Tell Me Lies Dizi İncelemesi: Yüzeysellik ve Yalanlar

Ayça
Ayça
Whenever you are waiting for the right time, remember the childhood stickers
Editör:
Işılay Güzel Yılmaz
spot_img

Tell Me Lies, Meaghan Oppenheimer tarafından yönetilen ve Carola Lovering‘in aynı adlı 2018 romanından uyarlanan bir Amerikan televizyon dizisidir. Dizi, 7 Eylül 2022’de Hulu‘da ilk sezonunu yayınlamıştır ve 2.sezonun geleceği 1 ay önce onaylanmıştır.

Şimdi isterseniz gelin ilk sezonu beraber inceleyelim;

Dizinin ilk bölümü, baş kahraman olan Lucy Albright’ın (Grace Van Patten) geçmiş yaşantısına dönük anıları ile başlıyor. Dizinin seyri, ilk 5 dakikadan Lucy’nin dört yıl önce beraber olduğu ve unutmadığı yıpratıcı ilişkinin varlığından haberdar ediyor seyirciyi, daha sonrasında ilişkiyi daha yakından gözlemlememiz için Lucy’nin Stephan DeMarco (Jackson White) ile tanıştığı 8 yıl öncesine yani üniversiteye başladığı döneme dönüyoruz.

Konu başlangıcı itibariyle klasik bir gençlik dizisine benziyor ki yapımcılar da zaten dizinin geçtiği yılları 2007-2015 arası olarak değerlendirmişler. Böylelikle seyirciler Lucy’nin arkadaşları ve en önemlisi Stephan ile nasıl tanıştığını görüyor ve biraz da Stephan’ın Diana ile olan tükenmiş ilişkisine rağmen, sürekli devam eden kopuk ilişkisini de gözlemleyebiliyor.

Her bölümde görünen dizinin giriş sahnesi ise pembe font üzerine kırmızı harflerle yazılmış dizi isminden ve bölüm isminden oluşuyor. Burada kırmızı ve pembe uyumu hem romanın kapağının renkleri hem de bu iki renkle 2017 yılında yakaladıkları beklenmedik uyumla tabuları yıkmaya çalışmışlardı. Bu da yıpratıcı ilişkilerin yani normalde beraber olmaması gereken kişilerin ilişkilerinin beklenmedik başlangıç, yükseliş noktası ve bitişine yani beklenmedik uyumuna bir gönderme diyebiliriz.

İkinci bölüme geçerken Stephan’ın hem Lucy ile hem Diana ile yaptığı farklı konuşmalar ve duygusal geçişler mevcutken ilerleyen bölümlerde de dizi yıpratıcı ilişki kavramı dışında öğrenme güçlüğü, akran baskısı, alkol ve ailenin psikolojik yapısının önemi gibi farklı kavramlara da yer vermeye çalışıyor.

Tell Me Lies, dizinin en çok üstünde durduğu konu olan “günümüz ilişkilerinin yüzeyselliğini” ise sıkmadan eski gençlik filmlerinin kolej havası tadında aktarmayı da ihmal etmiyor. Güzel başlayan ilişki daha sonrasında içeriğindeki yalanları açığa çıkarıyor ve diyaloglar da buna göre şekilleniyor. İlişkinin ilerlemesine rağmen yılbaşı tatilinde Stephan, Lucy’i aramadıktan sonra ilişki kopma noktasına gelmesine rağmen bağımlılık ve yüzeysellik bu iki karakteri birbirinden ayıramıyor ve yanlarında bulundurdukları kişilerle de olayı daha da kötü bir hale sokuyor.

Dizinin genel seyri Stephan’ın psikolojik manipülasyon denemeleriyle sürerken izleyiciler de biraz olsun kendinden bir şeyler görebiliyor diyebiliriz; çünkü dizi izleyiciye bu olayları çoğu zaman ilahi bakış açısından sunmak yerine karakterin bakış açısından gözlemlemesini istiyor ve bu durum sonucunda da seyirci de olayın doğruluğunu veya hangi tarafın doğru bildiğini kestiremediği için kendisine yakın bulduğu kişinin görüşlerine inanmak zorunda kalıyor.

