Tarih boyunca bitki ve hayvanlar insanoğlunun vazgeçilmez ilham kaynağı olmuştur. Canlı ve cansız bütün varlıklarla süren bu etkileşim, hayatın her alanına sirayet eden bir hüviyete bürünmüş ve insanoğlunun duygularını tasvir etmek için kullandığı bir yöntem halini almıştır. Farklı zamanlarda, farklı kültür ve coğrafyalarda kullanılan, mitoloji ve efsanelerdeki kuş ögeleri gibi motifler, yüzyıllardan beri belli bir anlam ile insanlığın ortak mirasında yer almıştır.
Hayvan figürleri sanat tarihinde önemli bir tema olarak yer almış, kuş figürlerinin bir materyal olarak sanata dahil edilmesi, sanatçının kendini ifade ederken başvurduğu tasvirler, mit ve efsanelerdeki imgelerin çeşitli eserlerle gözler önüne serilmesi, sanatta devamlılığın nadide bir göstergesi olarak karşımıza çıkmıştır. Tarih boyunca hayvan figürlerini mağara resimlerinden, heykellere, tablolara, seramiklere kadar sanatın her dalında görmek mümkün olmuştur.
Kuş Figürlerinin Sembolizm İle İlişkisi
Çeşitli mit ve efsanelere kaynaklık eden hayvan figürleri pek çok devlet, topluluk ve inanç tarafından kullanılmıştır. Eski uygarlıklardan günümüze kuş figürlerinin çok farklı anlam ve kullanım ile sanat eserlerinde yer aldığını görmekteyiz.
Bunlardan Mısır mitolojisindeki Phoenix adlı kuş, öldükten sonra tekrar dirilmeyi temsil ederken; Hint mitolojisinde yer alan Garuda kuşunun ise insanları hastalıklardan koruduğuna ve ruhlarını kurtardığına inanılır. İran mitolojisinde olmuş ve olacak olan her şeyden haberdar olup, geleceği gördüğüne inanılan Simurg kuşu ile anılırken; eski Türk mitolojisinde Karakuş’un, yeryüzünün ve doğanın koruyucusu olduğu düşünülmüş ve İslamiyet öncesi Arap mitolojisinde ise Anka kuşunun ölümsüzlüğü simgelediğine inanılmıştır.
Pek çok kültürde özel anlam ifade etmesinin yanında, güç, ihtişam, doğu-batı hakimiyeti gibi sembolizme dayandırılan kartalın yanında, güvercin, tavuskuşu, kuğu, hüdhüd, hüma kuşu ve benzeri kuşların sözlü ve yazılı tarih anlatılarında duymak, belge ve sanat eserlerinde görmek mümkündür. Coğrafyalara yayılan kuş tasvirleri farklı figürler olarak değişik anlamlara gelirken; Bizans sanatında da önemli bir yer edinmiştir.

Bizans Sanatı
Tarih boyunca birçok devlet kültürel ve sosyal açıdan etkileşim halinde olmuş, bu etkileşim sanat eserlerine de yansımıştır. Bizans Sanatı da Roma’dan kalan gelenekler, hristiyanlık inancı, çevre devletlerin kültürel ve sosyal etkisiyle şekillenmiştir.
Bizans Sanatını, Erken Bizans, Orta Bizans ve Geç Bizans olmak üzere üç döneme ayırmak mümkündür. Bu dönemler içerisinde Bizans sanat eserleri, farklı konu, teknik ve üsluplarda olmak üzere fresko, mozaik, duvar resimleri, el yazmaları, maden, fildişi, seramik, sikke gibi alanlarda ürünler vermiştir.
Erken Bizans dönemi kendi içinde Geç Antik-Erken Hristiyan Dönemi (324-527) ve Iustinianos Dönemi (527-565) olarak ikiye ayrılır. Yüksek maliyetli ihtişamlı yapılarıyla öne çıkan bu dönemde sanat, İlk Çağ’ın Helenistik ve Roma sanat gelenekleriyle gelişmiştir. Bu dönemin en önemli yapıları hayvan figürlerini de barındıran katakomplar (yeraltında bulunan ve çoğunlukla ölülerin gömülmesi için kullanılan tonozlu yapı) ve hipojeler (yeraltında kemerli bir yapı ile inşa edilmiş az odalı mezar)dir.
Orta Bizans döneminde ise (842-1204) sanatta liturjik (ayin ve ibadetlerin sembolik anlamlarıyla yapılması) anlayış benimsenmiş, hangi resmin nereye konulacağı bir merkezden belirlenmeye başlanmıştır. Kiliselerdeki resim yerleştirilmesi kubbeden tonoza hiyerarşik bir düzene göre planlanmıştır.
Geç Bizans dönemi ise İstanbul’un Latinlerden geri alınmasından, Türklerin eline geçmesine kadarki dönemi ifade etmekte ve bu dönem resimlerinde izlenen kompozisyon ve düzenin değişip, geliştiğini gösteren ikonografik detaylar görünmektedir.

