Mitoloji; olağanüstü özelliklerdeki figürlerin ve insanların içsel çatışmalarını, birbirleriyle olan etkileşimleri dahilinde ele alan geniş bir anlatı yelpazesine sahiptir. Farklı kültürler arasında detaylarıyla öne çıkan Yunan mitolojisi, tanrı ve tanrıçaların dünyayla etkileşimlerini karmaşık hatta trajik örülü öyküler hâlinde resmeder.
Yunan mitolojisinde güzellik ve aşk kavramları çoğu zaman iç içe geçmiştir. Anlatılarda güzellik yalnızca dışsal bir özellik değildir; içsel erdemleri de ifade eder ve böylelikle tam anlamıyla ışıldar. Aşk ise heyecan verici bir tatlılıkla birlikte hüzünlü bir yan da barındırır; figürler arasındaki romantik ilişkiler olağanüstü şekillerde yansıtılır.

Zıtlıklar ortasında yollarını bulmaya çalışan figürler, kimi zaman zorluklara sabrederek mutlu sonlar yaşarken kimi zaman trajik sonlarla karşılaşırlar. Romantizm ve trajedinin bir araya geldiği bu anlatılarda kıskançlık, ihanet, karmaşa ve kaos da vardır.
Güzellik ve aşk konulu mitler, bu iki kavramın evrensel zenginliğinin bir aktarımı olarak değerlendirilebilirler. İnsanın içsel derinliğine dokunup duygu karmaşasını yansıttıklarından hem sanata hem de modern psikolojiye esin kaynağı olduklarını söylemek mümkündür. Farklı alanlara ilham olan mitlerden biri Psyche ve Eros’un hikâyesidir.
Yunan Mitolojisinde Aşk Tanrısı
Eros, Yunan mitolojisinin aşk tanrısıdır. Anlatılarda kaygısız ve rahat olarak geçer ve o kadar gençtir ki çoğu sanat eserinde küçük bir çocuk olarak resmedilmiştir. Bu Tanrı, elinde taşıdığı oklarla insanların kalplerini hedef alır ve bunun sonucunda onlarda, karşılarındaki kişilere yönelik ciddi bir tutku ve cinsel arzu uyandırır. Duyguların tesiri altındaki insanlar mantıklı düşünme yetilerini kaybederler ve çoğu zaman gerçekliği sorgulayamazlar. Bu oklar insanların aşık oldukları kişileri idealize etmelerine yol açar. Eros anlatıları, bu yönleriyle aşkın psikolojik boyutlarına dair sembolik anlamlar taşır.
Eros’un ailesi hakkında farklı kültürlerde farklı anlatılar bulunur. Hesiodos’un Theogonia‘sına göre; Eros Dünya’nın yaratılışıyla birlikte var olan birincil tanrılardandır ve evrensel aşkın temsilcisi konumundadır. Başka bir hikâyeye göre Eros; Kronos‘un Khaos‘un rahmine yerleştirdiği yumurtadan doğmuştur. Daha geniş bölgelere yayılarak kendini kabul ettiren anlatıya göre ise Eros, güzellik tanrıçası Afrodit‘in savaş tanrısı Ares‘le olan birleşiminden doğmuştur.

Yaramaz bir çocuğun oradan oraya koşuşturması gibi etrafta dolanarak aşkı yayan Eros, hâliyle biraz haylazdır. Oklarıyla insanlarda uyandırdığı arzu, her zaman tatlı aşk hikâyeleri ile sonlanmamıştır. Tanrıça ve tanrıları dahi etkisi altına alan okları, çoğu zaman figürler arasında kaos ortamı da yaratmıştır. Örneğin; Truva Savaşı, Eros’un oklarını atmasıyla başlamıştır.
Peki aşk kavramına bu kadar yakın duran ve ortalığı birbirine katan bir figürün, kendi özelinde bu kavramdan uzak durması mümkün müdür? Hayır. Eros’un aşk hikâyesi de oklarından birini kazayla kendine saplamasıyla başlar.
Psyche’nin Güzelliği ve Afrodit’in Kıskançlığı
Bir kralın üç kızından biri olan Psyche, tüm kadınların en güzelidir; hatta güzelliği o kadar olağanüstüdür ki gören herkes onun Afrodit’ten bile daha güzel olduğunu söyler. İnsanlar arasında tanrısal güzellikte birinin olması alışıldık bir durum değildir.

