Okuduğumuz kitaplardan beklentilerimiz türlerine göre her zaman çeşitlilik gösterir. Bu yüzden henüz arka kapak yazısını okuduğumuzda bile çözülmesi gereken bir gizemin sinyallerini veren kitaplardan da çarpıcı ve sürpriz bir son bekleriz. Sayfalar boyunca bu merak duygusunun sürekli canlı kalması, çözülmeyi bekleyen gizem ve tahmin edilemeyen bu sonlar, bitirdikten sonra bile uzun bir süre kitabın akılda kalmasını sağlar. İşte bu yazıda da beklentiyi oldukça karşılayan sürpriz sonlara sahip beş kitabı ele alacağız.
1. Brigitte Aubert – Doktor March’in Dört Oğlu
“Her birimizin mutlaka gizli bir gücü vardır. Çalınmasın diye başkalarından gizlediğimiz bir güç.”
Polisiye olarak geçen ancak alışılmışın dışında bir polisiye kurgusu sunan bu kitap varlıklı bir ailenin evinde çalışan Jeanie ve aynı evde yaşayan bir katilin günlüklerinden oluşuyor. Jeanie bir gün evde kime ait olduğunu bilmediği bir günlük bulur ve sayfalarını karıştırdığında cinayet itiraflarıyla dolu olduğunu görür. Bu günlük, ev sahibi Doktor March‘in dördüz oğullarından birine aittir ancak hangisi olduğunu bulmak Jeanie’ye kalır. Böylelikle katil ve Jaenie arasında gizli bir mücadele başlar.
Aynı zamanda senarist ve yapımcı olan Fransız yazar Brigitte Aubert, ilk romanı olan “Doktor March’in Dört Oğlu” ile okurlarına sonu tahmin edilemez ve gerilim düzeyi yüksek bir okuma deneyimi sağlıyor.
2. Donato Carrisi – Ruhlar Mahkemesi / Karanlık Avcısı
“Garip değil mi? Basında bir suçun kurbanının fotoğrafı yayınlandığında hep düşünürüm. Fotoğraf kurbanın başına gelen olaydan bambaşka bir nedenle çekilmiştir. Bir düğün, bir doğum günü ya da bir tatil. Kim bilir belki de hiç sevmedikleri fotoğraflardan biridir. O pozu verirken kesin olan tek şey, günün birinde bu görüntünün televizyonlarda, gazetelerde gösterileceğini bilmedikleridir.” – Ruhlar Mahkemesi
Kitapları son yıllarda dilimize çevrilen en sıra dışı polisiye yazarlarından biri olan İtalyan yazar ve senarist Donato Carrisi, ters köşelerle ve son sayfaya kadar devam eden bilinmezliklerle örülü bu iki romanı “Marcus” ve “Sandra” adında aynı karakterlere ancak farklı hikâyelere sahip bir seriyi oluşturuyor. Carrisi kitaplarında yalnızca çözülmesi gereken olaya değil, gizemi çözen karakterlerin hikâyelerine de ayrı ayrı odaklandığından bu iki kitabın sırasıyla önce “Ruhlar Mahkemesi” sonra ise “Karanlık Avcısı” olarak okunmasını öneriyoruz.
İlk kitap olan Ruhlar Mahkemesi‘nde olaylar, acil çağrı üzerine gittiği evde kalp krizi geçiren hastaya müdahale eden Monica isimli bir sağlık görevlisinin o esnada evde yıllar önce öldürülmüş ikiz kardeşine ait kırmızı bir paten bulmasıyla başlıyor. Hem Roma hem de Milano şehirlerinde devam eden kurgu, aynı zamanda serinin iki ana karakteri olan olay yeri fotoğrafçısı Sandra ile rolünün ve amacının ayrı bir gizemi bulunan rahip Marcus’un da okurlara tanıtıldığı ilk kitap.
Karanlık Avcısı‘nda ise bu kez cinayetlerin hedefinde her seferinde bir kadın ve bir erkekten oluşan çiftler var. Hiçbir işaret ve ipucunun bulunmadığı bu cinayet mahallileri çıkışı bir türlü bulunamayan bir labirent gibi hem karakterleri hem de parçaları birleştirmeye çalışan okuyucuları zorluyor. Karanlık Avcısı ayrıca ilk kitaba göre Marcus ve Sandra karakterlerinin hikâyelerine de daha fazla yoğunlaşıyor. Donato Carrisi’nin bu serisi, alışılmış bir cinayet kurgusu çerçevesinden çıkıp gerçekçi mekan tasvirleri, çocukluk travmaları, iyi ve kötü kavramlarının sorgulanması gibi konuları da irdeleyerek çok katmanlı bir okuma deneyimi sunuyor.
