Orta Çağ’ın destansı atmosferinden günümüze kadar uzanan bir yasak aşk hikâyesi; Tristan ve Iseult. Cornwall şövalyesi Tristan ve İrlandalı prenses Iseult arasında geçen hikâye, Kelt efsanesine dayanan bir trajedidir. Bu zamansız aşk, edebiyattan resme, operadan sinemaya kadar pek çok sanat dalına konu olmayı başarmış ve kalıcılığını sağlamıştır. Bu yazımızda, Tristan ve Iseult efsanesinin, ünlü ressamların eserlerine olan yansımalarını ve hikâyenin detaylarını inceleyeceğiz.
Kelt Mitolojisine Dayanan Bir Efsane

Kral Arthur döneminde geçen, Tristan ve Iseult hikayesinin, köklerini Kelt mitolojisinden aldığı bilinmektedir ve bir Pict Kralına dayandığı düşünülmektedir. 12. yüzyıldan itibaren bu efsane, Orta Çağ Avrupa’sında hızla yayılmaya başlamış ve pek çok farklı versiyonu ortaya çıkmıştır.
Gaston Bussière’nin 1911 tarihli Tristan et Iseult tablosu, Orta Çağ’ın en ünlü ve trajik aşk hikayelerinden birini duygusal bir şekilde tasvir eder. Tabloda ormanda birbirine sarılır şekilde resmedilen figürler, yumuşak ve zarif hatlarla yansıtılır. Arka plandaki doğa unsurları ve dekoratif detaylar esere romantik bir hava katar. Iseult’un Tristan’a olan aşk dolu bakışlarının vurgulandığı bu eserde sıcak ve soğuk renk kombinasyonları dikkat çeker.
Cornwall’dan İrlanda’ya: Bir Eş Arayışı

Cornwall Kralı Mark, kendine bir eş seçmek ister ve bunun için de İrlanda Kralının kızı, güzel Iseult uygun görülür. Mark, kahraman yeğeni Tristan’ı, Iseult’u, kendisine getirmesi göreviyle İrlanda’ya yollar. Bazı versiyonlara göre Tristan, İrlanda’ya ulaştığında ülkeyi harap eden bir ejderhayı öldürerek İrlanda kralının takdirini kazanır ve prensesi ülkesine götürmek için iznini alır. Fakat kraliçenin bazı endişeleri vardır. Kral Mark’ın kızından yaşça büyük olmasının bir sorun olabileceğine inanır ve bir aşk iksiri hazırlar. Böylelikle Kral Mark ve Iseult birbirlerine aşık olacak ve mutlu bir evlilik süreceklerdir.
Gaston Bussiere’in 1911 tarihli La Coupe, Iseult adlı eserinde, Iseult’un ressamın gözünden canlandırılmasına şahit oluyoruz. Hüzünlü bakan iri gözler, uzun sarı saçlar Iseult’un efsanede anlatılan zarif güzelliğini ve saflığını vurgular. Renk paleti zengin tonlar içerir. Özellikle Isolde’nin altın tonlardaki açık renk kıyafetine tezat düşen arka plandaki karanlık tonlar, hikayede yaşanacak olan trajediyi hissettirir.
Aşk ve Sadakat Arasındaki Çatışma

Cornwall’a dönüş yolunda Tristan ve Iseult arasında yakın bir ilişki gelişir. Yolculuk sırasında, annesinin Iseult’a armağan olarak verdiği aşk iksirini, şarap zannederek içtiklerinde ise, birbirlerine karşı konulamaz bir biçimde âşık olurlar. Bu noktadan sonra bu büyüyü geri almanın hiçbir yolu yoktur ve ikisi de çok güçlü duygulara kapılmıştır. Fakat Tristan, Kral Mark’a sadakat ile bağlıdır ve ona aykırı gelmesi imkansızdır bu sebepten aşkını içinde yaşamak için bir savaş vermeye başlar.
John William Waterhouse’un 1916 tarihli Tristan and Isolde with the Potion tablosu, sanatçının romantik ve mitolojik temaları işediği eserleri arasında yer alır. Bu tablo Tristan ve Iseult efsanesi için kritik bir nokta olan aşk iksirini yanlışlıkla içerek birbirlerine âşık oldukları anı resmeder. Iseult iksiri Tristan’a uzatırken yüzünde tedirgin bir hal vardır, iksiri içmek üzere olan Tristan ise kadehe odaklanmıştır. Figürlerin yüzlerindeki bu mimikler bu anın kritik olduğunu resmeder. Iseult pembe tonlarının yoğun olduğu romantik tonlarda bir elbiseyle resmedilmiştir bu onun masumiyetini ve saflığını simgeler. Öte yandan Tristan daha koyu renklerde ve zırhlı bir kıyafettedir. Bu da onun savaşçı ve kararlı kişiliğini ima eder. Bu tablo klasik güzellik anlayışı ile modern duygusal derinliği bir araya getirerek bu efsanenin zamansız temalarını resmeder.
Gizli Buluşmalar ve Saray İçi Entrikalar

