Sultanın Rüyası: 17. Yüzyıl Osmanlısında Bir Aşk Romanı | 10 Alıntı

Nuhan Melis Akar
Nuhan Melis Akar
"Her şeye karşın yaşamak çok güzel." Kristal Yelkenli, José Mauro de Vasconcelos
spot_img
spot_img

Mine Sultan Ünver, Gazi Üniversitesi’nde lisans eğitimini tamamlamasının ardından, Geleneksel Türk El Sanatları alanında yüksek lisans yapmıştır. Çeşitli dergilerde edebiyat, tarih ve sanat başlıkları altında yazılar yazan Mine Sultan Ünver, tarihi kitaplarla bilinmekle beraber 8 adet kitabı basılmıştır.

Yazımızda ele aldığımız Sultanın Rüyası adlı kitapta ise; temelde IV. Murat’ın kızı Esmehan Sultan ile sadrazamlık yapmış olan Melek Ahmet Paşa’nın siyaseten yapılmış evliliklerinin ve de vuslat ile kavuşamama arasında geçen aşklarının hikayesi anlatılmaktadır. Kitap sadece bir aşk hikayesinden ibaret olmayıp, 17. yüzyıl Osmanlısının siyasetiyle, ekonomik sorun ve ıslahatlarının tümüyle harmanlanmıştır. Hikaye Kara Pertev Paşa’nın makam uğruna tabip Selim’in karısı ve çocuğunu kaçırmasıyla başlar ve akabinde gelişen olaylarla da Esmehan Kaya Sultan ile Melek Ahmet Paşa’nın yollarının kesişmesiyle devam eder. Aşk ile siyasetin harmanlandığı Sultanın Rüyası kitabından alıntıları sizler için derledik. Keyifli okumalar!

  1. “Aşk neydim? Acıydım, kederdim, aynı zamanda ilahi bir hediyeydim. Susmaktım, sermayesiz kalmaktım. Kavuşmaktı aşk, vuslattı ve sonrası her halükarda yanmaktı. Madde, cisim değil manaydı aşk. Gözle görülen değil, gönülle hissedilendi. Zühre dahi aşka kavuşmak için tırmanıyordu gök kubbeye. Hiçlikti, yokluktu varlıktı adı aşk. Söze en güzel manayı verip onu şiir yapandı aşk. Aşk ölümdü, can vermeydi, kurban olmaydı… Bir gizli hazineydi ve ancak Bir olanaydı aşk!” (Dinle Aşk’ın Hallerinden – Sayfa 10)
  2. “Şu sürdüğümüz sınırlı ömür de hakikatte bir rüya değil mi? Ölüm ise bir uyanış. Ancak ölümden sonradır gerçek hayat…” (Dinle Rüyanın Gizeminden – Sayfa 21
  3. “Kul sabırsız işte! Beklemek, yılmadan istemek meşakkatli geliyor…” (1654 Esmehan Kaya Sultan – sayfa 56)
  4. “İmkansızlıklarımızı biliyordum ama en azından onu birkaç kez daha görseydim, sesini duysaydım. Belki sevdama karşılık olduğunu sezerdim de canım huzur bulurdu. Korku ve endişeler bertaraf olurdu da takatimi vazifesinden sebep mecburi ayrılığımızın keder ve hüznünde tüketirdim.” (1654 Esmehan Kaya Sultan – Sayfa 68)
  5. “İkimiz de ruhumuza dokunan şiirden sonra bir süre sessiz kalıp yüreklerimizi dinledik. İnsanın gönül bağı kurdukları ile vedalaşması ne kadar zordu! Sıra bir türlü veda sözcüklerine gelmiyordu.” (1654 Melek Ahmet Paşa – Sayfa 91)
  6. “Aşk ateşinden korkma, o ateşte yanıp kor olmak, sevgiliyle bir olmak herkese nasip olmaz. Çaresiz yere kaçmaya çalışma.” (1654 Çelebi Hüsamettin – Sayfa 97)
  7. “Binyıllardır şairler bunla aşk diyorlar. Efsane üstüne efsane yazıyorlar. Benim derunumun sahibi ise bedenimi ve ruhumu aşk yangınlarına atan Eleni… Ben onun kölesiyim, o azat etse dahi ben bir köleyim. Müebbetle hükümlüyüm…” (1654 Dimitri Dadyan – Sayfa 115)
  8. “Kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlarda bendim yegane mütercim. O vakitler dile getirilemeyen fikre ve hisse soluktan kudret bulan ses olurdum. Lisanı aynı olmayanlara ortak dil olurdum. Acemin, Hindin, Frenkin, Türkün manada bir olan yanıydım. Her birinin medeniyetine münasip tını, can bulduğum saz farklı idi lakin her daim o aynı hislere tercüman oldum.” (Dinle Musikinin Meşkinden – Sayfa 177)
  9. “Derunumda öyle bir muhabbet var ki tüm alemi kucaklamaya yetecek gibi… Bu sebepten hiç aşık olamayacağımı sanıyorum, zira benim muhabbetim, aşkın özü demek olan teklikten münezzeh. Tek bir yaratılmışa tüm muhabbetimi sunamam. Benim muhabbetim bunca yaratılmışı var eden o tek olana. Şu güzelliğin O’ndan var olduğunu, bizim de içinde bulunduğumuz alemleri aşkla yarattığını bilmek insanın muhabbetini mecazlardan ilahiye bağlamıyor mu?” (1657 Melek Ahmet Paşa – Sayfa 184)
  10. “Yegane doğru şudur ki insan aslında dünyada iken gurbettedir. Ben onu asıl vatanına ve sevgilisine kavuştururum. Kendi ruhundan insanlara ruh üfürmüş olan Mevla’ya ulaşmada yol olurum. Bu sebepten varlığımla bedenin yok olması, Cenab-ı Hak’la aradaki perdenin kalkmasıdır. Yoksa hiçbir varlık yoktan var olmaz, var ise yok olmaz; ancak bir halden diğer hale evrilir. Muhatabım şöyle demelidir; ‘Ölürsem öldü demeyin. Çünkü ölüydüm dirildim; dost aldı götürdü beni. Su ve çamurun esaretinden kurtardı parçasını taşıdığım nura kavuşturdu.'” (Ölüm Neydi? Dinle Ölümün Serinliğinden – Sayfa 212)

 

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.