Bir insan nasıl olur da hem devletin en tehlikeli suçlusu hem de ulusun en sevilen kahramanı haline gelir? Bu soru, Avustralya tarihinin en çarpıcı figürlerinden biri olan Edward “Ned” Kelly’yi anlamak için kilit bir nokta. Kelly, 19. yüzyıl sonlarında İngiliz yönetimindeki Victoria kolonilerinde doğup büyüyen İrlandalı bir mahkûm göçmenin çocuğuydu. Çocuk yaşta “sorunlu” damgası yedi, gençliğinde kolluk güçlerinin sürekli baskısıyla yaşadı, sonunda kurşun geçirmez bir zırh giyerek tarihe geçti. Ancak Kelly’nin hikâyesi, yalnızca çatışmaların ve banka soygunlarının değil aynı zamanda toplumsal etiketleme, sınıfsal dışlanma, medya söylemi ve ulusal mit inşasının hikâyesi oldu.
Kelly bir suçludan çok daha fazlasıydı: Bir sosyal olgu, bir medya fenomeni, bir kültürel simge… Dünyanın çekilen ilk uzun metraj filmi onun adınaydı. Hakkında yazılan romanlardan biri “Booker” ödülünü aldı. Sayısız araştırma, film ve kitaba konu olan hayatı, birçok açıdan suç ve suçlu kavramını tartışmaya olanak sağladı. Kimilerine göre bir katil, kimilerine göre halk kahramanı oldu. Ama bir soru hiç değişmeden kaldı: Bir katil nasıl halk kahramanı olur?
Bir Etiketin Doğuşu: Yoksulluğun ve Ayrımcılığın Pençesinde

Edward Kelly, yaklaşık 1854-55 yıllarında Avustralya’nın Victoria kolonilerinde, mahkûmiyet geçmişli bir ailede doğdu. Babası John “Red” Kelly, İrlanda’da bir koyun hırsızlığı suçundan mahkûm edilmiş ve sürgün olarak Avustralya’ya gönderilmişti. Aslında daha çocukluğunda yoksulluk, polis gözetimi, sınıfsal dışlanma gibi sebeplerle kaderinin kabası çizilmişti. Komşuları, polisler ve çevresindeki herkes tarafından tek bir şekilde tanınıyordu: Bir suçlunun oğlu. Ailenin bu “mahkûm geçmişi”, İngiliz kökenli kolonistler arasında Kelly ailesini sosyal merdivenin en alt basamağına yerleştirdi.
Kelly’nin çocukluğu, İngiliz sömürgeciliğinin damga vurduğu bir toplumda geçti. Victoria’daki İrlandalı göçmenler potansiyel suçlu olarak görülüyor, ekonomik fırsatlardan dışlanıyor ve sıkı bir polis takibi altında yaşıyordu. Zaten bir mahkûmun oğlu olan Kelly’nin konumu halk tarafından belirlenmişti.
Kelly’nin hikayesindeki ilk kırılma noktası 1870 yılında at hırsızlığı suçlamasıyla tutuklanmasıdır. Henüz bir ergenken çalıntı bir atı bilmeden satın almakla suçlanıp gözaltına alındı. Yerel gazeteler, “Kelly ailesinin başı belada” türünden başlıklar atarak bu olayı büyüttü. Becker’in dediği gibi: “Sapkınlık, kişinin davranışının içkin bir niteliği değil, başkalarının ona verdiği tepkinin sonucudur.” Bu küçük olay, Ned’in hayatına bir damga vurdu. Artık yerel polis raporlarında “suça meyilli bir genç” olarak anılıyordu.
Becker, Hariciler (Outsiders) kitabında etiketleme sürecinin iki aşamasından bahseder. Birincil sapkınlık, toplumun normlarına uymayan ilk küçük eylemler, ikincil sapkınlık ise kişinin bu etiketi içselleştirip kendi kimliğini buna göre şekillendirmesidir. Kelly’nin hayatı ise bu anlatının bir örneği konumunda olacaktır. Kelly, yaşadığı ilk suçlamalar, davaların ilk önce düşürülüp sonrasında tekrar açılması ve sonuçta altı ay hüküm giymesi üzerine etiketleme sürecinin ilk aşamasını tamamlamıştı. Neticede o, artık toplum gözünde tehlikeliydi.
Bu noktada Kelly’nin karakter şekillenmesini anlamak için bakmamız gereken diğer eser ise Foucault’nun Hapishanenin Doğuşu adlı eserinde çizdiği “disiplin toplumu” tablosudur. Foucault’ya göre modern ceza sistemi bireyi yalnızca cezalandırmaz; onu gözetler, kategorilere ayırır ve bir kimliğe mahkûm eder. Gözetim, bir ağ gibi hem yukarıdan aşağıya hem de yanlara doğru işler; bu mekanizma bireyleri sürekli görünür kılar. Kelly’nin hikâyesi de bu disiplin mekanizmasının bir örneğidir. Victoria polisi Kelly ailesini yıllarca yakından takip etti, evleri sık sık basıldı, mahallede Kellylerin adı “sorunlu” olarak anılır oldu. İlk suçlamalar ve kısa tutukluluklar, Foucault’nun “hapishanenin suçluluk üreten bir kurum olduğu” tespitini doğrular. Kelly, genç yaşta bu damgayı taşıyan biri olarak toplumdan koparıldı.
Ok Yaydan Fırladı

