Terapi odasına giren her birey, yanında yalnızca deneyimlerini taşımaz. Aynı zamanda onunla içeriye giren önemli etkenler kimlik ve etnik kökendir. Psikolojik tedavinin su götürmez gerçeklerinden olan kültür, etnik köken ve kimlik kişilerin iç dünyasına yolculuk ve iyileştirme sağlar. Bireyin kendini daha rahat ifade edebilmesi ve aidiyet duygusu hissedebilmesi için, terapide kimlik mutlaka vurgulanması gereken bir gerçektir. Ait olduğumuz toplumdaki deneyimler, aile yapıları ve kültürel normlar bir yandan karakterimizi şekillendirirken bir yandan da iyileşme yolculuğunda belirleyici rol oynar. Etnik köken ve kimliğin tedavi sürecinde benimsenmesi danışanın kökleriyle barışması ve kendini tanımasıyla sonuçlanabilir. Bireysel iyileşme sürecindeki bu etkenler, her birimizin yolculuğunu farklı etkiler. Kimimizin yolunu kısaltır, kimimizi başka bir yola uğurlar.
Deneyimlerin Kimliğimizdeki Etkisi

İnsanlar bir ağacın dalları gibi, birbirinden oldukça farklıdır ve bu farkılıkları kazandıran etkenlerden biri deneyimlerdir. Deneyimler, insanın karakterine boyut kazandırır. Carl Gustav Jung’a göre persona sosyalleşme, kültürleşme ve deneyim sayesinde bilinçli olarak oluşturulmuş kişiliktir. Deneyimler kişiliğimiz etrafında döner durur. Bunlardan etkilenmek kaçınılmazdır. Bahsedilen deneyimlerin ayak bastığı sahne ise kültürdür. Attığınız adım, konuştuğunuz dil, yediğiniz yemek, sevgi diliniz ve nicesi, ait olduğunuz kültürden etkilenir. Bunu reddetmek kişiye kimlik bunalımları, geçici veya suni iyileşmeler sunacakken benimsemek kişiye iyileşme sağlar.
Kültür, Hayatımızın Penceresi

Hepimizin zihni, farklı manzaralar sunan ayrı bir pencere gibidir. Ancak bu pencerelerin çerçevesi, kültür, yetiştirilme tarzı, travmalar, ve etnik kökenle şekillenir. Örneğin, bir kişi çocukluğunda sevgi dolu bir ailede büyüyerek güven dolu bir perspektif geliştirmiş olabilirken; bir diğeri, zorlu ve travmatik deneyimlerle dolu bir geçmişe sahip olabilir. Bu, terapi odasındaki manzarayı belirler.
Ailesiyle deneyimlerini kolaylıkla paylaşabilen ve yetiştirilme tarzı buna uygun olan birey terapi almakta zorlanmıyorken, dertlerini paylaşmanın zayıflık olarak öğretildiği bir diğer birey terapi sürecini bir süre reddedebilir. Kişinin geçmişi ve değerleri iyileşme sürecinde büyük fark yaratır. Terapi süreci, kimi zaman bize iyi hissettirse de bazen bulutlu karanlık bir alandaymışız gibi hissettirebilir. Bu nedenle her bireyin yaşadığını deneyimin farklı olduğunu unutmamalı, çantamızda getirdiğimiz kültürü kendimizi değerlendirirken asla yabana atmamalıyız.
Etnik Kökenin Önemi

İyileşmenin en mühim adımlarından biri, kim olduğunu anlayıp benlikle barışmaktır. Kendini dışarıdan görebilmektir. Etnik köken, bir bireyin hayata bakışını, duygularını ve zorluklarla nasıl başa çıktığını şekillendirir. Her ferdin kültürü, kendi deneyimleri çerçevesinde önemlidir. Örneğin, göçmen birinin aidiyet arayışı ile kendini yuvasında huzurlu hisseden birinin arayışı aynı olamaz. Kültürler, birer sözlük şeklinde bizlere değişik tanımlar sunar ve hayatımızı bu tanımlara göre şekillendirir.
Kişi, bilincinde olmadığı yahut tanımlamadığı bir duyguyu senelerce sürdürebilir. Kim olduğunu bilmek ve kültürü reddetmemek değişik pencereler sunarak hakikati anlamasını sağlar.
Günümüzde en sık karşılaştığımız durumlardan biri göçtür. Bu mevzu üstüne göçmenlik deneyimleri oldukça farklılık gösterir. Örneğin, Ali’nin ailesi küçük yaşta Almanya’ya göç etmiş ve Ali geleneksel değerler içinde büyümüştür. Okula gittiğinde ise iki kültür içinde sıkışmış ve kimlik bunalımı yaşamaya başlamıştır. Bu noktada terapist, Ali’nin kültürel katmanlarını göz önünde bulundurmalı ve onu etnik kökeniyle beraber değerlendirmelidir.
Danışanların geçmişleri, kültürel kimlikleri ve deneyimleri, terapinin temel taşlarını oluşturur. Bireylerin kendilerini keşfetmeleri ve iyileşmeleri, ait oldukları kültürel bağlamın farkına varmalarıyla mümkündür. Çünkü gerçek iyileşmeye ulaşmak, aidiyet hissetmekle bağlantılıdır.
İyileşme Yolculukları