Psyche’nin güzelliği tanrı ve tanrıçaların kulaklarına kadar gider. Afrodit duyduklarından hiç hoşnut olmaz; kendi güzelliğine olan ilginin yavaş yavaş azaldığını fark eder ve Psyche’yi kıskanmaya başlar. Gerçekten de, ne Afrodit ne de tapınakları eskisi kadar ilgi görür. Heykeltraşların bile ilgisi Psyche’ye kaymaktadır.
Tanrıça, oğlu Eros’tan yardım ister. Plana göre Eros, oklarını kullanarak Psyche’yi dünya üzerinde varolmuş en katlanılmaz, yüzüne bakıldığında nefret uyandıracak kadar çirkin bir yaratığa aşık edecektir. Eros, Tanrıça’nın planını kabul eder ancak Psyche’yi gördüğünde öylesine etkilenir ki oklarından birini kazayla kendine saplar. Psyche’ye aşık olan Eros, durumu sır olarak tutmaya karar verir.
Psyche ve Eros Aşkı Nasıl Başladı?
Tüm bunlar oladursun, Psyche oldukça üzgündü zira insanların, kendisine olan hayranlığının çok sığ kaldığını düşünüyordu. Kimsenin ona gerçekten aşık olduğunu düşünmediği gibi aşık da olamıyordu. İki kız kardeşinin de evlenmesiyle Psyche’nin üzüntüsü, ebeveynlerinin endişesi arttı. Bunun üzerine babası, Apollo ile görüşmek için yola çıktı: Psyche’nin aşık olup evleneceği kişiyi nasıl bulacaklardı?

Apollo, Kral’a Psyche’yi yüksek bir dağın zirvesinde tek başına bırakması gerektiğini söyledi. Psyche orada beklerken kaderinde evleneceği kişi olarak yazan, kuyruğu ve kanatları olan devasa yılan ortaya çıkarak onu götürecekti. Apollo’ya göre bu devasa yaratık kötü ve tanrılardan bile güçlüydü. Apollo’nun söylediklerini duyan herkes durumu kabullenmekte zorlandı. Psyche, devasa bir yaratıkla evlenmek istemese de söyleneni yerine getirdiler.
Gecenin karanlığında otururken tenini okşayan rüzgârla irkilen Psyche, bir anda havada yükseltildi. Onu yükselten güç, uyumasını da sağladı. Psyche uyandığında kendini geniş bir odada buldu; Eros’un kalesindeydi. Etrafta kimseyi göremeyen Psyche gün boyunca tek kaldı, beklediği kişiyse hava kararınca geldi. Eros’u yakınında hisseden Psyche’nin içini huzur kaplamıştı; onun sesini duyduğunda, hayallerindeki eşin o olduğunu hissetti. Ancak Eros’un bir şartı vardı: Onun yüzünü asla göremeyecekti, aşkları bir sır olarak kalmalıydı. Psyche, Eros’a söz verdi.

Yüzünü göremediği bu adamla birlikte geçirdiği akşamlar ardından, daha önce hiç hissetmediği kadar mutlu hissediyordu. Canını sıkan tek şey gündüzleri yalnız kalmasıydı, ailesini de özlemeye başlamıştı. Bir gün, Eros’tan kardeşlerini bir günlüğüne de olsa yanına getirmesini istedi. İsteği başta reddeden Eros, Psyche’nin üzüntüsünü görünce onu geri çevirmedi; işler buradan sonra karmaşıklaşacaktı.
Psyche’nin Şüphesi ve Eros’a Verdiği Söze İhaneti
Psyche kardeşlerini karşıladı; üçü de sonunda birlikte oldukları için sevinç göz yaşları döküyordu. Kızlar kalenin ihtişamı karşısında büyülenmişlerdi ancak bu, onlarda kıskançlık da uyandırmıştı. Tüm bunların sahibi olan gizemli kişiyi merak ediyorlardı. Psyche’nin eşi nasıl görünüyordu? Ne iş yapıyordu da bu kadar güzel şeylere sahipti? Genç miydi?

Psyche, eşinin genç bir avcı olduğunu söyledi ancak kızlar bu cevaba inanmadılar. Yalnızca avcılık yapan genç biri böyle zengin olamazdı. Psyche’yi sıkıştırmaya başladılar; gizemli kişinin tanrı olduğunu düşündüklerinden kıskançlıklarını bastıramıyorlardı. Eşinin, çirkin yılan olduğu için kendisini Psyche’ye göstermediğini söylediler. Zavallı Psyche! O çirkin yaratıkla aynı yatakta nasıl uyuyabiliyordu?
Eşi hakkında ilk defa içine kurt düşen Psyche akşam olmasını beklerken bir plan yaptı: Gece eşi uyurken sessiz bir şekilde mum yakacak ve onun yüzünü gördükten sonra mumu hemen söndürecekti. İşler planladığı gibi gitmedi.