Altı aylık hapis macerasının ardından Kelly, suça daha çok meyilli bir ergen olarak yıllarını geçirdi. Onun için en büyük kırılma ise 1878 yılında yaşanacaktı. O yıl polis memuru Alexander Fitzpatrick, Kelly ailesinin evine bir baskın yaptı. Kelly’nin kardeşi Dan at çalma suçlamasıyla tutuklanmak isteniyordu. Bu sırada evde çıkan arbede neticesinde polis memuru Fitzpatrick yaralandı. Dan ve Kelly kaçarlarken anneleri tutuklandı. Bu olay ilerleyen süreçte Fitzpatrick’in arama emri olmadığı iddialarıyla tarihçiler arasında tartışma yaratacaktı. Lakin olan olmuştu. Bu olayın neticesinde Kelly, outlaw (kanun kaçağı) ilan edildi ve hükümet tarafından başına büyük ödül koyuldu.
Bu olaydan sonra dönemin gazetelerinde küçük sütunlar altında Kelly ailesi hakkında haberler yapıldı. Gazete sayfalarında bu olayla ilgili pek haber bulunmasa da sonraki süreçlerde Kelly, adından sıkça söz ettirecekti.
Manşetlerin Kanlı Hikayesi

26 Ekim 1878 sabahı, Victoria’nın Wombat Ranges adı verilen yoğun çalılıklarla kaplı dağlık bölgesinde sessizlik hakimdi. Ancak bu sessizlik, Avustralya tarihine kazınacak bir olayla bozulmak üzereydi. Ned Kelly ve çetesi, birkaç haftadır polis takibinden kaçıyordu. Victoria hükümeti, Kellylerin yakalanması için ödülü artırmış, polis devriyelerini bölgeye yığmıştı. Polis, bu çeteyi yakalamak için Stringybark Creek yakınında bir kamp kurdu. O sabah başlayan çatışma yalnızca dört adamın kaderini değil, Avustralya tarihinin medya dilini ve adalet algısını da değiştirdi.
Kelly Çetesi’nin planı aslında hayatta kalmaya dayanıyordu. Ned Kelly, daha sonra Jerilderie Mektubu’nda bu olayı “kendini savunma” olarak tanımlayacaktı. Polis ekibi Çavuş Michael Kennedy önderliğinde toplam dört kişiden oluşuyordu. Olayın seyri hızla kontrolden çıktı. Çavuş Kennedy, kaçmaya çalışırken ormanda Kellylerle çatışmaya girdi. Sonuç ise basında ve tarihte büyük yankı uyandıracaktı. Dört polis memurundan üçü öldürülmüştü. Kelly çetesinin ilk kanlı olayı olarak gündeme düşen çatışma, basında tek taraflı katliam olarak geçti. Kelly ise mektubunda ilk kurşunu polisin attığını iddia ederek olayın meşru müdafaa olduğunu savunacaktı.
Dönemin gazetelerinden olan The Ovens and Murray Advertiser’ın 31 Ekim 1878 tarihli sayısında bu olaydan uzunca bahsedildi. Haberde Kelly ve çetesinin büyük bir tehdit olduğu vurgulandı. Haberin kaynağı sağ kalan tek polisin ifadeleri olduğundan dolayı tek taraflı olsa da Kelly ve çetesi, artık kamuoyunda tehdit unsuru olarak görülüyorlardı.
Sosyal Haydutluk

