Tercih Çarpıtması: Yalanla Yaşamanın Kuramsal Adı

Kendinizi konumu itibariyle meslek yaşantınızda önemli değişikliklere neden olabilecek birinin, katılmakta güçlük çektiğiniz bir konu hakkındaki düşüncesine açıkça muhalefet etmek yerine düşüncenizi o kişiden yana bir şekilde açıklarken bulduğunuzu hayal edin. Ya da katıldığınız bir davette sıkıntıdan patlamış olsanız bile partiden ilk ayrılan olmamak adına (ayıp olmasın diye) bir başkasının geç olduğunu belirtmesini bekliyor ve giderken de “muhteşem parti” için teşekkür ediyorsanız, Timur Kuran’a göre tüm geceniz tercih çarpıtmasıyla doluydu (Kuran, 2018, s. 21-22).

Bireyin toplumsal baskılara karşı dışa vurumu olarak görülen ve artık birçok kişide günlük yaşamın bir parçası hâline gelen tercih çarpıtması kavramına gelin birlikte bakalım.

Tercih çarpıtması kavramı, bir kişinin üzerinde algıladığı toplumsal baskılar neticesinde isteklerini, düşüncelerini, vizyonunu olduğundan farklı göstermesi olarak tanımlanabilir. Kişinin isteklerini olduğundan farklı göstermesi, olmadığı biri gibi davranmasını da beraberinde getirmektedir. Timur Kuran, mevcut düzenin bireyin ifade özgürlüğünü güvence altına aldığı demokratik ülkelerde bile alışılagelmiş değerleri eleştiren düşüncelere sert tepki gösterilebileceğini, dolayısıyla da farklı düşünceleri dile getiren insanlara farklı gözle bakıldığı için, insanlar da görüşlerini toplumsal baskılara göre biçimlendirebileceğini ifade eder (Kuran, 2018, s. 10). Bu noktada tercih çarpıtmasının sadece baskıcı toplumlarda değil aynı zamanda sözüm ona demokratik toplumlarda da görülebileceğini vurgulamak gerekir.

Timur Kuran tarafından ortaya atılan tercih çarpıtması kuramı, “yalan söylemek”, “oto-sansür (self-censorship)” ya da “içtensizlik” ve “ikiyüzlülük” kavramlarıyla yakın anlamlara geliyor gibi görünse de Kuran, tercih çarpıtması kavramının daha özgül ve geniş bir anlama sahip olduğunu belirtir (2018, s. 23). Tercih çarpıtmasında belirleyici unsur, kişilerin bize yönelik algılarını manipüle etmektir. Bunu da bu yazının ilk paragrafındaki iki varsayımsal örnekte görebiliriz. Örneklerdeki kişiler, gerçek düşünce ve davranışlarını açıklamak yerine -çeşitli beklentiler ya da olası zararları bertaraf etmek adına- olduğundan farklı biçimde sunmuştur. Tam da bu noktada tercih çarpıtmasını şekillendiren üç aşamadan söz etmemiz gerekir. İlki, bireyin “toplumun kararından elde edeceği tatmin”, ikincisi, “seçtiği tercihten kaynaklanacak ödül ya da zorluklar”, üçüncüsü de “kendini dürüstçe ifade etmekten edineceği yarar”dır (Kuran, 2018, s. 37).

