Sylvia Plath Şiirlerinde Kadına Yönelik Baskının İşlenişi

Arşiv
Arşiv
Söylenti Dergi'de geçmiş zamanda yazar olan dostlarımızın eserleri bu hesapta arşivlenmektedir. Yazar onayı olduğu sürece kaynak göstererek kullanmak serbesttir.
Editör:
Nazlıcan Karakaya, Esmanur Göçmen
spot_img

Sylvia Plath, eserleriyle kuşkusuz pek çok kadın okurun gönlünde taht kurmakla kalmamış, aynı zamanda kadın özne olarak yazdığı metinlerinde kadına yönelik baskıyı ekseriyetle işlemiştir. Genç yaşta intihara sürüklenmesiyle erken sonlanan edebi hayatında gizdökümcü şiir dalında pek çok eser vermiştir. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin 1960’larında kadınlara yakıştırılan anne ve ev hanımı rollerini irdeleyen Plath, cesurca dile getirdiği hisleri ve tecrübeleriyle kadın olmanın zorluğunu ele alarak edebiyat dünyasının en önemli şairlerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Bu yazımda Plath’in üç önemli şiirini inceleyerek kadınlara yönelik baskının bu eserlerde nasıl işlendiğine göz atacağız.

Babayla Yüzleşme: Daddy

Sylvia Plath | ospreyonline.org

Sylvia Plath‘in “Daddy” şiiri, ölümünün ardından babasına atfedilmiş bir yüzleşme metni olma özelliğini taşır. Burda Plath’i kadın özne olarak kız çocuğu pozisyonuna yerleştiren Plath’in bu eseri, bir kız çocuğunun babasının ölümünün ardından babasıyla yüzleşmek adına ikircikli hislerini kaleme aldığı çarpıcı bir şiir olarak tanımlanır.

”Babacım, seni öldürmek zorundaydım.”

Babasına duyduğu öfkeyi şiirinin ikinci mısrasının ilk dizesinde dillendiren Plath, babası Otto Plath Sylvia henüz 8 yaşındayken ölmesine rağmen Plath’in ancak yetişkinlikte yapabildiği bir itiraf olarak yorumlanabilir.

”Ben bir fırsat bulamadan önce sen öldüm-

Misketle doldurulmuş gibi ağır çanta dolusu Tanrı,

Ürkütücü heykel, gri ayak baş parmağı

Frisco fok balığı kadar kocaman.”

Babasına onu öldürmek zorunda olduğunu söyledikten sonra babasının ölümünün erken gerçekleştiğini belirterek öfkesiyle üzüntüsünü pekiştiren Plath, babasının cesedini betimlerken kullandığı Tanrı imgesi ve büyüklüğünü belirten metaforlarla babasının patriyarkal anısının altını çizmekte. Bu metaforlarla otoriteyi temsilen maskülen imgelere başvurarak babasını hem saygı duyulan hem de korku duyulan “ürkütücü” bir figür olarak resmetmektedir. Babasının cesedini betimlerken naaşın ağırlığına yaptığı vurgu, aynı zamanda Plath’in duygusal olarak hissettiği ağırlığın bir metaforu olarak da okunabilir.

”Seni iyileştirmek için dua ederdim.”

Çocuk kimliğinin anısına geri dönerek babasına beslediği olumlu hislerini de dile getirmekten çekinmeyen Plath’in tezat oluşturan anlatımıyla duygularının otantik bir dışavurumunu sağladığı kanaatine varabiliriz. Çocukluğun masum esintisini taşıyan bu dize, aynı zamanda çocuk yaşta bir kız çocuğunun babaya beslediği naif duyguların kısa bir dışa vurumu.

”Seninle hiç konuşamadım.

Çene kemiğime sıkıştı kaldı dilim.”

Bu dizelerde babasıyla olan iletişimsizliğinden dem vuran Plath, bu şiiri adeta bugüne dek süregelen suskunluğunun patlaması olarak betimliyor. Plath’in subjektif tecrübesi, aynı zamanda kız çocuklarının babalarıyla arasındaki iletişim kopukluğunu gerçekçi ve objektif bir şekilde tasvir ediyor.

”Her Almanı sen sandım.”