Polislerin öldürülmesinden sonra gazetelerdeki haberlerle çete kamuoyunda bilinir hale gelmişti. Bununla beraber kaçak yaşamaya devam eden çete, bu sefer de soygunlarla daha fazla ün kazandı. Ancak soygunları sıradan eşkıyalık değildi. Bankalardaki borç senetlerini yakarak yoksul çiftçilerin borçlarını sildiler. Bu durum, onları çiftçilerin ve yoksulların gözünde adeta bir Robin Hood’a çevirmişti. Hobsbawm’ın da aktardığı gibi, sosyal haydutlar yasaların gözünde suçlu olsalar da ezilen halkın gözünde kahraman olurlar. Kelly, bu duruma tam olarak uyuyordu. Özellikle yoksul insanların gözündeki katilden kahramana dönüşünde bu durum da göz ardı edilemez. O, yasa dışı bir figürdü ama yoksul halkın gözünde adaletin sesiydi. Katil olması yoksullardan yana olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Bu durum tabii ki de halkın sosyal kesimiyle de sınırlı kalmayacaktı. Lakin o zamana daha vardı.
Savunmanın Manifestosu

Tarihler 1879 yılını gösterdiğinde çete faaliyetlerine devam ediyordu. Üst üste soygunlardan sonra bu sefer çete, Jerilderie kasabasına saldırdı. Bu ani baskınla karakol ele geçirip kasaba da hâkim güç olmaya çalıştılar. Baskın sırasında Kelly, adeta kendi savunması olacak manifesto niteliğinde uzun bir mektup yazdı. Sistem eleştirisi olan bu savunmada Kelly, polisleri suçladı ve üç polisin öldürüldüğü olay dahil her şeyi kendi elinden yazdı. Ona göre polis baskısı ve sistem durumu bu hale getirmişti. Stringybark Creek olayında her şeyi polislerin başlattığını söylüyordu. Kalbinden vurulan polis suçluydu, onlar değildi.
Aslında Kelly, bir noktada mektupta yazdıklarıyla kendini meşrulaştırır. Onun söylemleri Sykes ve Matza’nın Nötralizasyon Teknikleri’ni doğrular. Bu teoriye göre suçlular, eylemlerini ahlaki gerekçelerle meşrulaştırırlar. Bu teoriye uyan bir biçimde mektubunu kaleme alan Kelly, kendini yalnızca bir haydut değil, sömürgeci adalete karşı bir direnişçi olarak konumlandırdı.
Çelikten Bir Destan: Melbourne Kuşatması

