Yaptığı her şarkı ile adından söz ettiren başarılı sanatçı Taylor Swift, yazdığı şarkı sözleriyle bizleri bambaşka dünyalara götürüyor ve çoğu zaman şarkılarında kendimizi bulmamızı sağlıyor.
Birbirleriyle bağlantılı olan “evermore” albümündeki şarkılarda aslında ne anlatmak istiyor, gelin birlikte bakalım.
1. willow
Her versiyonuyla muhteşem olan willow, albümün ilk şarkısı olarak karşılıyor bizleri. Tıpkı şiir gibi olan sözleriyle dinleyicinin başını döndürüyor adeta. Şarkı, aslında birinin size aşık olması için büyü yapmanızı anlatıyor. Masalsı anlatımıyla bizleri içine çekiyor.
Wherever you stray, I follow
(Nereye gidersen git, seni takip ediyorum.)
I’m begging for you to take my hand
(Elimi tutman için yalvarıyorum.)
2. champagne problems
champagne problems, her bir kelimesi ve notasıyla içimize işlemeyi başaran şarkılardan birisi. Taylor Swift’in söz yazarlığını konuşturduğu bu şarkı verilmek isteneni çok güzel veriyor diyebiliriz. Taylor Swift’in ”Uzun zamandır birlikte olan üniversiteli aşıkların aynı gece için çok farklı planları vardı: biri ilişkiyi bitirecekti, diğeri ise bir yüzük getirmişti.” olarak özetlediği bu şarkı, tüylerimizi diken diken etmeyi başaran şarkılarından yalnızca biri.
Şarkıya daha detaylı bakmak isterseniz, yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.
But you’ll find the real thing instead
(Ama benim yerime gerçek kişiyi bulacaksın) She’ll patch up your tapestry that I shred
(Sende açtığım yaraları onaracak birisini)
3. gold rush
Gold rush, şarkısı sözleri ve melodisiyle yine Swift kalitesini ortaya koyan şarkılardan. Şarkının bize anlattığı şey ise kıskançlık duygusu. Swift, burada sevgiliyi altına benzetirken onu isteyenleri altın arayıcılarına benzetiyor. Şarkı, bize bu durumdan rahatsızlığı dile getiriyor.
Everybody wants you
(Herkes seni istiyor)
Everybody wonders what it would be like to love you
(Herkes seni sevmenin nasıl bir şey olduğunu merak ediyor)
4. ’tis the damn season
Swift, albümünde yer alan 4 şarkıyı farklı bakış açılarıyla yazmıştır. ’tis the damn season şarkısı da dorothea isimli bir kızın her şeyi arkasında bırakarak Los Angeles’a gidip tekrar kasabasına döndüğünde eski aşkıyla karşılaşmasını konu alıyor. Hisler yeniden canlanır ancak dorothea geri dönmek zorundadır.
You can run, but only so far
(Sen de kaçabilirsin bizden, ama bir yere kadar) I escaped it too, remember how you watched me leave
(Ben de kaçtım, benim gidişimi nasıl izlediğini hatırlıyorum)
5. tolerate it
Albümün en hüzünlü şarkısı diyebiliriz bu şarkı için. Aralarında yaş farkı bulunan bir evliliği konu alan Swift, sözlerini kadının ağzından yazıyor. Adama olan aşkını haykırıyor ancak adamın bu duruma yalnızca tahammül ettiğini söylüyor. Swift, bu şarkıyı yazarken Daphne de Maurier‘in Rebecca adlı romanından esinlenmiş. Her kelimesiyle adeta bir ağıta dönüşen bu şarkı, Swift’in en acı verici şarkılarından birisi.
I made you my temple, my mural, my sky
(Seni tapınağım yaptım, duvar resmim, gökyüzüm) Now I’m begging for footnotes in the story of your life
(Şimdi yaşamındaki hikayeden dipnotların olmak için yalvarıyorum)
6. no body no crime
Bu şarkı da Swift’in hayal gücünün yansıması olarak çıkıyor karşımıza. Tıpkı bir polisiye romanı okur gibi dinliyoruz şarkıyı. Anlatıcımız, şarkıda her salı gecesi buluştuğu arkadaşıyla o salı gecesi buluşamaz ve kocası tarafından öldürüldüğünü düşünür. Böylece arkadaşının intikamını almak için arkadaşının kocasının peşine düşer ve sevgilisiyle bir eve çıktığını görür. Anlatıcımız arkadaşının kız kardeşiyle adamı öldürür. Ancak şarkıda hiçbir cinayetin sorumlusu ortaya çıkmaz.
