem duyanlar, arkadaşlık konulu dizileri sevenler, yeni bir hikaye arayanlar That 90’s Show’u en kısa sürede izlemeliler!

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Keşfetmemiz Gereken Yazarlar: Truman Capote

Başarı ve parıltılı bir hayatın ardında yalnızlığını saklayan bir deha. Zamansız eserleri ile Truman Capote.

Love Bombing Kavramının Chuck Bass ile Eşleştirilmesi

Chuck Bass'in Blair'e yaptığı aşk bombardımanının gerçek aşk değil de manipülasyon olması.

Söylenti Aylık Frekans

Söylenti Müzik Frekansı ile sonbaharın gizemli, esintili ve en sevilen zamanlarına, Ekim ayına hoş geldiniz! Önerilerimiz sizin için hazır.

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Editor Picks