Tristan ve Iseult, saraya vardıklarında sıcak bir şekilde karşılanırlar. Iseult, bir süre sonra krala karşı duyduğu mahcubiyet ve sadakat duygusuyla ona bağlanır. Ancak, Tristan’a duyduğu aşk çok daha güçlüdür ve buna direnmesi mümkün değildir. İkili gizlice buluşmaya başlar ve bir süre sonra saraydaki insanlar durumu fark edip kralı uyarırlar. Duyduklarına çok şaşıran kral, bunu sadık yeğenine ve eşine yakıştıramaz ama zamanla içine düşen şüpheyle onları gözlemlemeye başlar.
Edmund Leighton’s 1902 tarihli The End of the Song tablosu, sanatçının efsanevi tarihsel romantizm temasını usta bir şekilde işlediği eseridir. Tablo, Orta Çağ şövalye romansını sergiler. Eserde sarayda gizlice buluşan Tristan ve Iseult’un romantik dakikalar yaşarken Kral Mark tarafından izlenmesi resmedilir. Tristan Iseult’u büyük bir dikkatle dinlemektedir. Öte yandan Kral Mark şüpheci ve merak duyan yüz ifadesiyle ikilinin arasındaki yakınlığı anlamlandırmaya çalışmaktadır. Renk paleti pastel ve sıcak tonlar ile yumuşak geçişlerle doludur.
Ormana Kaçış ve Sonu Gelmeyen Aşk

Mark ve sarayın diğer mensupları aşıkları yakın takibe almaya başlar ve onlara çeşitli tuzaklar kurarlar. En sonunda onların suçluluğuna dair kanıt toplayan Mark öfkeyle ikisini de cezalandırır. Bunun üzerine saraydan kaçan ikili, kral tarafından Morrois ormanında uyur vaziyette bulunur. Fakat aralarında bir kılıç vardır ve bu onların aralarında bir şey geçmediğini sembolize eder. Mark böylelikle onları affetmeye karar verir ama Tristan’ın saraydan uzaklaşması gerekmektedir.
August Spieß’in 1883 tarihli Tristan und Isolde von König Marke entdeckt tablosu, Tristan ve Iseult efsanesinin dramatik bir anını betimler. Tabloda ikilinin arasındaki aşk saray halkı tarafından keşfedilmiştir. Figürlerin suratlarında gerginlik ve şaşkınlık ifadeleri işlenmiştir. Renk paleti soğuk tonlar ve derin gölgeler içerir bu da sahnenin dramatik ambiyansını vurgulayıcı bir etki yaratır.
Ayrılıklar ve Ölümle Sonuçlanan Bir Aşk

Tristan bu anlaşmayı kabul eder ve ülkeyi terk ederek Brittany’e yerleşir. Burada isim benzerliği olan Iseult adında başka bir kadınla evlenir fakat kalbi ona ait değildir. Daha sonra Tristan bir savaş sırasında zehirli bir kılıçla yaralanır ve ölümle karşı karşıya kalır. Son bir umutla ona yardım edebilecek tek kişi olan gerçek aşkı Iseult’u çağırır. Gönderdiği mesajda söylediği üzere eğer Iseult gelmeyi kabul ederse bindiği gemide beyaz yelken, eğer kabul etmezse siyah yelken olacaktır. Bunu duyan Tristan’ın kıskanç eşi, beyaz yelkenlileri görmesine rağmen siyah olduklarını söyler. Ölüm döşeğindeki Tristan bu haberle yerle bir olur ve hemen oracıkta son nefesini verir. Iseult, sevgilisini kurtarmak için geç kalmıştır. Tristan’ı gördüğünde ona son kez sarılır ve o da duyduğu derin üzüntüyle gözlerini sonsuza dek kapatır.
Rogelio de Esquiza’nın 1910 tarihli Tristan and Isolt (Death) tablosunda, Tristan ve Iseult efsanesinin en trajik anı güçlü bir duygusal derinlikle çarpıcı bir şekilde resmedilir. Tristan’ı cansız bir şekilde gören Iseult’un ona son kez sarılışını ve ardından trajik bir sonla hayatını kaybedişini sergiler. Renk paleti eserin ölüm temasına uyum sağlayacak şekilde solgun tonlar içerir.
Sonsuz Aşkın Sembolü: Birbirine Dolaşan Ağaçlar

İki aşığın ölümünden sonra bir mucize gerçekleşir ve mezarlarından dalları birbirine dolanan iki ağaç çıkar. Böylelikle, yaşadıkları hayatta kavuşamayan iki aşık, birbirlerinden bir daha hiç ayrılmaz.
Salvador Dali’nin 1944 tarihli Tristan ve Isolde eseri, sanatçının sürrealist tarzıyla, Tristan ve Iseult’un efsanevi aşk hikayesini birleştirir. Dali, eserinde bu hikâyenin duygusal karmaşıklığını, tipik olarak kullandığı eriyen formlar ve çarpıcı imgelerle ifade eder. Dali’nin kendine has sanatsal diliyle efsanevi yasak aşk benzersiz bir şekilde yorumlanır.
Kaynakça
- Heckel, N. M. “Tristan and Isolt.” The Camelot Project, Robbins Library Digital Projects, University of Rochester, https://d.lib.rochester.edu/camelot/theme/tristanisolt. Erişim Tarihi. 8 Ağustos 2024.
- “Tristan and Isolde.” Britannica, https://www.britannica.com/topic/Tristan-and-Isolde. Erişim Tarihi. 8 Ağustos 2024.