Kuş Figürlerinin Bizans Sanatına Yansıması
Bizans İmparatorluğu döneminde kuş figürleri sembolik anlamlarıyla birlikte yerini almıştır. Bu bağlamda Hz. İsa’nın barış sembolü olarak kuğu, ölümü ve hristiyan ruhunu temsil eden güvercin, cennet ve ölümsüzlükle ilişkilendirilen tavuskuşu tasvirleri sembolizm olarak değer taşımaktadır.

Bizans Sanatında freskolarda, mozaiklerde ve taş eserlerde refrigeium (Refrigerium, pagan ve erken Hıristiyan inancında ölen kişiyi anma amaçlı mezarlığın yakınında kutlanan ziyafet aynı zamanda manevi rahatlığı ifade etmek için kullanılan Yunanca ferahlatıcı sözcüğünün Latince karşılığıdır. Karademir, 2021:163) sahneleri çoğunlukla bir kantharostan (yüksek kulplu, kadehe benzer içki-su kabı) su içen iki tavuskuşu şeklinde karşımıza çıkar. Kimi eserlerde ise sahnenin merkezinde olan kanthraros yerine bir çeşme ya da hayat ağacı kullanıldığı da görülür. Bu eserlerde tavuskuşu yerine hristiyan ikonografisinde sıkça kullanılan güvercin ya da geyik figürü de kullanılır.
Refrigerium olarak adlandırılan, 4. veya 5. yüzyıla tarihlenen İznik Elbeyli Köyü Hipojesi duvar resimleri, Bizans sanatında kuş figürünün kullanıldığı en canlı ve dikkat çekici eserlerdendir.
İznik Elbeyli Köyü Hipojesi’ndeki yemek sahnesinde tavuskuşlarının iki yana yerleştirilmiş olduğu bir sahne düzeni olarak karşımıza çıkar. Etinin çürümediğine inanılan ve tüylerini değiştirebilmeleri açısından dirilişin sembolü olarak betimlenen tavuskuşu, mezar odası tasvirlerinin en göz alıcı tercihlerindendir.

Büyük imparatorluklarda rakiplerine gözdağı verecek sanat eserleri üretmek adeta devlet politikalarından biridir. Büyük görkemli yapılardan, en küçük sanat eserlerine kadar bu anlayış pek çok devlette hakim olmuştur. Bu doğrultuda İstanbul Büyük Saray Mozaikleri eserleri arasında yer alan ve ”Bizans’ın düşmanlarını yok edişini” simgeleyen ”Kartalla yılanın mücadelesi” sahnesi de örnekler arasında değerlendirilir.
Bizans Dönemi’ne ait İstanbul Büyük Saray Mozaikleri eserleri arasında yer alan bu mozaik, bir avlu döşemesidir. Kartal ile yılanın mücadelesi Antik döneme ait eserlerde sıkça görülen bir anlatı olması yanında, ışığın karanlığı yenmesini sembolize eder. Mozaikte kartalla yılanın savaşı, imparatorun Bizans İmparatorluğu düşmanlarını alt edişinin sembolüdür.

Orta Bizans döneminde gördüğümüz tasvirlerdeki vaftiz sahnelerinde ise ”Tanrı’nın eli” olarak betimlenen güvercin figürleri dikkat çeker. Hz. İsa’nın başının üzerinde, aşağıya doğru gelen ve kanatları açık olarak tasvir edilen beyaz güvercin, Kutsal Ruh’u temsil etmektedir.

Sonuç olarak, kuş figürleri tarihin ilk dönemlerinden itibaren çeşitli anlam ve formlarda karşımıza çıkmaktadır. İnsanın doğayla ilişkisi, inançları, gördüklerine ve göremediklerine atfettiği değer, sanat ile dışa vurulmuştur. Bizans sanatında da kuş figürlerini anıtsal duvar resimlerinde, seramik ve çini eserlerde, el yazmaları, ağırlık ve sikkelerde sıklıkla görmek mümkündür.
Kaynak
- Acara, Meryem. “Bizans Ortodoks Kilisesinde Liturji ve Liturjik Eserler”. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi Cilt: 15. Sayı: 1: 183-201.
- Altın, Ahmet Ali. “Geç Antik Çağ’da İznik (Nikeia) ve Çevresinde Resim Sanatı”. Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi, 2010.
- Çeşmeli, İbrahim. “Kök Türklerde İkonografik Açıdan Kuş Figürleri”. Art-Sanat. 2015. Sayı: 4: 67-80.
- Çavuşoğu, Çiler. “Bizans Sanatında Kuş Figürleri”. Ege Üniversitesi.
- Çokhamur Özdemir, Emel. “İstanbulda Bulunan Bizans Dönemi Mozaikleri: Kariye Müzesi”. Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi, 2012.
- Karademir, Tuğçe. “Bizans Sanatında Refrigerium Sahneleri”. Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi, 2019.
- “Sanat Tarihi”. Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2019.
- Tansü, Yunus Emre; Güvenç, Baran. “Mitolojik Kuşlar Üzerine Düşünceler (Phoenix, Garuda, Simurg, Anka)”. Doç. Dr. Numan Burak Aksoy Anısına Hayatı, Eserleri ve Armağanı. 2017: 783-806.
- Uzun, Tolga. “Türk Sanatında Kanatlı Hayvan Sembolizmi”. Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep Üniversitesi, 1995.