Tarihteki İç Savaşlar ve Türkiye

Çin İç Savaşı

1927 yılında çalkantılar başlayan Çin’de, 1946 ve 1949 yılları arasında sert bir iç savaş çıkmıştır. Milliyetçi Parti ve Komünist Parti arasında baş gösteren iç savaş, iki milyona yakın askerin kaybına ve milliyetçilerin ülkeden çekilmelerine neden olmuştur.

İç savaşa geçmeden önce belirtilmelidir ki; 1945 yılında Japonya’nın Potsdam Deklarasyon şartlarını kabul edip Çin’den ve işgal ettiği bölgelerden çekilmesine kadar geçen sürede, ülke üç bölge halindedir. Bunlar: Japonya’nın işgal ettiği bölgeler, Milliyetçi Çin ve Komünist Çin bölgeleridir.

Japonya’nın Çin’i terk etmesinden sonra ise milliyetçiler ve komünistler arasında hüküm kurma yarışı başlamıştır. Big Four (Büyük Dörtlü; Fransa, ABD, Birleşik Krallık ve Sovyetler Birliği) araya girerek, savaşın sonlanmasını desteklemiştir. O zamana kadar baskın çıkan Komünist lider Mao’nun bu devletlere cevabı ise; temelinde milliyetçi partinin feshedilmesi ve milliyetçilerin cezalandırılması gibi şartlar içeren sekiz madde sunmuştur. Akabinde barış görüşmeleri başlasa da Komünist Parti, önemli bölgeleri işgale de devam etmiştir.

1949 yılında Milliyetçi Parti Lideri Chan Kai Shek, ülkenin maddi kaynaklarının önemli bir kısmıyla birlikte iki milyonluk ordusunu da alarak, Tayvan’a geçiş yapmıştır. Tayvan’da Çin Cumhuriyeti ilan eden Shenk, orada günümüzde de etkileri devam eden sorunların başlamasına neden olmuştur. Mao Zedong ise 1 Ekim’de galibiyetini ve Çin Halk Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir.

 

Rus İç Savaşı

Rus İç Savaşı, 1918-1921 (1917-1920 olarak da geçmektedir) yıllarında Beyaz Ordu ve Kızıl Ordu arasında gerçekleşmiştir. Beyaz Ordu; savaşı başlatan, komünizm karşıtı ve monarşi yanlısı olan Rus Ordusu’nun bir kısmıdır. Ordunun diğer bir kısmını ise Kızıl Ordu olarak bilinen; komünizm ve devrimcilik yanlısı Bolşevikler* oluşturmaktadır.

Beyaz Ordu savaşı başlatan taraf olsa da; Kızıl Ordu dış ülkelerden sağladığı finansal destek ve silah, asker destekleriyle kazanan taraf olmuştur. Kızıl Ordu’ya destek veren ülkeler Japonya, ABD, Fransa, Polonya ve İngiltere’dir. Bu desteklerle Bolşevikler 1921 yılında tüm ülkeye hakim olmuşlardır.

 

İç savaş sonucunda on milyon kişi hayatını kaybetmiş olup; çoğunluğunu siviller oluşturmaktadır. Ayrıca iç savaş başta tifüs olmak üzere ülke genelinde salgın hastalıkların görülmesine de neden olmuştur. Ahşap evler yakıt olarak kullanılmak zorunda kalmıştır. Ülkenin ulaşımının büyük bir bölümü de zarar görmüş olup; başta ticaret olmak üzere ülkedeki tüm hayatı etkilemiştir. Ancak iç savaş sonucunda kurulan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği istikrarı sağlamıştır. Yaptıkları dünyanın en uzun tren yoluyla gelişime ve kalkınmaya kolay adapte olup, Soğuk Savaş ve İkinci Dünya Savaşları’nda güçlü bir devlet konumuna sahip olmalarını sağlamıştır.

 

*Bolşevikler: Rusçada çoğunluktan yana anlamına gelen bu kelime Lenin yanlılarını temsil etmektedir. 1903 yılında Rusya Sosyal Demokratik İşçi Partisi kongresinde Vlademir Lenin ve Julius Martov arasında yaşanan rekabetin ardından Lenin taraflılarının Bolşevik Martov yanlılarının ise Menşevik olarak adlandırılmasından ortaya çıkmıştır.

