Bir şiir, salt şairin duygularından oluşmak zorunda değildir. Bazı hikayeler ve düşünceler de katılabilir şiirin içine. Böyle olunca bir şiiri tahlil edebilmek için de eserin sahibini, fikirlerini, işlediği konuyu ve hikayeyi anlamak gerekir. Biz de önce usta sanatçı Nazım Hikmet Ran’ı daha sonra Tahir’le Zühre Meselesi şiirinde bahsedilen Tahir’le Zühre’nin hikayesini anlatıp, şairin şiirinde anlatmak istediklerini ve kullandığı imgeleri inceleyeceğiz.
Nazım Hikmet ve Edebi Yönü

15 Ocak 1902 Selanik doğumlu Nazım Hikmet Ran; namı- diğer Mavi Gözlü Dev, Türk edebiyatının önemli şair, romancı ve oyun yazarıdır. Aşk hayatıyla da oldukça dikkat çeken Nazım Hikmet’in en belirgin sanatçı kimliği şairliğidir. Nazım Hikmet, şiirle küçük yaştan itibaren ilgilenmeye başlamıştır. Siyasi olaylardan dolayı tutuklanan şair için hapis ve sürgün, hayatının büyük bir kısmında yer edinmiştir. Edebiyat aşkıyla yanan Nazım Hikmet’in Sovyetler Birliğinde yaşadığı yıllar en üretken dönemlerine denk gelmiştir. Şiirlerinin yasaklandığı yıllarda da, farklı takma adlarla, çokça eser kaleme almıştır. Birçok eseri çeşitli sanatçılar tarafından bestelenmiş ve yorumlanmıştır. Eserleri yalnızca Türkçe olarak okunmakla kalmamış, başka dillere de çevrilmiştir ve Nazım Hikmet, uluslararası şöhrete kavuşmuştur.
Toplumcu gerçekçi sanat anlayışıyla eserler veren Nazım Hikmet, zamanla geleneksel şiir tarzından serbest biçime geçmiştir. Özgünlüğü ve halk diline yakın bir dille yazması aynı zamanda çok okunmasını sağlamıştır. Kurtuluş Savaşı dönemini de görmüş olan şairin, duygusal ve aşk temalı eserlerin yanı sıra ideolojisi olan, yüksek sesli eserleri de vardır. Yaşadığı dönemde tanık olduğu olaylar onu zengin içerikli bir şair yapmıştır. Mayakovski’den etkilenen şair, Fütürizm akımının ülkemizdeki ilk temsilcisi olmuştur. 3 Haziran 1963’te sabahı kalp krizi sonucu Moskova’daki evinde hayatını kaybetmiştir. Yaşadıklarını ve gördüklerini bize kadar ulaştırmayı başarabilmiş, Türk edebiyatına büyük katkılar sağlamıştır.
Tahir’le Zühre’nin Hikayesi

Bu anonim halk hikayesinin birçok farklı versiyonu olsa da bazı temel şeyler aynı anlatılmaktadır. Ortak karar kılınmış hikaye şöyledir:
Eski zamanların birinde bir padişah varmış. Padişahın her şeyi varmış ama bir türlü çocuğu olmuyormuş. Padişahın vezirinin de çocuğu olmuyormuş. Bir gün çarşıda veziriyle gezerken bir dilenci çıkmış karşılarına. “Kim bana bir altın verirse onların ne muradı varsa olsun,” demiş dilenci. Bunun üzerine padişah ve vezir dertlerine bir çare olur umuduyla dilenciye altın vermişler ve dilencinin yanından ayrılıp bir bahçeye doğru ilerlemişler.
Ağacın altında otururlarken yanlarına bir derviş gelmiş, marifetleri olduğunu söylemiş. Derviş, padişah ve vezirin evlat sahibi olmak istediklerini bilmiş. Onlara yardım etmek için cebinden bir elma çıkarmış, ikiye bölmüş. Yarısını padişaha diğer yarısını da vezire uzatmış. Bu elmaları yedikten sonra vezirin oğlu, padişahın da kızı olacağını; kız olanın ismini Zühre, oğlan olanın ismini Tahir koymalarını, büyüyünce onları evlendirmelerini söylemiş.