Gördüğü bu adam, Dünya üzerinde görebileceği en yakışıklı adamdı. Eros’un kanatlarını inceledi, bir süre güzelliğine daldı. İçi rahatlamıştı ancak kardeşlerine uyduğu için kendini kötü hissediyordu. Bunları düşünüp yataktan uzaklaşırken ayağı takılan güzel kız yere düştü; mumdan sıçrayan yağ Eros’un bedenine değerek onun uyanmasına sebep olmuştu. Yatakta doğrulan Eros, mum ışığında Psyche’nin yüzüne baktı, sessizliğini koruyarak odadan ayrıldı.
Psyche’ye Verilen 3 Zorlu Görev
Eros’un kaleden ayrılması ardından günlerce ağlayan Psyche, onu yeniden yanına getirmenin yollarını düşündü. Sonunda yapabileceği tek şeyin Afrodit’e gitmek olduğuna karar verdi; Afrodit’ten yardım istemek bu noktada atabileceği en mantıklı adımdı çünkü Eros’u tek başına bulması mümkün değildi.
Psyche onu tapınağında ziyaret ettiğinde Afrodit hâlâ kıskançlık ve intikam alma isteğiyle yanıp tutuşuyordu; bu yüzden de işi yokuşa sürmek için elinden geleni yapmaya karar verdi. Psyche’nin üç zorlu görevi olacaktı. Bu görevleri eksiksiz biçimde yerine getirerek Eros için uygun bir eş olduğunu kanıtlamalıydı; aksi hâlde Eros’u bir daha göremeyecekti. Psyche; Eros’a olan sevgisini, hatasını telafi etme isteğini ve onun için iyi bir eş olacağını kanıtlamakta kararlıydı. Afrodit’in söylediklerini kabul etmek için görevleri bilmeye ihtiyaç duymayarak hemen kabul etti.

Afrodit’in verdiği ilk görev; bir tepedeki arazide dağılarak birbirlerine karışmış farklı tohumları gün batana kadar ayıklamaktı. İkinci görev; bulundukları tepenin arkasında kalan Stiks (Styx) Nehri’nden su getirmekti. Üçüncü ve son görev ise Ölüler Diyarı’ndaki Persephone‘nin güzelliğinden birazını küçük bir kutuya doldurup Afrodit’e getirmekti.
İlk görevi öğrendikten sonra zorluğu karşılığında gözleri dolan Psyche, çaresizce önündeki tohum yığınına baktı. O sırada oradan geçmekte olan karınca sürüsü Psyche’nin çaresizliğine kayıtsız kalamadı; karıncalar, tohumları türlerine göre tek tek ayırdılar. Afrodit, Psyche’ye görevini tamamlamadığını söyleyerek o geceyi dışarıda ve yerde yatarak geçirmesini söyledi. Ne kadar zorlanırsa güzelliğini de o ölçüde kaybedeceğini düşündüğünden Psyche’ye gece boyunca su ve yemek vermedi.

Sıra ikinci görevi yerine getirmeye geldiğinde, Psyche nehre akan şelaleye yaklaşmanın onun için imkânsız olduğunu düşündü. Nehir kenarındaki taşlar yosun tutmuş ve oldukça kayganlardı. Psyche ne yapacağını düşünürken devasa bir kartal gelerek elindeki kupayı aldı ve şelaleye doğru uçtu. Kupayı suyla doldurduktan sonra Psyche’ye geri getiren kartal, gözden kayboldu. Görevin tamamlanmış olduğunu zor da olsa kabul eden Afrodit, kimse yardım etmeseydi Psyche’nin bu görevi asla tamamlayamacağını söyledi. Psyche, son görevini hiçbir yardım almaksızın yerine getirebileceğini kanıtlamak zorundaydı.
Ertesi gün Psyche üçüncü görev için Ölüler Diyarı‘na doğru yola çıktı ancak onu Persephone’nin yanına götürecek olan yol yerine Hades‘e götürecek olan yola sapmıştı. Eskiden ölülerin konakladığı yerde ilerleyen Psyche, kendisini Persephone’ye götürmesi için kayığı kullanan adama bolca para verdi. Sonunda Persephone’nin yanına vardığında, Afrodit’in isteğini dile getirdi ve Persephone, Afrodit’e yardımcı olmaktan onur duyacağını söyleyerek güzelliğinden bir miktarı Psyche’nin kutusuna doldurdu.