Kişilerin gerçek gereksinimlerini farklı biçimlerde sunması olarak kendini gösteren tercih çarpıtmasının anlamını en iyi “yalanla yaşamak” deyimi yansıtmaktadır (Kuran, 2018, s. 23). Ancak buradaki yalanın niteliğini belirleyen unsur, o yalanın kişi üzerinde bir rahatsızlık uyandırması ve kalıcı olmasıdır. Kuran’a göre yalanla yaşamanın anlamı, “kişinin söylediği yalanın yükü altında ezilmesidir” (Kuran, 2018, s. 23). Birey, tercihini çarpıtarak sadece doğru bilgiyi saklamış olmaz, aynı zamanda yanlış bilgiyi de doğruymuş gibi sunar. Kişinin söylediği yalan, onun gündelik yaşamını biçimlendirir ve olduğundan farklı bir karakter özelliği sergilemesine neden olur. Goffman’a göre bireyin davranışları yani sahnede sunduğu performansı, toplumun resmi olarak onaylanmış değerlerini kendi davranışlarından çok daha fazla biçimde temsil eder (Goffman, 2018, s. 45). Bu bağlamda bireyi şekillendiren toplumun kendisidir. Dolayısıyla kişi, gerçek karakteri dışında davrandığında kendi üzerinde yarattığı baskı, yalanla yaşamayı daha zor bir hale getirir. Buradaki yalan, toplumsal baskıya karşı bir uyum davranışı gibi görünse de esasen birey buna direnç göstermek ister fakat bunu başaramaz. Tercih çarpıtması kişinin, tercihinin olası sonuçlarından veya elde edebileceği bir faydadan korktuğu için gerçekten düşündüğünü, inandığını veya özel olarak istediğini alenen yanlış sunduğu evrensel ve oldukça yaygın bir olgudur. Bireyi buna zorlayan ise toplumsal uyum baskısıdır. Toplumsal uyum konusunda Goffman da insanların toplumda var olan başat ve genel bir tabakalaşmış düzene eğilimli olduğunu ve bu düzeni idealize ettiğini yazar. Tabakalaşmış düzene ulaşma arzusu sadece bir prestij meselesi değil, aynı zamanda toplumun ortak değerlerinin kutsal kılınmasıyla da ilgilidir (Goffman, 2018, s. 45).

Toplumsal uyumu mümkün kılan en önemli araçlar şüphesiz kitle iletişim araçlarıdır. Kitle iletişim aygıtlarının bireylerin saklı tercihlerini gizlemesiyle, mevcut düzenden memnun olmayan kamuoyu doğrudan bir iletişim kaynağı bulamadığı için birbirinden haberdar olamaz. İnsanlar atomize edildiklerinde, iktidara tehdit oluşturacak unsurların oluşumu engellenir. Bu da kişilerin benzer saklı tercihlere sahip kişilere ulaşamaması sorununu doğurur. Dolayısıyla birbirinden kopuk vaziyette olan saklı tercihler, kamuoyunu değiştirmek adına bir araya gelemezler. Bu noktada tercih çarpıtmasının kamusal bir söylem yarattığını da söylemek gerekir. Kişi, tercihini çarpıtırken bunu bilgi çarpıtmasıyla da güçlendirmesi gerekir. Kuran, tercihimizi çarpıtarak, kamusal bilgiyi de çarpıttığımızı belirtir. “Doğru bildiğimiz olguları başkalarından saklarken, başkalarını yanlış olduğunu bildiğimiz olgularla yüz yüze bırakırız” (Kuran, 2018, s. 39-40). Böylece içten içe değişmesi gerektiği düşünülen düzen varlığını devam ettirir. Çünkü, egemen kamusal söylem, mevcut düzenin devamı ve yeniden üretilmesinde kendine yönelik eleştirileri yasakladıkça, bunu yapanları dışladıkça ve aşağıladıkça düzen eleştirisi yapanlar azalacak ya da hiç kalmayacaktır. Eleştirel bir toplumun olmaması demek düzenin eksikliklerinin açığa çıkarılamaması ve alternatif düzenlerin yaratılamaması sonucunu doğurur (Odyakmaz, 2005, s. 114). Şunu da belirtmek gerekir ki “hiçbir baskıcı yönetim, kamuoyunun onayını almadan varlığını sürdüremez” (Kuran, 2018, s. 10). Buradan da çarpıtılmış tercihlerin kontrolü egemen söylem için elzem görünmektedir, sonucuna da pekâlâ ulaşılabilir. Sonuçta insanlar hükümetle ilgili gerçek duygularını ifade etmezlerse, potansiyel devrimciler kendi görüşlerini paylaşan başkaları olup olmadığını nasıl bilebilirler?