 

Rus ve Çin İç Savaşları’nın Türkiye Üzerindeki Etkileri

Rusya’da 1917 yılı itibariyle yaşanan olaylarda çoğu yurttaş başka ülkelere göç etmeye başlamıştır. İç savaş ve çalkantıların sonuçlanmasına dek yaklaşık 3 milyon insan göç etmek zorunda kalmıştır. Bu göçlerin çoğunluğu da Türkiye’ye olmuştur. Şöyle ki; Bolşeviklere yani, Kızıl Ordu’ya yenilen Beyaz Ordu, yapılan müzakereler sonucunda Rusları Kırım üzerinden İstanbul’a geçirmeye anlaşmışlardır. İstanbul’a gelen mültecilerin bir kısmı Gelibolu’ya geçiş yapmış ve orada yaşamışlardır. Bölge halkıyla da kısa sürede anlaşan Ruslar ve özellikle komutanları Kutepov çok sevilmiştir. Bir yıl boyunca kendi kültürleriyle birlikte çeşitli faaliyetlerde bulunan Rus mülteciler, yıl sonunda gemilerle Avrupa’ya nakledilmişlerdir.

Çin’de yaşanan iç savaş sonucu Türkiye, uzun bir süre yeni kurulan komünist hükümeti değil, Tayvan’a çekilerek orada milliyetçilerin kurduğu Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanımıştır. Bunların ardından yaşanan Kore Savaşı’nda yer alan Türkiye, komünist Çin Halk Cumhuriyeti’ne karşı da savaşmıştır. Akabinde Türkiye’nin ve dört ülkenin katılımıyla Bağdat Paktı kuruldu. Bunun amacı, Ortadoğu’da Sovyet nüfusunun artışını engellemektir.

Çin Halk Cumhuriyeti NATO ve SEATO ile birlikte Bağdat Paktı’nı da emperyalizm gruplaşması olarak tanımlayınca Türkiye-Çin ilişkileri yinelen bir çıkmaza girmiştir. 1960’lı yıllarda iki ülke arasında çeşitli girişimler yaşansa da, resmi adımlar atılmamıştır. 1960’ların yarısında ticari ilişkiler gelişmeye başlamış ve 1970’lerin sonunda iki ülkenin dış politikalarının değişmesiyle istikrarlı ilişki kurma adımları atılmıştır. 2000’lerde ise iki ülkenin ilişkileri tam olarak anlam kazanmıştır.

 

Kaynaklar:

Nuhan Melis Akar
Nuhan Melis Akar
"Her şeye karşın yaşamak çok güzel." Kristal Yelkenli, José Mauro de Vasconcelos

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Söylenti Aylık Frekans

Yazın ilk ışıklarıyla birlikte sizi yepyeni seslerle buluşturacak Söylenti Frekansı haziran önerileriyle karşınızda!

Josip Broz Tito: Kristal Küreyi Havada Tutmak

Yugoslavya, Batı ve Doğu arasında bağımsız bir yolu temsil eden Tito’nun diplomatik dehasıyla yükseldi ama bu denge onun ölümüyle sürdürülemedi.

Sinemada Saudade: Geri Gelmeyecek Olana Özlem

O anlara, o kişiye ve bir zamanlar o anın içinde olan kendisine duyulan özlem. Eksiklik hissi.

Ödüllü Film Parazit: Büyüleyici Güney Kore Mimarisi ve Kültürüyle Sınıf Ayrımı Tanımı

Ödüllü film Parazit, sınıf ayrımı kavramını, Güney Kore’nin mimarisiyle en iyi şekilde yansıtıyor. Metaforları kültürel öğelerde ve mimari detaylarda saklıyor.

Gibi’nin Vedası: Final İzleyicileri Neden Bu Kadar Üzdü?

Gibi dizisi 6 sezonluk unutulmaz macerasına "Yapılanlar: Don Yılmaz'ın Seçimi" bölümüyle veda etti. Tadında biten dizinin ise yerini doldurmak zor olacak.

Margaret Qualley İle Tanışın: Kendinin Daha İyi Versiyonunu Oynayan Kadın

Oyunculuk yolculuğu, dans ve modellikten The Substance’daki performansına uzanan Margaret Qualley’i öne çıkan 4 rolüyle daha yakından tanıyalım

Sex and the City’de New York: Şehrin Beşinci Karaktere Dönüşümü

New York’un ışıkları, kaldırımları ve vitrinleriyle hikâyeye karıştığı Sex and the City evreninde, şehir sahneye beşinci bir karakter olarak çıkıyor.

Napolyon Bonapart’ın Mısır Seferi

Tarihin en sıradışı figürlerinden olan Napolyon Bonapart'ın Mısır Seferi, geleceğin Fransa imparatorunun tarih sahnesinde bıraktığı kalıcı izlerden biridir.

Pertev Naili Boratav: Genç Cumhuriyetin Aydın İnsanı

Türk folklor araştırmalarının öncü ismi olan Pertev Naili Boratav'ın hayatını öğrenirken 40'lı yıllarda Türkiye'de yaşanan olaylara da göz atıyoruz.

Tolkien’in Orta Dünya Evreninde Sürdürülebilirliğin İzleri

Fantastik bir evrenden gerçek Dünya'ya gönderilen ekolojik mesajlar.

Editor Picks