Eski adıyla Amastris, yeni adıyla Amasra olan Bartın ilinin turistik ilçesi; doğal güzellikleri, müzesi ve küçük bir yer olmasıyla günübirlik gezmelere uygun bir yer denilebilir.
İskender’in fethi, Cenovalılar ve Fatih Sultan Mehmet’e dayanan geçmişi ile gizli bir tarihi olan Amasra, aynı zamanda kıymetli sanatçımız Barış Akarsu‘nun da memleketi.
Bugün ise Amasra’nın geçmişe uzanan tarihinin sadece bir kısmının sergilendiği Amasra Müzesi‘ni inceleyeceğiz.

Müze Binasının Tarihi
Aslında müze binası ilk olarak 1884 yılında Bolu Mutasarrıfı İsmail Kemal Bey tarafından Bahriye Mektebi olarak temelleri atıldı ancak yarım kalması üzerine 1976 yılında onarılmaya başlandı. 30 Ocak 1982 tarihinde ise müze olarak ilk açılışı gerçekleştirildi.
Yapı olarak iki katlı bir forma sahip olsa da sadece giriş katı tamamlanan binanın ikinci kat gezilemiyor.
Geç Osmanlı Dönemi mimari özelliklerini yansıtan binada, bina özelliklerinin korunmasına dikkat edilerek 2014 yılında restorasyon çalışmaları yapılarak tekrardan ziyaretçilere açıldı.
Amasra Tarihi
Tarih öncesi çağları baz aldığımız zaman Amasra’nın bu kadar geçmiş kökenli bir tarihi bulunmuyor. Fakat Bartın iline bağlı Amasra ilçesinin antik çağda ilk önce Sesamos, daha sonra ise Amastris adını aldığı biliniyor.
Amasra ile ilgili en eski bilgiler ise Truva Savaşı‘nın geçtiği İlyada Destanı‘nda yazıyor.
Şimdi ise müzede sergilenen eserlere göz atalım.
Müze Eserleri
Takılar
Helenistik Dönem’den kalma bu takılar, Klasik ve Ortadoğu kültürünün birleşiminden meydana gelir.
Günümüze kadar ulaşmayı başarmış takıların eski zamanda bu kadar önemli olmasının nedenlerinden birisi de aslında takıların mezarlara ölülere hediye olarak verilme geleneğine dayanır.
Yağ Kandilleri
İstisnasız her müzede yağ kandillerine mutlaka denk geliriz. Eski zamanda ateşin keşfedilmesinin ardından, ateşin sürekliliğini sağlamak adına çözüm yolları aranırken, bu yolların sonu aydınlatma araçlarına çıkar.
Antik Dönem’in en eski aydınlatma araçlarından birisi olan yağ kandilleri, içerisine sıvı konulan ve bu sıvının bir fitil yardımı ile yakılarak ışığın elde edilerek kullanılırdı. Aynı takılar gibi yağ kandilleri de ölülere birer hediye olarak kişinin mezarına bırakılırmış.
Eros
Yunan Mitolojisi’nin vazgeçilmezlerinden birisi Eros. Aşkın temsili olan Eros, Afrodit ile beraber anılır çoğu zaman. Nasıl ki Afrodit, kadınların erkeklere olan aşkını temsil ediyorsa Eros da erkek için olan aşkın temsilciliğini yapar.
Kimi kaynaklara göre Ares ile Afrodit’in oğlu olarak yazılır.
Birçok temsili fotoğrafta gördüğümüz Eros’un elindeki ok, kimi söylentiye göre insanları birbirine aşık etmeye yardımcı olur. Ama bu ok asla kendisine yardımcı olmaz.
Klasik dönemde yaklaşık olarak on iki ile on üç yaşları arasındaki çocuk olarak betimlenirken Roma Dönemi’nde bebek olarak betimlenir.
İkona
İkon veya ikona olarak isimlendirilen bu ürünler, doğu kiliselerinde kutsal olarak görülen kişilerin veya olayların duvar, mozaik veya ahşap üzerine işlenmiş, temsil niteliğindeki resimleri ifade eder.
Başlangıçta çok da fazla özenli olmayan ikonlar, zaman geçtikçe detaylanarak adeta bir sanat dalı haline geldi. Geleneksel Roma portre sanatından esinlenir.
Ekmek Mührü
Doğu Roma zamanında mühürlenen ekmeklerin kutsallığının arttığına ve bu ekmeklerin Hz. İsa’nın vücuduna dönüştüğü inancı hakimdi.
Kiliselerde düzenli aralıklarla yapılan ökaristi ayini; Hz. İsa’nın çarmıha gerileceğinin haberinin verildiği son akşam yemeği ve çarmıha gerilmesi anısına düzenlenen bir ayin.
Bu ayinlerde, inanca uygun olarak Hz. İsa’nın bedenine dönüşeceğine inanılan ökaristi ekmeği dağıtılır. Bu ekmek; un, su, maya ve tuzun kullanımı ile yapılır. Ekmekler din adamları tarafından dualarla hazırlanır ve mühürlenir. Mühürlemenin ardından pişirme işlemi gerçekleşir.
Pişen ekmeğin bir kısmı yine ilahiler eşliğinde insanlara dağıtılırken bir kısmı da kutsal bir alanda bekletilir.
Afrodit Başı
M.Ö. 360 yılında heykeltraş Praxiteles tarafından yapıldı. Heykele yansıtılan yüz ve saç modeli, M.Ö. 2. yüzyılda moda olur ve Afrodit ve Apollon heykellerinde yaygın olarak kullanılmaya başlanır.
Diğer Eserler
Masayı andıran bu taştan yapıtlar, çok tanrılı dinlerin olduğu eski zamanlarda insanların tanrılarına sunduğu kurbanların kurban edildiği veya sunum olarak konulmaları için kullanılırdı.
M.S. 1. yüzyılda yapıldığı düşünülen heykel, Julius Claudiuslar Ailesinin üyesi olan Germanicus’a benzediği için onun portre heykeli olduğunu düşünülüyor.
İnsan başlı yılan tanrı yani Glykon kültü, M.S. 2. yüzyıl zamanında Aleksandros isimli bir hekim tarafından İnebolu’da kuruldu.
Aleksandros’un tasarladığı bu heykel, yeni Asklepios (Yunan mitolojisinde tıbbın ve sağlığın tanrısı) ilan edilir. Asklepios’a ise bir sonra Glykon ismini vererek tanrılarla insanlar arasındaki peygamberlik görevini bizzat kendisi üstlendi.
Müzenin Dış Bahçesi
Müzenin bahçe kısmında, Amasra’nın tarihine ait bazı objeler sergileniyor.
Sergilenen eserlerin arasından geçerek detaylı olarak incelemek mümkün.
KAYNAK
- kulturportalı.gov.tr (27.02.2022)