Kelly ve çetesinin eylemleri durmadı. Jerilderie kasabasına yaptıkları saldırının ardından eylemlerine devam eden çete, Melbourne kentinden gönderilecek bir trene baskın yapmaya karar verdi. 1880 Haziran’ında haydutlar kalıp zırhlar giyerken Kelly ise çelikten bir zırh ve başlık giydi. Lakin işler planladıkları şekilde gitmeyecekti. Baskın haberini alan trendekiler ve polis teşkilatı onları pusuya düşürdü. Plan başarısız olmuştu. Çetenin daha önce ele geçirdiği bina kuşatılmış, haydutların birçoğu öldürülmüş, Kelly yakalanmıştı. Kelly’nin çelik zırhı, The Australasian Sketcher gazetesinin 3 Temmuz 1880 sayısında yayınlanan bir gravürle dünyaya tanıtıldı. Kelly, bir Orta Çağ şövalyesi gibi resmedilmişti. Bu resim, onun mitini güçlendirecek ve Melbourne kuşatmasını destansı hale getirecekti.
Peki resim ve giydiği zırh dışında onu bu kuşatmada efsaneleştiren ne olmuştu? Bu sorunun çok fazla cevabı var. Lakin en etkili ve açıklayıcı cevap, Psikolog Franco, Blau ve Zimbardo’nun tezinde yatıyor: Baskıcı güçlere karşı cesurca direnen figürler, kolektif hafızada kahramanlaştırılır.
Adalet Krizi: Kelly’nin İdamı

Kelly, yakalanmasının hemen ardından Melbourne’de yargılanmaya başladı. Dava hiç uzatılmadı, jüri yalnızca 30 dakikalık bir müzakereyle Kelly’yi idama mahkûm etti. Kelly’nin savunma hakları sınırlıydı. Zaten dönemin adalet anlayışına göre yaptıklarının savunulacak hiçbir tarafı da yoktu. Peki gerçekten de bu tür suçların savunulmasına ve şeffaf bir zeminde yargılamanın yapılmasına gerek yok muydu? Suçlu, her zaman suçlu muydu?
John Rawls, Adalet Teorisi isimli eserinde “tarafsız bir perde arkasında” sağlanması gereken adalet idealini tartışır. O tarafsız perde bu davada uygulanmamıştı. Kelly davasının sonucu çoktan belliydi ve uygulanacaktı.
Kararın erteleme talebine rağmen Kelly, 11 Kasım tarihinde Melbourne hapishanesinde idam edildi. Sonunu korkusuzca karşıladığı arşiv kayıtlarına geçti. Dönemin gazetelerine göre son sözü “Such is Life” (Hayat böyledir) olmuştu. Adaleti sorgulatan, kişinin mi yoksa çocukluktan gelen etiketlemenin mi suçlu olduğunu tartıştıran, sistemi ve polisleri sorgulatan bir hayat böyle sona ermişti. Tamamen siyah ya da beyaz bir kişi değildi. Gri, arada kalmış bir kişiydi Kelly.
Katili Kahramanlaştırma: Overton Penceresi

