2023 yılında Time dergisi tarafından “Yılın Kişisi” seçilen Taylor Swift, son stüdyo albümü “The Tortured Poets Department”ı geçtiğimiz Nisan ayında yayımladı. Güçlü söz yazarlığı ve sahip olduğu başarılarla her daim gündemde olan ünlü sanatçı, bu albümüyle birlikte kırdığı rekorlara yenilerini eklemekte geri kalmadı. Spotify, bir günde en çok dinlenen albüm rekorunu The Tortured Poets Deparment’ın kırdığını belirtirken hafta bitmeden rekorlara bir yenisi eklendi. Bir haftada 1 milyar dinlenmeye ulaşan ilk albüm Swift’in eseri “The Tortured Poets Deparment” oldu.
Taylor Swift’in deneyimledikleri ve hissettikleri üzerine şarkılar yazan bir sanatçı olduğu bilinirken piyasaya sürdüğü son albümünde ilk defa kendini bu kadar açık bir şekilde ortaya koyduğunu görüyoruz. Bu şarkılara en büyük örnek ise “I Can Do It With a Broken Heart”dan geliyor.
Gelin birlikte şarkının sözlerine daha yakından bakalım:
Kırık Bir Kalple Yapabilirim
I can read your mind
(Aklını okuyabiliyorum)
“She’s having the time of her life”
(“Hayatının en güzel anını yaşıyor”)
There in her glittering prime
(Orada onun ışıltılı zirvesinde)
The lights refract sequined stars off her silhouette every night
(Işıklar her gece siluetindeki payetli yıldızları kırıyor)
I can show you lies
(Sana yalanlar gösterebilirim)
Taylor Swift şarkısına, tüm dünyanın onun hakkında ne düşündüğünü bildiğini söyleyerek giriş yapıyor. İnsanlar onu kariyerinin zirvesinde başarılı bir kadın olarak görürken ve yılın çoğu gününü ışıltılı sahne kıyafetleri ve şovlarıyla insanları büyüleyen bir imaj çizerken aslında bunun koca bir yalandan ibaret olduğunu itiraf ediyor. Sakin başlayan şarkı nakarat kısmıyla birlikte ritim arttırıyor.

Sorunlarıyla Başa Çıkabilen Çetin Kadın
‘Cause I’m a real tough kid, I can handle my sh*t
(Çünkü ben gerçekten sert bir çocuğum, işlerimin üstesinden gelebilirim)
They said, “Babe, you gotta fake it ’til you make it” and I did
(Dediler ki, “Bebeğim, başarana kadar numara yapmalısın” ve ben de yaptım)
Lights, camera, b*tch smile, even when you wanna die
(Işıklar, kamera, kaltak gülüşü, ölmek istediğinde bile)
Swift, sorunlarıyla tek başına başa çıkabilecek kadar güçlü olduğunu kendine hatırlatmak ister gibi sözlerine devam ediyor ve aslında rol yaptığını, kendisini de buna inandırmaya çalıştığını açıklıyor. İçinde bulunduğu sektör gereği kameralara karşı her zaman mükemmel ve ışıltılı görünmek zorundayken içten içe ölmek isteyen bir kadının gerçekliğiyle böylece biz de yüz yüze geliyoruz.
He said he’d love me all his life
(Beni hayatı boyunca seveceğini söyledi)
But that life was too short
(Ama bu hayat çok kısaydı)
Breaking down, I hit the floor
(Kırıldım, yere çarptım)
Bu hislerin en büyük kaynağının ise 6 yıldır beraber olduğu Joe Alwyn’den ayrılışı olduğu mesajını alıyoruz devam eden dizelerde. Onu hayatı boyunca seveceğini söyleyen bir adam ve ayrılıkla sonuçlanan bir ilişki… Taylor Swift’in geçmiş ilişkilerinden bu yana bir türlü yüzünün gülmediği bilinirken Joe ile yakaladığı bu uzun soluklu beraberliğinde sonlanmasının, onda büyük bir yıkıma sebep olduğu bu dizelerde anlaşılıyor.
All the pieces of me shattered as the crowd was chanting, “More”
(Kalabalık “Daha fazla” diye bağırırken tüm parçalarım paramparça oldu)
I was grinning like I’m winning, I was hitting my marks
(Kazanıyormuşum gibi sırıtıyordum, notlarımı tutturuyordum)
‘Cause I can do it with a broken heart
(Çünkü bunu kırık bir kalple yapabilirim)
Şarkını bu bölümü bizlere, Swift’in yaşadığı ayrılık sürecine rağmen The Eras Tour konser turnesine devam etmek zorunda olduğunu ve bu durumu profesyonelce yöneterek dışarıdan her şey yolundaymış izlenimi vermeyi başardığını anlatıyor. Şarkının adı olan “I Can Do It With a Broken Heart” dizeleri ise bu durumu açıklar nitelikte.