Diziyi ve kitabı karşılaştırırsak bazı ayrıntılarda değişiklikler mevcut diyebiliriz. Örnek vermek gerekirse Lucy, romanda Stephan’ın ilişkisi olduğu Diana ile hiç konuşmazken biz dizide bu ikilinin birkaç kez konuştuğunu veya yan karakterlerin diziye göre romanda çok daha etkin ve arka plan hikayelerinin daha net anlatıldığını söyleyebiliriz.

İzlerken siz de fark edeceksiniz ki dizinin içeriğinde bulunan çoğu replik gerçek hayatta benzer durumlarda kullanılabilecek sade ve günlük hayattan seçilmiş bazda şeyler içeriyor. Bu gibi konularda senarist ve yönetmenler, hayatın olağan akışından çıkmadan zaten çok olağan bir durumu anlatmayı hedeflemişler.

Genel olarak dizi, gençlik dizilerini, kolej havasını seven veya yüzeysel ilişkileri gözlemlemek isteyenler için güzel bir seçenek diyebiliriz. Özellikle You, Euphoria, Scandal, Normal People ve Big Little Lies gibi dizileri seviyorsanız kesinlikle göz atmanızı öneriyoruz.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Sevilme İhtiyacının Gölgesinde: Onay Kompleksi ve Sosyal Kimlik

Kendi ışığınla var olmak, sevilmeden de sevebilmek ve onaysız yaşam, özgürlüğün ve içsel huzurun sessiz zaferidir.

Amy Winehouse – Rehab ve Psikoloji Çerçevesinde İncelenmesi

Kendini inkârın sesi: Amy Winehouse'un Rehab'ı bir kadının içsel direnişini ve kırılganlığını anlatan dürüst bir itiraf.

Çamurda Doğan Saflık: Nilüfer Çiçeği ve 5 Eser İncelemesi

Nilüfer çiçeğinin Doğu’dan Batı’ya uzanan anlamsal yolculuğu ve bu yolculuğun sanat üzerindeki büyüleyici izleri.

Hailey Bieber Stil İncelemesi: Çabasız Şıklığın Öncüsü

Hailey Bieber, minimalist ama iddialı stiliyle sade şıklığı bir güç ifadesine dönüştürüyor.

Bakü Seferi ve Kafkas İslam Ordusu

Osmanlı ordusunun Kafkasya’daki son seferi, Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu’nun Bakü’yü kurtararak Azerbaycan’ın bağımsızlık yolunu açtığı zaferdir.

“The Beach At Sainte Adresse” Tablosunu Anımsatan Şarkılar

Monet'nin The Beach At Sainte-Adresse isimli eserini anımsatan şarkılara birlikte göz atalım!

Dijital Dünyada Görünmez Yönlendiriciler: Algoritmalar Nasıl Çalışıyor?

Algoritmalar nasıl çalışır? Arama, öneri ve yapay zeka sistemlerini örneklerle öğrenin; etik ilkeler ve pratik ipuçlarıyla dijital rehberiniz.

İstanbul Mimarisi: Cercle d’Orient

Beyoğlu'nun kalbi olan Cercle d'Orient ya da Büyük Kulüp, ilginç tarihi ve mimarisiyle bize çok şey anlatıyor.

Love or Duty Tablosunun Hikâyesi – Aşk Uğruna Kutsal Yemini Bozmak

Aşk ve inanç arasında sıkışmış bir rahibenin hikâyesini, Gabriele Castagnola’nın tartışmalı eseri Love or Duty üzerinden keşfeden dramatik bir sanat incelemesi.

Madeleine de Proust Nedir?

Hepimiz kimi zaman kendi kendimize veya çevremizin etkisiyle geçmişe bir yolculuk yapabiliyoruz. Yüzyıl öncesinde yazılmış bir kitap da tam olarak bu konuyu ele alıyor ve sonrasında bambaşka kapılar açılıyor. İşte Proust ve ünlü madleni.

Editor Picks