Dervişin dedikleri çıkmış ve padişahın bir kızı vezirin de bir oğlu olmuş. İsimlerini de Tahir ve Zühre koymuşlar. Bu çocuklar birlikte büyümüş ve beraber eğitim görmüşler. Günün birinde Zühre, uyurken Tahir’i öpmüş çünkü gönlü Tahir’e düşmüş. Tahir bu duruma çok sinirlenmiş çünkü kardeş olduklarını düşünüyormuş. Aşkına karşılık bulamayan Zühre, aşkının yarısını Tahir’e vermesi için Allah’a yalvarmış. Bunun üzerine Tahir de Zühre’ye aşık olmuş.
Tahir’le Zühre günden güne birbirlerine daha çok bağlanmışlar. Ve evlenmek istemişler. Padişah ilk başlarda evliliğe onay vermiş ancak Zühre’nin annesi kızının bir vezir oğluyla evlenmesini istemiyormuş ve bu yüzden padişaha büyü yaptırmış. Padişah Tahir’den soğumuş, kızıyla evlenmesine müsaade etmemiş. Aşkından yanıp tutuşan Tahir, Zühre’ye kavuşmanın türlü yollarını denemiş. Ancak arada bir de köle varmış. Bu köle en başından aşıkların kavuşmaması için padişahın karısıyla iş birliği içerisindeymiş. Ve Tahir’in önüne türlü türlü engeller çıkarmış.
Tahir bir gün Zühre’nin evleneceği haberini almış ve bunun üzerine Zühre’yle kaçma planı yapmışlar. Ancak köle onları görmüş ve padişaha haber vermiş. Padişah, Tahir’i yakalatmış ve boynunu vurdurmaya karar vermiş. Tahir o sırada namaz kılıp Allah’a ruhunu o dakika alması için yalvarmış, duası kabul olmuş ve Tahir orada can vermiş. Bunu gören Zühre aklını kaçırmış. O da daha sonra Tahir’in mezarının başında kendisinin de ruhunu alması için Allah’a yalvarmış ve orada ölmüş.
Mezarın başına gelen köle de bunu görünce kendini öldürmüş. Köle tüm bunları, Zühre’ye aşık olduğu için yapmış. Bu olanları duyan padişah, kızını Tahir’le evlendirmediği için pişman olmuş ancak iş işten geçmiş. Aşıklar mezarı yapılmış. Zühre, Tahir’in yanına gömülmüş, köle de aşıkların başuçlarına gömülmüş. Oradan geçenler Zühre’nin mezarında beyaz, Tahir’in mezarında kırmızı gül açtığını söylemişler. Kölenin mezarında ise çalılar bitmiş. Her sene kesmelerine rağmen o çalı sürekli bitmeye devam etmiş.
Tahir’le Zühre Meselesi Şiirinin Tahlili

Aşk temalı onlarca şiiri bulunan Nazım Hikmet’in gerek hikayesiyle gerek diliyle en etkileyici şiirlerinden biri olan Tahir’le Zühre meselesi eserini tahlil ettik. Telmih ve mecaz sanatlarını kullandığı bu şiirinde şair, bir halk hikayesini geleceğe taşımıştır aynı zamanda. Nazım Hikmet’e bir kulak verelim; bu aşk hikayesinden hareketle bize neler anlatmak istemiş.
“Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.“
Şairimiz, şiirin bu ilk dizelerinde sevda yüzünden bedel ödemenin ayıp olmadığını yani Tahir’le Zühre olmanın ayıp olmadığını söylüyor bizlere. Hatta aksine bütün meselenin zaten bu olduğunu da vurguluyor son satırlarında. Kendisinden binlerce yıl önce yaşanıp yaşanmadığı meçhul olan bir hikayenin karakterlerine sevda ortak paydasıyla sonuna kadar destek çıkıyor ve bizlere de örnek gösteriyor onları. Bütün mesele yürekte diyor.
Hikayede okuduğumuz gibi beraber olmaya çalışmaları engellense de bunun üstesinden gelebilmiştir aşıklar. Başkalarının değil de Tahir’le Zühre’nin adını biliyor olmamız bile bu cesaretle alakalıdır. Şair, şiirde ölümü bir sembol olarak kullanmıştır aslında. Hikayede ölümler var ama bu gerçekliğinden emin olmadığımız bir hikaye. Kastedilen şey, bir bedel ödemek. Ödenen bedellerin ağırlığının anlaşılması açısından ölüm sembolünü kullanmıştır şair. Ve hikayenin sonunda tüm olaylar çözülmüştür; yürekli aşıklar ölmüştür, birileri ziyan olmuştur, birileri pişman ama iş işten geçmiştir artık.
”Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?”