Kişinin yalnızca kendini kabul etmesi, iyileşme için yeterli değildir. Farklı kültürlerin ve etnik kökenin önemini anlayan birey farklı bakış açılarını görerek onları anlamalı ve kabul etmelidir. İyileşme hiçbir zaman tek yönlü değildir. O bir yoldur ve bu yolu kolaylaştırmak için diğerlerini fark etmek kişileri aydınlığa ulaştırabilecek en kolay araçlardandır. Tam da bu noktada, terapistin bireye yaklaşımı oldukça önemlidir. Kültürlerarası duyarlılık, empati yeteneğinin ilk adımda bulunduğu, diğer insanlara gösterdiğimiz anlayış ve saygıdır. İnsanoğlu, deneyimleriyle evrene renk yelpazesi sunar. Terapi odasında her birey, kendine özgü bir hikâye ve arka plana sahiptir. Bu farklılıkların farkında olan terapist danışana kültürlerarası duyarlılık ile yaklaşmalıdır.
Toplumsal roller ve kültür insana belli davranış kodları kazandırır. Danışanının kültürel arkaplanını bilen terapist onu anladığını daha kolay hissettirir ve iyileşme sürecini hızlandırabilir. Kişinin kültürel bağlamını reddetmeden, onu değerleri ve ait olduğu arka planıyla değerlendiren terapist, ona duygularını daha kolay ortaya çıkarma olanağı sunar.
Terapi Odası

Yalnızca kültürel değerler değil kültürel tarihi travmalar da dış faktörler tarafından tetiklenip kişide tekrar canlanabilir. Bu noktada, terapist tedavi sürecinde tarihsel travmayı bilmeli ve bunun sonucunda ortaya çıkan problemle etnik dahilinde ilerlemelidir. Kültürel normlar ve bireyin anlaşıldığını hissetmesi, azınlık duygusundan arınması duygularının açılabilmesi için ona imkan verir. Kültürel kazanımını sağlayabilen terapist, tedavi sürecini daha etkili hale getirmede önemli rol oynar.
Kültürel uyum, anlaşılma hissi ve etnik köken terapide derin bir anlayışı gerektirir. Bu doğrultuda kültürel stratejiler geliştirebilen terapist, danışanının yalnızlık hissine veya kimlik bunalımına daha etkili çözümler sunabilir. Onu bir bütünün parçası olarak değerlendirmek ve ait olduğu kültürel bağlamda ele almak bu kültürel duyarlılığın evrelerinden biridir. Kültürel semptomlar belirlenmeli ve danışan bu ortamda değerlendirilmelidir. Çünkü kültür, hepimizi sarmalayan ve hayatımız boyunca bizi etkileyecek etkenlerden başlıcasıdır.
İnsanın yaşadığı anı fark etmesi, bunu benimsemesi duygusal gelişim için çok önemlidir. Bu gelişme, ancak insanın kim olduğunu fark etmesiyle veya benliğiyle barışmasıyla kolayca yaşanabilir. Birey kimliğini fark etmeye, etnik kökenini, kültürünü ve kimliğini tanımayla başlar. Tarihsel bağlamını, değerlerini ve kökünü öğrenen birey kültürel duyarlılıkla kişisel gelişimini tamamlayabilir. Terapistler bu faktöre dikkat ederek, danışana güvenli bir alan sunmalıdır. İyileşme, tek başına tamamlanması gereken bir faktör olmaktan ziyade, bir çok kavramı benimseyerek, yardım alarak kendini tanıma yoludur ve etnik köken ile kimliğin yardımı bu yolda oldukça önemlidir.
Kaynakça
Jolande Székács Jacobi, Masks of the Soul. William B. Eerdmans Publishing Company, 1977; Robert H. Hopcke, Persona. Berkeley: Shambhala Publications, 1995.
Mossakowski, K. N. (2008). Dissecting the influence of race, ethnicity, and socioeconomic status on mental health in young adulthood. Research on Aging, 30(6), 649–671. https://doi.org/10.1177/0164027508322693
Johnson, L. A., Bastien, G., & Hirschel, M. J. (2009). Psychotherapy in a culturally diverse world. Wiley-Blackwell EBooks, 115–148. https://doi.org/10.1002/9781444305807.ch7
Kapak görseli: mantracare.org