3. Susanna Clarke – Piranesi
“İki bellek. Geçmiş olayları farklı hatırlayan pırıl pırıl iki akıl. Hangimizin yanıldığını söyleyecek üçüncü bir kişi yok.”
Kitaba da ismini veren ana karakter Piranesi; zaman zaman suların bastığı sayısız salonlardan ve merdivenlerden oluşan, dev heykellerle süslenmiş olağanüstü bir dünyayı, tek arkadaşı olan “Öteki” ve 13 ölü ile birlikte paylaşıyor. Kitap boyunca Piranesi’nin tuttuğu günlük ve notları okuyarak zihinde canlandırmanın oldukça güç olduğu bu dünyanın özelliklerini öğreniyoruz. Tüm bu tuhaflıklara ve belirsizliklere rağmen Piranesi’nin oldukça rutin bir yaşamı var ancak bir gün nereden geldiği bilinmeyen gizemli bir ziyaretçi ile olaylar farklı bir boyut kazanıyor.
Susanna Clarke‘ın uzun bir aradan sonra yazdığı ve 2021 Kadınlar Kurgu Ödülü‘ne layık görülen büyülü bir atmosfere sahip bu eser, son sayfalarına kadar hikâyenin gidişatı hakkında renk vermiyor.
4. Daphne Du Maurier – Jamaika Hanı
“Varoluşun kendisi uzun bir yolculuk zaten, buna bir de ilave dertler katmanın anlamı yok.”
Annesini kaybeden Mary, onun ölmeden önceki son isteğini yerine getirerek teyzesi ve eniştesinin evine yerleşmek için Jamaika Hanı’na doğru yola çıkar. Ancak daha yoldayken Jamaika Hanı’nın adını andığı her an çevresindeki herkesin bu konu hakkında konuşmaktan kaçındığını ve huzursuzlandığını fark eder. Mary eve vardığında hayat dolu ve neşeli biri olarak hatırladığı Patience teyzesinin bambaşka biri haline gelmesi, eniştesi Joss‘un ise gizli kapaklı işler yürüten acımasız bir adam olduğunu görmesiyle Jamaika Hanı‘ndaki büyük gizemi aydınlatmak için tehlikeli bir yola girer.
Ulusal Kitap Ödülü ile akıllara kazınan Rebecca’nın yazarı Daphne Du Maurier‘ın aynı isimle sinemaya uyarlanmış gotik roman türündeki bir diğer eseri olan Jamaika Hanı bu türün başarılı örneklerinden biri.
5. Steve Cavanagh – İşaret
“Herkes böyle düşünürse ne olacak? Herkes başkalarından beklediği için kimse bu işlere girişmezse ne olacak? Birinin elini taşın altına sokması gerek. Ben düşersem birinin gelip benim yerime geçmesi gerek. Benim yapmam gereken tek şey elimden geldiğince ayakta durmak.”
Tanınmış bir Hollywood çifti olan Bobby Solomon ve Ariella Bloom magazinin gözde isimlerindendir. Ancak bir gün Ariella evinde ölü bulunur ve oklar Bobby Solomon’u işaret etmeye başlar. Bobby’nin masumiyetine inanan tek kişi olan avukat Eddie Flynn kazanma ihtimallerinin çok düşük olmasına karşın bu davayı alır. Duruşmalar boyunca devam eden beklenmedik olaylar davanın seyrini de değiştirmeye başlar.
Aynı zamanda bir avukat olan İrlandalı yazar Steve Cavanagh, dilimize çevrilen bu ilk ve tek romanıyla ters köşeli finalleri seven okuyucular için iddialı bir kurgu ortaya koyuyor. Cavanagh, eserlerinde katil-polis klasiğinden ayrılarak vakaları çözüme götüren avukat “Eddie Flynn” kurgusal karakterinin de yaratıcısıdır. Bu yüzden “İşaret” kitabı gibi diğer eserleri de genellikle mahkeme ortamında geçmektedir.