No, no body, no crime
(Hayır, ceset yok, suç yok) But I ain’t letting up until the day I die
(Ama öleceğim güne kadar bunun ucuna bırakmayacağım)
7. happiness
Biten bir ilişkinin kabullenişini gözler önüne seriyor Swift happiness şarkısında. İki tarafın da bu ilişkiden sorumlu olduğunu ve iki tarafın da bir şekilde yoluna devam edeceğini açıklıyor sözlerinde.
I can’t make it go away by making you a villain
(Seni hikayedeki kötü karakter yaparak bunu başımdan atamam)
I guess it’s the price I pay for seven years in heaven
(Sanırım cennette geçirdiğim 7 yıl için ödemem gereken bedel bu)
8. dorothea
’tis the damn season şarkısındaki hikâyeye, bu kez erkeğin bakış açısından bakıyoruz bu şarkıda. Sevgilisi Dorothea, onu Tupelo kasabasında bırakarak ünlü olmaya gitmiş ve başarılı olmuştur. Onun ardından üzülen, geri gelmesini bekleyen erkeğimizin ise onu asla unutamadığını görüyoruz.
A tiny screen’s the only place I see you now
(Şimdi seni gördüğüm tek yer küçücük bir ekran) And I got nothing but well wishes for ya
(Ve senin için iyi dileklerimden başka hiçbir şey yok elimde)
9. coney island
The National ile düet yapan Swift, bu şarkıda gerçek bir ayrılığı gözler önüne seriyor. “coney island”da bir bankta oturarak geçmiş günleri yad eden anlatıcımız, geçmişte kalan aşkını anımsıyor ve özlüyor.
Sorry for not making you my centerfold
(Seni hayatımın merkezine koyamadığım için özür dilerim)
10. ivy
Swift, ivy şarkısında aldatma konusuna değiniyor. Evli bir kadının ağzından yazılan bu şarkı, kadının başka birine ilgi duymasını anlatıyor. Bu durumdan rahatsız olmadığını da görmek mümkün. Şarkıda baştan sona kadının çaresizliğini hissedebiliyorsunuz.
So tell me to run
(Öyleyse bana kaçmamı söyle) Or dare to sit and watch what we’ll become
(Ya da durup bize ne olacağını izlemeye cesaret edelim)
11. cowboy like me
cowboy like me, albümde yer alan ilginç hikâyesi olan şarkılardan birisi. İki dolandırıcının birbirine aşık olmasını anlatan bu şarkı, Marcus Mumford‘un back vokaliyle etkileyici bir hâle geliyor.
Never thought I’d meet you here
(Seninle burada bulaşacağımı hiç düşünmemiştim) It could be love
(Bu aşk olabilir)
12. long story short
Swift’in albüm boyunca kurgusal karakterler yarattığı ve onlar üzerinden hikayeler yazdığına şahit olduk. Ancak bizler long story short şarkının tam anlamıyla Swift’in 2016 yıllarına gönderme yaptığını düşünüyoruz. O dönemde yaşadığı ilişkilerin yanlışlığını ve kötü zamanlar olduğunu dile getiren Swift, her şeyin geride kaldığını dile getiriyor.
Long story short, it was a bad time
(Uzun lafı kısası, kötü zamanlardı) Long story short, I survived
(Uzun lafı kısası, canlı kurtuldum)
13. marjorie
Swift’in büyükannesi için yazdığı bu şarkı onu canlı tuttuğunun bir göstergesi aslında. 13 sayısının Swift için ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Swift, albümün 13. şarkısını marjorie yaparak şarkının önemini de vurgulamış aslında.
What died didn’t stay dead
(Ölenler ölü olarak kalmaz) You’re alive, you’re alive in my head
(Hayattasın kafamda yaşıyorsun)
14. closure
Albümde yer alan 4 şarkının birbirleriyle bağlantılı olduğundan bahsetmiştik. ’tis the damn reason ve dorothea, closure ve champagne problems. closure şarkısına baktığımızda terkedilen erkeğin bakış açısından görüyoruz ilişkiyi.
I know that it’s over
(Bittiğini biliyorum) I don’t need your closure
(Senin bitirişine ihtiyacım yok)
15. evermore
Büyük bir depresyonla boğuşan anlatıcımız, acının sonsuza kadar süreceğini düşünüyor evermore‘da. Şarkının ilk yarısına kadar karanlık bir tonda ilerliyoruz. Ancak şarkının ortasında Justin Vernon‘ın araya girmesiyle bir şeylerin düzelebileceğine bizler de anlatıcımız da inanıyor.
I had a feeling so peculiar
(Kendimi çok garip hissediyorum) That this pain would be for evermore
(Bu acı sonsuza dek mi sürecek)
Swift’in adeta şairliğini tekrar ortaya koyduğu evermore albümünü, kulaklıklarınızı takmış, yatağınıza uzanmış ve gözlerinizi kapamış bir şekilde dinlemenizi öneriyoruz.