Psyche görevlerini tamamlamanın verdiği mutlulukla Dünya’ya geri döndü ve ellerindeki kutuyu Afrodit’e sundu. Psyche’nin başarılı olmasına sinirlenen Afrodit, ona Eros’u hak etmediğini ve hiçbir zaman Eros’un eşi olamayacağını; hayatı boyunca kendisinin hizmetkârı olacağını söyledi. Yorgunluğundan ve duyduklarının verdiği üzüntüden zayıf düşen Psyche, kendisini Afrodit’in bahçesine bıraktı. Onun bu hâline dayanamayan tanrılar, olanları Eros’a anlatması için Hermes‘i görevlendirdiler.
Yaşananları duyan Eros, odasından çıkarak Psyche’nin yanına gitti. Gösterdiği kararlılık ve çabadan dolayı Psyche’nin ihanetini affetmişti. Bundan sonra, Psyche Eros’tan annesini de affetmesini istedi. İkili artık beraber ve mutluydu; evlenmeleri önünde hiçbir engel kalmamıştı. Düğün hediyesi olarak; Zeus, Psyche’yi ölümsüzlükle taçlandırdı ve tanrıların içeceği olan ambrosiayı denemesine izin verdi.
Psyche ve Eros Anlatısı Sanata Nasıl Yansıdı?
Başta yüzünü hiç görmediği birine aşık olan ve sonrasında onu geri kazanmak için çeşitli maceralara atılan Psyche’nin hikâyesi, aşkın kişiler üzerindeki etkisi hakkında tartışmalı yorumlamalara yol açmıştır. Bu tartışmalı yorumlar, farklı disiplinler için ilham kaynağı olmuş ve sanata da farklı biçimlerde yansımıştır.
Psyche ve Eros’u konu alan eserlerde genellikle iki figür arasındaki aşk vurgulanmak istenmiş ve tasvirler idealize edilen bedenler üzerinden yapılmıştır. Yapılan eserlerde güzellik kavramının bu denli öne çıkarılması, o dönemlerin güzellik algısı hakkında fikir edinmemizi sağlar.
Cupid ve Psyche, Jacques-Louis David
Jacques-Louis David‘in 1817’de tamamladığı tablo, Psyche ve Eros anlatısı üzerine yapılan yorumlamalardan biridir. David bu anlatıyı idealize edilmiş aşk ve fiziksel gerçeklik arasındaki çatışmayı keşfetmek için kullanmıştır (“Cupid and Psyche”).

Eseri diğerlerinden farklı kılan en büyük özellik Eros tasviridir: Dönem için pek de ideal sayılmayan bir güzellikte olan yüzünden, güzel bir kadınla birlikte olmanın gururu okunur. Eros’un gülümsemesi, tekinsiz bir gülümsemedir. Gözümüz tabloya ilk değdiğinde fiziksel bir arzunun vurgulandığı izlemine kapılırız; daha dikkatli baktığımızda cinsel birlikteliğin ertesi günü sahnesinin sunulduğunu fark ederiz. Eros, Psyche’nin yanından onu uyandırmadan ayrılmaya çalışmaktadır.
Hem Eros’un alışılmışın dışında tasvirinden hem de anlatının yol açtığı farklı yorumlamalardan dolayı tablonun ardındaki derin ve sembolik anlamlar hakkında birçok spekülasyon olmuştur. Yine de belirgin bir anlam üzerinde uzlaşma yaşanmamıştır.
Kaynakça
Kappe, Eelco. “A discussion of Cupid and Psyche by Jacques-Louis David“. Tripimprover. Erişim Tarihi: 28.12.2023
Cartwright, Mark. “Eros“. World History Encyclopedia, 18.04.2019. Erişim Tarihi: 07.12.2023
“Claude, The Enchanted Castle“. The National Gallery. Erişim Tarihi: 28.12.2023
“Eros“. MSK Gent. Erişim Tarihi: 07.12.2023
“Eros“. Theoi. Erişim Tarihi: 07.12.2023
“Explore the Royal Collection Online“. Royal Collection Trust. Erişim Tarihi: 28.12.2023
“Myth of Eros and Psyche – Greek Myths“. Greeka. Erişim Tarihi: 07.12.2023
“Psyche (Psykhe)“. Theoi. Erişim Tarihi: 07.12.2023
“The myth of Cupid and Psyche – Brendan Pelsue“. Youtube, TED-Ed, 03.09.2017. Erişim Tarihi: 12.12.2023
“The Story of Cupid and Psyche by Jacopo del Sellaio (1442-1493)“. Access Art. Erişim Tarihi: 07.12.2023
“The Story of Cupid and Psyche, c. 1695-7“. Royal Collection Trust. Erişim Tarihi: 14.12.2023