Bu dizede geçen ”Her Alman”da babasını aradığını dile getiren Plath‘in babasına yaptığı ideolojik suçlamaların sadece bir başlangıcı. Kısaca Plath’in babasına duyduğu özlemi gidermek amacıyla babasını Alman ve Nazi kimliğiyle özdeşleştirerek bu simgelerde kaybettiği babasını aradığını söyleyebiliriz.

”Bir makine, sanki bir makine

Bacasından atıyor beni bir Yahudi gibi.

Dachau, Auschwitz, Belsen’e bir Yahudi.

Yahudi gibi konuşmaya başladım.

Belki de bir Yahudi’yim ben.”

Plath‘in bu noktaya kadar Nazi imgeleriyle babasını karakterize eden anlatımı, aynı zamanda Plath’in öznel kimlik kargaşasını da belirtmekte. Bu dizelerde ve şiirinin devamında babasının ırkçı görüşlerini ifşa eden Plath, kendine yakıştırdığı Yahudi metaforlarıyla Nazi olarak tanımladığı babası arasında ekstrem bir ikilem oluşturuyor.

”Tanrı’yla boy ölçüşen bir gamalı haç

Öylesine karasın ki gökyüzünden hiçbir çığlık sızmaz içeri.

Her kadın bir faşiste tapar,

Suratta çizme, acımasız

Senin gibi bir acımasızın acımayan kalbi.”

Babasının faşist kimliğine vurgu yaptıktan sonra her kadının bir faşiste taptığını ironik şekilde beyan eden Plath, faşist ideolojiyle ataerkiyi aynı potada eriterek kadınların sistematik olarak gördüğü erkek şiddetinin altını çiziyor. Fiziksel şiddete özellikle atıfta bulunarak erkek şiddetini somutlaştıran Plath’in bu dizeleri şiirin kalanıyla beraber okunduğunda baskılayıcı ideolojilerin kesişimselliğini, kadına yönelik baskıyı merkezine alarak eleştirdiği anlamı çıkmakta.

Babayla İlişki Üzerinden Ataerki Eleştirisi: Electra on Azalea Path

Sylvia Plath | amazon.com

“Electra on Azalea Path” şiiri, ismini aynı zamanda Elektra Kompleksi konseptine de ismini vermiş Yunan mitolojisindeki Elektra karakterinden alır. Mykenai Kralı Agamemnon‘un kızı Elektra, babasının ölümünün arkasından annesinin sevgilisini öldürerek intikam almasıyla tanınır ve babasına karşı duyduğu yoğun hayranlığına ek olarak annesine duyduğu derin öfkeyle tanımlanır. Sigmund Freud daha sonra Oidipus Kompleksi kavramına paralel, ancak bu kez cinsiyetlerin değiştiği (anne ve erkek çocuk yerine baba ve kız çocuğun konduğu) eşdeğer bir konsept olarak Elektra Kompleksi tanımını yapar.

”Sanki sen hiç var olmamışsın, sanki ben

Annemin karnından Tanrı Baba tarafından dünyaya getirilmişim:

Annemin geniş yatağında kutsallığın lekesi.”

Sylvia Plath‘in “Daddy” şiirine benzer olarak “Electra on Azalea Path” şiirinde de baba figürüne direkt bir hitap görmekteyiz. Burdaki anlatıcı babasının ölümüne sitem eden, babasını tanıyamamış ve onun yokluğunu dini metaforlarla işleyen bir kadının varlığıyla canlanıyor. Aynı zamanda annesinden ve doğumundan adeta kutsal bir gayrimeşrulukmuşçasına söz ediyor.

”Masumiyet elbisemde bir oyuncak bebek gibi küçücük

Uzanıyorum düşleyerek senin destanını, resim resim.”

Anlatımında sık sık çocukluk dönemine atıfta bulunan Plath, anlatıcısını bu dizelerde de küçük bir kız çocuğu olarak konumlandırıp o yaşta babasına olan hayranlığını betimlerken “destan” ve “resim” gibi yüceltici kelimeler seçiyor.

”Annemin dediğine göre; herhangi biri gibi öldün.

Böylesi bir ruh hali içinde nasıl büyüyebilirim ki?

Rezil bir intiharın hayaletiyim ben,

Mavi usturam paslanır gırtlağımda.

Ah, kapını bağışlanmak için çalanı

Bağışla, baba – senin kancığın, kızın, arkadaşın.

Benim sevgimdi her ikimizi de öldüren.”