Öte yandan saklı tercihlerin açığa çıkarılmasında da aynı kitle iletişim araçları görev yapar. Devlet tekelindeki geleneksel kitle iletişim aygıtları ve özel basın araçlarına uygulanan baskı ve sansür, saklı tercihlerin gizli kalmasında oldukça etkindir. Sosyal medya gizli tercihlerin yayılmasında ekseriyetle önemlidir. Özellikle Arap Baharı döneminde yıllarca tercihlerini çarpıtmış biçimde yaşayan Arap halkı, devrimler sırasında sosyal medyanın etkisiyle aynı saklı tercihlere sahip insanların varlığından haberdar olmuştur. Eğer ki sosyal medya olmasaydı toplumsal yoksunluk ve sıkışmışlık içinde var olmaya devam eden Arap halkı, özgürlük mücadelesinde başarılı olamayabilirdi (Kırık, 2012, s. 94). Böylece Arap halkı, kendisi gibi olan diğer saklı tercihlerden aldığı destekle birçok diktatörü tarih sayfasına gömmüştür.

Tercih çarpıtması, Elisabeth Neuman tarafından geliştirilen “suskunluk sarmalı” kuramına benzer bir yapıdadır. Bu kuram, bireylerin toplumun yarattığı dışlanma, harici ve sapkın görülme tehlikesi nedeniyle çoğunluğun kanaatlerine uyma ya da öyle görünme eğilimlerine gönderme yapar. Böylece baskın inanç ya da ideoloji ne yönde ise o tarafta bulunmak gerekir (Gölbaşı, 2017, s. 128). Tercih çarpıtması, suskunluk sarmalı kuramını bir adım daha ileriye götürerek, kişilerin ya da grupların toplumsal baskılara karşı susmakla kalmayıp, düşüncelerini ve isteklerini olduğundan farklı göstermesi olarak görülebilir (Odyakmaz, 2005, s. 114).

“Dinsel uyumu amaçlamayı sağlayan hareketler, tercih çarpıtmasına örnek oluşturur. Bu tür hareketlerin baskısı altında kalan aykırı inanç sahipleri çoğu durumda gerçek dinlerini gizler” (Kuran, 2018, s. 25). Bu cümlesiyle Timur Kuran, Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık gibi dinler üzerinden tercih çarpıtmasının sonuçlarını aktarmaya çalışır. Örneğin, tercih çarpıtmasının Müslümanlıktaki yansıması takıyye öğretisidir. Emevilerin, İslam’a bağlılığı Şiilere hakaret etmekle ölçmeye başladığı dönemlerde başlayan bu öğreti, canı tehlikeye giren Şiilerin gerçek inanışlarını gizlemesini mubah görmeye dayanır. Yani aslen Şii olan birinin, Sünni görünmek adına Şiiliğini gizlemesidir. Bu öğreti, kendisine dayanak noktası olarak Kur’an’daki “Gizleseniz de açsanız da Allah gönlünüzde yatanı bilir” ayetini gösterir (Akt. Kuran, s. 26). Ancak bu öğretinin politik pasifleşmeye neden olduğu da belirtilmektedir. Bunun modern Şii önderler için bir sorun olduğu da gözlemlenmektedir. Özellikle İran İslam Devrimi döneminde, Ayetullah Humeyni tarafından “Takıyye dönemi bitmiştir. Artık ayağa kalkıp inançlarımızı ilan etme zamanıdır” söylemi, bu rahatsızlığı açıkça ortaya koyar (Kuran, 2018, s. 27).