I’m so depressed, I act like it’s my birthday every day
(O kadar depresyondayım ki her gün doğum günümmüş gibi davranıyorum)
I’m so obsessed with him but he avoids me like the plague
(Ona çok takıntılıyım ama o benden vebalı gibi kaçıyor)
I cry a lot but I am so productive, it’s an art
(Çok ağlıyorum ama çok üretkenim, bu bir sanat)
You know you’re good when you can even do it
(Bunu yapabildiğinde bile iyi olduğunu biliyorsun)
With a broken heart
(Kırık bir kalple)
Üçüncü kısma geldiğimizde ise şarkının hareketliliği artıp adeta neşeli bir şarkı melodisine dönüşse de sözler de bir o kadar aksini iddia etmeye devam ediyor. Taylor, yıllarca beraber olduğu adama karşı olan takıntısını itiraf ederken onun tarafından görülmemenin üzüntüsünü yaşadığını da bizlere karşı dile getiriyor. İçten içe baş etmeye çalıştığı depresif duyguların dışardan hiç belli olmamasını, fazla sesli bir neşenin ardına gizlenerek sağladığını söylüyor. Acıyla başa çıkmanın en iyi yollarından biri, bu acıyı alıp iyi bir şeye dönüştürmek olduğundan, Taylor da bu yola başvuruyor. En çok göz yaşlarına boğulduğu dönem aslında bir yandan en çok üretken olduğu döneme dönüşüyor. Kırık bir kalple tüm bunları yapabildiği için de zaten şuan dünyanın en çok sevilen ve konuşulan sanatçılarından biri halinde.
Joe Alwyn’i Hatırlatan Acımasız Satırlar
I can hold my breath
(Nefesimi tutabiliyorum)
I’ve been doing it since he left
(O gittiğinden beri bunu yapıyorum)
I keep finding his things in drawers
(Eşyalarını çekmecelerde bulmaya devam ediyorum)
Crucial evidence, I didn’t imagine the whole thing
(Çok önemli bir kanıt, her şeyi hayal etmedim)
I’m sure I can pass this test)
(Bu testi geçebileceğime eminim)
Şarkının son kısma geldiğimizde ise ayrılık sonrası hissettiği yoğun duygulardan dolayı boğuluyormuş gibi hisseden bir Taylor Swift’le karşılaşıyoruz. Öyle ki yaşadıklarını kendisinin uydurup uydurmadığını sorgulayacak kadar kötü bir durumda buluyor kendini. Bu sorguya cevabı ise eski sevgilisinden geriye kalan evdeki birkaç eşyanın varlığından geliyor. Yine de tüm bu hislerin geçici olduğunun farkında olan Taylor, bu süreci de atlatacağını, yüzleşmesi gereken şeylerle yüzleşerek testi geçeceğini düşünüyor.

Taylor Swift’in son albümündeki en sevilen şarkılardan biri olan “I Can Do It With a Broken Heart” aslında bize şunları hatırlatıyor: Dışarıdan kusursuz hayatlara sahip olduğunu düşündüğümüz tüm sanatçıların veya ünlülerin aslında bizler gibi insanlar olduğu gerçeğini. Savunmasız yanları olan, depresyona girebilen, sahte bir gülücükle hayatına devam etmeye çalışan bizler gibi insanlar… Dışardan ne kadar farklı hayatlar yaşıyoruz gibi görünse de günün sonunda evimizden içeri adım attığımızda aynı hislerde buluşuyoruz. O kapıdan içeri girdiğimizde sahip olduğumuz ünün, ne kadar başarıya sahip olduğumuzun bir önemi kalmıyor. Elimizde kalan ve sahip olduğumuz tek şey hislerimiz. Bu hisleri kabul etmek ve yaşamalarına izin vermek, tıpkı Taylor gibi duygularımızı ifade etme cesareti göstermek, yapabileceğimiz en iyi şey gibi görünüyor.
Kaynakça
“Taylor Swift Makes Spotify History as ‘The Tortured Poets Department’ Becomes First Album to Surpass 200 Million Streams in a Single Day”. Variety. Web. Erişim tarihi: 25.10.24.