İkinci kısımda bahsettiği şeyler, hikayeden bağımsız gibi durmaktadır ama anlatmaya çalıştığı şey sorduğu sorularla daha da anlam kazanmaktadır. Anlıyoruz ki barikatta dövüşerek ölünce, kuzey kutbunu keşfe giderken ölünce ve damarlarında bir serumu denerken ölünce kimse bunları ayıplamayacak. “Bunlar yüzünden ölünce de ayıp derler mi?’’ diye soruyor Nazım Hikmet aslında. Ama biliyoruz ki bu soruların cevabını bilmediğinden değil düşündürmek için soruyor bize. Aslında sevda yüzünden bedel ödemenin bu amaçlardan bir farkı olmadığını anlatmaya çalışıyor. Bu örnekleri sıralayarak Tahir’le Zühre’nin hikayesinin sonunun da ayıplanacak bir şey olmadığını söylüyor.
”Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.”
Tekrar söylüyorum diyor Nazım Hikmet: Bunlar ayıp değil. Burada pekiştirme yapan sanatçımız hem şiir içi ahengi sağlamış hem de asıl anlatmak istediği şeyi defalarca vurgulamış ki asıl anlamı kaçırmayalım.
“Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?”
Şiirin hem kendi uzun hem anlamı derin bu bölümünde biraz da karşılıklı sevgiden dem vuruyor şairimiz. Karşılıksız sevgi demek de yanlış olmaz. Yaşam sevgisiymiş gibi duruyor ilk satırlar. Yani dünyayı severiz ama ölüm kaçınılmazdır, sonsuza kadar yaşamak diye bir şeyden bahsedemeyiz, gibi anlamlar da çıkarılabilir tabi. Ancak burada bahsedilen hayat değil. Doludizgin sevilen dünya, kişinin dünyam dediği bir şey aslında. Yani bir metafor. Ve bazen farkında da olmayabilir o şey sevildiğinden. Buna, herkesin kendine özel konumlandırdığı bir şey vardır mutlaka.
Bölümün devamında o meşhur dizeler çıkıyor karşımıza: “Yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın seni sevmesi şart mı?” diye biraz sert bir soru yöneltiyor burada Nazım Hikmet. Soru biraz ağırımıza gitse de hikayeye tekrar baktığımızda her şeyin bir elmayla başladığını görüyoruz. Adem’le Havva’ya kadar geri gitmeye gerek yok tabi ki. Bu hikayenin başında padişahla vezir bir elmanın iki yarısını yemişlerdi. Aslında Tahir bir yarısı, Zühre diğer yarısıydı o elmanın. Burada elma ve sevmemek üzerinden kastedilen, Tahir’in Zühre’yi ilk başlarda bazı sebeplerden ötürü istemiyor oluşu. Ancak şiirde anlatılmak istenene göre Zühre Tahir’i sevmeye de bilirdi. Tahir’in sevgisizliği karşısında Zühre bıraksaydı onu sevmeyi ya da hiç sevmeseydi, Tahir yine Tahir olurdu. O Zühre’nin Tahir’i olurdu yine. Tahir’i yok eden şey var etmişti zaten çoktan.
”Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.”
Son satırlarında aklımıza kazınmasını ister gibi yineliyor sözlerini şairimiz. Bu sefer sevdayı önceki dizelerde bahsetmediğimiz bir olgu olarak da ele alabiliriz. Güçlü sevgi anlamına gelen sevda, yalnızca bir gönül meselesi olarak düşünülmek yerine anlamı genişletilebilir. Buna göre, imkansızlık ve engellere rağmen herhangi bir şeyin sevdası yüzünden ona bağlanmak ve bu tutku yüzünden bedeller ödemek de ayıp olmayacaktır.
Kaynakça
Öztekin, Ö. (2008). Modern Türk şiiirinde Geleneği Yeniden Üreten Bir Şair: Nâzım Hikmet ve Metinlerarasılık. Edebiyat Fakültesi Dergisi, 25(1). 129-150.
https://www.edebiyatokulu.org/2016/01/nazim-hikmet-ran.html
https://www.nazimhikmet.org.tr/nazim-hikmet/yasam-oykusu
öne çıkan görsel:
metin içi görseller:
https://www.binicilikokulu.com/tahir-ile-zuhre-hikayelerinde-siyah-at/
https://listelist.com/nazim-hikmet-edebiyat
https://www.agos.com.tr/tr/yazi/21843/nazim-hikmet-117-dogum-yildonumunde-aniliyor