Bu son dizelerde, şiirin baştan sona süren yaslı tonunun devam ettiğini görüyoruz. Plath‘in babasının ölümünden sorumlu hissettiğini ve aynı zamanda babasını yücelttiği pozisyondan indirmek zorunda kaldığını itiraf ettiği güçlü bir sona tanıklık ediyoruz. Kendi bunalımından ve intihara meylinden de bahsetmekten geri kalmayan Plath, burada kendini babasının kancığı, kızı, ve arkadaşı olarak pozisyonlandırıyor. Burada babaya isyandan çok babaya özlem ve sevginin öne çıkmakta olduğu inkar edilemez. Babasını kaybetmiş bir kadının acısını anlatan bu şiir, aynı zamanda erkek otoritesi karşısında sıkışıp kalan bir kadın figürünün bu konumda yaşadığı zorluk ve çatışmaları gözler önüne sermekte.

Obje ve Suje Arasında Değişen Güç Dengeleri: Ariel

Sylvia Plath | ararenkfanzin.com

Sylvia Plath‘in boşandığı eşi Ted Hughes‘un iddiasına göre Ariel, Plath’in sürmeyi pek sevdiği biricik atının ismi. Bu yönden irdelendiğinde Plath’in “Ariel” isimli farklı yorumlamalara açık şiirinde Plath’in anlatıcısının at sürerken kontrolü kaybetme tecrübesini anlattığı anlamı çıkmakta. Özne olarak otoritenin yitimini betimlerken suje ve obje arasındaki hiyerarşiyi yıkan metin, aynı zamanda posthümanist ve feminist okumalara da gebe diyebiliriz.

Lady Godiva by John Collier | pinterest.com

”Beyaz

Godiva, giyinirim-

Ölü elleri, ölü terbiyeleri.”

Burada Plath‘in referansta bulunduğu Godiva, önemli bir Anglo Sakson aristokratı olarak kendine tarihte yer bulmuş Lady Godiva karakteri olarak saptanabilir. Mite göre Lady Godiva, kocasının baskıcı vergi sistemini eleştirmek adına sokaklarda çıplak şekilde at süren bir kahraman. Plath’in bu tarihsel atıfla anlatıcısının arasında güçlü bir paralel kurduğu yorumunu yapabiliriz. Bu mitolojik referansla güçlü bir kadın isyankarla kendi anlatıcısını aynı çizgiye koyan Plath, anlatıcısını giydirişiyle çıplak Lady Godiva arasında bir kontrast oluşturmaktan da çekinmiyor.

”O çocuk çığlığı

Erir duvarda.

Ve ben

Okum.

Uçan kırağı

Canına kasteden, gezintilerde

Kaçışan kırmızıyla eş

Göz, sabahın kazanı.”

Şiirini sonlandırırken çocuk ağlamasının duvarda eriyip yitişinden dem vuran Plath‘in çocuk tasvirinde kendi çocukluğuna mı yoksa kendi çocuklarına mı atıfta bulunduğu kesin bir cevabı olmayan bir ikilem. Her iki yorumu da kabul etmenin daha doğru olduğunu düşünerek Plath’in hem anne hem çocuk olarak yetersiz hissettiği çıkarımını yapabiliriz. Kendini ok ve uçan kırağı olarak addedişinden ve intihara yaptığı göndermeden özne olarak bulunduğu pozisyonun kırıldığını anlıyoruz. Bitişinde atının kontrolünü yitirmekten memnun olan bir kadın tasviriyle bizi baş başa bırakan şiir, sahip/köle ve obje/suje dikotomilerinin sınırlarını sorgulayarak ataerkinin hükmünde olan bu değerlere meydan okuyor. Kimliklerin akışkanlığını gözler önüne seren bu şiir, kuşku bırakmayacak şekilde ataerkil otoritenin antiteziyle güçlü bir bitişle sonlanıyor.