Başka bir örnek de Türkiye’den verilebilir. Ülkede uzun yıllar tartışma konusu olan “türban” ya da “örtünme” meselesi tercih çarpıtmasında önemli bir göstergedir. İslamcı köktendinciler, örtünme özgürlüğünü temel bir hak olarak görmektedirler. Bununla birlikte hem köktendinciler hem de karşıtları, örtünen kadınların, bunu tercih etmeyen kadınlar üzerinde bir baskı yaratacağını düşünmektedir. Örtünmeyi kabul etmeyen kadınlara karşı “din hükümlerini çiğnemek” baskısı yaratılacağı, dolayısıyla da bununla yüzleşmek istemeyenlerin de saygı ve onay almak adına örtüneceği yani tercihlerini çarpıtacağı belirtilmektedir.  Bu nedenle tercih çarpıtması, örtünmeyi kabul eden kadınların diğerlerini “uyumculuğa” yöneltme biçiminde bir toplumsal sonuca neden olur. Dolayısıyla da bireysel tercihlerin toplumsal sonuçları biçimlendirebildiği sonucu ortaya çıkar (Kuran, 2018, s. 28). Bu düşüncenin karşıtında da yer almak mümkündür. Dini inanışları gereği örtünmeyi tercih eden birinin, yakın sosyal çevresi veya çalışma yaşantısında görebileceği toplumsal baskı neticesinde örtünme kararından vazgeçebilir. Dahası örtünme kararını çarpıttığı gibi, örtünmeye karşı bir duruş sergiliyor gibi görünmek isteyebilir. Dolayısıyla “örtünme” ya da “örtünmeme” tercihi burada iki kutuplu bir yapı sergilemektedir.

Belirli alt gruplara zarar verdiği düşünülen bazı kavramların tabulaştırılması da tercih çarpıtmasına başka bir örnektir. Örneğin siyahilere ve eşcinselliğe yönelik söylemlerin aşırıya kaçan durumlarda hem ülke ekonomilerine hem de toplumsal yaşantıya zarar verdiği görülmektedir.Sonuç olarak tercih çarpıtması, kişilerin gündelik yaşamda yüzlerine taktıkları bir maskeden daha fazlasıdır. Birey, maskenin altındaki gerçekliği hem gizler hem de onu farklı göstererek kendisini izleyenleri manipüle eder. Bireyi buna zorlayan ise algıladığı toplumsal baskılardır. Bu baskılar siyasi, ekonomik, kültürel, ideolojik, dini baskılar olarak ortaya çıkabilir. Timur Kuran, tercih çarpıtmasının, politik mekanizmalar üzerinde ne gibi etkiler yaratabileceğini, kamuoyunun oluşmasında nasıl rol alabileceğini, toplumsal kuramlar ve politikaları nasıl yönlendirebileceğini, inançları, ideolojileri ve dünya görüşlerini hangi aygıtlarla ne ölçüde dönüştürebileceğine yönelik sorulara yanıt aramakta olduğunu söyler (2018, s. 24). Bu kuram aracılığıyla toplumsal devrimlerin arka planındaki herkesçe bilinen ama kimse tarafından tam olarak açıklanamayan gerçekliklerin gün yüzüne çıkarılması ya da en azından fikir sahibi olunması mümkün olabilir.

Kaynakça

Goffman, E. (2018). Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu (2 b.). (B. Cezar, Çev.) İstanbul: Metis Yayıncılık.

Gölbaşı, H. (2017). Suskunluk Sarmalı ve Türkiye. Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, 5(58), 123-133.

Kırık, A. M. (2012). Arap Baharı Bağlamı’nda Sosyal Medya-Birey Etkileşimi ve Toplumsal Dönüşüm. 21. Yüzyılda Eğitim Ve Toplum Eğitim Bilimleri Ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 1(3), 87-98. https://dergipark.org.tr/tr/pub/egitimvetoplum/issue/5130/69848 adresinden alındı

Kuran, T. (2018). Yalanla Yaşamak Tercih Çarpıtmasının Toplumsal Sonuçları (3 b.). (A. Tümertekin, Çev.) İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Odyakmaz, N. (2005). Medya Ekolojisi. Doktora Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalı.

Evren Ersoy
Evren Ersoy
"Kitle kültürü süssüz bir makyajdır"

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Editor Picks