Tarot, Spenser Cohen ve Anna Halberg tarafından yazılıp yönetilen, Nicholas Adams‘ın yazım aşamasına dahil olduğu bir Amerikan doğaüstü korku filmidir. Nicholas Adams’ın 1992 tarihli Horrorscope romanından uyarlanan film, 3 Mayıs 2024 de vizyondaki yerini almıştı. İlk sahneden son sahneye kadar korkunun içindeki dram duygusunu en derinimize kadar hissettirmeye yeten bu filmin detaylarını gelin hep beraber inceleyelim.
Yazının spoiler içerdiğini belirtmekte fayda var.
Film Hakkında
Film, bir grup arkadaşın doğum günü kutlaması için bir geceliğine kiraladıkları evde buldukları tarot kartları ile fal bakmalarının ardından kısa süre içinde teker teker ölmeye başlamalarını konu alır. Ardından olaylar tarot fal kartlarıyla oynanmasıyla başlayan korku dolu olaylar silsilesiyle ilerler. Arkadaşlar, tarot kartlarıyla gizemli ve tehlikeli güçleri uyandırırlar. Sebebi ise, Tarot falı okurken kutsal kural olan başkasının desteğini asla kullanma kuralını çiğnemeleridir. Farkında olmadan lanetli kartlarda hapsolmuş bir kötülüğü serbest bırakırlar ve birer birer kaderlerimiz diye adlandırdıkları olaylarla yüzleşirler. Filmin ilerleyen sahnelerinde ise arkadaşlar bu güçlerle mücadele etmek zorunda kalırlar. Tarotun onlara belirlediği gelecekten kaçmak için ölüme karşı bir mücadeleye girişirler. Filmde kullanılan görsel değişimi ve yaratılan atmosferle izleyenlere başarılı şekilde korku, gerilim hissettiriyor. Oyuncuların performansları da bizce gayet başarılıydı. Ayrıca filmde yer verilen küçük aşk detayı da sahneyi ısıtmaya yetecek detaylar arasındaydı.
Filmin Vermek İstediği Mesaj
Korku temelli ama içerisinde komediyi, dramı ve aşkı da barındıran film, tarot kartları ve astrolojinin, yani burçların, insanlar üzerindeki psikolojik etkilerini ve bu konuların bilinmeyen yönlerini keşfeder. Filmin temel mesajı, gaybın ve kaderin insanlar üzerindeki etkisini sorgular. Tarot kartları ve astrolojinin insanların hayatlarını psikolojik olarak nasıl şekillendirdiğini ve bu tür inançların insan psikolojisi üzerindeki etkilerini irdeler, izleyiciyi de bu konular üzerine düşünmeye teşvik eder. Genel olarak fal ve batıl inançlar çerçevesinde ilerleyen sahnelere sahil oluruz. Filmde de sıkça değinilen, yanlış şekilde kader olarak nitelendirdiğimiz bu algı da aslında çoğu olan olayın bizim hatamız veya inanış şeklimiz doğrultusunda gelişmesi olması bizlerin yapmış olduğu çıkarımlardan bir tanesi.
Film, bilinmeyen karşısındaki insan korkusunu irdeleyerek karakterlerin bu süreçteki içsel çatışmalarını ön plana çıkartıyor. Bu doğrultuda, karakterlerin çaresizce etkisi altına girdikleri şeylerle büyük savaşlarına tanık oluyoruz. Beyinlerinin kendi kontrollerinden çıkıp şuursuzca hareket edişleri gözler önüne seriliyor. Geleceği okuduğu sanılan kartların aslında bir yanılsamadan veya beynimizin bize oynadığı bilinçaltı gösterisinden ibaret olduğu açıkça orta olduğu mesajı bizlerin dikkatini çeken detaylardan biri.
Kader ve Kontrol
“Ve bir şeylere çok fazla takılı kalmamalısın.”
Genel olarak falların ve burçların insanların hayatlarındaki olayları kontrol etme arzusuyla olan ilişkisi ve insanların buna inanıp bağlanış tutumları da filmin genel temasını kapsar. Bizler kaderlerimizi öğrenmek hatta belki de değiştirmek için buna göre plan yapıp yönümüzü belirlemek isterken, tıpkı karakterlerimizdeki benzer durum gibi, aslında kontrol edemediğimiz durumlarla yani gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalırız. Bu da psikolojimizi derinlemesine etkileyip yıpratmaya yeter.
Bu noktada gerçeklik ve inanç konularına da değinmemiz gerekir. Film, bize bu iki kavram arasındaki ince çizgiyi sorgulatır, düşündürür. Bu batıllara olan inancımız, algılarımızı ve davranışlarımızı şekillendirir. Gerçekliğimizi yitirmemize sebep olup zihinsel karmaşıklığa yol açar. Kendimizi sürekli bir tehdit ve belirsizlik içerisinde hissederiz. Filmde sıklıkla yapılan hatalar kader ile bağlantılı bir şekilde sunulmuş. Aslında, bizce bu doğrultuda günümüz insanlarının özeti yansıtılmak istenmiş. Bu detayın sıkça tekrar edilmesi bizce bir sürenin ardından kulak tırmalayıcıydı bir izlenime yol açıyor.
Kendini Gerçekleştiren Kehanet “Pygmalion Etkisi”
Kendini gerçekleştiren kehanet, toplum dilinde “korktuğum başıma geldi, ben böyle olacağını zaten biliyordum” şekliyle tanınabilir. Kendini gerçekleştiren kehanet kişinin başına geleceği durumu önceden bilmesinden değil, kendi davranışı neticesinde ortaya çıkmaktadır. Yani, olumlu ya da olumsuz neye inanıyorsak, inandığımız düşünceyi otomatik olarak beyin komut alır ve davranışlarımızı aldığı komut yönünde şekillendirme eğiliminde olur. Böylece kişi aslında farkında olmadan inançları nedeniyle davranışlarını kendisi yönlendirir. Çünkü neye inanırsak beyin bu inancımızı haklı çıkarmaya çaba harcayacaktır.
Filmde, tarot kartlarının kehanetlerinin karakterler üzerindeki etkisi kendi kendini gerçekleştiren kehanet kavramını açığa çıkartır. Karakterler, bu kehanetlere inandıkça kehanetlerin gerçekleşme olasılığı artar ve bu durum onların psikolojik durumlarını daha da karmaşık hale getirir.
Filmin fragmanına buradan ulaşabilirsiniz:
Kaynakça
Tarot Filmi Web. Erişim Tarihi: 04.06.2024
Kendini Gerçekleştiren Kehanet (22 Haziran 2022). Web. Erişim Tarihi: 04.06.2024
Kapak görseli: fundalina.com