Sylvia Plath’ten Günümüze Kadına Yönelik Baskı

Sylvia Plath | libraries.indiana.edu

Sylvia Plath‘in otobiyografik özellik taşıyan gizdökümcü şiir formunda edebiyata kişisel his ve tecrübelerini kaleme alarak katkı sağladığı inkar edilemez. Her ne kadar eserlerini öznelliğini katarak yaratmış olsa da, Plath’in şiirleri günümüzde kadın olarak varolma mücadelesi yaşayan pek çok kimsenin kendini bulabileceği özellikte olmaya devam etmekte. Dönemini yazmış olsa da, metinlerinde işlediği kadına yönelik baskıya direnişi, ve karşıt duruşuyla; kadın kimliğini babaya, otoriteye, ataerkiye ve diğer çeşitli hiyerarşilere zıt konumlandırarak, Sylvia Plath modern okuyucuya da hitap etmeyi başaran önemli bir kadın şair olarak edebiyata adını yazdırmıştır. Dolayısıyla, güçlü hitabı ve özgür olmak isteyen kadın kimliğiyle kadınların özgürlük ve kimlik arayışına dair evrensel bir temayı şiirlerinde işlemiştir. Günümüzde kadınların özgürlük ve kimlik arayışı daha farklı şekillerde devam etse de Plath’in eserleri günümüzde bu arayışa güçlü bir ses olmaya devam etmektedir.


Kaynakça

Ariel – Sylvia Plath. antoloji.com. Web. 30.10.2024

Ariel – Sylvia Plath. poetryfoundation.org. Web. 30.10.2024

Açelya Yolundaki Elektra – Sylvia Plath. antoloji.com. Web. 30.10.2024

Babacım – Sylvia Plath. antoloji.com. Web. 30.10.2024

Daddy – Sylvia Plath. poetryfoundation.org. Web. 30.10.2024

“Discover the History of Lady Godiva – Google Arts & Culture.” Web. 30.10.2024

Electra on Azalea Path – Sylvia Plath. neuroticpoets.org. Web. 30.10.2024.

Kapak Görseli: BBC

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Three Kilometres to the End of the World Film İncelemesi: Utanç

Three Kilometers to the End of the World, kayırmacı ilişkilerin ve zehirli bir ataerkil kültürün hakim olduğu bir toplumun klinik bir resmini çiziyor.

Bouquet of Sunflowers Tablosunu Anımsatan Şarkılar

Bu yazımızda sizlere ünlü empresyonist ressam Monet'nin "Bouquet of Sunflowers" tablosunun anımsattığı şarkıları derledik.

5 Maddede William James: Deneyimin Felsefesi ve Pragmatizmin Doğuşu

William James, pragmatizmden bilinç akışına uzanan fikirleriyle modern felsefe ve psikolojinin yönünü değiştirdi; deneyimi, hakikatin ölçütü haline getirdi.

Camus’nün Yabancı’sı: İnsan Toplumdan Kopunca Ne Hisseder?

Camus'nün Yabancı'sı, toplumdan kopmanın duygusal ve psikolojik nedenlerini, yalnızlığın özgürlükle kesiştiği anlar ile gözler önüne serer.

Kodlarda Saklı Ayrımcılık: Yapay Zekâ Cinsiyetçi mi?

Yapay zeka, insanlığın önyargılarını dijital biçimde yeniden üreterek cinsiyetçi kalıpları pekiştiriyor; ancak adil veri ve çeşitlilikle daha eşit bir gelecek mümkün.

Pim’s Poffertjes & Pannekoekenhuis: Hollanda Usulü Krepler

1986’dan beri hizmet veren Pim’s Poffertjes & Pannekoekenhuis, Hollanda’da krep ve poffertjes keyfi için sıcak ve samimi bir durak!

One Battle After Another Film İncelemesi: Katmanlı Bir Savaş Hikâyesi

Paul Thomas Anderson'ın büyük sükse yaratan yeni filmi One Battle After Another, politik bir aksiyon olarak karşımıza çıkıyor.

The Rolling Stones – Paint It, Black ve Psikoloji Çerçevesinde İncelemesi

The Rolling Stones'un karanlık ruh halini müziğe gönüştürdüğü başyapıt; Paint It Black

Tove Ditlevsen – Bağımlılık | 11 Alıntı

"Dışarıdaki dünya insafsız ve karmakarışık ve ona karşı gücümüz yetmediğinden, ondan kaçınmayı yeğliyoruz."

Çocukluk Travmaları: Belirtileri, Sonuçları ve Çözüm Yolları

Çocukluk döneminde yaşadığımız olaylar karşısında hissettiğimiz duygular ve düşündüğümüz düşünceler travmalar doğurabilir. Peki, bu travmaların belirtileri, sonuçları ve çözüm yolları nelerdir?

Editor Picks