Kelly yaptıkları ile halkın bazı kesimlerinin gözünde kahramandı. Ama bir fenomen haline gelmesi için bunlar yetmeyecekti. Vahşi bir suçludan bir kahramana dönüşmek, yoksulu gözetmekle elde edilemezdi. İşte tam burada bir teoriye değinmek gerekiyor: Overton Penceresi.
Joseph Overton’un ortaya koyduğu ve Overton Penceresi olarak bilinen teorisinde bir pencere vardır. Bu pencerenin içinde mevcut politika ve normal fikirler bulunur. Pencerenin hemen yanında mantıklı fikirler, onlardan sonra kabul edilebilir fikirler bulunur. Lakin bu noktadan sonra radikal ve düşünülemez fikirler gelirler. Normalde bir polis katili ve hırsızın kahraman olabileceği fikri olağanüstü gibi görünür. Ama bu pencere hareket ettirilebilir. Doğru adımlar atılırsa düşünülemez olana ulaşmasa bile radikal fikirler onaylanır. Bunun en önemli yolu ise düşünülemez olanı sıkça tekrar etmekten geçiyor. Türkçedeki “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” deyiminin teorideki uygulaması denebilir.
Kelly’nin hikayesinde bu pencere adım adım kaydı. İlk basında göründüğü zaman o katildi. Polis öldürmüştü ve zaten suçlu bir babanın oğluydu. Sonraları banka soygunlarında fakirlerin yararına işler yapsa da bu durumu çok değiştiremedi. Hayatının son anına kadar o bir katildi ve öyle kaldı. İşler ise 1906 yılında değişim gösterecekti. Bu yılda dünyanın ilk uzun metraj filmi çekildi. Filmin adı ise bu pencereyi kaydırmaya başlayacak ilk adım olduğunu kanıtlıyordu: The Story of the Kelly Gang. Bu filmin çıkmasıyla bir katil olsa da Kelly daha büyük bir fenomen haline geldi. Hikayesi biraz benimsenince kabul edilebilir seviyelere geldi.
Ama bu durum henüz yeterli değildi. 1940’lara gelindiğinde Sidney Nolan, Kelly’yi anlatan resimler yaptı. Bu resimler sayesinde insanlar kahramanlaştırılmış Kelly görmeye daha çok başladılar. O tekrar edildikçe pencere kaydı ve bir katil kahramana dönüştü. Peter Carey tarafından 2000 yılında yazılan True History of the Kelly Gang romanı Booker ödülü alınca yeni pencere tamamlanmış oldu. Kelly artık bir halk kahramanıydı. Sisteme ve haksızlığa karşı mücadele vermiş bir ulusal kimliğin parçası olmuştu.
Günümüzde Kelly adına yazılmış onlarca kitap ve makale, onun hatırasına dikilmiş heykeller ve onun için yazılmış halk türküleri bulunuyor. Sinema tarihinin dönüm noktası onun için çekilen filmle oldu. O artık Avustralya’nın ulusal kahramanı. Kısa hayatı hakkında birçok tartışma olsa da tek bir doğru var: O ne siyah ne beyaz olan gri bir fenomen.
Sonuç: Çelik Maskenin Altındaki İnsan

Ned Kelly’nin hikâyesi, suç, adalet ve kimlik kavramlarının nasıl toplumsal bağlamda şekillendiğini gösterir. Kelly, bir taraftan sömürge düzeninin gözünde bir suçluydu, öte yandan halkın gözünde bir direniş kahramanı. Hangi teori kullanılırsa kullanılsın Kelly’nin ikili kimliğini açıklayabilmek zor olacaktır. Ne olursa olsun, bugün Kelly’nin çelik maskesi, yalnızca bir haydut ve çetesinin değil, bir ulusun adalet arayışının simgesidir.
Kaynakça
Kitaplar ve Makaleler
- Becker, Howard S. Hariciler (Outsiders): Bir Sapkınlık Sosyolojisi Çalışması. Çev. Şerife Geniş – Levent Ünsaldı. Ankara: Heretik, 2015.
- Foucault, Michel. Hapishanenin Doğuşu. Ankara: İmge Kitap, 2019.
- Hobsbawm, Eric. Haydutlar. Çev. Fatma Taşkent. İstanbul: Logos, 1990.
- Jones, Ian. Ned Kelly: A Short Life. Lothian, 1996.
- Morrissey, Doug. Ned Kelly: A Lawless Life. Connor Court Publishing Pty. Ltd., 2015.
- Sykes, Gresham M. ve David Matza. «Techniques of Neutralization: A Theory of Delinquency.» American Sociological Review 1957: 664-670.
- Utley, Robert M. Wanted: The Outlaw Lives of Billy the Kid and Ned Kelly. New Haven and London: Yale University Press, 2017.
Gazete ve Mahkeme Arşivleri
- PROV VPRS 4966, Kelly Trial Papers. <https://prov.vic.gov.au/archive/VPRS4966>.
- “The Australasian Sketcher with Pen and Pencil.” 17 Temmuz 1880. Trove Digital Archive.
- ” The Argus.” 17-18 Nisan 1878. Trove Digital Archive.
- “The Ovens and Murray Advertiser.” The Bushrangers. 31 Ekim 1878. Trove Digital Archive.
Öne çıkarılmış görsel: Dean From Australia.


